Audrey Hepburn ile Anne Frank’ın ortak yönü neydi?

Anne Frank, Audrey Hepburn’a benzemek isterdi tabii ki. Bir yeni yetme olarak günlüğüne film yıldızlarına hayranlığını kaleme almıştı. Anne ve Audrey, ikisi de 1929 yılında doğdular. Bir süre aynı kaderi paylaştılar. Ama biri diğerinden şanslıydı.

Nelly BAROKAS Kültür
2 Temmuz 2015 Perşembe

Audrey Hepburn ile Anne Frank’ın birbirleriyle ilişkileri düşünülenden fazla aslında. Audrey Hepburn’un oğlu Luca Dotti’nin yayınladığı anı kitabına göre, savaşın ardından “Bir Genç Kızın Günlüğü”nü ilk okuyan kişiler arasında Audrey Hepburn vardı.

Luca Dotti “Audrey at Home” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Savaşın son bulmasından iki yıl sonra, Audrey’e Anne Frank’ın Günlüğü’nün metni ulaştı. Bu annem gibi 1929 yılında doğmuş, iki yıl Amsterdam’da bir apartman katında, bir kütüphanenin ardındaki gizli bölümde saklanmak zorunda kalan bir genç kızın günlüğüydü. Adı Anne Frank’tı. Annem bu günlüğü okuduğunda alt üst olmuş ve ‘Bu kız benim deneyimlediğim ve hissettiğim her şeyi kaleme almış’ demişti.”

Luca Dotti ile gerçekleştirilen bir söyleşide; “Annem, Anne’dan daha şanslı olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmak istememişti. Kaderin bu cilvesi nedeniyle kendinden nefret ettiğine eminim” demişti. Hepburn’un efsanevi zarif ve ince yüzü ünlü oyuncunun unutamadığı çocukluğunun izlerini taşır. Çok ince olmasının asıl nedeni genetik değil, çocukluğunun bir döneminde çektiği açlıktı aslında.

Luca Dotti kitabın bir yerinde; “İkinci Dünya Savaşının son ayları süresince Hollanda’da 22 bin kişi açlıktan öldü. Annem de böylesi bir ölümden kıl payı kurtuldu. Savaş bittiğinde 16 yaşındaydı ve zayıflıktan kırılıyordu” diye yazıyor.

Farklı bir bölümde de annesinin genç yaşta yetersiz beslenme sonucu astım, sarılık gibi hastalıklara maruz kaldığını ve ciddi bir anemi sorunu yaşadığını, vücudunda ödem oluştuğunu belirtiyor. “Annem vücudundaki ödemi bana anlatırken, ‘Ayaklardan başlıyor, sonuçta kalbe ulaşıyor ve ölüyorsun. Savaş sonrası özgürlüğümüze kavuştuğumuzda ödem ayak bileklerime ulaşmıştı’ demişti.”

Çocukluğunun kötü anıları Audrey Hepburn’u hayatı boyunca etkilemeye devam etti. Geçmişini yakınları ile paylaştığında; “Tren garına gittiğimde, hayvan vagonlarına Yahudi ailelerin doldurulduğunu gördüm, yaşlılar ve çocuklar da vardı. Bizler o zaman onların ölüme gönderildiklerini bilmiyorduk. Başka bir ülkeye göç ettikleri söyleniyordu. Gerçeği anlamam çok güçtü, çünkü çocuktum. Hayatım boyunca geceleri gördüğüm kâbuslarda çocukluğumda tanık olduğum bu görüntüler yer alır” demişti.

Ünlü aktris, moda ikonu ve hayırsever kişi Audrey Hepburn Belçika’nın  Brüksel kentinde doğdu. Annesi Hollandalı, babası zengin bir İngiliz bankacıydı. Anne ve babası, Audrey henüz bir yaşındayken boşandı ve Audrey annesinin yanında kaldı. 10 yaşındayken annesi başka bir adamla evlendi ve Hepburn yeni babası ile birlikte Nazi işgali altındaki Hollanda’ya göç etmek zorunda kaldı. Orada oldukça zor bir çocukluk geçirdi. Savaş sonrasında bir müttefik askerinin ona verdiği çikolata, Audrey Hepburn’un sonraki yaşamında mutluluk ve özgürlüğün simgesi oldu.

Resimaltı/İsviçre’nin Bürkenstock kentinde çekilmiş bir fotoğrafta Audrey Hepburn, Anne’ın babası Otto Frank ile onun ikinci eşi arasında görülür.

Kaynakça: http://forward.com