Kutsal yazılar ‘gelecek dünya’dan söz ederken çeşitli terimler kullanır. Örneğin ‘Tanrı’nın dağı’, ‘Onun kutsal yeri’, ‘Kutsallık yolu’, ‘Tanrı’nın avluları’, ‘Tanrı’nın çadırı’, ‘Tanrı’nın hoşluğu’, ‘Tanrı’nın mabedi’, ‘Efendi’nin evi’, ‘Efendi’nin kapısı’ der. Bu ayın yazısında Maimonides’in gelecek ve bu dünya ile ilgili kanunlarını okuyacağız.
Gelecek dünya, insanın algılamaktan aciz olduğu tamamıyla tinsel bir varoluştur ve sadece en yüce hazdan meydana gelir. Bu dünya ile karşılaştıracak olursak, sıfırdan yüz kilometreye saniyede çıkmak, üzerine en sevdiğiniz krema boca edilmiş çikolatalı kup bile yavan kalır. Arp çalarak buluttan buluta ilerleyen hareli melekler de anlamsızdır. Gelecek dünya neye benzer peki? Yeşaya’nın dediği gibi (64:3) “Tanrım, Senden başka göz görmedi ki…” Farkında mısınız? Tora, ‘gelecek dünya’dan hiç söz etmez çünkü yaşadığımız âlemin dışındadır. Oysa başka inançlar ‘gelecek dünya’ya daha çok vurgu yapar. Yahudilikse bu dünyanın iyiliklerinden söz eder: Barış, zamanında yağan yağmurlar, bereketli ekinler, aramızda ikamet eden Aşem…
Kuzari eserinin yazarı R. Yehuda HaLevi (İspanya, 12. yüzyıl) bu durumu çok basit bir şekilde açıklar. Başka inançlar ‘gelecek dünya’yı vaat eder çünkü bu dünya için hiçbir söz veremezler. Yahudiliğe göre Tanrı’nın iradesini yerine getirirsek, hayatımız daha iyi, daha mutlu ve daha başarılı olacak. Tabii, Tanrı’nın Adı’nın saklı olduğu sürgün dönemlerinde bu durumu idrak etmek zorlaşır. Ancak Tanrı hep vardır. Ödül, ceza ve tinsel haz, bilinmez bir gelecek dünyaya ait değildir. Onları görebilecek kadar duyarlı olduğumuz takdirde hepsine burada sahip olabiliriz. Tanrı bunun teminatını vermektedir. Onu taklit ettiğimiz takdirde kendimizi ruhani açıdan “iyi” hissedeceğiz. Tanrı böylece daha bu dünyada iken ‘gelecek dünya’dan bir tat vaat etmektedir. Tora, Tanrı’ya yakın olmak dışında başka bir yol gösterme girişiminde bulunmaz.
Tora neden dünyevi sözler veriyor?
Gelecek dünya’dan bir tat… Maimonides sorar: Eğer gerçek ödül tamamıyla tinsel olan ‘gelecek dünya’da verilecekse, o halde Tora neden çok daha dünyevi sözler veriyor? Yağmur, başarı, sağlık, barış, vb. Alacağımız hakiki ödül çok daha büyük olacakken, bu geçici vaatler ne rol oynuyor? Normalde kendi başlarına ‘ödül’ bile sayılmazlar. Gerçekten de, ruhani ve ebedi mükâfatın yanında soluk kalmıyorlar mı? Talmud şöyle yazar: “Bu dünyada iyi edimler için ödül yoktur” (Hulin 142a).
O halde bolluk gibi vaatler ne işe yarıyor? Yağmur dereleri, Tanrı’ya ebedi yakınlığın yerini tutabilir mi? Tora’nın dürüst olduğumuz takdirde elde edeceğimizi söylediği şey bu değil mi? Sizce neden Tora Yahudi düşünüşüne göre öylesine temel bir konuda sessiz kalmayı yeğliyor? Acaba ölüm sonrası yaşam, Yahudilerin sürgünler sırasında diğer kültürlerden kaptığı ve sonrasında Yahudi düşünüşüne ‘yeni ve iyileştirilmiş sürüm’ olarak eklediği bir konu mu?
Rahat olun. Geleneksel bakış açısından, bu kuramı kolaylıkla reddedebiliriz. Sina Dağı’nda aldığımız Tora, sadece yazılı kanundan oluşmuyor. Yazılı Tora hakkındaki açıklamanın büyük kısmı bize Sözlü Kanun olarak verildi (ve sonradan Mişna ve Talmud olarak yazıya döküldü). Sözlü Kanun bize ‘gelecek dünya’nın varlığından söz ederken, bu dünyanın ödül yeri olmadığını da belirtiyor.
Aslına bakacak olursak Yazılı Kanun’da pek çok husus, Sözlü Kanun olmadan anlamsız kalıyor. Ulusunun Kendisine itaat etmesini isteyen Tanrı’nın “Şabat’a uy ve onu kutsal kıl” türünden bilmeceye benzeyen ve gerisini hayal gücüne bırakan bir emir vermesi düşünülemez.
Yüzyıllar boyunca, hatta bugüne kadar Tanrı’nın doğrudan sözüne itaat etme konusunda ısrar eden gruplar olmuştur. Bu grupların uyguladığı ‘din’, Yahudiliğin gerçek Tora’sı ile hiçbir benzerlik taşımamaktadır. Hangi Kutsal Yazı binlerce ayrıntıyı kişinin hayal gücüne bırakır? Her şeye kadir Tanrı mutlaka ki çok daha iyisini yapar.
Sözlü Tora ‘gelecek dünya’yı öğretiyor
Peki, şimdi ne olacak? Sözlü Tora bize ‘gelecek dünya’yı öğretirken, Yazılı Tora bunun sözünü hiç etmiyor ve iyi davrandığımız takdirde bize fiziksel ödüller vaat ediyor. İki Tora arasındaki bu çelişki Maimonides’i hiç endişelendirmiyor çünkü ikisi de hakiki. Maimonides’in ilgilendiği, geçici fiziksel ödülün, planda oynadığı rol. Oysa bize kalsa, ilk sorun asabımızı bozardı. Kutsal Yazılar neden ‘gelecek dünya’ gibi temel bir kavrama hiç değinmiyor? Neden kendini sadece fiziksel meselelerle kısıtlıyor? Tora, ödül ve cezadan söz ederken ilk sözünü verdiği cennet olmamalı mıydı? Neden bizim gözümüzde hakiki olsa bile bazı kişilerin yok saydığı kaynağa, Sözlü Kanun’a yönelmek zorundayız?
Yazılı ve Sözlü Kanun’un rollerini düşünecek olursak, cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Yazılı ve Sözlü Kanun, birbirinden ayrılamaz. Tanrı bize ikisini bir arada verdi. Biri olmadan diğeri tek başına anlamlı bir din oluşturamaz. Birinin muallak bıraktığını, diğeri tamamlıyor. Yazılı Tora, içerdiği her konuda kendi başına anlaşılmayı amaçlamıyordu; bize Yahudiliğin sadece bir yönünü veriyordu.
Bu yön nedir?
Yazılı Tora’nın rolü tam olarak neden oluşur?
Biraz düşünecek olursak, cevap apaçık ortaya çıkacaktır: Tora, yeryüzünün, bu dünyanın öyküsüdür.
Tora, daha kesin olmak gerekirse tek başına Yazılı Tora, Tanrı ve Yahudi teolojisi hakkında bir kitap değildir. Kabul, Tora’dan pek çok büyük teolojik dersler çıkarılabilir ancak Tora, Tanrı’yı betimleyen ya da felsefe tartışan bir kitap değildir. Dünyanın özgün planını, nasıl yaratıldığını ve mükemmellik amacına niye ulaşamadığını anlatır.
İnsanoğlu başta neredeyse kusursuzdu. Adam günah işledi, düştü ve evreni de kendisiyle birlikte alçalttı. İnsanlık, sonrasında öylesine günahkâr oldu ki, neredeyse tamamıyla yok edilmesi gerekti. Tanrı bir tufan oluşturdu ve her şeye baştan başlayacak sadece birkaç kişi kaldı. Derken Avraam geldi ve kendisini çevreleyen putperestlik ve yoldan çıkmışlığa rağmen Tanrı’yı buldu. Tanrı’nın mesajını dünyaya yayacak olan Yahudi ulusu onun soyundan geldi. Yahudi halkı, Mısır esaretiyle arındı, Tanrı’nın gücüyle kurtarıldı, kendisine Tora verildi ve Tanrı’nın emirleri öğretildi. En nihayetinde Yisrael toprağına getirildi; burada ulusların üzerinde bir ışık olacak bir toplum kurması ve dünyayı Gan Eden’e geri götürmesi bekleniyordu. Gördüğümüz gibi Yazılı Tora, fiziksel dünyanın öyküsüdür. Bu kapsamda Tora’nın mitsva’ları sunma şekli de tamamıyla bu hususa dayanır.
Eğer bir kişi, insanları emirlerine uymaya ikna etmeye çalışan bir kitap yazsaydı, şöyle derdi: “Filanca mitsva’ya uyarsanız, ‘gelecek dünya’da sonsuz haz alacaksınız. Ama ‘yapma’ dediğimi yapmaktan kaçınırsanız, göreceksiniz ki, yapmadığınıza değecek çünkü sonsuz ödüle hak kazanacaksınız.”
Yazılı Tora bu türden hiçbir şey yazmaz. Yağmur ve bereketli hasatlar sözü verir. Neden daha yüce bir şey değil? Çünkü defalarca belirttiğimiz gibi, bu dünyanın öyküsüdür, verdiği emirler de bu dünyanın iyileştirilmesine yöneliktir. Bu dünyadan ‘sonra’ bir ödül almak üzere mitsva’lara uymayı şart koşmaz; mitsva’lar, ‘bu’ dünyayı mükemmel durumuna geri getirmenin yoludur. Eğer Tanrı’nın iradesine uyarsak, fiziksel dünya ‘onarılacak’; tinsel dünya ile uyumlu bir şekilde işleyecektir. Yağmurlar mevsiminde yağacak, barış hüküm sürecek, hastalık vurmayacaktır. Yaratılışın her yönü birlikte çalışacaktır. Dünya, günah yüzünden düşmüştür; Tora’nın mitsva’ları sayesinde dünyayı yeniden onarabiliriz.
Buna dayanarak, Yazılı ve Sözlü Kanun arasındaki bir başka temel ayrımı anlayabiliriz. Yazılı Tora, mitsva’ları çok kabaca tartışır ve ayrıntıların büyük kısmını Sözlü Kanun’a bırakır. Neden acaba?
Cevap şudur: Yazılı Tora sadece genel değerleri ele alır; dünyayı mükemmel hale getirmek için gerekli olan temel davranış şekillerini belirtir. Dünyanın, sorunlarını halletmek için gitmesi gereken temel yönü çizer. Çok fazla ayrıntı eklemek, vermek istediği mesajı karanlık hale getirecekti. Malum, şeytan ayrıntıda gizlidir. Tora’nın değerler sisteminin gözden kaçmaması gerekiyordu. Tekrar Şabat konusuna geri dönecek olursak, Tora bize o gün dinlenmeyi emreder. Buna karşılık evin içinde bir mobilyayı dilediğimiz kadar kez bir yerden diğerine taşıyabiliriz. Bu nasıl dinlenme? Eğer Sözlü Kanun’un ayrıntıları ile boğulacak olursak, mitsva’ların hedefi ve vermek istedikleri mesaj şaşacaktır. Karmaşık tüm yasal sistemlerde bu böyledir. Dolayısıyla Yazılı Tora büyük resmi bir bütün olarak görmemizi sağlayabilmek için ayrıntıların altını çizmez.
Sevgili okurlar, bu konu öylesine geniştir ki, içine girecek olsak çıkamayız. Kısa bir örnek, meramımızı anlatmamızı sağlayacaktır. Şemot 21:24’te ve Vayikra 24:20’de yer alan ‘Göze göz’ dizesini hepimiz biliriz. Maksadın çıkarılan bir göze karşı verilecek cezanın bir göz olmadığını, bunun sadece verilecek cezanın, suça uygun olması gerektiğini gösterdiğini de biliriz. Nasıl mı? Talmud, Bava Kama 84a sayesinde. Göz çıkaran kişi, parasal telafide bulunmalıdır. İyi de Yazılı Tora neden ‘göze göz’ demektedir?
Mesele şudur ki, Yazılı Tora bize bir mesaj vermekte, Tanrı’nın değerlerini öğretmektedir. Bir kişiye bedensel hasar verdiğinizde, konu sadece parasal kayıp değildir. Gerçek telafi, o kişiye verdiğiniz aynı kaybı yaşamanızdır. Dünyayı günahtan önceki duruma getirmenin, ‘onarmanın’ yolu budur.
Demek ki, Tora çalışmak Yazılı ve Sözlü Kanunu sürekli bağdaştırmaya çabalamaktır. Siz sevgili okurlarıma, çalışma mantığı hakkında bir örnek sundum. Aşem izin verirse, konuya devam edeceğiz. Esen kalın.