Balkanlarda bir zamanlar Yahudiler yaşardı - ROMANYA

Bu haftaki konuk ülkemiz Romanya. Romanya topraklarında uzun bir tarihe sahip olan Yahudilerin geçmişi farklı dönemlerde Sefaradlarla Aşkenazların çekişmesine sahne olmuş. Burada dönem dönem Osmanlı yönetimine, dönem dönem ise yerel prenslere yakın olan Sefarad Yahudiler, ticarette söz sahibi olmuşlar

Metin DELEVİ Perspektif
29 Temmuz 2015 Çarşamba

Araştırmalarıma başlarken Romanya Yahudileri ve özellikle Romanya Sefaradları konusunda çok az kaynak olduğunun ve hatta Romanya Sefaradları konusunun ülke içinde ve dışında da çok az bilindiğinin farkına vardım. Ancak son yıllarda bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmış.

Bulunan Grek yazıtlarına dayanarak MÖ 5. yüzyıl civarında Pontus Euxinus bölgesinde, yani bugünkü Romanya’nın Karadeniz kıyılarında Yahudi yaşamının varlığı tespit edildi.

1. yüzyıl sonlarından itibaren Romalıların Dacia Felix’i (bugünkü Banat ve Transilvanya) istila etmesiyle Yahudi toplumu deniz kıyısından iç bölgelere de gelmeye başladılar. Romalıların MS 273 yılında bölgeyi terk etmelerinden sonra Yahudiler bu toprakları terk etmediler ve Romanya’daki yaklaşık 2000 yıllık tarihlerini başlattılar. Eldeki arkeolojik bulgulara göre Filistin’den bile gelip bu topraklara yerleşen Yahudilerin varlığı görüldü. Ayrıca, aynı tarihlerde Karaim Yahudileri de Kuzey Karadeniz ve Romanya’nın Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdi.

Ancak, Yahudi toplumunun nüfusu çok uzun bir süre önemli bir sayıya erişemedi. Dikkate değer bir sayıya ulaşmaları için, 10-12 yüzyılı, Doğu Avrupa’dan çıkartılmaları ile gerçekleşecek göçü beklemek gerekiyordu. 12. yüzyılda bölgeden geçen seyyah Benjamin de Tudela yazılarında Tuna Nehrinin güneyinde yaşayan Vlach toplumu ile bölgedeki Yahudiler arasındaki ticari ilişkilerden bahsetmişti.

BÖLGEYE İLK TOPLU YAHUDİ GÖÇÜ

Gerçek anlamda, bölgeye ilk toplu Yahudi göçü, 1367 yılında Macaristan’dan çıkartılan Yahudiler ile gerçekleşti. Bu grup, 1290 yılında kurulan Eflak (Wallachia) bölgesine yerleşti. Yine aynı dönemlerde Odessa’ya yakın Bolgrod (Cetatea Alba) kentinde var olan bir Yahudi mahallesinden bahsedilmekte. Aynı kaynaklara göre bu mahalle sakinlerinin çoğunlukla ticaret amacıyla bölgeye gelen Sefarad Yahudilerinden oluştuğu anlaşılıyor. Eflak bölgesine yoğun yerleşim ise 1550 yıllarında gözlemlenmekte. Transilvanya’da ise ilk Yahudi yerleşimleri 1492 yılı civarında görülmekte.

14. yüzyıldan itibaren Yahudiler Romanya’nın sosyal ve ticaret hayatına girdiler.

Romanya Prensi I. Roman adam başı 3 löwenthaler karşılığında Yahudileri askerlik görevinden muaf tuttu. Moldavya’da Büyük Stefan, Iasi’li Izak Bey’i (Isaac ben Benjamin Shori) sarayına almış ve zaman içinde başdanışmanı yapmıştı.

BÖLGEDE ANTİSEMİTİZM

Aynı dönemlerde Tuna kıyılarındaki prenslikler Osmanlı denetimine girmeye başladı. Bu yeni dönemle birlikte Sefaradlar Romanya Yahudi tarihinde yerlerini almaya başladılar. Sefaradlar, başta İstanbul olmak üzere Selanik ve diğer Balkan ülkelerinden Eflak kentlerine gelmeye başladılar. Polonya ve Macaristan Aşkenaz Yahudileri ise Moldavya’yı tercih ettiler. Osmanlı koruması altında olmalarına rağmen bazı prensliklerde Yahudilere taciz olayları başladı. Bahane her yerde olduğu gibi aynıydı: genelde bankerlik yapan Yahudilerin alacaklarını ödememek veya Yahudi tüccarların rekabetini engellenmek. Bu olaylarla birlikte Romanya’da II. Dünya Savaşında en üst seviyesine ulaşacak antisemitizm de başlamış oldu.

1522’de Prens Stefanita Yahudi tüccarlara tanınmış olan hakları kaldırdı. 1541 yılında vergi kaçırdıkları bahanesiyle Prens Petru Rares, Yahudilerin malvarlıklarına el koydu. Prens Lapusneanu aynı tutumu devam ettirdi. Osmanlı’ya ödenecek vergilerin yükselmesiyle birlikte Yahudi bankerlere ve tüccarlara uygulanan baskılar artırıldı. Baskılara rağmen, ilginç bir şekilde başta Jozef Nasi olmak üzere Yahudi bankerler prensleri desteklemeye devam ettiler.

Prens ‘Topal’ Peter döneminde, yerel tüccarlara haksız rekabetleri bahane edilerek, Moldavya Yahudilerine önce ağır vergiler koyuldu, peşinden ülkeden çıkartıldılar. Yine ilginç bir şekilde, tahttan indirilen Prens Peter Sefarad Doktor Benveniste yardımıyla tekrar tahta geçince Yahudiler tekrar bölgeye kabul edildiler. Eflak’da, Prens Alexander Mircea Sefarad Isaiah ben Jozef’i danışmanı olarak seçti ve bu sayede bölge Yahudileri rahat bir nefes alabildiler. Yine bir Sefarad olan Salamon Eskenazi’nin yardımıyla Prens Aron Tiranul Moldavya tahtına geçince bölge Yahudileri üzerindeki baskı azaldı. Ancak bu rahatlama kısa süreli oldu. Prens Tiranul hazine alacaklısı 19 Yahudi’yi idam ettirince yine eski duruma dönüldü. Aynı dönemde Eflak Prensi ‘Cesur’ Michael Bükreş’te, kendisinden alacaklı Yahudileri idam ettirdi ve Tuna’nı güneyinde yerleşik Yahudilere baskıyı artırdı.

OSMANLI’NIN İDARESİNDE YAHUDİLER

1526 yılında, Mohaç Savaşından sonra, Transilvanya (Erdel) Osmanlı denetiminde özerk bir bölge oldu. Osmanlı yönetimi, tüm topraklarında olduğu gibi, bu bölgede yaşayan Yahudilere eşit haklar tanıdı. Bunun üzerine, İstanbul, Belgrad ve Selanik’ten çok sayıda Sefarad bölgeye göç etti. Buda (Macaristan) Yahudileri de bölgeye gelmeye başladı. Erdel’de Yahudiler, kendilerine tek yerleşim hakkı tanınan Alba Iulia’ya yerleştiler. Prens Gabor kendilerine, başta baharat ve halı olmak üzere Osmanlı ile ticaret izni verdi. 1623 yılında Prens’in sarayına Sefarad doktor ve tercümanlar davet edildi. Prens Gabor, konversolara da Yahudiliğe dönme izni verdi. 17. yüzyıl sonlarında Alba Iulia’da 70 kadar Sefarad aile yaşamaktaydı.

Güney Erdel’de 1601 yılında sabit bir Sefarad cemaati bulunduğu ve bölgeye cam üretimi tekniklerini getirdikleri tespit edildi.

İç Romanya’da Braila liman kentinde bir Sefarad cemaati oluşmuş ve Aşkenazların yoğun göç dönemi olan 1850’lere kadar kentte çoğunluğu oluşturmuşlardı. Jassy kentinde 1565 yılından itibaren güçlü bir Sefarad cemaati kurulmuş ve bölgenin şarap ve alkol ürünleri ticaretini yine 1850’lere kadar ellerinde tutmuşlar.

1652 - 53 yıllarında çevre ülkelerden gelen Kazaklar Jassy kentinde katliam yapmalarına rağmen, Yahudiler kenti terk etmediler.

EFLAK VE MOLDAVYA’DA HAHAMBAŞILIK MÜESSESESİ

1719 yılında Osmanlı Padişahı Eflak ve Moldavya bölgeleri için hahambaşılık kurumunu ihdas etti. İlk hahambaşı olarak Sefarad Besalel Kohen seçildi. Hahambaşı Jassy’de kalıyor, Bükreş ve diğer kentlerde temsilcileri bulunuyordu. Romanya’da hahambaşılık babadan oğla geçen bir kurum olarak belirlenmişti. Her dini törenden ve ayrıca aile reislerinden katkı payı (kisba türü) alma hakkına sahipti. 1803 yılında hahambaşılığa katkı payı ödeyen yaklaşık 30 bin aile bulunmaktaydı. Ancak, 19. yüzyıl başlarında Rusya ve Galiçya’dan Romanya’ya göç edenler hahambaşının yetkilerine karşı çıkmaya başladılar. Karşı çıkmalarının ana nedeni Aşkenaz cemaatlerinde hahambaşı makamı bulunmaması ve her cemaatin kendi dini lideri olması idi. 1819 yılında temsilcileri aracılığıyla şikâyetlerini yetkili makamlara ilettiler. Rahatsızlığı haklı bulan Moldavya prensi, hahambaşılık yetkilerini göçler öncesi nüfus ile sınırladı. 1834 yılında hahambaşılık makamı tamamıyla kaldırıldı.

1829 yılındaki Edirne anlaşması sonrasında Bükreş, Craiova ve Temeşvar Sefarad nüfusuna özellikle Bulgaristan Vidin kentinden gelen Sefaradlar katıldı. Hatta Tuna kıyısındaki limanlarda yeni Sefarad cemaatleri de kuruldu. 1833 yılında bu kentlerde Yahudi nüfusunun yarısı Sefaradlardan oluşmaktaydı ve ithalat-ihracat tekeli onların elinde idi. Craiova kentinde ilk Sefarad sinagogu 1806 yılında açıldı. 1882 yılında kentteki 370 Yahudi aileden 170’i Sefarad idi.

SEFARADLARIN EKONOMİ VE KÜLTÜRE KATKILARI

Romanya’da Sefaradların ekonomiye ve kültüre önemli katkıları oldu. 19. yüzyıl sonlarında Michael Nachmias ülkenin ilk finans gazetesini yayınlamaya başladı. Ülkenin ilk Yahudi matbaası olan Samitca 1878’de litografik baskıyı, 1893 yılında ise ilk mekanik matbaayı ülkenin hizmetine sundu.

Osmanlı denetimi döneminde, Eflak, Moldavya ve Erdel’de çok sayıda Sefarad Osmanlı Sarayı temsilcileri olarak Romanya Prensleri ve liderleri nezdinde görev aldılar. 1571 yılında Sultan II. Selim, Don Jozef Nassi’ye Moldavya ve Eflak bölgelerini yönetmesini önerdi. Nassi bu öneriyi kabul etmedi ancak bölgelerin yönetimine yardımcı oldu. Romanya prensleri ile İstanbul’daki bankerler arasında aracılık yaptı. Moldavya’da bazı prenslerin başa geçmesini sağladı. 18. yüzyılda Daniel de Fonseca, bazı Prenslerin başa geçmesine destek oldu. İstanbullu saray doktoru Abraham Darsa, tüm engellere rağmen Sefaradların Erdel’e yerleşmelerine ön ayak oldu.

Romanya’da Sefaradlar modernleşme ve aydınlanma hareketlerinin liderleri oldular. Cemaat liderleri, hem Osmanlı sarayı hem de yerel prenslerle iyi ilişkiler geliştirdiklerinden hem aralarında iletişimi sağlıyorlar hem de anlaşmalarını sağlıyorlardı. Bu sayede her iki bölgede ticareti geliştirme, aynı zamanda Doğu ve batı Avrupa ile ticari temaslar kurma olanakları oluşturdular.

Antisemit saldırılar sonrasında prenslik bankeri Hillel Manoah, Prens Alexander Ghica’dan bu duruma son verilmesini istedi ve Prens’in bu konuda desteğini sağladı. Ülkede büyük vatansever olarak tanınan Manoah adına 1880 yılında üniversite fonu kuruldu. Resimleri, II. Dünya Savaşı’na kadar Bükreş’in birçok kurumunda yer aldı.

Araştırmalarıma başlarken Romanya Yahudileri ve özellikle Romanya Sefaradları konusunda çok az kaynak olduğunun ve hatta Romanya Sefaradları konusunun ülke içinde ve dışında da çok az bilindiğinin farkına vardım. Ancak son yıllarda bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmış.

Bulunan Grek yazıtlarına dayanarak MÖ 5. yüzyıl civarında Pontus Euxinus bölgesinde, yani bugünkü Romanya’nın Karadeniz kıyılarında Yahudi yaşamının varlığı tespit edildi.

1. yüzyıl sonlarından itibaren Romalıların Dacia Felix’i (bugünkü Banat ve Transilvanya) istila etmesiyle Yahudi toplumu deniz kıyısından iç bölgelere de gelmeye başladılar. Romalıların MS 273 yılında bölgeyi terk etmelerinden sonra Yahudiler bu toprakları terk etmediler ve Romanya’daki yaklaşık 2000 yıllık tarihlerini başlattılar. Eldeki arkeolojik bulgulara göre Filistin’den bile gelip bu topraklara yerleşen Yahudilerin varlığı görüldü. Ayrıca, aynı tarihlerde Karaim Yahudileri de Kuzey Karadeniz ve Romanya’nın Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdi.

Ancak, Yahudi toplumunun nüfusu çok uzun bir süre önemli bir sayıya erişemedi. Dikkate değer bir sayıya ulaşmaları için, 10-12 yüzyılı, Doğu Avrupa’dan çıkartılmaları ile gerçekleşecek göçü beklemek gerekiyordu. 12. yüzyılda bölgeden geçen seyyah Benjamin de Tudela yazılarında Tuna Nehrinin güneyinde yaşayan Vlach toplumu ile bölgedeki Yahudiler arasındaki ticari ilişkilerden bahsetmişti.