Bu hafta ağımıza takılanlar

• Şu fotoğrafa dikkatlice bakın. Ne görüyorsunuz? Tahmin ettiğiniz gibi muhafazakâr bir semtte değil, İstanbul’un göbeği Şişli’de bir otoparkın girişinde çekildi. Resmi bana ulaştıran yurtdışında yaşayan genç bir Yahudi dostum. Yaz tatilini geçirmek için geldiği İstanbul’unun çocukluk semtinde fark edemediğimiz onca değişimin yanında “al işte bir de bu var” dercesine giderayak yolladı. İşte bizlere bir süredir dayatılan yapay düşmanların beyinlerimizde yarattığı nefretin fotoğrafı. Bir yanda “gamalı haç” ile Nazi sempatizanlığı diğer yanda “Kürt” vatandaşlarımıza alenen küfür eden duvar yazısı. Nefret ve ayrımcılığa sessiz kaldığımız sürece bugün Yahudi, yarın Kürt öbür gün Ermeni, maksat birilerini yaşanan olumsuz tablonun suçlusu görmek olsun, bu düşmanlık artarak devam edecek. MOİS GABAY - www.radikal.com.tr

Diğer
19 Ağustos 2015 Çarşamba
  • NE ZAMAN NORMALLEŞECEĞİZ? NE ZAMAN BİRİLERİ YAŞANANLARIN AHLAK YÖNÜNÜ DÜŞÜNÜP BU İŞTE BİR YANLIŞLIK OLDUĞUNUN FARKINA VARACAK? KENDİ MAHALLEMİZDEKİ DUVAR YAZISINI SORGULAYARAK BAŞLAYABİLİRİZ YA DA ŞARKILARINI O ÇOK SEVDİĞİMİZ YILDIZ TİLBE’YE “SEN NE ZAMAN BU KADAR IRKÇI OLDUN?” DİYE SORARAK, NE DERSİNİZ?  ÇÜNKÜ “SORGULANMAYAN BİR YAŞAM, YAŞAMAYA DEĞMEZ.” SOKRATES KADAR ONURLU OLABİLECEK KİMLER VAR İÇİMİZDE?

Bu fotoğraf, İstanbul'da Şişli'de bir otoparkta çekildi. Fotoğrafı çeken, şimdi yurtdışında yaşayan, bir Yahudi arkadaşım tatil için çocukluğunun semtine geldiğinde bu manzara ile karşılaşmış. Bu duvar yazı, nefret ve ayrımcılığa sessiz kaldığımız sürece işin nerelere varabileceğini özetlemiyor mu?

Şu fotoğrafa dikkatlice bakın. Ne görüyorsunuz? Tahmin ettiğiniz gibi muhafazakâr bir semtte değil, İstanbul’un göbeği Şişli’de bir otoparkın girişinde çekildi. Resmi bana ulaştıran yurtdışında yaşayan genç bir Yahudi dostum. Yaz tatilini geçirmek için geldiği İstanbul’unun çocukluk semtinde fark edemediğimiz onca değişimin yanında “al işte bir de bu var” dercesine giderayak yolladı. İşte bizlere bir süredir dayatılan yapay düşmanların beyinlerimizde yarattığı nefretin fotoğrafı. Bir yanda “gamalı haç” ile Nazi sempatizanlığı diğer yanda “Kürt” vatandaşlarımıza alenen küfür eden duvar yazısı. Nefret ve ayrımcılığa sessiz kaldığımız sürece bugün Yahudi, yarın Kürt öbür gün Ermeni, maksat birilerini yaşanan olumsuz tablonun suçlusu görmek olsun, bu düşmanlık artarak devam edecek.

Kamp Armen’in yıkılmaması ve tapunun iade edilmesi için kampta 100 gündür nöbet tutan gönüllülere düzenlenen saldırıyı kınayan bir açıklama duydunuz mu yetkililerden? Peki ya Hitler’e “az bile yapmış” diyebilen Yıldız Tilbe’ye özür dilemesi için toplumsal bir baskı? Nefret söyleminin, ayrımcılığın bini bin para. İnsanlar birbirine karşı kışkırtılıyor, düşmanlaştırılıyor. “Her şehide karşı bir HDP vekili” isteyen profesör mü dersin yoksa “PKK Yahudilerin Kürtleri İmha Projesi” diye yazabilen sözde gazeteci mi? İçine çekildiğimiz pislik her tarafımıza bulaşmış. Çıkın biraz sokaklara, konuşun farklı mahallelerin delikanlılarıyla bakın size neler söylüyor?  “Yok, hepimiz Ermeni’yiz, yok ağaçtı diye yürüyenler bir şehit için yürümedi” diyeni de var, Suriyeli sığınmacıları elinde olsa mahallesinden kovmaya hazır olanı da.  İşte böylesi bir ortamda bizim göremediklerimizi yurtdışında yaşamayı seçen vatandaşlarımız daha iyi yorumlayabiliyor. Mesele sadece yeni yollar, bahçeler, koskoca binalar inşa etmekle bitmiyor, bize dayatılan yeni Türkiye,

(…) Ne zaman normalleşeceğiz? Ne zaman birileri yaşananların ahlak yönünü düşünüp bu işte bir yanlışlık olduğunun farkına varacak? Kendi mahallemizdeki duvar yazısını sorgulayarak başlayabiliriz ya da şarkılarını o çok sevdiğimiz Yıldız Tilbe’ye “sen ne zaman bu kadar ırkçı oldun?” diye sorarak, ne dersiniz?  Çünkü “Sorgulanmayan bir yaşam, yaşamaya değmez.” Sokrates kadar onurlu olabilecek kimler var içimizde?

Mois Gabay

http://www.radikal.com.tr/yenisoz/kabul_etmedigimiz_yeni_turkiye-1416384#

 

  • YAHUDİLER ARASINDA KONUŞULAN BU DİL İLE İLGİLİ BASIN YAYIN ORGANLARI OLSA DA ÖZELLİKLE YENİ KUŞAĞIN KONUŞMAMASI LADİNO DİLİNİN YOK OLMAYLA YÜZ YÜZE KALDIĞINI GÖSTERİYOR

İspanya’dan kovulduktan sonra Osmanlı topraklarına yerleşen Yahudilerin konuştuğu dil olan Ladino, onu konuşanların sayısının artık yok denecek kadar azalmasıyla son yıllarını yaşıyor.

Yahudiler arasında konuşulan bu dil ile ilgili basın yayın organları olsa da özellikle yeni kuşağın konuşmaması Ladino dilinin yok olmayla yüz yüze kaldığını gösteriyor. Dilbilimci Karen Gerson Şarhon, Ladino’nun artık evlerde konuşulan bir dil olmadığını ve kendi kuşaklarından itibaren biteceğini söyledi.

Ladino’nun hikayesi Yahudilerin Osmanlı topraklarına göç etmesiyle başlar. Miladın başlarında Ortadoğu’dan İspanya’ya göç eden Yahudiler, İspanya’nın Emeviler tarafından fethedilmesine kadar burada yaşamış ve ana dilleri olarak eski İspanyolcayı konuşurlar. Yüzyıllar sonra 1492’de İspanya’nın yeniden İspanyollar tarafından geri alınmasıyla “Katolik İspanya Kraliyeti” oluşturulur ve ilk faaliyet olarak tüm Müslüman ve Yahudilere din değiştirmeleri dayatılırken, kabul etmeyenlerin ise kısa süre içinde İspanya’yı terk etmeleri bildirilir. 15. yüzyılda Müslümanların ve Yahudilerin İspanya’dan kovulmasının ardından sayıları yaklaşık 200 bin olan Yahudi topluğu Osmanlı topraklarına gelerek, daha çok Balkanlar, Trakya, Marmara ve batı Anadolu’ya yerleşir. İspanya’dan göç eden Seferad Yahudileri zamanla başka dillerin de etkisi altına girerek Ladino dilini konuşmaya başlar. O nedenle bu dili konuşan Yahudiler, sadece Osmanlı topraklarında yaşayan Yahudilerdir. Seferad Yahudileri, Osmanlı topraklarında eski İspanyolcayı ve Yahudi İspanyolcasını serbestçe kullanmış, kitap ve gazete yayınlamışlardır. Osmanlı’da bu dile Yahudice denmiş ve bu sözcük kendi dillerine çevrilerek Yahudi İspanyolcasına “Judio” olarak kabul edilir.

Ladino’nun dünya çapında geçerli olan ismi Judeo Espanol’dur. Ladino dili bugün çoğunlukla Türkiye ve buradan İsrail’e göç eden Yahudiler tarafından konuşulurken, yine buradan ABD, Fransa, Yunanistan, Brezilya, Fas, Bulgaristan ve İtalya, Kanada, Arjantin, Tunus, Sırbistan ve birçok ülkede az da olsa konuşuluyor. Orijinal alfabesi Raşi alfabesi olan Judeo Espanol harf devriminden sonra bu alfabe ile yazılamıyor. İspanya’dan dağılan Sefaradlar çoğunlukla Raşi alfabesi ile yazmış fakat gittikleri bölgelerin de alfabelerini alırlar. Böylece Yahudi İspanyolcası yani Ladino 1850’lere kadar Arap, Bulgar, Raşi ve Yunan alfabeleriyle yazılır. Bu tarihten sonra ilk defa Latin alfabesiyle tanışır. Seferadların göç ettikleri yerlere taşıdıkları anadilleri olan Judeo-Espanol yani Ladino’ya uzun yıllar boyunca Türkçeden de sözcükler eklenerek sadece Türkiyeli Sefaradlara özgü bir dil olarak ortaya çıkar.

Çimen Gümüş

http://www.basnews.com/tr/news/2015/08/13/ladino-bir-dilin-uc-kitadan-olum-duragina-yolculugu/

 

  • İSMİMİ DUYANLAR BAZEN “TERCÜMAN İSTER MİSİNİZ?” DİYE SORUYORLAR. FAKAT ANLAMINI ANLATINCA HERKES SAYGI DUYUYOR. ADIMI KEYİFLE KULLANIYORUM.

Bu, benim babaannemin adı. Babaannem çok enteresan bir kişilik. Aktif bir kadın. Çok güçlü, çok cesur, dediğim dedik bir insan. Ailesini ve toplumunu koruyan, bulunduğu yere fark getiren biri.

Trakya Olayları’nda nasıl “aktif” olmuş?

Yaşadığı deneyimle, kendi hikâyesiyle... Ben tanımadım, hiç görmedim, anlatılanlardan biliyorum. Adı tarih kitaplarında geçiyor – Doreta Aviyente. Ailesine nasıl sahip çıktığı yazılmış. Kırklareli’nden İstanbul’a gelişlerini, oralarda neler yaşandığını kitaplardan öğrendim. Babaannemin hikâyesini anlatacak çok fazla insan yoktu. Babam da o zamanlar 1 yaşındaymış. Olayı yaşayan büyükhalam Raşel Giyindiren hatırlıyormuş. Ağabeyim, Rıfat Bali’nin kitabını okuduktan sonra bana bu olayı anlattı, onun sayesinde öğrendim.

Babaannenizin yaşadıklarını öğrendikten sonra, Doret adıyla Türkiye’de yaşamak sizin için farklılaştı mı?

Hayır, ben hep, hiç çekinmeden, kim olduğumu, adımın anlamını söylüyorum. Adım aynı zamanda şirketimin de adı. İsmimi duyanlar bazen “Tercüman ister misiniz?” diye soruyorlar. Fakat anlamını anlatınca herkes saygı duyuyor. Adımı keyifle kullanıyorum.

Doret Habib (Rita Ender)

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/12487/ozgunlugunu-buldugunda-isminle-butunlesebilirsin

 

  • ÇEK CUMHURİYETİ’NİN SINIRLARI İÇİNDE KALAN TEREZİN TOPLAMA KAMPI’NIN KALIN DUVARLARI ARASINA HAPSEDİLMEDEN EVVEL PEK ÇOK İDEALİ VARDI

Ölümün yakınında olduğunu ve er geç kapısını çalacağını biliyordu. Naziler tarafından kendisi gibi binlerce Yahudi ile birlikte toplama kampına kapatıldığı düşünülecek olursa bunu görmemek için gerçekle tüm bağlarının kopmuş olması gerekirdi.

Ancak o, yaklaşmakta olan kötü gelecekten kaçınmanın yolunu hayallere sığınmakta bulan biri değildi. Gerçeklerin farkındaydı ve hepsinden önemlisi ölüme meydan okuyacak, onunla savaşacak kadar güçlüydü. O, Nazilerin zulmüne, savaşın acımasızlığına sanatla, müzikle direnen cesur ve özel biriydi. Adı, Rafael Schächter’di.

Şu an Çek Cumhuriyeti’nin sınırları içinde kalan Terezin Toplama Kampı’nın kalın duvarları arasına hapsedilmeden evvel pek çok ideali vardı. Prag Konservatuarı’nda piyano, kompozisyon ve orkestra şefliği eğitimi almış yetenekli bir müzisyendi. Unutulmuş Barok dönem operalarını sahnelemek için bir oda orkestrası kurmuştu. Nazi postallarının Prag caddelerini dövdüğü günlerde bile sanatına dört elle sarılmaktan vazgeçmemişti. O sıralarda bir Yahudi’nin sokaklarda güven içinde yürümesi pek mümkün olmadığından müzik çalışmalarını, özel dersler ve ev konseriyle sınırladı ama yine de kaderinden kaçamadı.

Özlem Ertan

http://www.taraf.com.tr/yazarlar/toplama-kampi-ve-requiem/

 

  • NE GARİPTİR Kİ, AMERİKA'NIN İRAN'I NÜKLEER SİLAH PEŞİNDE KOŞMAKTAN ZORLA VAZGEÇİRMEYİ BAŞARMASINI DOLAYLI OLARAK SAĞLAYAN, İSRAİL'İN İRAN KARŞISINDAKİ TAVİZ VERMEZ TAVRI OLDU

Amerikan başkanlarının iki müttefik ülkenin "arasından su sızmadığını" rahatça iddia edebildiği günler çok geride kaldı. İran konusundaki anlaşmazlık, benimsedikleri stratejik değerlendirmeler bağlamında ABD ile İsrail arasında kapanacak gibi görünmeyen bir gedik açmış durumda.

Amerikan Üniversitesi'ndeki konuşmasında Amerika-İran uzlaşmasına resmi olarak karşı çıkan İsrail'in bu tutumunda yalnız olduğunu ifade eden Obama şunları söyledi:

"Bu, şimdiye dek üzerinde görüşülen en güçlü silahsızlanma anlaşması. Bu yüzden, İsrail hükümeti hariç, konuyla ilgili olarak yorumda bulunan tüm ülkeler destek mesajı veriyor."

'Niteliksel Askeri Üstünlük'

Bu tutumundan geri adım atmayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise, Kongre'yi başkana karşı çıkıp Tahran ile yapılan anlaşmayı bozmaları yönünde kışkırtmak için abartılı bir kampanya yürütüyor. Üstelik bunu tam da anlaşma Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde oybirliğiyle onaylanmışken yapıyor. Söz konusu strateji ne kadar sıra dışı olsa da, İsrail'in Obama'ya karşı yürüttüğü kampanya, ABD-İsrail ilişkilerinin kalbinde daha derin bir sıkıntıyı yansıtıyor.

Giderek artan bu soğukluğun sonuçları henüz belli değilse de İran nükleer programı meselesinden çok daha geniş kapsamlı olacağı ortada. Şimdilerde İsrail'in tehlikeye attığı ABD-İsrail stratejik ortaklığı, Ürdün'de Eylül 1970-Temmuz 1971 tarihleri arasında yaşanan ve Kara Eylül adıyla anılan iç savaş sırasında doğdu. O dönemde sürgündeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Ürdün devletine karşı savaşırken, İsrail de Suriye'nin Ürdün'ü işgal etmesine engel oldu.

(…) Washington'ın İsrail'in konvansiyonel üstünlüğünü her türlü bölgesel tehdide karşı koruması karşılığında, İsrail de – sayılarının 200'ün üzerinde olduğu söylenen, iyileştirilip modernize edilmiş vaziyette hazır bekletilen, ancak varlığı açıklanmayan – nükleer bombalarını olduğu yerden çıkarmama sözü verdi.

Ne gariptir ki, Amerika'nın İran'ı nükleer silah peşinde koşmaktan zorla vazgeçirmeyi başarmasını dolaylı olarak sağlayan, İsrail'in İran karşısındaki taviz vermez tavrı oldu.

Ve aynı derecede inanılmaz olan, Netanyahu'nun bu başarıdan faydalanma yoluna gitmemesiydi. Aslına bakılırsa İsrailli lider, İran ve Amerika'nın "evet"ini cevap olarak kabul etmeyi reddediyor.

Geoffrey Aronson

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/abd-israil-iliskilerinde-yeni-bir-donem-mi

 

  • ARAP ÜLKELERİ FİLİSTİNLİLER'İ HOR GÖRMEKLE KALMIYOR, AYNI ZAMANDA SADECE İSRAİL'İN PROBLEMİ OLMALARINI DA İSTİYORLAR. BU YÜZDEN 1948'DEN BU YANA ARAP HÜKÜMETLERİ, FİLİSTİNLİLER'İN KENDİ TOPRAKLARINDA KALICI OLARAK YERLEŞMESİNE VE EŞİT VATANDAŞLAR OLMASINA İZİN VERMİYOR

Filistin Yönetimi liderleri günlük faaliyetlerinin bir parçası olarak İsrail'e hakaret ederken, Arap dünyasındaki kendi halkını umursamaya vakti yok. Filistin Yönetimi liderleri, geçen yıl Hamas'a açtığı savaş ve Batı Şeria'daki yerleşimlerin inşası devam ettiği için İsrail'e karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde "savaş suçlarıyla" dava açmak istediğini söylüyor.

Ancak Irak, Suriye ve Lübnan gibi Arap ülkelerinde Filistinliler'in etnik temizliğe ve işkenceye maruz kalmasına gelince Filistin Yönetimi liderleri başını başka tarafa çevirmeyi tercih ediyor.

Benzer şekilde, uluslararası medya da pek çok farklı Arap ülkesinde yaşayan onbinlerce Filistinli'yi unutmuş görünüyor. Batılı gazetecilerin bildiği ve umursadığı tek Filistinliler, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde yaşayanlar.

Uluslararası basın Arap dünyasındaki Filistinliler'i umursamıyor çünkü İsrail'i suçlayabilecekleri bir haber çıkmayacak. Bir Arap'ın başka bir Arap'ı öldürmesi, işkenceden geçirmesi, ABD, Kanada veya İngiltere'deki büyük bir gazetede yayınlanmaya değer bir malzeme değil. Ancak Batı Şeria'daki bir Filistinli, İsrail makamları ya da Yahudi yerleşimciler hakkında şikayet edecek olsa, pek çok Batılı gazeteci, bu "büyük gelişmeyi" takip etmek üzere olay yerine koşturmakta zaman kaybetmiyor.

Irak'taki Filistinliler'in etnik temizliği, Arap dünyasında garip bir kavram değil. Son birkaç yılda onbinlerce Filistinli Suriye'den kaçtı. Çoğu, Filistinli mültecilerin kabul görmediğini hissettirmek için elinden geleni yapan yönetimlerin bulunduğu Lübnan, ve Ürdün'e gitti. Filistinli aktivistler önümüzdeki birkaç yıl içinde Irak veya Suriye'de hiç Filistinli kalmayacağını tahmin ediyor.

BM ve diğer uluslararası kuruluşlar açıkça, Arap dünyasında Filistinliler'e yapılan etnik temizliği hiç duymamış. Onlar da İsrail'e o kadar takılmış durumda ki, Arap rejimleri altında Filistinliler'in çektiği acıları duymamayı tercih ediyorlar.

Arap ülkeleri Filistinliler'i hor görmekle kalmıyor, aynı zamanda sadece İsrail'in problemi olmalarını da istiyorlar. Bu yüzden 1948'den bu yana Arap hükümetleri, Filistinliler'in kendi topraklarında kalıcı olarak yerleşmesine ve eşit vatandaşlar olmasına izin vermiyor. Şimdi bu arap ülkeleri Filistinliler'e sadece temel hakları vermemekle kalmıyor, aynı zamanda onları öldürüp işkenceden geçiriyor ve etnik temizliğe tabi tutuyor. Ve bütün bunlar dünya liderleri, hükümetleri kafalarını kuma gömüp, suçlayan parmağını İsrail'e uzatmayı sürdürürken oluyor.

Uzay Bulut

http://tr.gatestoneinstitute.org/6347/etnik-temizlik-filistinliler

 

  • EN BÜYÜK YAHUDİ DÜŞMANI, BİR CEZAYİR YAHUDİ’SİNİN KUZEY AVRUPALI MADENCİLERİ ANLATAN ŞARKISINI DİNLERMİŞ MEĞER

Ben bu şarkılara dalıp gitmişken önümdeki bilgisayara düşen BBC kaynaklı haber: “Bin Ladin’in kaset koleksiyonu ortaya çıktı.”

Bin Ladin 1997’den 2001’e kadar Kandahar’da yaşadı. Bu evde bulunan 1500 kadar kasetin varlığı ise ilk kez açıklandı. Uzatmayayım, kasetler şu anda Los Angeles’ta ve Arap edebiyatı uzmanları tarafından tek tek incelenmişler. 1960’lardan 2000’lere uzanan bir sürü konuşma arasında, sıkı durun, bir de Batılı şarkı duyuluyor Bin Ladin’in arşivinde, Enrico Macias’ın “Les Gens Du Nord”u (Kuzeyin insanları). 

En büyük Yahudi düşmanı, bir Cezayir Yahudi’sinin Kuzey Avrupalı madencileri anlatan şarkısını dinlermiş meğer. 

Ama iyi şarkıdır, hislidir, klasiktir. Bin Ladin’in tercihini de beğendim.

Mehmet Tez

http://www.milliyet.com.tr/baskan-in-butun-sarkilari/gundem/ydetay/2103671/default.htm

 

Netten okumalar

 

  • YAHUDİ OLİMPİYATLARI OLMASI GEREKEN YERDE - FATİH GÖKHAN DİLER

http://www.agos.com.tr/tr/yazar/27/fatih-gokhan-diler

 

  • KIZIL ORDU'NUN YAHUDİ ASKERLERİ

http://odatv.com/n.php?n=kizil-ordunun-yahudi-askerleri-1708151200

 

  • SOKAK MÜZİSYENLERİNE TEKBİRLİ SALDIRI: YAHUDİ MARŞI ÇALIYOR, BU NASIL MÜSLÜMANLIK?

http://www.diken.com.tr/sokak-muzisyenlerine-tekbirli-saldiri-yahudi-marsi-caliyor-bu-nasil-muslumanlik/

 

  • 79 YIL SONRA BERLİN’DE OLİMPİYAT – YAKİR MİZRAHİ

http://www.socratesdergi.com/2015/08/13/79-yil-sonra-berlinde-olimpiyat/

 

  • BERLUSCONİ’NİN SİYONİST VEKİLİNE YENİ GÖREV – RAFAEL SADİ

http://odatv.com/n.php?n=berlusconinin-siyonist-vekiline-yeni-gorev-1208151200

 

  • FİLİSTİNLİLER NEDEN İSRAİL'LE BARIŞAMAZ - KHALED ABU TOAMEH

http://tr.gatestoneinstitute.org/6316/filistinliler-neden-israille-barisamaz

 

Takılan Tweet’ler

 

Serif Turgut ‏@Ljiljantr  

"Bunlar Yahudi müziği Ermeni müziği çalıyor, Müslümanım müsade etmem" deyip sokak müzisyenlerine saldırdıklarında Çav Bella çalıyormuş-:)

 

Ceyda Karan ‏@ceydak  

'Çav Bella'ya 'Yahudi şarkısı' diye Avcılar'dan tepki gelmiş anlaşılan.. E o zaman gelsin günün şarkısı.. https://www.youtube.com/watch?v=NCb21gUAaV4 …

 

Alp ‏@AlpSirman  

Avcılardaki müzisyenlere İsrail Marşı çalıyor diye saldıran meczup, düğünlerde kasap havası diye oynadığı "Havanagila"'nın ne olduğunu bilse

 

zaytung ‏@zaytungtr  16 Ağu

Tuğçe Kazaz: "Bir ara Musevi olmam da gündeme geldi. Sonra adamlar bi araştırdılar, almadılar..."

 

Selami İnce ‏@selamiince  16 Ağu

Bir soru da her şeyi bilen komplo teorisyenlerine: ABD ve Almanya patriotları çektiğine göre acaba İsrail'i artık korumak istemiyorlar mı?

 

koftepatates ‏@betsypenso  13 Ağu

Ladino belgeseline gelmisken onumde ladino konusup kimsenin anlamamasini bekleyen dindaslar.. Az da olsa anlariz, yapmayin dedikodu :)

 

Firat Capkin ‏@FiratCapkinBg  14 Ağu

Kapalı ağıza sinek girmez! İspanyol Sefarad Söylemi

 

Ayşe Nil Kayacan ‏@KayacanNil  14 AğuGaziantep, Türkiye

Dünyanın en zeki milleti Yahudilerin bile kaderini değiştirmiş bu coğrafya.Nerde Sefarad Yahudileri,nerde Aşkenazlar.

 

zelihacetn ‏@zelicetn  15 Ağu

Bazı yerler vardır ya hani öyle güzel falan,işte ziyarete gelin arada... #istanbul #neveşalom

 

Rivva ‏@Rivokhay  13 Ağu

bu saldırıyla birlikte korumalı duvarlar ardında dua eder olduk... Dilerim kimse bu şekilde ibadetini etmek zorunda kalmasın..

 

ishak ibrahimzadeh ‏@ishak5723  

'O' güne dek kapılarımız açıktı. Halen güvenliğimizi sağlamak zorundayız. Tabii isteyen halen bir sürü "ama" üretiyor