1987-1997 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesinde resim eğitimime katkıda bulunan değerli hocam Yusuf Taktak ile 31 Ağustos’a kadar Bodrum Palmarina Mine Art Galery’de yer alacak ‘Zam-anlama’ adlı sergisi münasebetiyle bir araya geldik.
Sevgili hocam, Şalom gazetesi okurlarına kendinizi tanıtır mısınız?
Öğrenciliğimden başlayıp bugüne kadar gelen süreçten bahsedeyim, sevgili Esti...
Şimdiye kadar yaptığım duvar resimlerinde olsun, ondan sonraki süreçlerde olsun, hem içerik olarak, hem de biçimsel olarak, net ve sert duruşum, içeriğin iyice olgunlaşmasına yaradı. Burada da, içten içe düşündüğümüz zaman, belki de toplumsal durumun son bir yansıması da oluyor bu resimlerde... Bir çeşit, “Ben varım, ama ben böyle bir toplumda yaşıyorum”, bunun yansımaları da olabilir.
Resimlerimde soyut düşünüyorum, bunun yansımaları da olabilir aslında. Hiçbir zaman ilüstre etmek, hikâye anlatmak istemiyorum. Zaten yaşamda hikâyenin kendisi olup bitiyor. Bu hikâyenin ötesindeki gerçeği sanatsal yorumumla anlatmaya, ifade etmeye çalışıyorum.
Bahsettiğim gibi, kavramsal sanat ile bağlantı kurduğum yıllar, 70li yıllardı. 70’li yıllarda fotogerçekçi resimle tanıştım. Aynı dönemde dünyada kavramsal sanat da alabildiğine popüler olmuştu. Herkes kavramsal sanattan etkilenmişti. İzlediğim yayınlarda onunla ilgili görseller görüyordum, bazı kitaplarda bir şeyler okuyordum. Kavramsal öğeler benim resimlerime de yansıdı.
Hiperrealist anlayışta resim yapmayı bıraktıktan sonra, hatta yaparken de, zaten savım şuydu: Ben ayda bir tane, dört ayda bir tane resim yapacak insan değilim. Ressamlar, fotogerçekçi ya da hiperrealist ressamlar, vakti zamanında yapılacak en önemli resimleri yapmışlardı. Benim bir kez daha yapılan şeylerin üzerinden gitmem, kopyacılıktan öte anlam taşımaz diye düşündüm. Bu yaklaşım bana özgün bir tavır gibi gelmedi. “Benim kendimi bulmam lazım. Ben kimim?” diye arayışa geçtim.
O dönem kafamı meşgul eden bu düşünceler benim için çok değerlidir. Gerçekten realist resmi iyi ki de bırakmışım. O döneme ait gerçekten iyi resimlerim vardır.
Hocam; 1955’lerde Neş’et Günal’la başladığım fotorealist öğrenimimden sonra, sizlerle farklı boyuta geçip soyut resmi tanıdım ve R. H. M.’de bizlere verdiğiniz derslerinizden çok faydalandım. Ben de resim sanatına aşığım ve atölyemde devam etmekteyim sizlerin sayesinde. Teşekkürler!