Netiv Hassaralıların en büyük derdi her an alarmda olmanın yarattığı travma. İki çocuk annesi Adi, çocukken Gazze’den arkadaşlarıyla oynadığını, oraya alışverişe gittiklerini anlatıyor. “Eski zamanlara dönmek isterdim” diyor. Ama bugünkü sükunete rağmen yarın ne olacağını bilmiyor. “Burada yaşarken en önemli olan en yakın sığınağı bilmek” diyor. 2005 ve 2010’da roket saldırılarında iki sivil kayıp vermişler. “Bir gece duştayken alarm çaldı. İki çocuğumdan birisi bebek birisi yeni yürüyor. Hangisini alacağımı bilemedim. Bu bizim sıradan hayatımız” diye anlatıyor. Gazze’deki komşularının halini de iyi bildiğini belirtip, “Onlar da güvende olmalılar. Dileğim barış. Kendimiz ve komşularımız için” vurgusu yapıyor. CEYDA KARAN - CUMHURİYET
Aslına bakarsanız şu sıralar “Hamas pürüzü” çıkmaması icap eder. Hamas’ı “terör örgütü” gören İsrail, resmi düzeyde görüşmeleri reddediyor. İsrail basını ise Türkiye ve Katar vasıtasıyla Hamas’la bir şekilde iştigal edildiğini yazıyor. 5-10 yıllık uzun vadeli ateşkes anlaşması karşılığında Gazze’ye blokajın kaldırılması ve KKTC’de kurulacak limana uzanan hattın açılması pazarlığı yapıldığını ise bizzat Yasin Aktay’dan işittik.
Burada ironik olan Türkiye’nin pozisyonu. Yoksa İsrail açısından aslında gayet mantıklı. Hamas’la uzun vadeli anlaşma Gazze’de de facto yaratılmış “Hamasistan”ı pekiştirir. İsrail’in “iki ayrı bölge” tezini güçlendirir. Böylesi bir uzlaştırma Türkiye’nin ise Gazze’ye yardımını rahatlatır, KKTC üzerinden hat açılması da Kıbrıs üzerinden imaj tazeler. Asıl sorun Ankara’nın ideolojik argümanları. Zira bunun Filistin davasını böleceği aşikâr. Batı Şeria’daki Özerk Yönetim’in müzakere iddialarına bozulup “paralel hat açıldığı” eleştirisine şaşırmamalı.
Hamas zaten Suriye çatışmasından beri iyice zayıfladı. Bir İran’a, bir Körfez’e, bir Türkiye’ye bakıyor. Diyelim Hamas-İsrail müzakereleri doğru ve Aktay’ın dediği gibi müzakerelerde ilerleme var. O vakit meşhur “iki devletli” çözüm argümanından “iki Filistin devleti” çıksa yeridir. Hem de Türkiye’nin katkılarıyla…
Ekonomik açıdan durum farklı değil. Suriye çatışması İsrail’e yaradı. Mersin ile İsrail limanları arasındaki RoRo trafiği had safhaya çıktı. Doğu Akdeniz’in yeni keşfedilen doğalgaz “oyun değiştirici” nitelik alırken, İsrail’in Mısır, Yunanistan ve Rum Yönetimi ile işbirliğini geliştirdi. İsrailli yetkililer bunun Türkiye’yi “dışlayıcı” olmadığını vurgulasa da “Su, doğalgaz, petrol ve hatta ayran boru hattı” konuşmaları geçmişte kalmış. İsrailliler için artık “boru hattı barışı” çok da elzem değil. Zira İsrail deniz suyunun desalinizasyonu sayesinde su sorununda ilerlemeler kaydederken, doğalgaz kaynakları elini rahatlattı. Enerji içinse Avrupa’dan ziyade gözünü Asya’ya çevirdi.
Kıssadan hisse... On yıllardır hasmane bir bölge ile iştigal etmenin de etkisiyle “Ortadoğu’nun ruhunu iyi okuyan” İsrailliler Türkiye’ye karşı siyasi ve ekonomik cephede rahatlar. Netanyahu yönetimi için asıl mesele dünya güçleriyle nükleer anlaşma sonrası İran’ın etkisi. Türkiye ise bu malum meselede de net duruş sergileyemez halde. “Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık”…
Ceyda Karan
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/358383/israil_den_gorunen_manzara.html
Enerji meselesi İsrail-Kıbrıs- Mısır hattını bir süredir işgal ediyor. İsrail Güney Kıbrıs ve Mısır doğal gaz ortaklığı içindeydi. Ama bu hafta gelen bir haber o ortaklığı zora soktu. İtalyan enerji şirketi Eni Mısır açıklarında doğal gaz sahasının keşfedildiğini duyurdu. Hem de öyle az buz değil. Tam 850 milyar metreküplük bir doğal gaz bu.
Rakamı somutlaştıralım. Bu miktarda doğal gaz sadece Mısır'ın kendi gaz ihtiyacını karşılamakla kalmayacak aynı zamanda fazlası dışarıya da satılabilecek. İşte bu yeni gelişme Doğu Akdeniz'de bulduğu doğal gazı Güney Kıbrıs ile birlikte Mısır iç pazarına satmayı amaçlayan İsrail'i zora soktu. Mısır kendi gazını buldu. Üstelik uzmanlara göre bu gaz ihraç edileceği zaman en avantajlı yol da boru hattıyla gazı Kıbrıs ve İsrail'e oradan da Türkiye'ye iletmek.
CNN Türk'e bilgi veren İsrailli yetkililer Doğu Akdeniz'de Afrodit sahasından çıkarılan doğal gazın Türkiye olmadan ve tabii Ada'da çözüm olmadan taşınamayacağı için projeyle ilgili soru işaretlerine dikkat çekiyor. Mısır gazının bulunmasıyla İsrail bir yandan da müşterisiz kalmış durumda. Haliyle bölgedeki enerji projelerinin fizibilitesi yeniden değerlendiriliyor.
Mısır açıklarında bulunan doğal gazın İsrail'i zora soktuğu görüşünü dile getirenlerden biri de İsrail-Türkiye İş Konseyi Başkanı Menashe Carmon'a göre, İsrail'in bu gazın yüzde 30'unu ihraç edebilmesi lazım. Mısır potansiyel müşteri idi İsrail için ama Mısır açıklarında gazla bu plan bir anlamda suya düştü. Carmon'a göre İsrail Doğu Akdeniz'de gaz arıyorsa Türkiye ile ortak olmak zorunda.
Begüm Dönmez
http://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/begum-donmez/normallesmenin-ekonomi-ve-enerji-boyutu
İsrail ve Filistin Yönetimi yeniden inşa için Gazze Koordinasyon Birimi’ni oluşturmuş. Projelerin onayı bu birimden geçiyor. İsrail Hamas’la açıktan temas kurmuyor. Bugüne dek 469 onaylanmış proje var. Yaraları saracak asli yatırımlar için kesenin ağzını açan ülke ise Katar Şeyhliği. Katarlıların para akıttığı yollar, su tesisleri gibi altyapı projeleri. Almanlar okullar, Hollanda tarım yardımına odaklanmış. Türkiye ise Aşdod limanından bolca çimento ve yardım malzemesi yolluyor ama yatırımlarda adı pek az anılıyor. Diyaliz özelliği olan bir hastane inşası, Han Yunus için onayı alınmış ama henüz başlanmamış bir mezbaha ve elbette camiler... Diyanet İşleri Başkanlığı, son savaşta yıkılmış 9 caminin yeniden inşasına soyunmuş.
Uluslararası finansmanla plastik dönüşümü, çöp toplama, yenilenebilir enerji ve güneş panelleri, kola fabrikası ile suyun tuzdan arındırılması projeleri var. Gazze’nin 127 megavatlık 10 elektrik hattı, su ve internet hizmetlerinin bedelini ödeyen Filistin Yönetimi. Yardımların geçişi ise İsrail ordusu (IDFİ/srail Savunma Güçleri) denetiminde yürütülüyor. Gazze’nin güneyindeki Kerem Şalom’da çimento, mıcır ve her türlü yardım malzemelerinin yığıldığı beton bloklarla çevrili 10 devasa bölme inşa edilmiş. İsrailli yetkililer günde 600-800 kamyonun geçişine izin verdiklerini aktarıyorlar. Bunların 100 kadarı çimento ve mıcır, 50 kadarı yakıt. Kilometrelerce uzanan ve sadece sınırın Mısır tarafına değil İsrail yerleşimlerine de çıkan tünellerin inşasında kullanıldığı gerekçesiyle çimento ve mıcır miktarı sınırlı. Tanesi ortalama 3 milyon dolara mal olduğu söylenen bu tünellerden geçen yazki savaşta 32’den fazlasını bulup yok etmişler.
Gazze’den dünyada ABD, Kanada, Hollanda, İsrail ve Körfez ülkelerine çilek, sebze, tekstil ürünleri gönderildiği aktarılıyor. Bu yıl Filistinlilerin inşa ettiği söylenen 4 yeni resortun fotoğraflarını gösteriyorlar, sadece zenginlerin gidebildiği...
İsrail yetkilileri, “Gazze kimsenin girip çıkamadığı bir hapishane” söylemini yalanlıyor. Erez kapısından sağlık ve tedavi için sivillerin, ticaret amaçlı olarak işadamları ve uluslararası örgütlerin çalışanları dahil her gün 1000 kişinin geçtiğini söylüyorlar. İsrailliler’in argümanı “Gazze bizim değil Hamas’ın işgali altında”.
Netiv Hassaralıların en büyük derdi her an alarmda olmanın yarattığı travma. İki çocuk annesi Adi, çocukken Gazze’den arkadaşlarıyla oynadığını, oraya alışverişe gittiklerini anlatıyor. “Eski zamanlara dönmek isterdim” diyor. Ama bugünkü sükunete rağmen yarın ne olacağını bilmiyor. “Burada yaşarken en önemli olan en yakın sığınağı bilmek” diyor. 2005 ve 2010’da roket saldırılarında iki sivil kayıp vermişler. “Bir gece duştayken alarm çaldı. İki çocuğumdan birisi bebek birisi yeni yürüyor. Hangisini alacağımı bilemedim. Bu bizim sıradan hayatımız” diye anlatıyor. Gazze’deki komşularının halini de iyi bildiğini belirtip, “Onlar da güvende olmalılar. Dileğim barış. Kendimiz ve komşularımız için” vurgusu yapıyor.
Ceyda Karan
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/362249/Savaslari_degil__barisi_kazanmak.html
7 Eylül 1955 sabahı olayların patlak verdiği yerin göbeğinde hissettiğim dehşet ve utancı aradan geçen 60 yıla rağmen halen üstümden atabilmiş değilim.
6 - 7 Eylül olayları Cumhuriyet tarihinin önemli kırılma noktalarından biri, bir utanç vesilesidir.
Eğer Yassıada duruşmaları bir hukuk skandalı olmamış olsaydı, belki olaylar sırasında işbaşında bulunan iktidarın vandalizmdeki sorumluluğu yüzünden mahkûmiyeti bir teselli olabilirdi.
Bari olayların 60. yılında olanlardan ders çıkarsak derim.
Çıkarılacak büyük ders ise şudur:
Toplumsal gerginlikleri kışkırtarak, halkı “bizler ve onlar” diye bölüp, birbirine karşı hasım cepheler haline sokmaktan yarar uman politikalar ters teper. Kuşkusuz 6 – 7 Eylül olaylarını kışkırtan Menderes iktidarı, hâsıl olan sonuçları ne istiyor, ne de öngörüyordu.
Ama kışkırtılan kitleler, denetimden çıkınca ne olacağı belli olmuyor.
Bundan gerekli dersi çıkaralım ve unutmayalım ki, 60 yıl sonra patlak verebilecek 6 - 7 Eylül benzeri olayların sonucu tahayyül bile edilemeyecek kadar feci olacaktır.
Ali Sirmen
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/361851/6_-_7_Eylul_un_60._yildonumu.html
Ortam ve koşullar ne olursa olsun 67 Eylül Olayları, "millî bir galeyanın doğal sonucu" değildir. Gösterilerin vardığı yer ayrımcı şiddet, yıkıcılık (vandallık) ve yağmacılıktır. Bazı kaynaklara göre 4214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ve 5317 bina saldırıya uğradı. Olaylarda 10'dan fazla kişi hayatını kaybetti. Ayrıca en az 40 kişiye tecavüz edildi (D.Güven, 2005, s.34).
İyi ama bir protesto hareketi bir anda nasıl bu noktaya gelmişti? Araştırmalar, olayların anlık bir 'cinnet' sonucunda değil, organize şekilde başla(tıl)dığını işaret ediyor. Ne var ki azmettiriciler ortaya çıkarıl(a)mamış, failler yüzeysel cezalarla salınmıştır. 'Galeyana gelenler' yukarıda örneklemeye çalıştığım kişilerden oluşan kitlelerdi ve olayların içine çekilmişlerdi. Arka planda 'milli güvenlik için azınlıklar sorunun kesin olarak halli', 'bölgesel gelişmeler' gibi 'derin' konular olduğu açıktır. Ancak kitleleri şiddete yönlendiren tarihi dinamikleri çözümlemekle, saldırganlığı mazur görmek arasındaki çizgiyi dikkatle korumak zorundayız.
Tarihteki pek çok kitlesel yıkımın organize hareketler olduğuna dair kanıtları zorlanmadan bulabilirsiniz. Öte yandan olaylarda ilk kıvılcımı komplo hareketleri çaksa da kalabalıkların ateşe koşması için zaten uzun zamandır içten içe kaynıyor olması gerekir. Bu toplumsal ruh hali, 'galeyan'ın adeta ön koşuludur. Günümüzde kitleleri komplolardan uzak tutacak yöntemler içinde denge politikaları ve çok seslilik öne çıkıyor. Çünkü ihmal edilen, dışlanan kesimler eninde sonunda bir güvenlik sorununa dönüşürler. Hal böyleyken çoğulcu sosyal politikaları 'lüks' veya 'riskli' görmemek gerek. Bu hedefler, günümüz Türkiyesi'nde fantastik hayaller gibi görünüyor. Oysa bu yönde ilerlemedikçe 67 Eylül gibi olayların farklı kesimlere yönelik olarak 'tekerrür etme' potansiyeli daima var. Keskin kırılmaların var olduğu toplumlar, yıkıcı komplolara açık kalacaklardır. Özellikle de etnik ayrışmanın körüklediği bir çatışmaya her gün kurban veren; yetmezmiş gibi 2 milyon mülteciyi ve yüz binlerce kaçak yabancı işçiyi barındıran ülkeler!
Naci Cem Öncel
6/7 Eylül’ün ruhu sona ermedi, ermiyor ki! Bugün az konuşulsa da Rıfat Bali’nin kitaplarından arka yüzünü öğrendiğimiz Yahudileri hedef alan 1934’teki Trakya Olayları’ndan 6/7 Eylül’e uzanan pogrom potansiyeli yakın geçmişte de vardı. Mesela 90’larda ana akım medyada “Ermeni PKK’liler” haberleri çıktığında Ermeni Patriği Mutafyan 6/7 Eylül gibi bir facia olasılığından korktuğunu söylemişti. Bugün de aynı potansiyel sürüyor. 2010’da Manisa’nın Selendi ilçesindeki Romanlara yönelik “linç girişimleri” ya da -her ne kadar Suriyeli çocuğun ölümü sosyal medyada infial yaratsa da- mültecilere yönelik süregelen “eylem” kılıfındaki saldırılar bize geçmişteki bu pogromları hatırlatmıyor mu? Benim açımdan cevap: Evet...
Serdar Korucu
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/362373/_6-7_Eylul_ruhu_sona_ermedi_.html
“Rıfat Bali’nin bununla ilgili çok önemli bir çalışması bulunuyor, kitapta ona referans vererek bazı alıntılara yer verdik. Benim için en ilginç olanlardan biri de, 6-7 Eylül’ü Türklerin Rumlardan daha keskin anlatıyor olmasıydı. 6-7 Eylül’ün zararlarını tazmin etmek için kurulan mali bir komisyonda uzman olarak çalışan Nejat Gülen’in anlattıklarını bir Rum anlatsa, abartıyor dersin. Rumlarsa daha çok isimlerini saklayarak o gece yaşananları anlatabiliyor. Mesela bir Rum tanı, yeni gömülmüş bir kişinin Şişli’deki mezarından çıkarılarak karnına mızrağın ucuna takılmış Türk bayrağı saplandığını adını gizleyerek anlatabiliyor... 6-7 Eylül’ün devlet tarafından resmen kınanmasa da hem toplum, hem de iktidarlar tarafından kötü bir olay olduğu kabul ediliyor.”
“Fotoğrafları gördüğümde yaşadığım en büyük şaşkınlık, kitlenin Rum kiliselerine, mezarlarına yaptığı saldırıların boyutu oldu. Çünkü bu saldırılar, Rum toplumuna açıkça “Ben senin kiliseni, mezarını, geçmişini ve bugününü istemiyorum” anlamına geliyordu. Bu saldırılarla verilmek istenen mesajın insanlar tarafından açıkça görülmesini istiyorum; yaşananlar aniden ortaya çıkan bir infial değildi. 6-7 Eylül, çok büyük bir korku bıraktı arkasında. Öyle ki, Türkiye Ermeni Patriği Mutafyan, 1990’lı yıllarda ‘Ermeni PKK’lı’ haberleri çıktığında, “6-7 Eylül’ün ayak seslerini duyuyoruz” demişti. Veya bazı yetkililerin, şehit cenazeleri sırasında “Buna toplumsal karşılık verilmeli” dendiğinde, akla ilk olarak 6-7 Eylül geliyor.”
Serdar Korucu (Vartan Estukyan)
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/12668/kalumenosun-6-7-eylul-arsivi-ilk-kez-turkiyede
Bırak kınamayı, yukarıda adını ettiğim ırkçılığı, ayrımcılığı, nefret söylemini cezalandıran yasalar hâlâ yok, var olan yetersiz veya uygulanmıyor. Türkiye’de Gayrimüslimler hiçbir zaman vatandaş olamadılar, ödedikleri vergiler onlara daima şiddet olarak geri döndü. Maruz kaldıkları ayrımcılık, bir iki sembolik iyileştirme dışında tüm şiddetiyle devam ediyor. Eskiye oranla tek ama devasa bir farkla: Yüzyıldır maruz kaldıkları ayrımcılık ve şiddet artık dönüp, onlara bu acıları yaşatanlar başta olmak üzere, herkesi vuruyor. Azınlıkların çoğaldığı yer Türkiye.
Cengiz Aktar
http://www.taraf.com.tr/yazarlar/67-eylul-1955/
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/29991505.asp
http://www.birgun.net/haber-detay/rumlarin-sehirlerine-vedasi-zorla-oldu-88617.html
http://listelist.com/6-7-eylul/
http://www.zaman.com.tr/yorum_o-eylul-azinliklarin-istanbuldaki-son-bahariydi-_2314896.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/361871/60_yil_once__60_yil_sonra.html
http://www.evrensel.net/haber/259993/cesedin-karnina-saplanan-bayrak
http://www.evrensel.net/haber/259992/ganimet-laneti
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/12665/6-7-eylulun-asil-darbesi-vatandaslik-fikrineydi
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/12667/gecmisin-kara-gunleri-bugun-de-yanibasimizda
http://www.zaman.com.tr/pazar_6-7-eylul-olaylari-tedavi-ve-telafi-edilmeli_2314839.html
http://m.bianet.org/biamag/toplum/167364-anneannem-evinin-yikilisini-alkislayarak-izledi
http://www.hthayat.com/yazarlar/lemi-ozgen/1031152-6-7-eylul-olaylari-ve-james-bond
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/6_7_eylul_1955_yagmasi_ve_1964_surgunleri-1428641
https://www.facebook.com/groups/575722819142966/permalink/859120294136549
http://bianet.org/bianet/insan-haklari/167379-hatirlamak-ve-hic-unutmamak
http://www.taraf.com.tr/her-taraf/6-7-eylul-1955-yagmasi/
http://www.bugun.com.tr/utanc-muzesi-yazisi-1819574
https://gaiadergi.com/bir-utancla-yasamak-6-7-eylul-olaylari/
Netten okumalar
http://www.yazihaneden.com/2015/09/aci/
http://www.annefrank.de/mensch/tr/leon-veissid/biografie/
https://ladinoogreniyorum.wordpress.com/2015/09/02/ilk-ders/
http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/186/art/25692/PageName/KIBRIS_POSTASI
Netten seyredin
https://www.youtube.com/watch?v=v8hPku2rFR4
https://www.youtube.com/watch?v=8hPWoz85Sxg
https://www.youtube.com/watch?v=n8dZZy7ZIxk
http://medyascope.tv/2015/09/07/60-yilinda-6-7-eylul-olaylarini-ridvan-akar-ile-konusuyoruz/
Takılan Tweet’ler
Y. Emre Kocabasoglu @Kocabasoglu
1986'da bugün Neve Şalom Sinagogu'na yapılan saldırıda, sadece Yahudi oldukları için 22 kişi katledilmişti.
6-7 Eylüle dair iyi sayılacak düzeyde bir duyarlılık oluşmuşken, Trakya Yahudi Pogromu pek umursanmıyor neden acaba?
60 yıl önce küçücük bir provakasyon ile kışkırtılabilenler, Rum, Ermeni ve Musevi yurttaşlarımıza karşı, 6-7 Eylül'de büyük utanç yaşatmıştı
6-7 Eylül'ü unutma. Türk-Rum-Kürt-Ermeni-Müslüman-Hristiyan-Musevi-Ateist ..... halkları bu ülkenin zenginlikleridir
http://www.dailymotion.com/video/xkxjrk_6-7-eylul-olaylari-ozel-program_tv
Hüseyin Çelik @hc_huseyincelik
2) 6-7 Eylül olayları tarihimize düşmüş kara bir lekedir. Bir derin devlet tezgahı olduğu anlaşılan bu barbarlıktan dolayı özür dilemeliyiz.
6-7 eylül olayları kadar ürkütücü olan üzerinden 60 yıl geçmesine karşın hala herhangi bir nedenle kolayca kışkırtılabilecek kitleler olması
ishak ibrahimzadeh @ishak5723 5 Eyl
6-7 Eylül 1955: 'Azınlık' denilenlerin Kristallnacht'ı. Bugün renkler solmaya devam ederken diğerleri halen etrafta..
Selami İnce @selamiince 6 Eyl
Hiçbir Hristiyan, Budist, atesit, Yahudi ülkede Müslüman azınlığın malları böyle yağmalanmadı. 6 Eylül 1955'i unutma.
Aykan Erdemir @aykanerdemir 6 Eyl
#67Eylül 1955 pogromunda 71 kilise, 41 okul, 4008 işyeri, 8 gazete, 2100 ev ve de insanlık harap oldu. #BirDahaAsla
14 Eylül'de yılbaşımız Roş Aşana varmış 5776 yılına girecez. Benden herkese resmi tatil, köprüler bedava