Avrupa basketbolunun zirvesi EuroBasket’in oynandığı dönemde Avrupa doğumlu ancak kendine NBA’de sapasağlam bir yer edinmiş, hatta sadece efsaneleşmiş oyuncularının içinde bulunduğu Onur Listesi (Hall of Fame)’ne girmesi kesinleşmiş birinden bahsetmek istiyorum: Dirk Nowitzki.
İgal ERS
12 Dev Adam’ın yarın oynayacağı (bu yazı yayınlandığında, maç oynanmış olacak) Almanya takımının tartışılmaz en önemli silahı olacak Nowitzki sadece olağanüstü yetenekleriyle değil, ayrıca karakteriyle de benim kişisel favorilerimden.
Birazdan bahsedeceğim kariyerindeki başarıları bir kenara bırakırsak (bırakılacak gibi değil gerçi) iyi niyetiyle her zaman kendime örnek olarak aldığım kişilerden biri. Hatta iyi niyeti o kadar bilinen bir gerçek ki lise yıllarımda İngilizcemi geliştirmek için izlediğim bir kamera şakasının konusu bile olmuştu. Düzenlenen senaryoda küçük bir çocuk, Nowitzki’nin yaklaşık 25 objeye imza atmasını istiyor. Sabırla imza atmayı kabul eden Nowitzki, beraber yemek yediği takım arkadaşının dolduruşuna gelip 15. objeden sonra imza vermeyi bırakıyor. Bunun üzerine çocuğun ağladığını görünce kendini kötü hisseden Nowitzki, hem çocuğa imzalı bir forma sözü veriyor hem de ekstradan 25 objeye daha imza atmaya karar veriyor. En sonunda Nowitzki’nin sabrının taşmayacağını gören şaka ekibi pes ediyor.
Doğal olarak bu sabrın basketbol kariyerine yansıması da kaçınılmaz oluyor. Kariyerine Almanya ikinci liginde Würtzburg takımında başlayan Nowitzki, fiziği ve boyuyla dikkat çekti. 1998 yılında Avrupa’dan birçok takımdan teklifler gelse de kendini NBA’de denemek istediği için soluğu Amerika’da aldı. Ancak NBA’in fiziksel oyununa ayak uydurması zaman alan Nowitzki ilk sezonunda pek de kendisinden beklenen performansı veremedi. Ancak yılmayan sabrını gösterdi ve çalışarak onu özel yapan şutör bir power forward kimliğini buldu.
1999-2002 yılları arasında geleceğin MVP’si Steve Nash’le beraber büyük umutlarla sezonlara başlasa da, 2006-2007 sezonunda NBA’in En Değerli Oyuncusu seçilse de, belki de zorlu Batı Konferansında olması sebebiyle o çok istediği şampiyonluktan uzak kaldı Nowitzki. Ama o ünlü sabrı ve çalışkanlığıyla kariyerini adadığı Dallas Mavericks’i asla bırakmadı.
AVRUPALI OYUNCULARA NBA’YE GELİŞ KAPISINI AÇTI
Ve çabasının ödülünü 2010-2011 sezonunda şampiyonluğa ulaşıp alırken adeta uzun süre takıldığı rakiplerden yılların acısını çıkarırcasına bir performans sergiledi. Doğal olarak finallerin de MVP’si seçilen Nowitzki, NBA’deki gelmiş geçmiş en başarılı Avrupalı oyuncu olduğunu yadsınamaz bir şekilde tekrar kanıtladı. Arkasında bıraktığı bu mirasla Avrupalı oyuncuların NBA’ye geliş kapılarını ardına kadar açan Dirk Nowitzki, baştan sona aynı takımda oynarak sporseverlerin gönüllerinde yer edinmeyi başardı. Böyle örnek bir sporcuyla büyüme şansına sahip olduğumuz için şanslı olduğumuz düşüncesine kapılmamak elde değil.