İyi bir yaşam için doğru nefes almak gerektiğini biliyoruz peki bunu nasıl yapacağımızı biliyor muyuz? Nefes, doğuştan alıp verdiğimiz ama dünya nüfusunun ancak yüzde ikisinin tam doğru alabildiği bir içgüdü, yaşam kaynağı... Nefes Terapisti Neslihan Yavuzcan’la güzel bir sohbet eşliğinde ‘nefesimizi’ masaya yatırdık.
“Ne zaman gökyüzüne bir nefes, bir dua gönderdin de, ardı sıra bir güzellik bir iyilik sana geri gelmedi?” diyor Mevlana.
Nefes, yüreğinden kopup gelen duaların tümü.
Doğarken ilk aldığın,
Heyecanlanınca tutulan,
Sinirlenince hızlanan,
Sağlıklıysan tempolu akan,
Yorulunca kesilen,
Son yolculuğunda sana eşlik eden...
Nefes, doğuştan alıp verdiğin ama dünyada ancak yüzde iki kişinin tam doğru alabildiği bir içgüdü, yaşam kaynağı...
Doğru nefes alarak ömrümüzü uzattığımızı, yaşam kalitemizi yükselttiğimizi, maneviyatımızı zenginleştirdiğimizi ve her adımımızı daha da anlamlandırdığımızı biliyor musunuz?
Neslihan Yavuzcan ve Lili Bardavit
Yaşamak için doğru nefes almak gerektiğini biliyoruz peki bunu nasıl yapacağımızı biliyor musunuz?
Bazı insanlar hayata her şeyi denemeye gelir, başarır da. Doymaz yeni bir şeyler bulur. Her işte de en iyisi olana kadar nefes tüketir. İşte o insanlardan birini buldum ben. Yıllarca Yıldırımspor Kulübü basketbol antrenörlüğü yapmış, sonra güzellik yarışmasına katılıp derece almış, derken spor programı yapıp sunmuş, gazetede röportajlar yapmaya başlamış ve en son nefes konusunda uzmanlaşmış.
Bence doğal ve otomatik bir şey nefes almak. Ama ona göre zaman içinde farkında olmadan doğru nefes almayı unutuyormuşuz.
Nefes Terapisti Neslihan Yavuzcan’la oturduk, güzel bir sohbet eşliğinde ‘nefesimizi’ masaya yatırdık.
Nerede, nasıl başladı bu ‘bilgiyi aktarma’ durumları?
Altı yaşında basketbola başladım ve basketbol milli takımına kadar uzadı yolum. On yıl kadar Yıldırım Spor Kulübü’nü çalıştırdım.
Bizim Yıldırım, öyle mi?
Evet, Musevi cemaatinin takımını çalıştırdım ve hayatımın en güzel yıllarıydı. Derken bir gün bana epilepsi teşhisi kondu ve tabii ki bende bir takım korkular başladı, “Ya çocukların önünde bayılırsam” gibi... O zaman Yıldırım Spor’un başkanları Jak Kohen ve Salvo Bahar bana çok destek oldular. Öyle ki beni Amerika’ya tedaviye gönderdiler.
Harikaymış, gerçekten hiç bilmediğim bir şey duyuyorum şu an, gurur duydum.
Evet, ben de minnettarım kendilerine. Amerika’da bana aslında daha önceden konulan epilepsi teşhisinin yanlış olduğu ortaya çıktı. Meğer beynimde sol lobum daha büyükmüş. Neyse ki düzeldim ve uzun yıllar hem TV programı, hem antrenörlük yapmaya devam ettim.
Halen devam ediyor musun antrenörlüğe?
Gözlerim dola dola, maalesef hayır çünkü sonra sakatlandım ve basketbolu bırakmak zorunda kaldım. Yine de başıma gelen her şey için şükrediyorum ve Allah’a yanımda olduğu için daima teşekkür ediyorum.
Üzücü değil mi?
Hem de nasıl... Sporu bırakan herkes kilo alır, ben üzüntüden 48 kiloya düştüm. Antrenörlükten kazandığım az da olsa bir para vardı. Ailemin de sorumluluğu üstümde… Yeni bir şeyler yapmam gerekti. Ben de güzellik yarışmasına katılmaya karar verdim. Böylece oradan televizyona geçebilirim diye düşündüm. Hayat aynen böyle, basketbol oyununu kurmak gibi aslında.
Evdeki hesap çarşıya uydu mu diyorsun?
Aynen uydu ve ben kendimi güzellik yarışmasında ilk beşe girmiş buldum. Derken Türkiye’de spor ve sağlıklı yaşamın iç içe olduğu bir program olmadığını fark ettik ve Show TV, Cine 5 ve Lig TV kanallarında spor programları yapmaya başladım. Bu arada Health and Shape dergisinde yazılar yazmaya başladım.
Ve yollar Şansal Büyüka ile kesişmiş, doğru mu?
Evet, kendisine Sportif diye bir marka yaratmak istediğimi ve bunun bir TV programı olacağını söyledim. İçeriğini de şu şekilde hazırladım: Tüm spor salonları, spor okulları, alternatif sporlar, ünlü sporcularla röportajlar, sağlıklı yaşama dair her şey olsun istedim. On üç program diye anlaşmıştık, 500 program yayınlandı ve tam on yıl sürdü. Kurgusu, montajı, yapımı, sunumu hatta bestesi bile bana aitti.
Sana çok şey katmış olmalı bu on yıl...
Tabii ki… Mesela o an ne merak konusuysa ben gidip uzmanlarıyla görüştüğüm için her şeyi öğrendim. Golf sunmaya gidiyorum, golf öğreniyorum; reiki bir anda patlıyor, Nlp, yoga ne geliyorsa aklına hepsini uzmanlarından öğreniyorum. Bu program benim için bir okul oldu.
Peki, gazetecilik ne ara, nasıl girdi hayatına?
Marka diye bir program sunmaya başlamıştım, tabii yine spor ağırlıklı bir programdı. Derken Akşam gazetesinden bir teklif geldi ve spor dışında da bir şeyler aktarmam istendi. Ana gazete, taze haber, benim için yepyeni bir sayfa açıldı. Spor, sanat ve siyasette marka olmuş kişilerle röportajlar yapmaya başladım, her şey yolunda gitti. Kendime gazeteci demiyorum çünkü hâlâ öğrendiğim çok şey var.
Hepsini sayamazsın tabii ama kimler var listende çok ünlü, en ünlü?
Kimler yok ki? Altı buçuk yıl oldu. Kevin Costner, Hülya Avşar, Tarkan derken bir sürü ünlüyle röportajlar yaptım, yapmaya da devam edeceğim umarım.
Hayatında denemediğin kalmamış, özendim valla. Peki ya nefes? O ne ara başladı?
2007 yılında bir spor kulübüne detoks yaptırmaya gelmiştim. Dıştan içe güzelliği yıllardır deneyimliyordum, Nivea’nın yüzü olmuştum, cildime sürmediğim krem kalmadı. Alkali besleniyordum, spor yapıyordum. Peki, ama içten dışa güzellik nasıl olacak diye düşündüm. Ruhumuza ne yapmalıyız? Aklım hep ona kaymaya başladı. 2008 yılında bir merkezde transformal nefes terapisine girdim ve çok enteresan bir süreç gelişti. Seans esnasında “Bu delilerin arasında ne işim var” diye kendi kendime söylendim.
Neden? Deli bir durum mu bu nefes?
Aynen öyle. Biri ağlıyor, biri şarkı söylüyor, biri istifra ediyor... Neyse sonuna geldik, yoga ve meditasyon kısmı başladı ve aniden kendimi inanılmaz rahatlamış hissettim. Sanki uçuyorum, bambaşka bir yerdeyim. Ve eğitmenim bana “Doğum travman çözüldü hayırlı olsun, seni doğduğunda kuvöze koymuşlar, boğazına doğumda bir şey kaçmış” dedi.
Nasıl yani?
Ben de aynen bu şekilde kalakaldım. “Annemi mi aradınız?” gibi saçma bir soru sordum. Çünkü bu dediği doğruydu, kuvözde kalmışım doğumdan sonra bir süre. Ve işte nefes aşkım böyle başladı.
Annen ne dedi bu durumlara peki?
Annem yıllarca her yaptığıma “senin gibi delisini görmedim” dedi ama onun delilik olarak gördüğü her şeyden ben deli gibi para kazandım. Artık alışkınlar diyebiliriz…
Neler olmaya başladı nefesle tanıştıktan sonra?
Bunu kendi kendime yapmaya başladım ve inan hayat bir anda benim istediğim gibi akmaya başladı önümde, ne istesem oluyor. Hayatımdaki tüm kilitleri açtı, bildiğin ben orada kefeni yırttım. Bunu ilerletmem gerektiğine emindim ve Nevşah Fidan’ın nefes kampına gittim. Bir yıl boyunca Londra’da seminer koçluğu eğitimi aldım. Bir dönem sürekli eğitimdeydim. Ve 2012 yılında Çukurova Grubunda süren işimden ayrıldım ve o gün bugündür nefes terapistliğini de hayatıma ekledim.
İlk dersten nefesin harika bir şey olduğunu anladın ancak herkesin farkındalığı, içsel yolculuğu, anlayışı senin kadar kısa sürede çözülemeyebilir. En az kaç seans gerekli nefes terapisi için?
Tabii doğru, bir - iki seansla çözülmez. Haftada iki kereden on seans diyebilirim.
Ne oluyor nefes almayı öğrenince? Yararlarından biraz bahseder misin?
Konsantrasyonunuz artıyor, kandaki oksijen oranını arttırıyor, daha sağlıklı bir hayata geçiyorsunuz, sürekli zihninizde konuşan o ses susuyor, müthiş bir temizlik ve arınma başlıyor. O düşük frekanslı insanları artık hemen tespit edip hayatınızdan çıkarıyorsunuz, kimsenin de sizin enerjinizle beslenmesine izin vermiyorsunuz.
Her şeyi yapıyorsun maşallah diyelim, yapmadığın bir şey var mı?
Var, mesela geçmişte ya da gelecekte yaşamıyorum. Tamamen an’da kalıyorum. Anımı yaşıyorum demek hippiler gibi dağıtıyorum demek değildir. Her şeyin hakkını vermeyi ve o an ne yapıyorsam en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Nefese terapilerine en çok kimler geliyor?
Ölüm korkusu olanlar, panik atağı olanlar... Ya da daha yumuşak geçelim, bir şekilde sorunlarını çözemeyen, içi sıkışan, kalbi daralan, beyni susmayan, ne kadar dinlense de zihnen yorgun olan herkes geliyor. İsim yapmış çok ünlü CEO’lar da kapımı çalıyor, yan sokakta oturan iki çocuk annesi bir bayan da.
Başka planların, hedeflerin de vardır diye tahmin ediyorum…
Türk Nefes Federasyonu kurmak istiyorum. Doktorlarla ortak yapılması gerekilen çalışmalar olmalı. Her nefes eğitimi alan terapist olamaz, bunun için iyi bir anatomi ve fizyonomi bilgisi gerekli dolayısıyla doktorlardan alınacak eğitim şart olmalı. Tüm hastane ve okullara gidip gençleri, hastaları bilinçlendirmek ve yardımcı olmak istiyorum. İçimdeki lideri çıkartmak ve dünyaya adımı duyurmak istiyorum.
Nefesle tanışmanın özel hayata yansıması nasıl oldu peki?
Kıtlık bilincim açıldı. Bolluk bereket olarak yansıdı tabii ki… Ben zaten aşka aşık bir kadınım. Aşk benim beslendiğim bir duygu ve her daim hayatımda var.
Aklında kalan bir nefes terapin var mı, ilginç bir hikaye?
Posta gazetesinde yıllardır ünlülerle röportajlar yapıyorum. Harrison Ford’un oğlu Ben Ford tanınmış bir şef ve geçen gün kendisiyle Adana’ya uçtuk. Ona uçakta nefes yaptım ve yayına aldım. Çok memnun kaldı, değişik bir deneyim oldu. Bir de hamile kalabilme ihtimali yüzde 20 olan bir danışanımın şimdi çok tatlı bir kızı var. Blokajlarını nefesle çözdü.
Ülkemizde en çok kiminle nefes çalışmak isterdin?
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la çalışmak isterdim. Siyasetçilerimizin buna çok ihtiyaçları olduğunu düşünürüm. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’la çalıştım mesela, çok tatlı bir insan kendisi.
Genel bir soru sormak istiyorum; insanoğlunun kendine yaptığı en büyük kötülük nedir sence?
Başkalarının kendilerini yönetmesine izin vermeleri. İçinden gelmeyen şeyleri sadece gerektiği için ya da birileri öyle istediği için yapmak zorunda kalmak. Kendi hayat sınırlarını çizememek... Sonuçta iyi – kötü, doğru – yanlış yok, herkes kendi doğrularını bulmalı.
Katılıyorum, özellikle de son bölümüne. İyi – kötü, doğru – yanlış yok. Benim doğrum bana doğru, sana doğru olmasa da olur.
Sevgili Neslihan Yavuzcan, tüm samimiyetin ve tatlı sohbetin için sonsuz teşekkürler. Umarım nefesimiz her zaman sağlıklı ve tempolu olur.