Yukarıdaki sözler Türkiye´nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne bağlı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkan Yardımcılığı’na seçilen Türk yargıç Işıl Karakaş’a ait.
Hürriyet gazetesinin sorularını cevaplayan Işıl Karakaş, Avrupa’dan bakıldığında Türkiye’nin ifade ve basın özgürlüğünün yeterli ölçüde korunmadığı, güvence altına alınmadığı, Avrupa standartlarının altında bir ülke olarak göründüğünü söyledi.
Basın özgürlüğünün Avrupa Konseyi’nin yetkili kurumlarının en çok üzerinde durdukları konu olduğunu belirten Işıl Karakaş, Türkiye’nin şimdiye kadar alınmış 11 binden fazla AİHM kararı olduğunu, bazılarının 10 yıldır uygulama beklediğini belirtti.
Karakaş şöyle konuştu: “Bir rapor hazırlamışlar, şu ana kadar icra edilmeyen 11 bin karar var. Bunların arasında 10 yıldır icra edilmeyi bekleyenler var. Düşünün, 10 yıl önce bir karar verilmiş, ilgili devlet bunu 10 yıldır yerine getirmiyor. Tabii bunun icrasından biz sorumlu değiliz, Bakanlar Komitesi sorumlu. Bakanlar Komitesi’nin yetkilerini kullanması lazım. Avrupa Konseyi’nin organları; parlamento, bakanlar komitesi ve mahkeme bu açıdan bir işbirliğine gitmeli. Çünkü bizim kararlarımızın yerine getirilmemesi, bu mahkemenin güvenilirliğini de etkiliyor. İstediğiniz kadar karar verin, devlet onu uygulamadıktan sonra ne işe yarar? Bu, mahkemeye olan güveni sarsar. AİHM’ye güven sarsılırsa, şimdiye kadar yerine getirdiğimiz bu önemli fonksiyonda da bir düşüş olur. Kararları en fazla yerine getirmeyen ülkeler Rusya ve Türkiye. Ukrayna ve Romanya da var.”
Karakaş Hürriyet gazetesinin “AİHM’den baktığınızda Türkiye’nin insan hakları karnesi nasıl görünüyor? " şeklindeki sorusuna da şöyle cevap verdi:
“Aslında yıllar içinde hiçbir değişiklik yok. Avrupa’dan baktığımız zaman Türkiye’nin insan hakları karnesi hiçbir zaman iyi değildi. Tabii ki bir zamanlar Türkiye’nin işkence yapan ülke imajı vardı, neyse ki sevinerek söyleyelim o imaj artık yok. Ama onun yerine ne geldi? İnternetin yasaklandığı, ifade özgürlüğünün hiçbir şekilde korunmadığı, sürekli hakaret yüzünden davaların açıldığı bir ülke imajı. Cumhurbaşkanına hakaret yüzünden sürekli davalar açılıyor. Bu, Avrupa’da başka bir yerde yok. Yani hakaret etmek ceza kanununda düzenlenen bir suç değil. Eğer saygınlığınıza bir müdahale olduğunu düşünüyorsanız ancak tazminat davası açarsınız, başka bir dava açamazsınız.
Türkiye’ye bakıldığı zaman ifade ve basın özgürlüğünün yeterli ölçüde korunmadığı, güvence altına alınmadığı, Avrupa standartlarında olmadığı bir ülke olarak göründüğünü düşünüyorum. Buradaki Avrupa Konseyi’nin yetkili kurumlarının da en çok üzerinde durdukları konu bu. Özellikle basın özgürlüğünün önemli ölçüde korunmadığı, yıprandığı bir ülke olarak görünüyor. Örneğin Türkiye’de YouTube engellendi, Twitter kapatıldı vs. Sonra bu siteler Anayasa Mahkemesi kararlarıyla tekrar açıldı ama şimdi 2015’teki yeni yasayla birlikte tamamen erişime kapatılması için yasal dayanak da geldi. Bu yasal düzenleme ne derece hukuk devletinin gereklerine uygun? Ne derece AİHM’nin içtihatlarına uygun?”