Nostaljik Hasköy

Geçen hafta ilk bölümünü verdiğimiz ‘Bir zamanlar Hasköy’de Yahudiler yaşardı’ yazısının bu haftaki ikinci bölümünde orada yaşayanların anılarından yola çıkarak nostalji yaşatmak istedik.

Yusuf BESALEL Perspektif
14 Ekim 2015 Çarşamba

Avram Galante,19.yüzyıl sonlarıyla, 20. yüzyılın başlarında Hasköy’de yaklaşık 25 bin Yahudi’nin  ve 148 hahamın bulunduğunu yazar. Bu hahamların en ünlüleri arasında Mair Yaeş, Hayim Nassi, Rafael Saban, Merkado Benatar, Moiz Habib bulunuyordu.1950’li yıllarda Hasköy’ün önde gelenlerin arasında  Galante şunları sayıyor: Avram Yafet, Samuel Karlo, Nisim Fins, Pepo Hillel, Avram Masliah, Nisim Sabah… Bir de Galante’nin sözünü etmediği iki kişilik daha vardı: Kuzu Selim (Salamon Kuzu, aslen Edirneli olan ve sonra Bursa'ya taşınan) ve kemankeş Bahoraçi…Bohoraçi’nin babası Yosef de hokkabazdı; oğlu Albert şarkı söylerdi, sesiyle ünlüydü.

Salamon Bicerano’nun anıları arasında sebze ve meyveleri şarkı söyleyerek satan manavlar ve balıkçı David de vardı. Balıkçıların ve manavların nağmeleri tavernalardan yükselen müzik seslerine karışırdı. Hasköy sinagoglarının bir zamanlar dolu olduğunu anlatıyor Bicerano. Hasköy’ün kalburüstü Yahudi aileleri arasında Hayim, Karako, Tastasa, Nişli, Habib, Kalma, Motro, Rofe, Yahni, Ancel, Acıman, Kampeas, Mizrahi, Ventura, Asseo ve niceleri vardı…

Hasköy Yahudilerinden günümüze dek kalan İhtiyarlar Yurdu da kısa bir zaman önce kapandı. Dernek I. Dünya Savaşı zamanında Kemeraltı’nda bir binada kurulmuştu. Amacı, Yahudilerin Romanya, Polonya ve Macaristan’dan Türkiye’ye kaçabileceği bir yurt oluşturmaktı. Yurt, 1950’lerin sonlarında Hasköy’deki Alliance ve Seminer Okulu binasına geçti.

Hasköy İskelesine gidildiğinde, Sefayin Şirketinin ‘Gülcemal’ vapurunun iskeleye yanaşıp, çımacının bir opera tenorunu andıran sesiyle ‘Haskööy’ diye bağırmasını, dantel peçeli bir hanımın ve gümüş saplı bastonuyla bir beyefendinin iskeleye ayak basmasını düşlüyor insan. Hasköy, Kâğıthane mesiresinin bir sayfiyesiydi ve İstanbul’un hava alma ve piknik yeriydi. Şimdi de Hasköy’ün eski sakinlerinden Bay Moiz Tastasa'nın nostaljik bir öyküsüne yer veriyoruz (5 Haziran 1994). Bu konuşma Maalem Sinagogunun restorasyonunun bitip hizmete açılması vesilesiyle yapılmıştı.

HASKÖY

"1450’li yıllarda Yahudilerin ilk yerleşim bölgelerinden biri, ilk göz ağrımız ilk aşklarımızın ve unutulmaz hatıralarımızın köyü.

Eğer seni unutursam sağ elim tutulsun…

Hasköy’de bir zamanlar 20 bin Musevi’nin ikamet ettiğini ve de o günlerde her sokakta bir sinagogun olduğunu daha önce yazılmış kitaplardaki bilgilere istinaden da biliyoruz.

O kadar ki Hasköy’de doğup büyüdüğümüz Aynalı Kavak Harapçeşme sokağımızda Maallem Sinagogu, sağ alt tarafımızda bir zamanların dedem Moşe Allevi’nin (annemin babası) hahamlığını yapmış olduğu El Kal De Kula adlı sinagog, ayrıca evimizin hemen arkasında 650 yıllık Karayim Sinagogu, yanındaki sokakta bir Yeşivamız ve hemen Yeşiva’nın yanında ise sahiplerini tanıma fırsatı bulduğum El Kal de Abudara Sinagogu vardı. Daha yukarı sokakta El Kal De Arabacılar diye muazzam bir sinagog vardı (Şu anda Fetih Kur'an kursudur).

Evimizin hemen arka sokağından aşağı caddeye inmeden de Mayor Sinagogu vardı. Halen İbranice Mayor yazısı bu sinagogun dış kapısında yazar. Buranın hahamı Hasköy’ün sayılı hahamları arasından efsane sayılan Avram Eskenazi adlı hahamın adı ile de anılırdı. Çok güzel bir tesadüf olarak 13 yaş törenim (Bar-Mitsva)bu sinagogda söz konusu haham tarafından yapıldı. Bu sinagogun az ilerisinde sağ tarafta bir sinagog daha varmış, ismi de El Kal de Sinyora imiş. Hemen yanında bugün bile bayram günlerinde faaliyette olan Aiya Paraskevi adlı bir kilise vardı. Çocukken gayet net hatırlıyorum, orayı Patrikler ziyarete gelirler ve dua ederlerdi; çanlar hep çalardı…

Geçmişte kalmış çocukluk hatıralarımız

O yıllarda Hasköy’de yalnız Yahudiler değil Rumlar ve Karaylar da otururlardı. Hepimiz çocukluk oyunları oynardık, isimleri ve dinleri asla ve asla bizlere fark etmezdi. Oturduğumuz bu yerde, evimizin önünde ve arkasında  hep bahçeler vardı ve babam orada domates, salatalık gibi şeyler eker biçerdik. Etrafımızda hep papatya ve gelincik tarlaları vardı. Onların yapraklarını tek tek kopararak kimin oyunda sobeleneceğini tespit ederdik.

Evimizin karşısında Naciye Hanım vardı ve onların beş çocuğu vardı (2 erkek, 3 kız) Seyhan, Beyhan, İlhan, Turan, Burhan. Hemen onların yanında tahtadan bir köşk vardı ve orada Karay bir aile vardı. Mme. Raşel ve Mr. Mişel çok kültürlü bir aile idi. Ailenin Kemal Liko isimli bir çocuğu vardı. Arka sokaklarda Karay bir ailenin kızı olan Viola adlı bir kız, yine Karay bir aileden olan Fiko adlı çocukla hep oynardık. İnez olmuş, Vivi olmuş Suzan, Hasan olmuş asla ve asla fark etmezdi. Tek amacımız oynadığımız oyunu  -körebe, sobe veya gazoz kapaklarını kazanmaktı… Sütçümüz Mr. Sava, bakkalımız Mme. Sara ve Mr. Baruh Kırımı, fırıncımız Mr. Mihali, berberimiz Mr. Vasili ve Mr. Yani idi; şekercimiz Mr. Sabetay. Seyyar kumaş satanlar Mr. Yusef, mahallede sebze satan Pepo ve daha neler neler. Bu dostluklarımız, arkadaşlıklarımız 2. Dünya Savaşı sıralarına dek devam etti.

 O yıllarda (1940-1944) oturduğumuz evin arka bahçesinde Abudaralar adlı bir aile vardı; dedeleri Mr. İshak Abudara’nın (sözüne ettiğimiz  Abudara Sinagogunun sahibi) bacakları kesik idi ve (muletaz)ile değneklerle yürürdü. Bu bahçelerde yer altında bir sığınak vardı; o savaş yıllarında karartma yapardık. Babam, evimizde yanan elektriğin dışarıdan gözükmemesi için pencerelere siyah perdeler koyardı. Okmeydanı tarafından gökyüzüne doğru projektörler atılır, yabancı bir uçağın gelip gelmediğini askeriye kontrol ederdi. Bizler ise bu sığınağa Abudara ailesi ile hep birlikte iner, orada geceleri saklanırdık. Ekmek vesika ile verilirdi. Bana yoktu çünkü ben çok küçüktüm. Ailem bana kendi paylarından birer dilim verirlerdi. Şeker de yoktu… Hatırlıyorum yatağımızın altında kuru üzüm saklarlardı. Biz evimizde üç aile hep birlikte otururduk. Dört katlı evimiz vardı, bize aitti.

İsrail’e göç

Harp bitip,1948’li yıllardan sonra İsrail Devleti kurulduktan sonra İsrail’e göç başladı… Meşhur 6-7 Eylül 1955 Olayları olduktan sonra da artık her şey değişti.

Evimizin tam karşısında tahta evde oturan Rum ailesinin bütün evi talan edildi; her şeylerin pencereden atılıp yağmalandığını gördük o gece… Sadece Rum evlerine ve kiliseye zarar verdiler. Yahudi evlerine ve sinagogumuza  zarar gelmedi. Nasıl oldu ise herhalde Yahudileri tanıyorlardı belki… Ve işte olaylardan sonra artık oralarda her şey değişti, çocukluk arkadaşlarımız kalmadı, başka yerlere veya yurt dışına taşındılar. Ben de en son 1965 yılında evimizi satıp önce Tepebaşı’na ve daha sonra da Şişli’ye taşındım. Böylece bir Hasköy efsanesi bitmiş kapanmış oldu. Maalem, Arabacılar, Mayor, Parmakkapı, Ezger Yeşivası, Kodrova sinagogları, Kalaycıbahçe Sinagogu, Peripaşa’daki Nesim Surijon Sinagogu, Çıksalın’daki sinagog vs... Tüm Yahudi Cemaatine ait çocukluğumuzun geçtiği 20-25 adet olduğu bilinen  sinagogları ile rahmetli Hahambaşımız David Asseo’nun öğretmenim olduğu, eşi Eliza Asseo’nun müdüre olduğu ve kendi imzası ile diplomamı verdiği ilkokulumuz tümden terk edildi ve kendi haline bırakıldı.

Hasköy’den taşındıktan sonra  bile asla burayı unutmadan muhafaza etmeye anı ve hatıramızı yaşatmak uğruna bayramlarda veya senede 2-3 kere gelmeyi ihmal etmedim."

 

"HASKÖY MAALEM SİNAGOGU GÖRKEMLİ BİR TÖRENLE YENİDEN İBADETE AÇILDI"

(5 HAZİRAN 1994 TİRYAKİ  DERGİSİ’NDEN BİR HABER)

Gazeteci yazar Vittorio Levy 1925 yılında Hasköy için şöyle diyordu: “Altın boynuzun sağında, Balat’a göz kırpar… Buradaki Yahudi halkı çok kalabalıktır. Hasköy, perişan eden yangınların yakıp yıktığı ve bu arada sinagogun da kül olduğu, bu nedenle de birçok zengin ailenin buradan göç etmek zorunda kaldığı büyük bir yıkıma uğramıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, pek yoksul olmasına karşın cömertliği  ve aydın bir semt olmanın ünüyle yaşamını sürdürür Hasköy… Burası Türk Yahudi halkının aydınlanmasında önemli katkılar sağlayan büyük bir merkez olmuştur. Yokluk içinde yaşayan Hasköylü Yahudiler, sürekli etkinlik içindedirler, zekâları ve kültürel dayanışmaları onlara mutlu bir gelecek müjdeler’’. 

  5 Haziran 1994 tarihli Pazar günü tekrar ibadete açılan ve şu anda Hasköy’de  kalan tek sinagog olan Maalem’in açılış töreni, hemen hemen her mahallede bir sinagogu olan yüzyılımızın başındaki Hasköy’ü andırır gibiydi. Kapılarından giremeyen insanlar, bahçeden içerisini dinlemek zorunda  kalan insanlar, eski Hasköy’ün görüntülerini verir  gibiydi… 

Hasköy Maalem Sinagogunun yeniden ibadete açılma töreni Hahambaşı Rav David Asseo’nun başkanlığındaki Rabilerin Sefer Toralarla  içeriye girmeleriyle başlamış oldu. Hasköy Musevi Topluluğu Başkanı Yuda Gormez Maalem Sinagoguyla ilgili bilgiler vererek bu mutlu güne katılan herkese teşekkürlerini sundu. Cemaat başkanı Bensiyon Pinto, ilginç konuşmasında Hasköy’ün  Yahudi tarihindeki yeri ve önemini anlattı. Hasköy Musevi Topluluğu Yönetim Kurulu üyesi Moiz Tastasa, Hasköy ve Hasköy Cemaati ile ilgili ilginç bilgiler veren güzel bir konuşma yaptı. Konuşmaların ardından Maalem’in tekrar ibadete açılması için maddi ve manevi katkıları olanlara plaketler sunuldu. Tören sonrası sinagog bahçesinde törene katılanlara bir yemek verildi.

Kaynakça: Moiz Tastasa’nın arşivi

Fotoğraflar: The Historic Synagogues of Turkey; Joel A. Zack

Balat ve Çevresi; Jak Deleon

Yazının 1. Bölümü: Bir zamanlar Hasköy’de Yahudiler yaşardı

https://www.salom.com.tr/haber-96742-bir_zamanlar_haskoyde_yahudiler_yasardi_.html