The Economist 2014 yılında Tunus’u Ortadoğu’nun tek demokrasisi olarak gösterdiğinde kullandığı grafiğe İsrail’i eklememiş olması tepki çekmişti. 2011 Arap Baharı’ndan çıkan ve demokrasi yolunda yürüyen tek örnek olarak gösterildiği için bu tanıma uygun görülmüştü muhtemelen Tunus. 2011’de Yasemin Devrimi ile demokrasiye adım atmasıyla nasıl Türkiye’nin önüne geçerek ‘model ülke’ olduğu dikkat çeken bir diğer konuydu. Son olarak dört sivil toplum örgütünden oluşan Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü, Nobel Barış Ödülüne layık görülmesi sürpriz olarak nitelendirildi. Neden tüm demokrasi umutları Tunus’a yöneldi?
Nobel komitesi henüz yeni seçilmiş ABD Başkanı Obama’ya bu ödülü verdiğinde, onun dış politika yönünü belirleyebileceğini ummuştu. Barış ümidi için verilen o ödül gibi bu sene Tunus’a verilen ödül de tablonun vahametine rağmen Ortadoğu’da hâlâ bir demokrasi yeşerebilir ümidini canlı tutmak için verildi denilebilir.
Geçtiğimiz ay Türkiye’yi ziyaret eden Tunus eski Başbakanı Hammadi el Cibali ile tanışma ve konuşmasını dinleme şansına sahip oldum. Diktatörlük, fakirlik, sosyo-ekonomik farkların büyük olduğu, gelecek kaygısı yaşayan gençlerin bulunduğu ülkelere IŞ(İD)’in rahatlıkla nüfuz ettiğini belirten Cibali, IŞ(İD)’e en büyük cevabı ekonomi kadar insan hakları ve özgürlükler konusunda atılımlar yaparak verilebileceğini söylemişti. Tunus da, IŞ(İD) tehlikesini ciddi bir şekilde ensesinde hisseden bir ülke. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük bunun cevabı ise, Müslüman toplumların genelde ‘Batı icadı’ diye sırtını döndüğü bu değerlere sahip çıkmak, ilerletmek mümkün mü? Cibali’nin bu konudaki cevabı net: “İslam’ı özümseyenler İslam’ın mesajının hürriyet, özgürlük olduğunu da özümseyeceklerdir.”
Nobel ödülü, Tunus modeline verilen bir primdi. Oysa Tunus her ne kadar demokratikleşse de, gerçek anlamda pek destek görmüyor. Mesela demokratikleşme yolunda pek ilerleyememiş olan Mısır ve Ürdün’e nazaran ABD’den oldukça düşük ekonomik ve askeri yardım alıyor. Bu da tıpkı Obama’nın belirttiği gibi demokrasi ve insan hakları önemli olmasına rağmen ABD’nin ana meselesi bu olmadığını gösteriyor.
Bu sene iki vahşi terör saldırısına uğrayıp ana gelir kaynağı olan turizm sektörü ağır zarar gören, işsizliğin oldukça yüksek olduğu ve Libya’dan gelen mülteci sorunu ile boğuşurken yeni bir sistem inşa etmeye çalışan Tunus’a bu ödül bu nedenle hem moral kaynağı oldu hem de Tunus’u yeniden dünya gündemine taşıdı.
Tunus’a verilen ödül demokratikleşme yolunda sivil toplumun öneminin de altını çiziyor. Ve ister istemez akıllara Türkiye geliyor. Devrilen Bin Ali döneminde dahi güçlü bir sivil toplum geleneğine sahip Tunus gibi Türkiye de bu konuda gelişmiş olsaydı, bugün içinde bulunduğumuz kördüğüm sivil toplumun arabuluculuğuyla –tıpkı Tunus örneğinde olduğu gibi- çözüme ulaşabilir miydi? Türkiye’nin terör, cihatçı, mülteci sorunu var diyorsanız Tunus’ta bu sorunlar hayli mevcut. Üstelik işsizlik almış başını gidiyor. Özellikle gençler ve üniversite mezunlarında bu oran korkutucu düzeylerde. Turizm ile bozulan ekonomisini tarım ihracatı ve küresel düzeyde düşen petrol fiyatları sayesinde dengede tutmaya çalışıyor.
Öte yandan Ortadoğu’nun demokrasisi İsrail ise nereden geleceği belli olmayan saldırılar nedeniyle korku içinde. Sokaklar, alışveriş merkezleri tenhalaştı. Cebinde kimin bıçak sakladığı, kimin nerede saldırıya uğrayabileceğinin bilinememesi her Arap veya Arap görünümlüyü potansiyel suçlu durumuna getiriyor. Bıçaklı teröristler, gözlerine kestirdikleri çocuk-yaşlı, kadın-erkek, sivil-asker kim olursa soğukkanlılıkla bıçaklarken, İsrailliler arasında silahlanma da artıyor. Oluşan paranoya havası kimi Yahudileri Arap avına sürüklüyor.
Bu yalnız kurtların işi mi? Bir anda nasıl organize oldular? Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas’ın “Kudüs için akıtılan her damla kan kutsaldır” konuşması mı başlama pimini çekti? diye sorgularken, sosyal medyanın gücü de aklımı kurcalıyordu. Atladığım bir noktayı ise televizyon ekranına bakınca şaşkınlıkla fark ettim. 11 yaşındaki oğlumun oynadığı GTA 5, İsrail’de bugün yaşananların özeti gibiydi. Bu bilgisayar oyununda araba çalıyor, yayaların üzerine sürüyorsun. Arabadan çıkıp yoldan geçmekte olan ‘düşmanını’ bıçaklıyorsun, silahların çeşitlendikçe araba sürerken etraftaki insanları gelişigüzel vuruyorsun. Büyük bütçeli filmlerin teröristlere ilham verdiğine inanırken, bu tür bilgisayar oyunları da son noktayı vuruyor, etkilenmeye hazır küçük beyinleri hazırlama işlevini görüyor.
Tunus bölge için bir demokrasi ümidi olarak gösteriliyor ancak Suriye’den Yemen’e, Ortadoğu içinden çıkılamayacak bir girdabın içinde boğuluyor. Üstelik bu girdabın kimleri içine çekip boğacağı kadar, nasıl durdurulabileceği de öngörülebilir gibi değil. Tüm yaşananlara bakınca bir parça ümit bile fazla sanki.