Kralın bir tanecik kızı vardır ve ona çok düşkündür. Bir gün kızı denize düşer, yüzmesini de bilmiyordur. Boğulmak üzereyken oradan geçen bir adam onu kurtarır ve saraya getirir. Kral çok sevinir: “Kızımın hayatını kurtardın. Dile benden ne dilersen” der. Adam, “Kralımız, kim olsa öyle yapardı. Mükâfata gerek yok” diye belirtir. Ancak Kral biricik kızının kurtuluşunun heyecanı ile, “Tamam o zaman. Yarın iki saatliğine benim hazine dairemin kapıları sana açılacak. İki saat içinde ne alabilirsen senin olacak” deyip onu yollar. Kralın yardımcısı, “Kralım ne yaptınız? İki saat içinde tüm hazinenizi alabilir. Çok uzun bir zaman dilimi bu. Tüm gücünüz onun eline geçebilir” diye açıklar. Kral, “Sözüm sözdür. Ağzımdan çıktı bir kere. Dönemem. Yapabileceğin bir şey varsa yap ama sözümde durmam şartıyla. Ben asil bir aileden geliyorum. Sözümün arkasında durmalıyım”diye belirtir. Yardımcısı, “Aslında bir fikrim var. Merak etmeyin, Kralım. Bu işten sizi en az zararla kurtaracağım ve sizin istediğiniz gibi olacak” deyip koşarak o adamın mahallesine gider ve bir dedektif gibi onu araştırır.
Ertesi gün adam dedikleri saatte Hazine Dairesi'nin önüne gelir. Kralın yardımcısı onu bekliyordur: “Bakın saat üçe beş var. Kapıyı açıyorum. Yürüyerek beş dakika süren uzun bir koridor sonrası tam üçte hazineye varacaksınız ve saat tam beşte kapılar kapanacak. Bilginiz olsun. İki saat içinde ne alırsanız sizin olacak" der. Bu arada adam da boş durmamış ve tüm kuyumcuları dolaşmış ve en değerli taşları öğrenmiştir. Kafasında sıralama yapmıştır. Her biri birer servet niteliğindeki parçaları alacaktır ve nihayet kapı açılır. Adam heyecanla tam koşmaya başlayacakken tanıdık bir müzik sesi duyar. Bu en sevdiği şarkıcının sesidir. Sesin geldiği odaya girer. Şarkıcı canlı performans konser veriyordur. Gözlerine inanamaz. Hayalini bile kuramayacağı bir durumdur. İçeri girer ve birkaç şarkıyı dinler. Mutluluktan uçuyordur. Birden saate bakar. Yarım saat geçmiştir. Hemen çıkar ve yeniden koşmaya başlar. Tam o sırada bir bakar; yan odada bir ziyafet masası ve üzerinde en sevdiği yemek olan her çeşit sushiler vardır. O sadece doğum gününde ancak bir porsiyon yediği bu en sevdiği yemeği görünce dayanamaz. İçeri girer ve yemeğe başlar. Yerken on beş dakikasının daha geçtiğini fark eder ve çıkar. Bu sefer ne görsün. Karşısında bir tatlı masası vardır ve üstünde en sevdiği tatlılar, pastalar, çikolata sufleler, cheese kekler, her çeşit kuruyemişler ve içecekler: Şarap, viski, votka... Renkli şişelerde... Adam çılgına döner, bunların hayalini bile kuramazken şimdi önündedirler. Biraz ondan biraz da bundan derken bir saatine bakar ki; saat beşe iki dakika vardır. Koşmaya başlar ama tam hazineye varınca kapılar kapanır; çünkü saat beş olmuştur. Dövünmeye başlar: “Ne yaptım ben? Vaktim varken neden asıl değerli olan mücevherleri almadım?” diye ağlar artık iş işten geçtikten sonra; ama son pişmanlık fayda etmez...
İşte çok değerli okuyucularım hepimiz bu hataları yapıyoruz. Dünyanın nimetlerinden yararlanmak tabii ki hakkımız ama bunların yanında asıl yapmamız gerekenleri unutuyor muyuz? Ailelerimizle yeterince vakit geçiriyor muyuz? Aile büyüklerimizle halen hayatta iken ne kadar sıklıkta görüşüyoruz? Tora'mız bize ne güzellikler vermiş: Ailelerimizle bir araya gelmemize vesile olan Şabatımız, bayramlarımız, mitsvalarımız..Her şey Tora'mızda mevcut. O tam bir hazine; adeta yaşam kitabı ve de mutlu yaşamın reçetesini içeriyor. Bugünlerde her şeyimiz mevcutken mutluluğu arar olduk. Mutluluk nedir? Anlık keyifler değil; birlikteliktir, maneviyattır, bembeyaz örtülerle heyecanla beklenen Şabat paylaşımlarıdır. Gelin bu hikâyedeki yanlış adam gibi olmayalım ve zamanımız varken gerçek mücevherleri toplayalım. Bu Şabat'ımızı layığıyla geçirelim. Asıl hazinenin bilincine varalım ve vaktimiz varken, gücümüz yerindeyken daha neler yapabilirime konsantre olalım. Rabi Akiva'nın da dediği gibi: “Arkadaşımızı kendimiz gibi sevelim... Birbirimizi sevelim, destek olalım. Düşenin dostu olalım düşmanı değil...”
Hepinize elinizdekilerin kıymetini bilerek, sevdiklerinizle bir arada, çok keyifli, bol huzurlu birbirinden mutlu günler dilerim.