Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik
Ortadoğu’da duvara çarpan Arap baharından tam 226 yıl önce Fransa’da yaşanan halk ihtilali monarşinin sona ermesine neden olmuştu.
Tiranlığın, dikta rejimlerinin ve her tür Feodalizmin Avrupa’da sonunun başlangıcı olan ihtilal sonrası yazılan Fransız Milli Marşındaki şu sözler günümüzde baskı altında yaşayan bir çok insana halen ışık tutmakta.
“Titreyin ey diktatörler ve onların yardakçıları, ulusunuza, anavatanınıza yaptığınız bu hainliğin cezasını çekme zamanı geldi.”
“Kalkın yürüyün Fransız halkı, sizin zafer gününüz bugün”
“ Bu paralı askerler mi bizim kaderimizi belirleyecek”
“Bu korkunç despotlar mı kaderimizi belirleyecek”
“Kalkın yürüyün silahlanın, eğer bir neferiniz düşerse bu savaşta toprağa, yenileri gelecektir bu dünyaya.”
“Birleşelim! O zaman her şey mümkün.”
“Kötü düşman (Monarşi) sonunda kaybedecek”
Bu satırlar 1792’de Claude Joseph Rouget tarafından yazılmıştı.
1792’de ilk olarak Fransız Cumhuriyeti ilan edilmesine rağmen devlet gücünü ele geçiren radikal ve liberal fikirlerin kanlı kansız savaşı 1799 yılına kadar devam edecekti.
Fransız İhtilali her ne kadar ani bir hamle olsa da, devrimin fikirlerinin yayılması, olumlu toplumsal sonuçlara yol açması için nesillerin geçmesi gerekecekti.
Günümüzün modern batı toplumu Fransız İhtilalinde yeşeren fikirler sonucu doğmuştur.
İhtilal dinin devlet işlerindeki otoritesine son vermiş, Fransa Krallığını bitirmiş ve liberal fikirler olan Ulusçuluk, Sosyalizm ve Laiklik güç kazanmıştır.
İnternet çağının küçülttüğü dünyamızda, Yeni bir Çağ başlatan Fransız İhtilali’nin daha ziyaret etmediği karanlık bölgeler olması nasıl mümkün olabilir?
Şu soruyu sormadan edemiyorum; Fransız İhtilali neden Ortadoğu ülkelerini etkilemedi?
Diyelim ki geçmişte toplumlar uzun mesafeler, seyahat etmenin güçlüğü ve haberleşme imkanlarının yoksunluğundan izole yaşıyorlardı dolayısı ile etkilemediler.
Ancak 226 yıl sonra Ortadoğu gençliğinin de elinde akıllı telefonlar, hızlı internet varken bu nasıl mümkün olabilir?
Batı düşmanları hemen şöyle iddia edeceklerdir; ‘Doğu fakir kaldı çünkü doğu sömürge oldu, batılılar hammadde kaynakları için yüzlerce doğuluyu katlettiler.” Ve klasik kalıp söz, Emperyalizm!
1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı sonucunda ‘ Emperyalizm’ denen ve sömürgeciliği kasteden düzen yıkıldı.
Dolayısı ile birincisinin devamı sayılan 2. Dünya Savaşı’nın bittiği yıl olan 1945’ten bu yana tam 70 yıl geçti. 70 yıldır Doğu ülkeleri kendi kaderini belirlemek için özgürdü.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu’ndan, halkları dinle birleştirmeyen ama ulus devlet altında birleştiren, çoğunluğu Müslüman ilk devlet Türkiye doğmuştu.
Her ne kadar sevgili Türkiye’miz, bir avuç asker ve başlarındaki dehanın hayal gücü sayesinde tepeden inme kurulmuş olsa da, ortaya çıkan başarı inanılmazdı.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti, ittihat ve terakkisi ile zamanında Doğu’ya örnek olmuş olsa da, Kurtuluş savaşı fikirlerini daha doğuya taşıyamadı.
Ama doğunun diktatörleri Batıyı, halklarına şeytan ilan etmeye devam etti.
Emperyalizm masalı, Rus-ABD Soğuk Savaş çekişmesinde doğudaki cahil insanlara anlatılmaya devam etti.
Bu masala göre Batının para babaları doğunun fakirliğinden ve siyasi iktidarsızlığından büyük paralar kazanıyorlardı, savaş silah tüccarları için doğuda her zaman olmalıydı.
Soğuk Savaş yıllarında Doğu diktatörlerinin halklarına anlattığı ‘şeytani kapitalizmin idealleri’ masalı Moskova’nın da işine geliyordu.
1989’da SSCB yıkılınca gerçekler ortaya çıktı. Rusya’da halk fakirdi ve güya komünizm denilen Bolşevik düzeni sadece belli sınıfların zengin olması dışında hiçbir işe yaramamıştı.
Ancak 1945’ten 1989’a kadar süren soğuk savaş sadece Rusya’yı değil tüm Doğu Avrupa’yı, Ortadoğu’yu fakir, cahil ve gerçeklerden kopuk bırakmıştı.
Nasyonal Sosyalizm, Komünizm ve bugün yaşadığımız Müslüman radikalizmi, eğer suçlu ise, Emperyalizm’in resmen sona erdiği (Birinci Dünya Savaşı’nın bitişi) 1918’den beri Doğu’yu fakir, cahil ve özgürlüksüz bıraktı.
Halen İstanbul dahil, Kahire, Amman, Varşova, Rabat, Tunus ve Cezayir gibi şehirlerin sokaklarında fakirliğin, cehaletin, özgürsüzlüğün sebebi olarak Batı gösterilmektedir.
Bu, ‘Doğu-Orta Doğu’ ülkelerini yöneten diktatörlerin halen işine gelmektedir. Böylece ülke kaynakları sadece bir grup seçkin aileyi zengin etmekte, geri kalan halk hep fakir kalmaktadır.
Eğer biri neden fakiriz diye sorarsa? Cevap hazır; “Zengin batı bizim kanımızı içti, böyle zengin oldu. Emperyalizm.”
Kralların ve diktatörlerin inanmakta en çok zorlandığı şey eğer bir gün ülkelerinde herkes zengin olursa, tahtlarının yok olacağı, herkesin refah içinde olacağı bir toplumda, kendilerinin ve ailelerinin fakirleşeceğidir.
Bu Ortaçağ Avrupa’sında yaygın olan bir kral korkusu idi.
Ama ancak bugün herkesin zengin olacağı bir toplum, teknoloji sayesinde mümkün. Bugün zenginliğin kaynağı kısıtlı olan toprak değil. Ağalığın modası geçti...Toprağı boş verin kapitalin bile önemi kalmamış artık, asıl olan bilgi....
Bugün eğer siz üniversite kapısından bilgi ve hayal gücünüzün eseri bir proje ile çıkarsanız, kapital sizi arıyor. Sizin onu aramanıza gerek yok.
Girin internete, kaç tane Venture Capital denen ve kendine iş arayan işsiz para var görün.
Artık ortak coğrafyamızda yaşayan halkların bir şekilde yıllar yılı inandıkları masallardan kurtulması gerek.
Neredeyse karanlığı aydınlık, aydınlığı karanlık olarak görmek için beyni yıkanmış bu sokaklar, tarihleri ve dünya gerçekleri ile yüzleşmeli.
Batı, bilgi çağını kullanarak bu karanlık sokaklara tüm haberleşme silahları ile girmeli, nefret ve yalan kusan şeytani medyanın tüm beslenme kaynaklarını da kesmeli.
Bu en az Ortadoğu’nun terör merkezlerini akıllı bombalarla vurmak kadar önemli bir hedef.
Batı bugünkü refahını borçlu olduğu Fransız İhtilali’nin; Mavi Beyaz Kırmızı renklerini Ortadoğu’nun gelecek nesillerine anlatmak zorunda.
Unutmamak gerek, eğer bir fikri değiştirebiliyorsan, aslında uçak gemilerine ve nükleer bombalara da ihtiyacın yok...
Ve sen Doğulu, ‘emperyalist’ söylemli kardeşim şunu bilmelisin ki, Paris’te Rus yapısı Kalaşnikof tüfeğin tetiğini çeken parmak aslında korkunç bir cehalet içinde. Teröristler, Paris’te,Batı Medeniyeti’ne değil kendi kardeşlerinin geleceğine kurşun yağdırmıştır.
Fransız bayrağının renklerinden Mavi: Özgürlüğü, Beyaz: Eşitliği, Kırmızı ise Kardeşliği sembolize etmektedir.
İşte sana lazım olan üç kavram da bunlardır; Liberté, Egalité, Fraternité.
Eğer aşağıdaki kavramlar telefonuna Batı medyası tarafından halen ulaştırılmamışsa, telefonun son model de olsa akıllı sayılmaz....
Unutma; Liberté, Egalité, Fraternité