Basketbolseverlerin gönlünün sultanı Amerikan Basketbol Ligi NBA bütün hızıyla başladı. Bütün hızıyla derken gerçek oyun temposundan bahsediyorum tabii ki.
2000’lerin başında Phoenix Suns’ın başlattığı, 2010’ların başında San Antonio Spurs’ün mükemmelleştirdiğini sandığımız ancak son iki senedir Golden State Warriors’ın akıl almaz bir seviyeye çıkardığı hızlı tempo basketbolu ateşinin tüm ligi sardığını söyleyebiliriz. Atletik oyuncuların hem hücum hem savunmada ön plana çıktığı bu oyunda üç sayının önemi de farklı bir boyuta taşındı.
Durum böyle olunca şu an NBA’i domine eden, bu oyunun en önemli temsilcisi ve ligi takip eden herkesin dilinde olan Golden State Warriors’tan bahsetmek boynumun borcu oluyor. Şu anda lige 15-0 yani 15 galibiyet 0 (yazıyla sıfır) mağlubiyetle başlayan bu takım 1948-49 yılında Washington Bullets’ın ve 1994-95 yılında Houston Rockets’ın lige en iyi başlama rekoruna ortak oldu bile. Bu yazının yazıldığı tarihten iki gün sonra oynayacakları Los Angeles Lakers maçını da kazanırlarsa (ki normal koşullarda bahis siteleri bu maça handikap bile verebilir ancak efsane Houston Rockets koçu Rudy Tomjanovich’in dediği gibi “Bir şampiyonun yüreğini asla hafife almamak” gerekir. Kobe sakatlıktan çıkmış haliyle bile bu maça bir sürpriz hazırlayabilir) bu rekorun tek başına sahibi konumuna gelecekler.
Bu arada takımın yaratıcısı, baş antrenörü ve Chicago Bulls’un eski şampiyonlarından Steve Kerr’ün de sakatlıktan dolayı (evet, yanlış duymadınız) sezon başından beri takımın başında olamadığını da belirtmeliyim. Peki şu an genç yardımcı antrenör Luke Walton’ın yönetimindeki takım bu çılgın performansa nasıl ulaştı?
Geminin kaptanı, basketbol topuna adeta beyniyle hükmeden Stephen Curry’le başlamamak ayıp olur. Geçen senenin normal sezon ve finaller MVP’si Curry, biz daha üstüne ne kadar ekleyebilir ki derken şu an ligin hem sayı krallığı (32,7 sayı maç başına) hem de oyuncu verimlilik değerlendirmesi (PER – 33,6) kategorilerinde başı çekiyor.
Bunun yanında geçen senenin en underrated (değerinden az ilgi gösterilen) oyuncusu Draymond Green’in artık bangır bangır ben buradayım diyen bir konuma gelmesi takımı bir kademe yukarı taşıdı. Takımın savunmadaki lideri konumundaki Green, takımına hem rebound hem de asist kategorilerinde önderlik ediyor. Takımın zihinsel lideri, tecrübeli Andre Iguodala’nın gençlik aşısıyla takım sıkıştığında ortaya çıkması, ligin süper yedeklerinden Marreese Speights’in benchten gelerek yaptığı katkı, Leandro Barbosa’nın fütürsuzca içeri dalıp rakip savunmaları şaşırtması, Harrison Barnes’ın takımın şut tehdidini başka seviye çıkarması Golden State Warriors’ı durdurulmaz hale getiren diğer faktörlerin başında geliyor.
Geçen sene Stephen Curry’le Splash Brothers’ı oluşturan Klay Thompson’ın daha tam formuna kavuşmadığını ve sezona yavaş başladığını düşünürsek onun da tam performansla geçen seneki katkı seviyelerine ulaştığında bu takımın ne hale gelebileceğini bütün NBA severler merak etmiyor değil.
Ayrıca yazının başında belirttiğim rekorun ne kadar ilerleyebileceği de ayrı bir merak konusu. Kasım ayı için fikstüre baktığımızda Golden State’in içeride Los Angeles Lakers, deplasmanda Phoenix Suns, içeride Sacramento Kings ve deplasmanda Utah Jazz’le maçları olduğunu görüyoruz. Her ne kadar artık her takım bu takıma mağlubiyeti tattırmak için ekstra motivasyonla korta çıksa da, açıkçası bu fikstürün ışığında rekorun 19-0’a çekilmesi işten bile değil.
Kırılması muhtemel rekorlardan bahsederken Chicago Bulls’un 1995-96 yılında normal sezonu 72 galibiyet on mağlubiyetle bitirdiğini ve Golden State taraftarlarının bu rekorda da gözü olduğunu belirtmem gerekir. Takımın bu yoğun temposu ve NBA normal sezonunun 82 maçlık bir maraton olması bu dileğin gerçekçiliğini sorgulatsa da takımın şu anki gidişatı insanların aklına bir “acaba” düşürmeyi başarıyor. Amerikan basınının da böyle rekor eşiğindeki takımlar etrafında yenilmez bir güç halkası yaratması ister istemez hem Golden State oyuncularının hem de rakiplerinin aklına bu fikrin girmesine neden oluyor.
Her ne kadar San Antonio Spurs taraftarı olsam ve Golden State Warriors Tim Duncan’ın altıncı şampiyonluğu önünde en büyük engel olsa da siz okuyuculara bunu söylemem gerekiyor. Eğer bir gece bile olsa vakit bulabilirseniz Golden State’i izleyin, kesinlikle pişman olmayacaksınız.