‘CASUSLAR KÖPRÜSÜ’ soğuk savaş yıllarının en ünlü casus takası olayını anlatıyor.
Sovyetlerin düşürdüğü casus uçağı U-2’nin pilotu Gary Powers ile KGB ajanı Rudolf Abel’in takas edilişinin diplomatik pazarlık safhasını anlatan filmin senaryosunda Joel-Ethan Coen’in imzası var. Mc Carthy’cilik kazanının hala kaynadığı yılların gerilimli politik atmosferini, iki casusluk olayı üzerinden yansıtan film, casusluk denen kirli mesleği ve ülkelerin iç güvenliğiyle sorumlu kurumların yozlaşmasını gözler önüne seriyor. Spielberg’in demirbaş görüntü yönetmeni Janusz Kaminski ve fetiş oyuncusu Tom Hanks bilinen becerilerini sergilerken, Abel’i oynayan İngiliz tiyatro aktörü Mark Rylace, En İyi Yardımcı Aktör Oscar Ödülüne göz kırpıyor.
Tarihi bir kişiliği ‘Lincoln’ filminde işleyen Steven Spielberg, geçen yüzyıla damgasını vuran terör olaylarından, Münih katliamından sonra, tarihin en ünlü casus takasını ‘Casuslar Köprüsü/Bridge of Spies’ da anlatıyor.
1950’li yılların başlarında, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki o çok gerilimli soğuk savaş tansiyonunun yükseldiği günlerde FBI’ın New York’ta yaşayan Sovyet ajanı Rudolf Abel’i tutuklamasıyla başlayan, Sovyetlerin düşürdüğü ABD casus uçağı U-2’nin esir düşen pilotu Francis Gary Powers’ın 10 yıla mahkûm olmasıyla tırmanan olayları, Spielberg nefes nefese izlenen bir macera filmi formatında anlatıyor.
2010 tarihli aynı isimli romandan alınan filmin üç kişilik senaryo ekibinde Ethan ve Joel Coen Kardeşler de var.
Dönemin gerilimli politik atmosferini, iki casusluk olayı üzerinden yansıtan bu özenli, zengin diyaloglu senaryo, Spielberg’e son derece yetenekli iki müthiş başrol oyuncusunun da katkısıyla tansiyonu hiç düşmeyen, izleyiciyi avucunun içine almasını bilen müthiş bir filme imza atma imkânı sağlamış.
Kruşçev döneminin demir pençeli yönetimini, Berlin Duvarının iki tarafındaki ülkelerin diplomatik savaşını, basit bir avukatı deneyimli bir diplomat seviyesine çıkaran pazarlık gücünü, casusluk denen kirli mesleği, ülkelerin iç güvenliği ile sorumlu kurumların yozlaşmasını gözler önüne seren ‘Casuslar Köprüsü’, alınacak sayısız ders içeriyor.
Olayların kahramanları arasında, casus olduğunu hiçbir zaman kabul etmemiş, çelik sinirli, poker suratlı Rus Rudolf Abel, uçağı düşerken intihar etmeyerek düşmanın eline geçtiği için ABD’de sevilmeyen pilot Gary Powers ve sıkı pazarlıkçı, dirayetli, dürüst ve girişken avukat James Donovan var.
Başkan Kennedy’nin Domuzlar Körfezi fiyaskosundan sonra, Donovan’ı arabulucu sıfatıyla Küba’daki müzakerelere yolladığını biliyoruz.
AMATÖR DİPLOMAT
2008’de ‘İhtiyarlara Yer Yok’ ile En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar ödülü kazanan Joel-Ethan Coen, ‘Casuslar Köprüsü’ senaryosuna Mc Carthy’cilik kazanının hala kaynatıldığı yılların atmosferini beceriyle yansıtmışlar.
Kendisinin ve ailesinin hayatını tehlikeye atarak Abel’i savunmaya karar veren Donovan karakterinin çiziliş biçimi ile Coen Kardeşler filme büyük dinamizm katıyorlar.
ABD Dışişleri Bakanı Doster Dulles’in de onayladığı bu casusluk ve diplomasi olayında, Sovyet bloğu ile yaptığı pazarlık sahnelerinde Coen’lerin etkisi hissediliyor.
İşlek anlatımıyla bu gerçekçi senaryonun hakkını veren Spielberg, 2002 tarihli (yine Tom Hanks’in oynadığı) ‘Sıkıysa Yakala/Catch Me İf You Can’den bu yana çektiği en kaliteli macera filmine imza atıyor.
Rusların U-2 casus uçağını füze ile vurduğu sahne, izleyiciye kamera arkasında Spielberg’in varlığını hissettiriyor. Dönemin atmosferini başarıyla yansıtan giysileriyle, mekân ve dekor tasarımıyla, film Spielberg’in bilinen profesyonelliğiyle zevkle izleniyor.
Film, Rusya’ya gizli kodlu mesajlar atmakla suçlanan amatör ressam Rudolf Abel’in (Mark Rylace) 1957 yılında FBI tarafından tutuklanmasıyla başlıyor. Hükümet, Abel’i savunması için bağımsız bir sigorta avukatı olan James Donovan’a (Tom Hanks) teklif götürür. Nurenberg davalarında savcılık yapan Donovan’a savunulması istenmeyen birini savunma fikri cazip gelir.
TARİHSEL GERİLİM FİLMİ
Savunma stratejisi hazırlarken iki adam arasındaki bağ güçlenir. Müvekkilinin ölüm cezasını almasını önleme stratejisi tutar. Jürinin suçlu bulduğu Abel’in, ileride bir Amerikalı casusla takas edilmesi fikrine aklı yatan hâkim sadece 30 yıllık bir cezayla yetinir. Bir süre sonra Sovyetlerin düşürdüğü casus uçağı Lockhead U-2’nin ele geçen pilotu Francis Gary Powers ile Abel’in takası söz konusu olur
Avukat Donovan’ın mahkemedeki etkileyici yeteneklerine şahit olan CIA yetkilileri bu ulusal görev için kendisine arabuluculuk yapmasını teklif eder.
Etkileyici öngörüsü sayesinde iki ülke arasındaki mahkûm değiş tokuşu için Donovan Berlin’e gider. Bir Amerikalı öğrencinin Doğu Berlin’deki sevgilisini kaçırma teşebbüsü dramla neticelenir.
Öğrenci tutuklanır. Donovan, CIA’in sadece pilota odaklanmasını emretmesine rağmen, hem pilotun hem de öğrencinin özgürlüğüne kavuşması için pazarlık yapmaya karar verir.
Şubat 1962’de Doğu Berlin ile Postdam arasındaki Glienicke Köprüsünde hürriyetine kavuşan Powers on yıllık mahkûmiyetinin sadece iki yılını çekmişti. 1977’de kullandığı helikopterin düşmesiyle hayatını kaybetti.
KGB ajanı Abel 1971’de Moskova’da 68 yaşındayken öldü,
Birinci sınıf bir öykü anlatıcısı olarak bilinen Steven Spielberg’in mizansenine iki teknisyen destek veriyor. Demirbaş görüntü yönetmeni, Polonya asıllı Janusz Kaminski tablo gibi fotoğraflarıyla bilinen ustalığını konuşturuyor.
Kaminski evvelce iki Spielberg filmindeki çalışmalarıyla En İyi Görüntü Yönetmeni Oscar Ödülünün sahibi olmuştu. ‘Schindler’in Listesi’ (1993) ve ‘Er Ryan’I Kurtarmak’ (1998).
Filmin müzik partisyonunu hazırlayan, 12 Oscar adaylığı olan Thomas Newman, bu filmde ilk kez Spielberg’le birlikte çalışıyor.
Tom Hanks-Spielberg işbirliğini evvelce ‘Er Ryan’ı Kurtarmak’,
‘Sıkıysa Yakala’ (2002), ‘Terminal’ (2004), ‘The Money Pit’ (1986) ve ‘Joe vs the Volcano’ (1990) filmlerinden biliyoruz.
Ancak karizmatik oyuncu kazandığı iki Oscar ödülünü 1993’te bir Jonathan Demne filmi olan ‘Philadelphia’da, ertesi yıl da bir Robert Zemeckis filmi olan (unutulmaz) ‘Forrest Gump’ ile aldı.
Filmde zaman zaman Tom Hanks’ten rol çalarken gördüğümüz Mark Rylace, donuk Sovyet casusu Abel’de harikalar yaratıyor. 55 yaşındaki, tiyatrodan gelme bu İngiliz oyuncu, sinemadaki bu ilk önemli rolde En İyi Yardımcı Aktör Oscar’ını kazanması halinde kimseyi şaşırtmayacak.
‘BRIDGE OF SPIES’
Yön: Steven Spielberg
Sen: Ethan Coen-Joel Coen- Matt Charman
Gör: Janush Kaminski
Müz: Thomas Newman
Oyn: Tom Hanks- Mark Rylance- Amy Ryan- Austin Stowell-Alan Alda- Billy Magaussen- Eve Hewson- Sebastian Koch- Michael Gaston
SİNEMANIN DAHİ ÇOCUĞU
Sinema endüstrisinin en etkin ve en güçlü yönetmenlerinden biri olan Steven Spielberg, insanların çektiği acı ve ıstırapları konu alan filmleriyle, sinema tarihinin unutulmazları arasında yerini aldı.
Bolca görsel ve işitsel efektle güçlendirilmiş, geniş bir hayal gücünün ürünü yapıtlarıyla, Spielberg, türler arasında dolaşmaktan hoşlanan, üretken ve yorulmak bilmez bir sinema adamı.
Kısa boylu, kara kuru, gözlüklü, ince sakallı bir genç olarak, başından eksik etmediği kasketiyle, ilk filmi ‘Bela/Duel’i takdim etmek üzere, 1971’de Cannes Film Festivaline gitmişti.
Bu 25 yaşındaki delikanlı uluslararası arenaya ilk kez ‘sinemanın yeni harika çocuğu’ sıfatıyla çıkıyordu. 12 yaşındayken 8 milimetrelik kamerasıyla film çekmeye başlayan bu dahi çocuk, ilk filminde sürücüsünü hiç göremeyeceğimiz bir dev kamyonun ölümcül kovalamacasından kaçmaya çalışan, kendi halinde bir satıcının nefesleri kesen öyküsünü anlatmıştı.
Üç yıl sonra Spielberg ikinci filmi ‘The Sugarland Express’ (1974) ile Cannes’a dönüş yapmış ve buradan ‘En İyi Senaryo’ ödülü ile ayrılmıştı. Ertesi yıl kariyerinin ilk başyapıtı ‘Denizin Dişleri/Jaws’ ile becerisini tüm sinema dünyasına kabul ettirdi.
Üç Oscar ödüllü filmin gişe hâsılatı 100 milyon dolar oldu.
Tarihin en ünlü macera arkeologlarından Indiana Jones’un ve babasının maceralarını anlatan serinin ilk filmi ‘Kutsal Hazine Avcıları’ (1981) ile En İyi Sanat Yönetmeni Oscar’ını aldı.
Ertesi yıl ‘E.T’nin Cannes Film Festivalinin Kapanış Galasında gösterildiğinde bir kült filme dönüşeceği belli oldu. ‘E:T’ 1983’ün dört Oscar Ödülünü kazandı.
Holokost konulu filmler arasında sinema tarihinin en çarpıcı örneklerinden biri olan ‘Schindler’in Listesi/ Schindler’s List’ 1983’ün En iyi Film Oscar’ını aldı, Spielberg’e ilk En İyi Yönetmen Oscar’ını, Altın Küre ve Bafta ödüllerini kazandırdı.
Etrafına karşı her daim kibar ve mütebessim olan Spielberg’in en göze çarpan özellikleri çekingenliği ve kibarlığı. 2013’te Cannes’da jüri başkanı sıfatıyla katıldığı bir davette karşılaştığı belgesel ustası Claude Lanzmann’ın şaşırtıcı tepkisine maruz kalan Spielberg, kendisinden yaşça büyüğüne hürmette kusur etmeyip, haksız eleştirileri sineye çekmişti.
Lanzmann, Spielberg’e herkesin arasında “Seni bir Yahudi olarak hiç affetmeyeceğim. Schindler’in Listesi filminde bir Alman olan Oscar Schindler’i yüceltmen yanlış bir tutumdu. Kendisinin Yahudileri kurtarmaya çalışması, durumun vehametini azaltmıyor” demişti. Spielberg, suratına maske gibi yapışan tebessümü ile suçlamalara yanıt vermemiş, saldırıyı sineye çekmişti.
İki yıl sonra yönetmen, Münih Olimpiyatlarında İsrailli sporculara yapılan saldırıyı ve teröristlerin yakalanma sürecini ‘Münih’ (2005) filminde anlatınca, Arap dünyası Yahudi kimliği yüzünden Arapları hep kötü gösterme eğiliminde olduğunu iddia etti.
II. Dünya Savaşının yüreklere dokunan bir olayını anlatan ‘Er Ryan’ı Kurtarmak/Saving Private Ryan’ (1998) epik filmiyle, En İyi Yönetmen Oscar’ını ikinci kez kazanan Spielberg, aynı dalda Altın Küre’nin sahibi oldu.
Fransa’da çok sevilen Spielberg’e, Fransız Hükümeti 2004’te Legion d’Honneur nişanı taktı. Yönetmen sinemaya olan hizmetlerinden, İngiliz Şövalyelik Nişanı (2001) ve Cecil B. de Mille Ödülünü (2008) kazandı.