Shimon Apisdorf, ‘Chanukah’ kitabında, Hanuka boyunca herhangi bir şekilde faydalanılması yasak olan Hanuka mumlarının alevlerinin bize vermeye çalıştığı, anın farkındalığı ve odaklanma mesajlarını iletiyor.
Kaç kez arabada giderken varacağımız yere ulaştığımızda, geçtiğimiz yoldaki hiç bir detayı hatırlamadığımızı fark eder hatta buraya kadar nasıl gelebildiğimize şaşarız. “Otoyol hipnozu” hepimizin başına gelebilir, hem de sadece arabadayken değil. Adeta aklımızın kendine ait bir aklı varmış gibidir. Hiç farkında olmadan bilinçsiz olarak düşüncelerimiz ve zihnimiz bizi o an bulunduğumuz yerlerden farklı yerlere götürür. O anda çalışıyormuş, yemek pişiriyormuş, toplantı yapıyormuş, araba kullanıyormuş, bize gününün nasıl geçtiğini anlatan çocuğumuzu dinliyormuş gibi görünsek de, aslında düşüncelerimiz apayrı bir yerlerdedir. Belki geçmişte bir yerlerde, yaşanmış bir olayı tekrar yaşamakta, tekrar düşünmekte, gözden geçirmekte veya gelecek günlerde olacak bir şeyi beklemekte, onun hakkında düşünmekte, plan yapmaktayızdır. Sonuç olarak o an tam karşımızda duranı gerçekten de göremiyor, deneyimleyemiyor, hissedemiyoruzdur.
“Bu mumlar, Hanuka’nın sekiz günü boyunca kutsaldır. Onları kullanmaya hakkımız yok, onlara sadece bakabiliriz.” Anerot Alalu- Hanuka Duası Hanukiya’da yanan mumlarla yapılmasına izin olan tek şey, onlara bakmaktır. Bunun için herhangi bir çabanın gerekmeyeceğini düşünürüz değil mi? Oysa Yahudilik, görmeyi/görebilmeyi, hayatın derinliğini tam anlamıyla deneyimleyebilmenin ve günlük sıradanlığın içindeki spiritüelliği keşfedebilmenin en önemli anahtarlarından biri olarak kabul eder.
Şemot kitabındaki şu bölüme bakalım: “Moşe, kayınpederinin... davarını güdüyordu... Baktığında, çalılığın, ateş içinde yanmasına rağmen, tükenmediğini fark etti. Moşe kendi kendine ‘Yolumu değiştirip bu muhteşem görüntüyü araştırayım. Acaba çalılık neden yanmıyor?’ dedi. Tanrı onun araştırmak için yolunu değiştirdiğini gördü. Tanrı ona çalılığın içinden seslenerek ‘Moşe! Moşe! ‘dedi.” (Şemot 3:2-4)
Çok iyi bilinen bu bölüm ile ilgili bilgelerimiz şöyle bir çıkarım yaparlar: “Buradan öğreniyoruz ki, Tanrı’nın Varlığı’nın bulunmadığı/bulunamayacağı hiç bir yer yoktur.”
Bu, günlük hayatımızı ‘günlük’ olmaktan çıkarabilecek çok güçlü bir kavramdır -Tanrı’nın Varlığı her yerde ve her şeyde görülebilir. Sonsuz Olana, Müthiş Olana, Her Şeyin Üzerinde Olana ulaşabilmek, O’nunla iletişime geçebilmek için inzivaya çekilmemize, dağların en tepelerine çıkmamıza veya okyanusların kıyılarına gitmemize gerek yoktur. Her gün önünden geçtiğimiz ve hatta dokunmaktan kaçınmaya çalıştığımız dikenli bir çalı bile Tanrı’nın Varlığı’nı barındıran bir yer olabilir.
“Moşe kendi kendine ‘Yolumu değiştirip bu muhteşem görüntüyü araştırayım’ dedi. Tanrı onun araştırmak için yolunu değiştirdiğini gördü. Tanrı ona çalılığın içinden seslendi.”
Moşe, yanan çalılığı görebilmek için bilinçli bir şekilde yolunu değiştirdi. Peki, yolunu değiştirmeden önce Moşe’nin aklı neredeydi? Koyunlarında mı, kayınpederinde mi, Mısır’da geride bıraktığı hayatında mı, yoksa geleceğin ona neler hazırlamakta olduğunda mı? Düşünceleri nerede olursa olsun, aklını bunlardan çekip karşısındaki görüntüye odaklanabilmesi, bilinçli bir çaba gerektiriyordu. Yolunu değiştirmeseydi muhtemelen çalıyı göremeyecekti. Moşe’nin yolunu değiştirmesi, Tanrı’nın dikkatini çekti (“Tanrı, onun araştırmak için yolunu değiştirdiğini gördü.”) ve Tanrı’nın Moşe’ye çalılığın içinden seslenmesine yol açtı.
O halde, bu hikâyeden öğrendiğimiz; gerçekte hayatta hiçbir şeyin olağan ve sıradan olmadığıdır. Oldukça alelade, hiçbir derinliği ve anlamı yok gibi görünen şeyler, aslında biz orada gerçekte neler olduğunu henüz göremediğimiz için o şekilde görünürler. Bunun bir sebebi, bizi bulunduğumuz şu andan alıp götüren düşünceler akıntısından çekip çıkmaya, gözümüzün önünde duran olağanüstü fevkaladeliği algılamaya odaklanmak için bilinçli bir karar vermemiş olmamızdır. Yanan çalılığın hikâyesi bize sadece Tanrı’nın Varlığı’nın her yerde var olduğunu değil, bu Varlığı deneyimleyebilmenin ve O’nun bize seslenmesini sağlamanın anahtarının bizde olduğunu; aklımızın dikkatini bulunduğumuz şu ana yoğunlaştırabilme becerimizde saklı olduğunu da anlatıyor.
Hatırlayalım: “Bu mumlar, Hanuka’nın sekiz günü boyunca kutsaldır. Onları kullanmaya hakkımız yok, onlara sadece bakabiliriz.” Hanuka süresince Hanukiya’daki mumların ışıkları ile olan ilişkimiz sadece bakmak ve görmek üzerine kuruludur. Bu alevlere bakarız ve göründüklerinden çok daha derin anlamları olduğunu hissederiz. Onlar sadece mum değil, sadece küçük alevler değil. Onlar yol gösterici ışıklardır. Onlar bize seslenir ve her şeyden ve her yerden kendimizi çekerek, Moşe gibi yolumuzu değiştirerek, orada gerçekten neler olduğunu görebilmemiz için dikkatimizi odaklamamızı sağlarlar. Kutsallık, yücelik, spiritüellik ve Tanrısallık, küçücük bir alevin içinde bile mevcuttur. Bir alev ki hiçbir şey için kullanılamaz, bize faydası ancak dikenli bir çalının sağlayacağı kadardır. O çalı ki, bizim “görmemize, görebilmemize” yardımcı olmak dışında başka bir işlevi yoktur.
HANUKA- Biliyor muyuz?
Zot Hanuka- Hanuka’nın sekizinci ve sonuncu günü teknik olarak ‘Zot Hanuka- İşte Hanuka’ olarak adlandırılır. Basit olarak bakıldığında bunun sebebi, o sabahın Tora bölümü Naso’daki ‘Zot Hanuka Hamizbeah’ kısmıdır (Bamidbar 7:84). Biraz daha derine inildiğinde ise, Zot Hanuka-İşte Hanuka-işte bu, Hanuka’nın anlamıdır. Hanuka’nın anlamı sekizdir. Sekiz, Helenistlerin yarattıkları sorunlara Yahudilerin çözümüdür. Doğanın mükemmel olduğunu iddia ediyorlardı. Sünnet olmanın insan vücudunu mahvetmek olduğunu söylüyorlardı. Yahudileri ölüm ile tehdit ederek Şabat,Sünnet, Roş Hodeş, Tora öğrenmek gibi temel mitsvalarını yapmalarını engelliyorlardı. Sekiz, Teva’nın, doğanın bir adım ötesini temsil eder. Sekizinci günde yapılan sünnet, bizim yaratıldığımız şeklin ötesine geçmemizi, fiziksel ve spiritüel oluşumumuzu tamamlayabilmek için attığımız adımı simgeler. Mikdaşın, üst boyutta spiritüelliğe ulaşıp işlevine başlaması sekizinci günde olmuştu. Helenistler, bunu da Yahudilerin elinden almaya çalıştılar. Tora; Yahudilere yedi tane yedi haftanın sonrasındaki gün verilmişti, bu da bir ‘sekiz’dir. Helenistler bunu da elimizden almaya çalıştılar. Tanrı’nın yardımıyla Yahudiler Helenistleri bozguna uğratabildiler ve bunların geri alınmasını sekiz günlük bir bayramla kutladılar. İşte bu, Hanuka’dır: Zot Hanuka!
Hanuka-Purim- Purim, Yahudi halkının fiziksel yok oluştan kurtulmalarını simgeler. Aman, çıkarttığı emirle Yahudileri toptan yok etme amacındaydı. Bu yüzden, Purim kutlamaları da daha fiziksel bağlamda, şaraplar, ziyafetler, yiyecek hediyeleri tarzında yapılır.
Hanuka kurtuluşu ise, Yahudilerin spiritüel bir yok oluştan kurtulmalarını simgeler. Yunanlılar, Yahudilerin ölmesini değil, Tora yolundan ayrılmalarını ve putperest olmalarını istiyordu. Bu yüzden Hanuka kutlamaları daha tinsel (spiritüel) bir şekilde gerçekleşir.
Hanuka-Pesah- Hanuka mumları ve Pesah arifesinde evde hametz arayışında kullanılan mumlar, birbirinden tamamen zıt karaktere sahiptir. Pesah arifesindeki mum tamamen faydacıldır, evde saklı kalmış hametzleri bulmamıza yardımcı olur ve tüm özelliği, yararlanılabilir olmasındadır. Buna karşılık Hanuka mumlarının ışığından herhangi bir şekilde yararlanmak yasaktır. Mitsvanın temeli buna dayanır. Sefat Emet, bu iki birbirine zıt mitsva arasında bir paralellik bulur. Pesah arifesindeki mumların evin köşe bucaklarını araştırıp hametz bulmamıza yardımcı olması gibi, Hanuka mumlarının da bize, ruhumuzun iç kısımlarına ulaşmamıza yardımcı olduğunu açıklar. Dünya yaratıldığında var olan ilk mucizevî ışığın pırıltılarını taşıyan Hanuka mumlarının yardımı ile her birimizin, içinde var olan kutsallığı, Tanrısallığı açığa çıkarabilme potansiyeli olduğunu belirtir.
Hanuka-Sukot- Bu olayların geçtiği sene, devam eden savaş nedeniyle sekiz günlük Sukot Bayramı kutlanamamıştı. O sene, Hanuka bir tür ‘ikinci Sukot’ vazifesi görmüştü. Tapınağın açılışı törenleri sırasında, Yahudiler aynı Sukot’ta olduğu gibi, ellerinde hurma dalları ile yürümüşlerdi.
Şabat mumları- Avdala mumları- Hanuka mumları- R.Jonathan Sacks bu üç mitsva arasında paralellik kurar: Şabat mumları evin içindeki barış ve huzuru simgeler ve evin içinde yakılır. Bir şekilde Yahudiliğin içsel ışığını, evliliğin ve evin kutsallığını temsil eder. Hanuka mumları ise ideal olarak evin ön kapısının dışında yakılır. Hanuka mumları, kimliğimizden korkmadığımız, dinimizin prensiplerine uygun yaşadığımız ve özgürlüğümüz için savaştığımız zaman Yahudiliğin dış dünyaya getirdiği ışığı simgeler. Birçok fitilin bir araya gelmesinden oluşan Avdala mumu ise bu ikisinin birleşmesini temsil eder: Şabat’ın içsel ışığı ile haftanın diğer altı günü dünyaya açılıp inancımızı halkın içinde yaşadığımız zaman dış dünyaya getirdiğimiz ışığın birleşmesi. Kendi evlerimizde birer Yahudi olarak yaşamak, evlerimizi Tanrı’nın Kutsal Varlığı’nın Işığı ile doldurmak, dış dünyada birer Yahudi gibi yaşamak ve başkalarına umut ışığını getirmek ve bunun her ikisini birlikte yaparak dünyaya ışık getirmek. Çoğu zaman karanlık ve gözyaşı dolu olan dünyada iki şekilde yaşanılabilir. Karanlığa lanet edebilir veya karanlığın içinde bir ışık yakabiliriz.
Şabat mumu mu Hanuka mumu mu- Hanuka Bayramı’ndaki cuma gününde, elimizde sadece tek mum alacak para varsa, o tek mum, Şabat için yakılır, çünkü Şabat mumu; Şalom Bayit-Evdeki Barış ve Huzuru simgeler. Bu da kazanılan en büyük zaferden bile önce gelir, çünkü “Tora’nın veriliş nedeni, dünyaya barışı getirmektir.” Maimonides
Yedi Hanuka- Midraş (Pesikta Rabbati 2:2), yedi Hanuka listeler, her biri önemli bir işin tamamlanmasını kutlar:
1) Göklerin ve yeryüzünün tamamlanması- Hanuka, Tanrı’nın iki büyük ışık kaynağını –güneş ile ay-harekete geçirmesiyle kutlanır.(Bereşit 2:1)
2) Mişkan’ın Hanuka’sı On iki kabile prensleri tarafından sunularla, korbanlarla kutlanır. (Bamidbar 7: 84-89)
3) Birinci Bet Amikdaş’ın Tanrı hizmetine Hanuka’sı (I. Krallar 8); sunular ve (Teillim 30:1 ) ile kutlanır. (Pesikta Rabbati 2:3)
4) Yeruşalayim’i çevreleyen duvarın tamamlanması Hanuka’sı (Nehemya 12:27) sevinçle, şükranla, ezgilerle, zil, çenk(harp) ve lirlerle kutlanır.
5) Babil esaretinden başarılı bir şekilde dönüşün ve İkinci Bet Amikdaş Hanukası (Ezra 6:17) coşkulu şarkılar ve sunularla kutlanır.
6) Günümüzde Hanuka mumlarını yaktığımız ve onların mucizevî zaferini simgeleyen Haşmonay Koenler’in Hanuka’sı. Orijinal Bet Amikdaş’ın Menora’sı kaçırıldığı için o zamanda yakılan menora bu durumda muhtemelen meşaleye dönüştürülen mızrak uçlarından oluşuyordu.
7) Gelecek dünyanın Hanukası. (Sefanya)
Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, okuyucuya konu hakkında fikir vermek amacıyla; Chanukah: Eight Nights of Light, Eight Gifts for the Soul; Every Person’s Guide to Hanukkah ve www.chabad.org; www.ou.org; rabbisacks.org sitelerinden derlenerek hazırlanmıştır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için özel günler ve uygulamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.
*Katkıları için Rav İzak Peres ve Rav Ceki Baruh’a teşekkür ederim.