Ortaçağ’da bazı Ermeniler, Hıristiyanlığın Bizans Kilisesini ve hükümranlığını reddeden ve eski İsrail ile ilişkilendirilen bir akımını benimsediler. Pakraduniler olarak adlandırılan bu topluluk Kral David’i ataları olarak kabul etmişler ve 855’ten 1045’e dek Ermenistan Krallığını yönetmişlerdi. Galante, ‘Pakraduniler veya bir Ermeni-Yahudi Tarikatı’ adlı kitabında, ‘Pakraduniler, varlıklarını Juda İmparatorluğunun sonlarından itibaren (MÖ 7 yüzyıl) 20. yüzyıla dek sürdürülmüş olan Ermeni Yahudi karışımı bir kavimdir’ demekteydi.
Eski Dönemler
Ermeniler, bir halk olarak MÖ 521’de oluştular. Ermeniler ve Yehuda Devleti mensupları, müştereken Persler, Büyük İskender ve Selevkoslar’ın vasalları oldular; bu süreç Selevkosların çöküşüne dek devam etti ve bilahare özgürleştiler. Eski Ermeni Krallığı Tigranes II zamanında doruk noktasına ulaştı ve Tigranes II Suriye’yi işgal ederek Akro’ya kadar geldiyse de de MÖ 69’da Romalıların Ermenistan’a saldırması üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Ortaçağ Ermenilerinin tarihçilerinden Moses Of Chorene, Tigranes’in birçok Yahudi esiri Ermeni kentlerinde iskân ettirmiş olduğunu belirtir. Bu cümleden bu kentlerin ve Tigranes’in yönetiminde ticaretin gelişmesinin Yahudileri cezbettiği anlaşılmakta. Nitekim bölgeye birçok Yahudi yerleşmiştir. Bu yörede Romalılar tarafından tayin edilen vasal krallar arasında Herodians Tiganes IV (MÖ 6 dolaylarında) ve Aristobulus (55-60) batı sınırlarını veya Küçük Ermenistan’ı, Tigranes V(60-61), Büyük Ermenistan’ı yönetmişler; Aristobulus (55-60) da, batı sınırına kadar olan bölgeyi veya Küçük Ermenistan’ı yönetmişti. Daha otonom olan Partlar sülalesi döneminde (85-428/33) ise, Ermeni kentleri Helenistik kültürünü muhafaza etti. Yazlık rezidans Garni’de yapılan arkeolojik kazılar bunu kanıtlamakta.
Helen bölgelerinden Yahudi göçü süregeldi ve Pers fatihi Şapur II, Yahudileri kitle halinde 360-370 yılları arasında İran’a tehcir edinceye dek kentler yoğun bir Yahudi nüfusu içeriyordu. Kronikler yazan Faustus Byzantinus’a göre beş kentten 81 bin Ermeni ailesi ve 83 bin Yahudi ailesi göç ettirildi; bu rakamlar abartılı olabilir. Yahudiler, Eruandaşat, Van ve Nahçıvan kentlerindeki sürgünlerin ekseriyetini oluşturuyorlardı.
Büyük Ermenistan’da Alaha (Yahudi Şeriatı kuralları) ile ilgili araştırmalarda hiçbir zaman bir gelişme gözlenmedi. Buna bir istisna, Nisibis merkezinde yer alan Ermenistanlı Yakup’tur. (Yeruşalayim Talmudu, Gittin 6:7, 48a) Bununla beraber Ermenistan Agada Targumları’nda zikredilir…
Nuh’un gemisinin konduğu ‘Ararat‘taki iki dağ’ (Targum Yeruşalmi, Yaratılış:8:4),Yahudi Helenistik kaynaklarında tespit edilen Ermenistan’ın (kısmen İslam kaynaklarınca da benimsenmiştir) Hıristiyan Ermeni geleneğiyle de uyumlu olarak, daha kuzeyde bir yerde olduğunu çağrıştırmakta ve bu tez daha fazla kabul görmekte.
Öte yandan örneğin Nahmanides’in ve David Ibn Yahya’nın eserlerinde Ermenistan’a ‘Uz’ olarak değinilir. Yahudilerin Ermenilerden ‘Amalek’ olarak bahsettikleri de vakidir. Hazarya’nın önceleri Amalek olduğuna ve Hazar Yahudilerinin buradan türediğine inanılır. Raşi, Hazar Dağları’nın Kaybolmuş On Kabile’nin yaşadığı ‘Karanlık Dağlar’dan bahseder. Ararat kelimesi (Yaratılış, 8:4;II.Krallar 19:37; Yermiyau 51:27), Van Gölü çevresindeki ilk Ermeni Krallığı Urartu’yu düşündürür. Amalek ise, İsrailoğulları’nın Mısır çıkışında Kızıldeniz’i aştıktan sonra artçılarını vuran zalim bir kavimin adıdır.
Ortaçağ Döneminde
Ortaçağ Ermenistan’ı, Hıristiyan feodal prensliklerinden oluşuyordu. Kentler daha ufaktı, eskisine nazaran daha homojen bir nüfus içeriyordu ve fazla Yahudi barındırmıyordu. Ermeniler, Hıristiyanlığın Bizans Kilisesini ve hükümranlığını reddeden ve eski İsrail ile ilişkilendirilen bir akımını benimsediler. Moses Of Chorene, Amatuni kabilesine ve Ermenistan’ın feodal bir sülalesi olan Bagratuni’ye (Bagratid/Pakraduni) İbrani bir köken atfetmekte. Pakraduniler, Kral David’i ataları olarak kabul etmişler ve 855’ten 1045’e dek Ermenistan Krallığını yönetmişlerdi. Daha sonra Müslümanlar bölgeye yerleşmişlerdi.1801 yılına dek Gürcistan’da kalan bu kraliyet sülalesinden gelenler, bu Ortodoks Hıristiyan arazisinde aynı zamanda İsrail kökenlerini ve geleneklerini de savunmuşlardı. Ermenistan Krallığı genel bir çöküşe geçtikten sonra birçok Ermeni, Bizans’a ait bir eyalet olan Anadolu’daki Kilikya’ya göç etmişler ve Küçük Ermenistan Krallığını kurmuşlardı. Bu krallık Kudüs Latin Krallığının müttefikiydi ve 1375’te Memlukların eline geçince Yahudi topluluklarının bir niteliği kalmadı. Ancak bir kısmı Kürt Yahudilerine karıştı.1
Araştırmacı yazar Levon Panos Dabağyan, Pakraduniler’in öyküsünün MÖ 730 yılında başladığı ve M.S.1045 yılına dek Ermenileri bunların ‘acımasızca’ yönettiğini ifade ederken, iddialarına dayanak olarak dünyaca ünlü Yahudi Tarihçilerinden eski Niğde Milletvekili Prof.Dr. Avram Galante’yi göstermektedir.Galante, ‘Pakraduniler’ veya bir Ermeni-Yahudi Tarikatı’ adlı kitabında, ‘Pakraduniler,varlıklarını Juda İmparatorluğunun sonlarından itibaren (M.Ö.7 yüzyıl) 20. yüzyıla dek sürdürülmüş olan Ermeni Yahudi karışımı bir kavimdir’ demekteydi. ‘Kripto Yahudilik’ konusunda uzman olan Prof.Dr. Abraham Galante, ‘Les Pacradounis ou Une Secte Armeno-Juive’’/4.baskı:1933; Fransızca İst’ kitabında, Pakradunilerin Erzurum, Sivas arasında Marmara Denizinin Avrupa yakasında ve İstanbul Hasköy’de yaşamış olduklarını; 26 yüzyıldır Yahudi yönlerini sürdürdüklerinden, Portekizli Maranolar, Selanikli Dönmeler ve İranlı Meşhediler gibi Yahudi kökenli topluluklar arasında sayılabileceklerini belirtir.
Dabağyan,Pakraduniler’in kullandığı isimlerin Ermenilerden farklı olabildiğini söyleyerek;Ermeni tarihçi Gatoğigos Gorenazi’den şu nakilde bulunur; “Simpat adını, Pakraduniler oğullarına verirler. Bu isim İbraniceden gelmektedir ve aslı Şampat’tır. Ermeniler arasında pek revaç görmüş olan Pakrat, Simpat, Aşot, Kakik, İsrael, Tavit gibi isimlerin, Ermeni menşeli olmadığı bariz şekilde meydana çıkmakta. Dağbağyan Bizanslı tarihçi Pavstos’un 3. asırda bölgede iskân edilmiş ve kısmen Hıristiyan olmuş Yahudilerin miktarını 400 bin olarak verdiğini kaydeder.
Sabetaycılık, Ladino ve Kripto Yahudi Cemaatleri konusunda uzman isimlerden Dr. Gad Nassi, Pakraduniler’in 20. yüzyılın ilk yarısına kadar özel gelenekleriyle Sivas/Divriği ile Erzincan /Eğin (yeni adı Kemaliye) arasındaki bölgelerde varlıklarını sürdürdüklerini belirtir. Nassi’ye göre cemaatin yayılımı; Arapkir, Kapadokya ve Kilikya/Çukurova’ya kadar uzanmaktaydı. Nassi, Pakraduni soyundan gelenlerin fiziksel görünüşlerinin Ermenilerden farklı olduğunu, evlerinde bir vefat gerçekleştiğinde yedi gün iş yapmayıp, Yahudilerde olduğu gibi yas tuttuklarını, cumartesi günü çalışma yasağına uyduklarını, genelde cemaat içinden evlendiklerini ve soyadlarının da Yahudi kökenlerini anlatacak şekilde olduğunu ifade ediyor. Bununda Ermeniler arasında ‘Yahudiliğin bir uzantısı’ olarak değerlendirildiği söyler. Nassi, Pakradunilerin ticaret ve finans alanında çok becerikli olduklarını kaydederken, benzer bir grubun da geleneklerini koruyarak 19. yüzyıla kadar Gürcistan’da Gürcüler içinde hayatiyetini devam ettirdiklerini de ifade etmekte.
Dabağyan, 1862 ve 1895’te iki kez denenen isyanın Türkiye’ye sadık Gregoryan Ermenilerin’ destek vermemesi üzerine akamete uğradığını ve Pakradunilerin kışkırtıcı bir rol aldıklarını belirtiyor. Araştırmacı, Pakradunilerin hâlâ var olduğunu fakat organize olup olmadıklarını bilmediğini ve çocukluğunda Pakraduni tabirinin hakaret anlamında da kullanıldığı belirtiyor.2