‘Life’ sinemanın ikonlarından James Dean’in bir fotoğrafçı ile kurduğu sağlam dostluğu anlatıyor.
1955’te kendisini şöhrete ulaştıran üç filmin çekiminden önceki aylarda, James Dean’in fotoğraflarını çekmek için peşine takılan bir Magnum fotoğrafçısının öyküsünü izliyoruz. ‘Life’ta 50’li yılların efsane iki yönetmeni Nicholas Ray ile Elia Kazan’ı James Dean’in gençlik aşkı, İtalyan asıllı aktris Pier Angeli’yi, yapımcı Warner Kardeşlerin en küçüğü, iş bilir, otoriter Jack Warner’ı, dönemin ünlü figürleri Marilyn Monroe ile Judy Garland’ı, şarkıcı Eartha Kitt’i görmek sinefillere keyifli dakikalar geçirtiyor. Genç kızların sevgilisi Dean’i canlandırmak için seçilen Dane De Haan, hem fiziksel benzerlik, hem de oyunculuk bakımından rolünün hakkını vermiyor.
Topu topu üç filmde oynamasına ve henüz 24 yaşındayken hayata veda etmesine rağmen, sinemanın ikonlarından sayılan aktör James Dean’in hayatından bir kesit sunan ‘Life’ haftanın en ilginç filmleri arasında.
2007 yılında, Joy Division grubu solisti, ansızın intihar eden Ian Curtis’in dramatik hayat öyküsünü anlattığı ‘Kontrol/Control’ ile ünlenen, Hollandalı yönetmen Anton Corbjin, ‘Life’ ile ikinci kez bir biyografik filme imza atıyor.
Fotoğraf sanatçılığından gelme, 60 yaşındaki Corbjin’in James Dean’in tüm hayatını anlatmaya çalıştığı doğru sayılmaz. 1955’te, henüz şöhrete ulaşmamış 25 yaşındaki Dean’in hayatının birkaç aylık dönemine odaklanan film, genç aktörün New Yorklu fotoğrafçı Dennis Stock ile kurduğu sağlam arkadaşlığın öyküsünü izliyoruz.
James Dean’in cevherini gören Stock’ın (Robert Pattinson) ısrarlı takipçiliği sonucu çektiği nefis siyah-beyaz fotoğrafların, dönemin en popüler dergisi Life’ta yayınlanması sürecini anlatan film, bizlere 20. yüzyılın popüler kültürünü derinden etkileyen bu aktörü hakkında etkileyici bilgiler veriyor.
‘Life’ta 50’li yılların efsane iki yönetmeni Nicholas Ray ve Elia Kazan’ı, James Dean’in gençlik aşkı, İtalyan asıllı yıldızı Pier Angeli’yi, yapımcı Warner Kardeşlerin en küçüğü, iş bilir, otoriter Jack Warner’i, dönemin ünlü figürleri Marilyn Monroe ile Judy Garland’ı, şarkıcı Eartha Kitt’i görmek sinefillere keyifli dakikalar geçirtiyor.
Çekingen ve kırılgan yaratılışıyla, kırmızı halılı, görkemli Hollywood galalarına, sevgilisi Pier Angeli’nin kavalyesi olarak kerhen katıldığını izlediğimiz James Dean’in gerçek derinliği hakkında film ilginç tespitlerde bulunuyor.
Magnum fotoğrafçısı Dennis Stock’un, Life dergisi için genç oyuncu James Dean’in (Dane De Haan) fotoğraflarını çekmekle görevlendirilmesini ve zamanla aralarında gelişen derin dostluğun öyküsünde, ünlü olmayı düşleyen genç fotoğrafçının hayatının tamamen değiştiğini görüyoruz.
GENÇ NESLİN JAMES DEAN’İ TANIMASI ÖNEMLİ
1950’li yılların atmosferini yansıtan başarılı mekân-dekor ve kostümler, kadın kameraman Charlotte Bruus Christensen’in özenli görüntüleri, Owen Pallett’in ustalıklı müzik partisyonu ve dengeli bir oyuncu kadrosu, yönetmen Anton Corbjin’in mizansenine katkıda bulunuyor. Broadway’deki bir tiyatro oyununda kazandığı başarıdan sonra James Dean’in yapımcı Jack Warner tarafından Elia Kazan ve Nicholas Ray’e tanıştırıldığı 1955 yılında başlayan film, dönemin ünlü kadın oyuncularından İtalyan asıllı Pier Angeli’ye körkütük âşık olan bu henüz şöhreti yakalamamış aktörünü bizlere tanıtıyor.
Los Angeles’te başlayan film, sevgilisi tarafından terk edildikten sonra derin bir travma yaşayan James Dean’in peşinden ayrılmayan fotoğrafçı Dennis Stock ile birlikte gerçekleştirdiği, halasıyla eniştesinin Indiana’daki çiftliğine yaptıkları seyahatle devam ediyor.
Quaker mezhebine mensup bir akrabalarının çiftliğinde çekilen fotoğrafların Life dergisinde yer almasıyla film sona eriyor. Bu fotoğraflar, Hollywood’un en büyük star mitosları arasına giren James Dean’i anlatan en önemli belgeler olarak sinema tarihindeki yerini aldı.
Karşıt ve dik başlı duruşuyla, 1950’lerin asi gençlik sembolüne dönüşen, genç kızların idolü James Dean’i canlandırmak için seçilen Dane De Haan, ne yazık ki hem fiziksel benzerlik hem de oyunculuk bakımından rolünün hakkını veremiyor.
Üç filminden tanıdığımız, hayran olduğumuz James Dean aurasına rastlamadığımız ‘Life’ta, fotoğrafçı Stock rolünde, Hollywood’un yükselen yıldızı Robert Pattinson çok başarılı. Artist avcısı, yapımcı Jack Warren rolünde Ben Kingsley, ilginç makyajı ve saç şekliyle, renkli karakter yaratmadaki hünerini konuşturuyor.
‘Life’ ile sinemanın trajik kahramanlarından birini genç nesillere tanıtmak gibi önemli bir işlevi yerine getirdiğine inandığını söyleyen yönetmen Anton Corbjin’in sekiz yıl gibi kısa sayılacak bir sinema kariyeri var.
İlk filmi ‘Kontrol’den (2007) sonra, başrollerini George Clooney ile Philip Seymour Hoffman’ın paylaştığı ‘Centilmen’i (2010) çevirmişti. John Le Carré uyarlaması, gerilimli casusluk serüveni ‘İnsan Avı/ A Most Wanted Man’de (2014) atmosfer yaratma konusundaki yeteneğini sergilemişti.
SİNEMANIN EFSANE AKTÖRÜ
1955’te rol aldığı üç filmle sinemanın ‘mit’leri arasına giren, aynı yıl bir trafik kazasında hayatını kaybeden James Dean’i odağına alan ‘Life’ filmini genç kuşak sinemaseverlere hararetle tavsiye ederim.
Ortaokul öğrencisiyken izlediğim bu üç kült filmden sonra, tüm gençlerin, James Dean’in yaptığı gibi, yakası kalkık paltolarıyla dolaştıklarını hatırlıyorum.
Kaza mı intihar mı olduğu gizemini hâlâ koruyan bir trafik kazası sonucu, henüz 24 yaşındayken aramızdan ayrılan James Dean, Hollywood’un en büyük star mitoslarından biriydi. Yakışıklılığıyla, yüzüne maske gibi yapışan hüzünlü hali tavrıyla, delici bakışlarıyla, genç kızların sevgilisi olan James Dean, yaşıtı erkekler için de bir rol model idi.
Genç nesil sinemaseverlere, bu ayrıksı ve karizmatik aktörü tanıtmak için yazdığım bu yazıda, oynadığı filmleri ve kendisini sinemanın en trajik kahramanı yapan hasletlerini anlatmaya çalışacağım.
1931’de Indiana’da doğan James Dean 9 yaşındayken annesini kanserden kaybetti. Babası onu amcası Marcus ile teyzesi Ortense’in çiftliğine yolladı. Tiyatroda küçük roller ile başlayan sanat hayatını 1952’de Actors Studio’da sürdürürken, Broadway’deki ‘The Immoralist’ oyunundaki başarısından sonra, Warner Bros. Tarafından, John Steinbeck’in romanından alınan ‘Cennetin Doğusu’nda başrol için seçildi. ‘Cennetin Doğusu/East of Eden’ (1955) I. Dünya Savaşı sırasında geçen konusuyla Salinas Vadisindeki bir dramı anlatır. Altın Küre, Oscar ve Cannes’da En iyi Dramatik Film ödüllerini kazanan filmin yönetmeni Elia kazan, Oscar adayı olarak En iyi Yönetmen Ödülüne sahip olamadı ama hak ettiği ödüle Cannes Film Festivalinde ulaştı. Aynı yıl çevirdiği ‘Asi Gençlik/Rebel Without A Cause’, James Dean’i dönemin en büyük oyuncusu yaptı. Nicholas Ray’in bu üç Oscar adaylığı alan filminde, James Dean ile Nathalie Wood sinema tarihinin en ünlü sevgilileri arasına girdi. Film, Sal Mineo’nun canlandırdığı John ile Jim’in (J. Dean) başı çektiği isyankâr bir çetede büyümenin getirdiği sorunlarla boğuşan yeni yetmelerin fırtınalı hayatını anlatıyordu.
James Dean’in yine 1955’te, Elizabeth Taylor, Rock Hudson ve Carole Baker gibi prestijli oyuncular eşliğinde yer aldığı üçüncü film olan ‘Devlerin Aşkı/The Giant’ aktörün kariyerindeki son film oldu.
Yönetmen George Stevens, 10 Oscar adaylığı alan filmde, En İyi Yönetmen Oscar Ödülünü kazandı.
Pulitzer ödüllü Amerikalı yazar Edna Ferber’in aynı adlı epik romanından alınan film 20. yüzyılın başında Teksas’ta geniş arazileri olan varlıklı bir çiftçi ailesinin uzun yıllara dayanan destansı hikâyesini anlatıyordu.
Dönemin asi genç imajının oluşmasında rol oynadığı yıl, James Dean Porsche arabasıyla yaptığı kaza sonucu hayata veda etti.
‘Devlerin Aşkı’ sanatçının ölümünden sonra, 1956’da vizyona girdi.