“Bazı insanlardan nefret ederiz çünkü onları tanımayız. Onları tanıyamayız çünkü onlardan nefret ederiz.” (Charles Caleb Colton)
Hayattaki birçok sorunun iletişim eksikliğinden, birbirini tanımamak, hatta çoğu zaman tanımak istememekten kaynaklandığını düşünüyorum. ‘Bir insan, öncelikle aile çevresinde, daha sonra da eğitim çevresinde sosyalleşir’ tezinden yola çıkarsak, ‘bizden farklı’ olana bakış açımızı öncelikle ailemiz sonra da bulunduğumuz eğitim kurumu etkiler. Kendimden yola çıkarak bir örnek vermem gerekirse, öncelikle anne ve babamdan, daha sonra da 13-18 yaşları arasında öğrencisi olduğum Sainte Pulchérie Fransız Lisesinden gördüklerim, onlardan öğrendiklerim hayata bakış açımı oldukça etkiledi. Okulumuzda, Ermeni, Yahudi, Süryani, Alevi öğrenciler vardı ve hâlâ öyle. Öğrenci nüfusunun birçok farklı kültürden oluşması Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Erol Bal’ın bir gelenek haline getirdiği ‘Dini Mekânlar ve Kültürler - Cami, Kilise ve Sinagog’ gezisi için oldukça verimli bir altyapı olmuş.
Bal, okuldaki projelerine ilk kez ‘Evrensel Değerler Kulübü’ ile başlamış. Bu kulübün üyelerini “Çevremizde yok olan değerlerin farkına varılmasını amaçlayan, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu tartışmak isteyen ve toplum yaşamını ‘etik değerler’ çerçevesinde inceleyen, değerlerini kaybeden toplumların yok olacağının düşünen, bu bilinci okulumuzda ve çevremizde yaymayı hedefleyen, insanların sahip oldukları değerler oranında insan olduğunu bilen, insan haklarına saygılı, başka kültürlere, dinlere ve inançlara saygı gösteren öğrencilerin kulübü” olarak tanımlıyor. “Birlikte yaşama kültürünü geliştirmeliyiz; hem Müslümanlar, hem Hristiyanlar, hem de Yahudiler birbirlerine en az kendileri kadar saygı göstermeli. Her üç dinin mensupları birbirlerini azami derecede eşit görmeli. Bu sağlanabilirse ancak bölge ve hatta dünya barışı sağlanır” diye ekliyor.
‘Dini Mekânlar ve Kültürler Projesi’ kapsamında, her yıl cami, kilise ve sinagog ziyaretleri yapıyorlar. Bu dini mekânlarda, her dinin uzmanından bilgi alınıyor. Bu amaca yönelik olarak, farklı dinden olan insanların yaşadığı bölgeler seçilerek her yıl Antakya merkezli, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Adıyaman’ı kapsayan yolculuklar, Madrid, Sevilla, Cordoba ve Granada’yi kapsayan Endülüs gezileri ve cami, kilise, sinagog ziyaretleri yapılıyor.
Geziler sonrasında, öğrenciler hem hissettiklerini, hem de öğrendiklerini, keşfettiklerini yazıyorlar. Öğrencilerin ailelerinin kültürleri, yaşanmışlıkları da bu gezilere farklı bir boyut katıyor. Sevilla kentinde, Yahudi bir öğrencinin babaannesinin anlatımına dayanılarak Musevi mahallesini keşfe çıkmışlar ve söz konusu sokağı bulmuşlar.
Proje kapsamında son olarak, aralık ayında tarihinde Ahrida Sinagoguna, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine ve Süleymaniye Camisine bir gezi düzenlendi. İkinci dönem, Endülüs gezisi planları bulunuyor.
Bu projeyi ortaya koyan öğretmenlere, desteğini hiç eksik etmeyen okul idaresine ve bu geziye katılan öğrencilere teşekkür etmek istiyorum. Dilerim, bu proje uzun yıllar devam eder ve başka eğitim kurumlarına da örnek teşkil eder.