Soğuk kışımızı aydınlatan, evlerimizi ısıtan, güzeller güzeli, sürprizlerle dolu Avustralya Açık dolu dolu geçen iki haftanın ardından son buldu. Erkeklerde şampiyon değişmezken, kadın tenisi yeni bir grand slam şampiyonu kazandı. Yılların oyuncusu, hepimizin savaşçılığı ile tanıdığı Hewitt ise profesyonel tenis kariyerinin son turnuvasını oynayarak, son maçında hepimizin gözlerini doldurmayı başardı.
Yine olmadı MURRAY
Bu sene Melbourne’de yeni yüzlerle, yeni oyuncularla tanıştık. Geçen sene çıkış yapanları daha hırslanmış, çalışmış gördük. İsmini birkaç kere duyduğumuz isimlerin büyük platformda “Biz de varız!” dediklerini duyduk. Ama her ne olursa olsun, bu sene de erkekler finalinin ismi değişmedi. Novak Djokovic ve Andy Murray geçen seneki finalin rövanşı için, bu sene yine finalde karşı karşıya geldiler. Djokovic üst üste ikinci, toplam altıncı Avustralya Açık şampiyonluğuna ulaşırken, Murray ise beşinci kez oynadığı finalden tekrar boynu bükük ayrıldı.
Bir anket yapıp, “Avustralya’da şampiyonluk kazanmayı en fazla kim hak ediyor?” diye sorsalar, kesinlikle Murray’e oy verirdim. Bu kadar çok final oynayıp, bu kadar çok kaybetmek gerçekten çok üzücü. Özellikle her sene üst düzey performans gösterdiği bir turnuvada. Federer için bir zamanlar Roland Garros ne ise, Murray içinde Avustralya Açık şu anda öyle oldu. Üst üste kaybedilen finaller, gözden süzülen bir damla yaş ve gergin sinirler… Ama Federer de o kadar final kaybettikten sonra Fransa’da şampiyon olmayı başarmıştı, Murray için de er ya da geç böyle olacağına inanıyorum. Melbourne’de kupayı kaldırmadan kariyerini noktalamak kesinlikle istemez Andy.
Yeni bir grand slam şampiyonu: KERBER
Kadınlara gelirsek; yeni grand slam şampiyonları görünce hepimiz çok seviniyoruz. İnsan alışılmışın dışındaki şeylere daha çok heyecanlanır ya. Bizde de böyle oluyor işte. Büyük turnuvaların tartışmasız favorisi her zaman Serena Williams’tır. Çok uzun zamandır bu böyle, kazandığı turnuva sayısından da belli zaten. Fakat Angelique Kerber’in bir grand slam finalinde, mental olarak güçlü kalmayı başarıp, Serena’yı finalde devirmesi müthiş bir iş. Uzun çalışmaların, (hem mental, hem fiziksel) ekmeğini böylece yemiş oldu. Kupa da kendisine çok yakıştı.
Turnuvanın vedası: LLEYTON HEWİTT
Bu senenin en hüzünlü anlarından biri de Lleyton Hewitt’in vedası oldu. Avustralyalı tenisçi, kendi ülkesinde son turnuvasını oynayarak profesyonel tenis hayatına veda etti ve emekli oldu. Kortlarda hep savaşçı olarak tanıdığımız Hewitt’i mutlaka tenisle alakalı işlerin içinde göreceğiz. Arkasında çok güzel bir kariyer bıraktı ve hep harika bir şampiyon olarak hatırlanacak.
Böylece bir güzel turnuvanın daha sonuna gelmiş olduk. Heyecanı, sinir krizlerini, gözyaşlarını, mutluluğu bir arada yaşadığımız Avustralya Açık 2016 kalbimizde daha sezon başında taht kurdu ve 2017’yi sabırsızlıkla beklemeye başlamamızı sağladı. Darısı diğer turnuvaların başına. Bu sene harika bir sezon olacağa benziyor…
Turnuvanın adamı: RAONİC
Bu turnuvanın tartışmasız en iyi adamlarından biri Milos Raonic’ti. Brisbane finalinde Federer’i yenerek büyük moralle Melbourne’e gelen Raonic, geçen seneye göre daha güçlü çıktı karşımıza. Oyunu zaten her zaman kaliteliydi fakat bu kalitenin yanında, mental olarak da güçlenmesi onu daha iyi bir oyuncu haline getirmiş. Yarı finalde beş setlik bir maçla Murray’e elenmiş olsa da, bu yolda harika maçlar oynayarak çok zor rakipleri geçti. Bu rakiplerden biri de, dört numaralı seri başı Wawrinka’ydı. Bu turnuvadaki performansından sonra, bence Raonic’i “Çok yakında grand slam turnuvası kazanabilecekler” listesine alabiliriz.