“Ada eski ada değil artık”

Başarılı izlenme oranları ile dikkatleri çeken ‘İlişki Durumu Karışık’ dizisinin Murat’ı, 37 yaşındaki yakışıklı oyuncu Pamir Pekin’i yakından tanıyalım.

Yaşam
17 Şubat 2016 Çarşamba

Etel Kazado Temurcan

Oldum olası hayatı zorlamayan, tırmalamayan, geldiği gibi kucaklayan insanlara imrenmişimdir. Pamir Pekin de, hayatın akışını yelkenine doldurmuş, rüzgârıyla gittiği yönü tayin etmiş, yaşamla barışık olan insanlardan biri. Show TV’de yayınlanan ve ratinglerde uzun süredir başı çeken ‘İlişki Durumu Karışık’ dizisinin Murat’ı, 37 yaşındaki yakışıklı oyuncu Pamir Pekin’i gelin yakından tanıyalım.   


Yakışıklı olduğunu ilk ne   zaman anladın?

İlk defa böyle bir soru ile karşılaşıyorum. Bir düşüneyim... Lise 2’ye kadar çirkin ördektim, şişe dibinden hallice gözlüklerim vardı. Sonra lens taktım. Aynı dönemde, Zincirlikuyu'da, iş yerlerinin arasında yaşarken, Bağdat Caddesine taşındık. İlk o zamanlarda, caddede yürürken bakışlardan yakışıklı olduğumu anladım. 

 ‘Madem yakışıklıyım o halde model olmalıyım’ mı dedin?

Tamamen rüzgârın beni götürdüğü yön oldu. Büyükada'dan arkadaşım İzzet, Neşe Erbek'e kayıtlıydı. Bir gün ajansa giderken “Hadi seni de götüreyim” dedi. Gidiş o gidiş, hemen sözleşme yaptık ve 1 ay içerisinde dört farklı reklamda oynadım.

Pamir Pekin ve Etel Kazado Temurcan


“SADECE KAMERA KARŞISINDA FOTOĞRAF VEREN BİR MODELİM”

 Ya oyunculuk?

Oyunculuk hiç aklımda yoktu. Ben Ekonometri mezunuyum. Daha okurken bile Ekonometri ile ilgli bir iş yapmayacağımı biliyordum. Güzel sanatlara ilgim hep daha fazla oldu. 2005 yılında üniversiteden mezun oldum ve okulla birlikte yürüttüğüm modelliği bıraktım. Ahşap yelkenliler yapmak için bir atölye açtım. Modellikle ilgili bağlarımı kesmiş olmama rağmen portföyüm yapım şirketleri arasında dolaşıyormuş. O dönem, Veli Çelik’in yönetmen olduğu ‘Komiser Nevzat’ dizisinin cast’ı yapılıyordu. Bana “Oynar mısın?” diye sordular. Ben de Veli Çelik’e “Ağabey, ben bugüne kadar 35 - 40 reklamda oynadım ama oyuncu değilim. Ben sadece kamera karşısında fotoğraf veren bir modelim” dedim. O da “Bana bırak hallederiz” diye yanıt verdi. Başladık.

 Oyunculuk eğitimi ile ilgili bir çaban oldu mu?

Bence oyunculuk, zamanla öğrenilen ve öğrenmek isteyen insanın algılarına bağlı bir sanat. Kişinin algılarının açık olması, gözlem yeteneğinin olması, karşılaştığı olaylar karşısında hayat verdiği karakterlerle empati kurabilmesi ve en önemlisi pratik yapması oyunculuğu geliştiren faktörler.

 Oyunculuk tecrübesinin günlük hayatına bir katkısı oldu mu?

Zannetmiyorum. Aslında asosyal bir yapım var. Normalde topluluk karşısında konuşabilen biri değilim. Okul hayatımda bu durum birçok kez problem oldu. Kamera karşısında artık beynim durumu kabullenmiş olduğundan kamera ile ilgili bir sorun yaşamasam da farklı bir ortamda bu durum yine beni zorlar.

 Mesela tiyatroda sorun yaratır mı bu durum?

Tiyatro yapmayı çok istiyorum. Bu işler prova ile alakalı olduğu için, ne kadar çok prova yaparsam o kadar da kendimi bu konuda rahatlatacağımı düşünüyorum.

 

“40 YAŞIMDA OYUNCULUĞU BIRAKACAĞIM”

 37 yaşındasın ve hâlâ yeni genç jönlerle kıyaslanıyorsun. Memnun musun bundan?

İnsan kendini beğendikçe var olurmuş ya! Tabi ki gururumu okşayan bir karşılaştırma. Sanırım biraz da ‘İlişki Durumu Karışık’ dizisinin hitap ettiği yaş kitlesi ile ilgili bir durum bu.

 Kariyer hedefin ne? İleride ne yapmak istiyorsun?

Üç sene önce yine oyunculuğu bıraktım ve kendime Maslak’ta ve Fulya’da restauran açtım.

 Ne restaurantıydı?

Öyle sofistike bir şey değil. Bildiğin sulu yemek restoranı açtım fakat batırdım. Beceremedim yani. Bildiğim işi yapayım en iyisi dedim ve tekrar oyunculuğa geri döndüm. Ama 40 yaşında bu işi tamamen bırakıp, Karamürsel taraflarında bir arazi alıp orada hayvanlarımla yaşamak istiyorum. İstanbul’a hem yakın hem uzak olmak benim hayalim.

 Geçtiğimiz yıllarda Bebek'te bir bıçaklanma olayı yaşadın ve neredeyse ölümle yüzleştin. Ölümle burun buruna gelmek hayat felsefene neleri kattı veya değiştirdi?

Başıma gelen tek kaza bu değil ki! Gerçi ilk defa bir kavga sonucunda böyle bir şey yaşadım. Öncesinde çok bisiklet ve araba kazam var benim. İstemim dışında ölümle bu kadar sık yanyana olmak hayat felsefemde bir şeyleri etkilemiştir tabi. Çoğu zaman kendime, çoğu konuda bu yüzden mi umursamaz bir ruh hali ile sıklıkla boşver diyorum ya da yapım ve yaklaşımım bu şekilde olduğu için mi böyle olaylar beni buluyor diye soruyorum, ancak bir cevap bulamıyorum.

 

 "ADA ESKİ ADA DEĞİL ARTIK"

Büyükada deyince neler geliyor aklına?

Büyükada deyince öyle çok şey var ki hakkında söyleyebileceğim… Büyükada’da annemler yazlıkçıymış, Maden’de otururlarmış. Babamın babası dedem Orhan Pekin, Seferoğlu’nun sahibi idi. Nizam’da oturuyorlardı. Annem ile babam Büyükada'da tanışmış. Yazlarımızı Seferoğlu içerisindeki köşkte geçiriyorduk. 

Unutamadığın bir anı var mı?

Öyle çok anı var ki… Faytonun altında kalışım, Büyük Tur yolunda bisikletle giderken virajı dönemeyip uçuruma yuvarlanmam, Seferoğlu’ndan yüzerek Anadolu Kulübüne geçişlerimiz, Seferoğlu’nda gizli bir giriş bulup arkadaşlarımı sokarken bekçinin kulağımdan tutup yakalaması, ona Orhan Pekin’in torunu olduğumu söylememe rağmen bana inanmayışı, cumartesi akşamları saatin etrafındaki toplanmalar… Biliyorsun, artık öyle birşey yok! Kimse bırakmıyor çocuğunu dışarı. Çok klasik olacak ama, Ada eski ada değil. Büyükada 2003-2004 gibi rant olarak çok gözden düştü. Birçok kişi elini ayağını Ada’dan çekti. 2010 civarı tekrar yükseldi, işletmeler tekrar oluştu ama elini eteğini çeken çekmişti. Böylelikle de Ada’nın da profili değişti. Mutlaka küçük bir azınlık hâlâ adanın dokusunu korumaya çalışıyor ama maalesef yeterli olmuyor. Büyükada’yı hep sevdim. Zaten deniz tutkum da ordan geliyor.

Deniz senin için ne ifade ediyor?

Özgürlük demek. Rüzgâr demek. Yelkenli demek. Herkes yelken yaparkenki sakinlik ve sessizlikten bahseder ama yelkenli kullanıyorsan gideceğin rota, teknenin işleyişi ile ilgili birçok şeyi hesaplaman ve aynı anda birçok unsuru birlikte düşünmen gerekir. Benim için yelken yapmak ve denizde olmak bir nevi meditasyon. Şehirden, kalabalıktan ve düşüncelerden kaçma hali. 


“ONLAR İNSAN DEĞİL ŞEYTAN!”

Haber takip ediyor musun? Son zamanlarda gündemdeki olaylar içerisinde seni etkileyen neler var?

Beni çevre konuları çok etkiliyor. Örneğin, Kurbağalıdere tam ıslah oldu diye düşünürken tekrar sorun haline gelmesi, Kuzey Ormanlarının rant uğruna yok olması, sadece insani bireysel çıkarlar için doğanın katledilmesi ve asıl insani ihtiyaç olan doğanın geleceğinin düşünülmemesi beni üzüyor. Dünyada 68 kuşağının oluşturduğu ‘yeşil sol’ diye bir şey var. Eski solcu yeni çevreciler. Sanayileşme ve doğanın kaynaklarının tüketilmesine karşı olan bir oluşumu destekliyorlar. Avrupa’da çoğu sol parti doğal kaynakları tüketmemek ve bunları gelecek nesillere aktarmak ile ilgili önemli bir misyon edinmiş durumda. Rant sevdasına doğayı sömürenlere kara cahil demek artık yetmiyor, bir şey ifade etmiyor. Onlar insan değil şeytan!

 Son olarak Şalom okurlarına bir mesajın var mı?

Etraftan son zamanlarda sık sık Musevi arkadaşlarımın ülkeyi terk ettiğini duyuyorum. Gitmeyin. Biz birlikte güzeliz.

 

İstanbul’u sahiplenmiş ama ona birazcık içerlemiş bu yüzden de şehre yakın fakat kalabalığına uzak olmak isteyen Pamir Pekin’e keyifli sohbeti için teşekkür ediyor ve çok yakıştığını düşündüğüm beyaz ekran ve o bıraktıkça peşinden kovalayan oyunculuk macerasının uzun yıllar devam etmesini diliyorum.