Bir İstanbullu ile evli olan dünyaca ünlü İsviçreli korno sanatçısı-şef Bruno Schneider, 9 yaşından beri çaldığı enstrümanıyla, klasik müziğin süper starlarından biri... 28 Şubat akşamı ünlü klarnet sanatçısı Sabine Meyer ve dünyanın en saygın yaylı dörtlülerinden Modigliani Quartet ile birlikte CRR’de bir konser verecek olan sanatçı ile kariyerini ve kornosunun hikâyesini konuştu.
Bruno Schneider, Michael Hoeltzel ile çalıştığı Almanya’daki Detmold Müzik Yüksek Okulundan 1981 yılında bir virtüöz olarak mezun olduğundan beri klasik müzik arenasının en ünlü müzisyenlerinden.
Meşhur La Chaux de Fonds Korno Akademisinin kurucularından olan sanatçı, aynı zamanda Uluslararası Korno Topluluğu’nun da başkanlığını yürütüyor. 2012’de ise Korno’nun Temeli’ isimli bir kitaba da imza attı.
En ünlü konser salonlarında, solo kornocu olarak performanslarıyla göz dolduran Schneider, ayrıca sıra dışı bir solist olarak dünyaca ünlü birçok oda orkestrasıyla konserler veriyor. 28 Şubat gecesi Modigliani Quartet ile birlikte Mozart’ın ve Schubert’in müziklerini çalmak üzere Cemal Reşit Rey Konser Salonunda.
Ünlü klarnet sanatçısı Sabine Meyer, fagot ustası Dag Jensen ve Avrupa’nın en ünlü kontrbasçılarından Knut Erik Sundquist’in de sahnede olacağı gece, tam bir klasik müzik şöleni olacak.
Klasik müzik arenasında en ünlü korno sanatçılarından birisiniz; peki, sadece küçük bir çocukken sizi korno çalmak konusunda en çok çeken ne olmuştu, hatırlıyor musunuz?
Evet, çok iyi hatırlıyorum. 7 yaşımdayken ilk enstrümanımı elime almıştım. Bir borazandı; biliyorsunuz borazan trompetin tuş yapısı olmayan hali. Deliler gibi üflemeye başlamıştım; başlangıçta dudaklarımın iyi iş çıkardığı aşikârdı. 9 yaşında yaşadığım semtte, Hermann Baumann’dan bir Mozart konçertosu dinlediğimde ise korno çalmaya karar verdim.
Korno çalması en zor enstrümanlardan biri olarak bilinir; hiç başlangıçta devam edemeyeceğinizi hissettiğiniz oldu mu?
Biliyor musunuz çok eğlenceliydi; kornoya başladığımda babam bana bir anlaşma imzalattı. Babam enstrüman alıp, derslerimin parasını ödeyecekti; ben de her gün pratik yapmak zorundaydım. Yaptığım da bu oldu ve hâlâ yapıyorum. Hiçbir zaman zorluklar karşısında çaresizlik hissetmedim.
Detmold Müzik Yüksek Okulundan 1981 yılında bir virtüöz olarak çıkalı neredeyse 40 yıl geride kalmış; hâlâ korno ile yenilikçi denemeleriniz oluyor mu?
Evet, şimdi de büyük bir keyifle yepyeni repertuarlar araştırıyor ve keşfediyorum. Enstrümanla ilişkimi gözlemlemek ve yıllar içinde nasıl teknikler geliştirdiğinizi görmek büyük zevk. Sıkıldığım gün çalmayı da bırakırım.
Norbert Moret, Jost Meyer, Eric Chasalow ve Jörg Widmann gibi birçok ünlü besteci en ünlü eserlerinden bazılarını sizin için yazmışlar; dürüstçe sizin için yazılanlar arasında size en çok ilham veren eser hangisi?
Tek bir eseri özellikle tercih ettiğim söylenemez. Benim için eserler yazılması büyük bir sorumluluk ve aslında konserlerde özellikle benim için yazılmış konçertoları çok sık çalamadığım için de üzülüyorum.
Meşhur La Chaux de Fonds Korno Akademisinin ve İsviçre Korno Topluluğunun kurucularındansınız, ayrıca Uluslararası Korno Topluluğu’nun başkanlığını da yürütüyorsunuz; hayatınızı kornoya adadığınızı söyleyebilir miyiz?
Bir müzisyen olma seçeneği hayatım için özgür bir seçenekti. Enstrümanı çalışımla ilgili yüksek beklentim de bana pratik yapmak için enerji veriyor. İşin idari tarafındaki pozisyonlar da ismimin biliniyor hale gelmesinin bir yan etkisi sayılabilir. Profesyonel hayatımı kornoya adadığımı söyleyebilirim ama hayatımın bambaşka tarafları da var.
Eşiniz enstrümanınıza olan sevginizi azıcık kıskanmıyor mu ya da kendinizi adamışlığınızdan hiç şikâyetçi oldu mu?
Eşim İstanbullu, tutku dolu bir şehirden; bana çok yardımcı oldu ve onun müthiş desteğini atlayamam.
Ünlü Modigliani Quartet ile birlikte 28 Şubat’ta İstanbul’da çalıyor olacaksınız; izleyici için geceyi nasıl tarif ederdiniz?
Mozart ve Schubert çalıyor olacağız; çok genç ölen iki besteci. Hayat ve tutku dolu iki genç adamın müziklerini gelin ve dinleyin.