Rabinin öcü adamı

Sevgili okurlarım, bu hafta okuyacağınız hikâye yine efsanevi ve fantastik öğeler taşıyor. Daha önce anlattığım ‘Golem’ efsanesinin farklı bir anlatımı. Burada anlatılan ‘Öcü Adam’, Golem’den daha farklı ve tehlikeli sularda yüzmeye yelteniyor.

Sara YANAROCAK Kavram
24 Şubat 2016 Çarşamba

E ski Prag şehrinde yaşayan Rabi Leon, gettoda bulunan evinde yaptığı çalışmalarla, etrafındaki kişileri merak ve korkuya salardı. Moldau Nehrine bakan evinin pencerelerinden, gettonun daracık sokakları ve günümüzde bile hala ayakta olan tarihi Yahudi Mezarlığı hemen göze çarpardı. Gettonun dışında, uzaktan bile görülebilen heybetli kuleleriyle katedral ve diğer binalarda yaşayan, şehrin Hıristiyan halkının, Yahudilere karşı duydukları nefret, kin ve düşmanlık, Rabi Leon’un aklından bir an bile çıkmaz, hep istim üzerinde yaşardı. Kendine onlardan bir hizmetkâr bulması imkânsızdı. Özellikle Şabat, ateş yakabilmek için, böyle bir yardımcıya çok ihtiyacı vardı.

İnsanlar azıcık da olsa, Rabi’den korkarlardı. Rabi, bilge, kültürlü, çalışkan ve aynı zamanda simya bilimcisiydi. İnsanlar onun bu simya deneylerini sihirbazlık olarak nitelerler ve ondan çekinirlerdi. O, simya deneyleri yaparken, korkudan ödleri patlardı. Gece yarıları onun pencerelerinden dışarıya akseden, kırmızı ve mavi alevciklerin ışıklarının, onun yanına çağırdığı cin ve cadıların ışıkları olduğunu sanırlar ve hizmetinde çalışmaktan korkarlardı.

İTAATKÂR HİZMETKÂR

Rabi Leon bir gün kendi kendine düşünürken, “Ben gerçekten de bir sihirbazım. O zaman kendime bir hizmetkâr yapabilirim. Böylece Şabat günleri ihtiyacım olan ateşi de o yakar” diyerek hemen çalışmaya koyuldu. Aklından tasarladığı mekanik bir kadın kukla yaptı. Bu kukla, iri görünüşlü, güçlü ve çalışkan görünen, dişi bir yaratıktı. Rabi kendi el emeği olan eserini gururla seyrettikten sonra, “Şimdi buna hayat vermek lazım” dedi. Gece yarısı bu inanılmaz eserinin yanında duran çalışma masasına oturup küçük bir parşömen kâğıdının üzerine, Tanrı’nın telaffuz edilmemesi gereken adını İbranice yazdı. Parşömeni minik bir rulo halinde yuvarladı ve yarattığı dişi kuklanın ağzından içeri soktu. Yaratık hemen canlandı ve gerçek bir canlı gibi hareket etmeye başladı. Gözlerini oynattı, kol ve bacaklarını salladı, pencereye doğru yürüdü. Rabi Leon korkuyla ileriye doğru atılıp ağzından parşömeni çekince, yaratık cansız bir biçimde yere düşüp öylece kaldı. Rabi Leon, “Dikkatli olmalıyım. Bu harika bir makine. Âdeta vidalı, kaldıraçlı, hareketli bir alet gibi. Bana çok yararlı olacak ama onu kontrollü kullanmayı öğrenmem gerekecek” diye düşünüyordu.

İnsanlar Rabi’nin icat ettiği makine kadını gördükleri zaman, hayrete düşüyorlardı. Bu kadın koşuyor, ayak işlerine bakıyor ve Rabi’nin düşünce gücüyle ondan istediği her görevi ustalıkla yerine getiriyordu. Kadın her şeyi yapabiliyor ama konuşamıyordu. Rabi gece yatmadan önce ağzındaki parşömen minik ruloyu kadının ağzından çıkarıp, onu devre dışı bırakıyordu. Aksi halde istemeyerek etrafına zarar verebilirdi.

Soğuk bir Şabat günü, öğleden sonra, Rabi sinagogda, cemaatiyle Tora üzerine tartışırken, küçük çocuklar da sokakta neşeyle oyun oynuyorlardı. Çocukların gözü arada bir, Rabi’nin evindeki pencerenin yanında, oturup etrafını seyreden makine kadına takılıyordu. Aralarından biri ona seslendi, “Buraya gelsene, birlikte oynayalım” diyerek onu yanlarına çağırdı. Yaratık derhal pencereden dışarı atlayarak, onların yanına koştu. Çocuklardan biri ona, “Hava çok soğuk, bizler için ateş yakar mısın?” deyince, yaratık emirlere itaat ettiği için, hemen sokaktan çalı çırpı ve tahta parçacıkları toplamaya girişti. Sonra ateş yaktı. Ateş çıtır çıtır alevlenince çocuklarla birlikte ateşin karşısında dans etmeye başladı. Yaratık ateşi büyütmek isteyip evin deposundaki tahta kalasları ve kullanılmayan ahşap şarap fıçıları da ateşe verince, alevler çılgınca yükselerek etraftaki evlere sıçradı. Ortalık tutuştu. Alevler kısa zamanda bütün mahalleyi sardı. Korkunç bir yangın her tarafı küle döndürdü. Çocuklar canlarını kurtarmışlardı ama yangın söndürülünceye kadar yüzlerce ev kullanılmaz hale geldi. Yaratık kadın da bu yangında yok oldu. Ama ağzındaki minik parşömen rulo, küllerin arasında sapasağlam bir biçimde bulundu.

KRALIN EMRİNDE

Şehrin siyasi idarecileri, bu garip yangın vukuatının nedenini öğrendikleri zaman, büyük bir öfkeye kapıldılar. Rabi Leon, Kral Rudolf’un emriyle, onun huzuruna getirildi. Kral, “Bu duyduklarım ne demek oluyor? Canlı bir yaratık yaratmak dinen günah değil midir?” diye sorunca, Rabi, “Canlı değil, sadece ağzının içine kutsal olanın adının yazılı olduğu bir kâğıt konulunca canlanıyor” diye yanıtladı. Kral, “Hiçbir şey anlamadım” diyerek devam etti; “Şimdi seni hapse attıracağım ve sen benim için yeni bir yaratık yapacaksın. O, benim için yapılacak. Eğer dediğin doğru çıkarsa, hayatın bağışlanacak, aksi halde sen idam edileceksin, Yahudilerin hepsi de ülkeden sürgün edilecekler” dedi. Rabi Leon kapatıldığı hücrede hemen işe koyuldu. Ama bu seferki kukla hem erkekti, hem de dişi kukladan daha iri ve uzundu. İşini bitirince kukla ile birlikte kralın huzuruna çıktı:

“Evet, majesteleri, gördüğünüz gibi, bu yaratık, tahta ve tutkalla yapılmış olup, eklemleri vidalar ile hareketlendirilmiştir. İyice inceleyin lütfen ve sonra beni dikkatle izleyin” deyip, kuklanın ağzına, Tanrı’nın telaffuz edilmesi yasak olan adının yazılı olduğu minik bir parşömen ruloyu soktu. Yaratık yavaşça hareket ederek ve kralın karşısında durarak reverans yapınca, kral zevkle bir kahkaha attı, ve “Onu bana ver Rabi” dedi. Rabi Leon ciddiyetle “Bu olanaksız çünkü kutsal isim benim kontrolümde olmalı. Aksi halde yine büyük zararlara yol açabilir. Bu sefer çok dikkatli olacağım ve Şabat günlerinde onu asla kullanmayacağım” dedi. Kral adamın bu konudaki bilgeliğini gördüğünden isteğinden vazgeçti. Onu hem serbest bıraktı, hem de yaratığı evine götürmesine izin verdi. Yahudiler, Rabi’nin yanında sokaklarda yürüyen yaratığı gördüklerinde, huşu içinde bakakalırken, çocuklar “Rabi’nin Öcü Adamı geliyor!” diyerek korkuyla kaçışmaya başladılar.

GÜNAH MI?

Rabi Leon bu defa yaratığa karşı çok dikkatli davranıyordu. Her cuma günü Şabat başlamadan önce, parşömeni ağzından alıyor, onu cansız hale getiriyordu. Her şey yolunda gibi görünüyordu ama bir akşam Rabi koltuğunda oturmuş şekerleme yaparken, öcü adam konuşmaya başladı ,“Ben asker olmak istiyorum. Krala hizmet vermek, onun için dövüşmek istiyorum. Sen beni onun için yapmıştın” deyince, Rabi, “Kes sesini”  diye bağırdı. Yaratık susunca, “Bundan hiç hoşlanmadım” diyen Rabi kendi kendine homurdanmaya başladı:

“Bu canavar benim emrimde değil, bu beni yok edebilir. Hatta bütün Yahudileri bile…” diyerek, gerçekten Kral Rudolf’un dediği gibi, bir canlı yaratık yaparak, acaba günaha mı girdiğini düşünmeye başladı. Yaratık bir daha konuşmadı ama gitgide aksileşerek itaatkâr olmamaya başladı. Rabi de onu yok etmek ile faydalanmak arasında ikilemler yaşamaya başladı. O, yemeğini pişiriyor, çamaşırını yıkıyor, evini temizleyip tertipliyordu. Üç tane hizmetçisi olsa onun kadar hızlı ve becerikli olamazdı. Bir cuma günü öğleden sonra, Rabi sinagoga gitmek için hazırlanırken, sokaktan kulağına sesler, bağırtılar gelmeye başladı. İnsanlar evinin kapısını yumrukluyor ve bağırıyorlardı; “Rabi çabuk gel, senin öcü adamın, sinagogdan içeriye girmeye çalışıyor!” Rabi evinden fırladı ve koşarak sinagoga gitti. Canavar sessizce evden çıkmış ve sinagoga gitmişti. Kapıyı şiddetle yumrukluyor ve kilidi zorluyordu. Rabi sert bir sesle, “Burada ne yapıyorsun?” diye sorunca, Öcü Adam, “Sinagoga girip oraya zarar vermeye karar verdim. Sefer Toraları parçalayacak ve onları yok edeceğim. Böylece senin, artık benim üzerimde gücün kalmayacak. Sonra da öcülerden kurulmuş bir ordu yapıp, kralın adına savaşacağım ve bütün Yahudileri öldüreceğim” dedi. Rabi dehşetle haykırarak yaratığın üzerine atıldı, ağzındaki parşömeni kapıp çıkarıverdi. Aynı anda yaratık cansız bir biçimde yere devrildi ve korkunç bir gürültüyle parçalara ayrıldı. Her tarafa, tahta, çıta, vida ve tutkal parçaları saçıldı.

Daha sonra yıllar boyunca öyküyü dinleyen meraklı insanlar, sinagogun çatı odasında duran Öcü Adam’ın kalıntılarını incelemek için sinagogu ziyaret ettiler.

 

Kaynak: Aunt Naomi’s Stories- Gertrude Landau/ 1919