Sağlıklı anne-çocuk ilişkisinde kadının rolü

Bir kadın anne olmadan önce bir sürü evreden geçiyor. Çocuk iken genç kız oluyor, sonra birden yetişkin olup iş kadını oluyor; bir eş, bir anne gibi farklı farklı rollere bürünüyor. Oryantal kültürlere ait bir yaklaşım olan dominant anne veya aşırı koruyucu anne modeli bizim ülkemizde de çok yaygın. Uzman Klinik Psikolog Mine Kayraklı ile ideal anne ve eş kavramını konuştuk.

Raquel AŞKANER HABİB Çocuk-Aile
2 Mart 2016 Çarşamba

Bir kad›n anne olmadan önce bir sürü evreden geçiyor. Çocuk iken genç k›z oluyor, sonra yetiflkin olup ifl kad›n› oluyor, bir efl, bir anne gibi farkl› farkl› rollere bürünüyor. Malesef gözlemledi€im kadar› ile bir rolü daha yo€un yafl›yor. ‹fl hayat› kadar ac›mas›z ve güç savafllar›n›n yer ald›€› bir sahada kendini korumaya ve var etmeye çal›fl›r iken, evde en tatl› ve flefkatli yüzlü ile bir anne olmas›, ayn› anda da efline bir kad›n olarak yaklaflmas› mümkün mü?  Bu dengeyi sa€lamak için ne yapmak gerek?

Eğer kadın kendi içinde dişi eril dengesini oturtabilmişse ve hangi tarafın ağır basacağını yönetebiliyorsa evet mümkün. Hepimizin içinde hem dişi hem de eril taraf var. Dişi taraf duygularıyla harket eder, duyguyu ifade eder, affedicidir, yapmaktan çok varolma halindedir, sonuç değil süreç odaklıdır. Eril ise mantıklı, analitik düşünen, sorun çözen taraftır. Kadın iş hayatında eril tarafını ön plana çıkararak performans ve sonuç odaklı olabilir. Bunda bir sakınca olmadığı gibi onu başarıya da taşıyabilir. Diğer yandan evde dişi tarafı ön plana çıkarabilirse kadın da ilişkilerden daha çok keyif alır.

Sorun şu ki entellektüel yatırım arttıkça beynin sol tarafı daha fazla aktive oluyor ki bu da eril tarafın güçlenmesi demek. Dolayısıyla iyi okumuş, bilgili, kariyer sahibi kadının ilişkilerde daha dominant, daha kontrolcü, sonuç odaklı bir yaklaşım içine girmesi daha olası. Ben bunu seanslarda da görüyorum. Bundan çıkmanın yolu ise dişi eril dengesini kendi içimizde yeniden dengeleyebilmek. Bu sadece iyi bir anne veya eş olmak için değil bizlerin kadınlığımızın keyfini sürebilmemizin de önkoşulu.

 Oryantal kültürlere ait bir yaklafl›m olan dominant anne veya afl›r› koruyucu anne modelinin bizim ülkemizde çok yayg›n oldu€unu görüyorum. Sa€l›kl› bir anne-çocuk iliflkisi için bir kad›n›n sizce duruflu, çocuklar›na yaklafl›m› nas›l olmal›d›r?

Günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte herşeyi kontrol edebileceğimize dair tuhaf bir algı oluştu. Mesela klimalar yıllar evvel sadece aç-kapa düğmesi ile çalışırken artık hangi ısıda, kaç saat çalışıp kapanacağını kontrol edebiliyoruz ve sistem mükemmel işliyor. Sorun şu ki aynı kusursuzluğu birbirimizden ve hayattan da bekler olduk. Dolayısıyla kadınlarda da evi, çocuk ve eşi kontrol etme yönünde bir eğilim oluştu. Anne baskın ve kontrolcü olduğunda çocuk pasif, özgüveni düşük biri de olabilir diğer uçta eleştirel, iğneleyici, karşı tarafı yetersiz hissettiren, bencil bir karakter de olabilir.

Koruyuculuk ise bir yere kadar çocuğa güven duygusu verse de bir noktada anne kendi kaygısı nedeniyle müdahaleci bir tutum benimseyebilir. Bu da çocuğun belli deneyimlerden uzak kalmasına, büyümesine engel olabileceği gibi çocuğu kaygılı, temkinli, çekingen ve güvensiz bir yere de taşıyabilir. Peki, müdahaleci, korumacı olmayalım derken hiç mi sınır koymayacağız? Elbette hayır. O zaman hem ilişkide iyi hissetmeyiz hem de çocuk ileride nasıl sınır çizeceğini öğrenemez. Sadece duygular alevliyken değil daha sakin bir zamanda konuşmak ve sınırları net çizmek gerekir.

 ‹deal efl/kad›n sizce nas›l bir durufl ve yaklafl›m sergilemelidir?

 Bence ideal değil mutlu olmak önemli. Çünkü kadın mutlu olursa o duyguyu çevresine de verebilir ve bu duygu herkese geçer. Ama illa bir idealden bahsedeceksek bence kadının duygularını ve bunun sonucunda vereceği tepkileri yönetebildği durumda hayat herkes için kolaylaşır. Kadın doğası gereği duyguya daha açıktır ve bu nedenle daha kolay iniş çıkışlar yaşar. Eğer bu duyguların farkında olup karşısındakini kırmadan, açıklıkla söze dökebilirse eşiyle çok daha yakın bir ilişki kurabilir. Örneğin, benim en sık karşılaştığım durumlardan biri kadınlar eşlerinden onlar daha söylemeden ne istediklerini bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini bekler. Hâlbuki hayatta bir şeyler vermek kadar almayı bilmek de önemli bir erdem. Mesela birçok kadın eşinden yardım istemek yerine onun bunu akıl etmesini bekliyor ve bu gerçekleşmediğinde de kızıyor. Eşlerle görüştüğümde ise erkeğin çoğu zaman böyle bir beklentinin varlığından haberi bile yok.

 Tüm bu konuflmalar beni dikkatimi iliflkilerin temeli olan iletiflim konusunun önemine çekti. San›r›m iflin s›rr› iletiflim. Ne dersin?

 Kesinlikle. Kadın ve erkek birbirleriyle içten ve açık bir ilişki kurabildiğinde tüm ilişkinin rengi değişiyor. Gerçek yakınlık da böyle başlıyor. Ama maalesef kimi zaman kaybetme korkusu, kimi zaman değersizlik duyguları veya reddedilme endişesi ile kadın veya erkek birbirini maniple etmeye, daha dolaylı yollardan isteklerini elde etmeye çalışıyorlar ve iletişim zarar görüyor.

Ancak iletişimin kelimelerden çok önce bilinçdışında başladığını da hatırlatmak isterim. İki kişi, kadın erkek veya anne çocuk arasındaki iletişimin önemli bir kısmı bilinçdışı üzerinden gerçekleşiyor. Bu nedenle sadece tutum değişiklikleri yeterli değil, kişinin önce iç dünyasında kendi kaygı ve korkuları üzerine çalışması gerekiyor.

 Bu denklemde babaya/erkek rolüne düflen görevler nelerdir?

Eril bir erkek sonuç odaklıdır ve sorun çözmeyi sever. Bu nedenle baba evde kuralları koyan, görevleri belirleyen ve sonuçlarını takip eden, evdeki çatışmalarda çözüm üreten rolde olabilir. Ancak başta belirttiğim gibi her erkeğin de içinde dişi bir taraf var ve bu da yeri geldiğinde ortaya çıkmalı. Dolayısıyla baba aynı zamanda şefkatli, çocukla birebir zaman geçiren, çocuğun duygusunu ifade edip onu anlamaya çalışan bir duruş benimseyebilir.

 

Mutlu bir çift ilişkisinin çocuğa verilen önemli bir armağan olduğunu da unutmayalım. Baba çocuk ile birebir ilgilenmenin yanı sıra eşi ile iyi bir iletişim kurabilirse bu hem kadını hem de dolaylı olarak çocuğu mutlu eder. Bunun için erkek mutlaka eşine zaman ayırmalı ve bu süre içinde tüm sevgi ve ilgisini verebilmeli. Günümüzde eşler birlikte vakit geçirmekten çok aynı evde görüşüyor gibiler. Biri TV izlerken diğerinin ipad ile ilgilendiği bir ortamda iletişimden söz edemeyiz. Günde yarım saat dahi olsa anne babanın gözü sadece birbirini görebilirse bu her iki tarafın da derinleşebildiği gerçek bir ilişki olur.