• Toledo Kralı çok bilge bir adammış. “Hıristiyanların, Musevilerin (Yahudilerin), Müslüman Arapların bir arada barış içinde yaşamaları gerektiğine” inanıyormuş. Toledo’da çoğunlukta olan Hıristiyanların Endülüs Müslüman Araplardan “matematik, tıp, felsefe” alanlarında faydalanacaklarını düşünüyormuş. “Yahudiler ise iyi tüccar, onlarla Toledo ekonomisinin yükseleceği” kanısındaymış. Özel “tercüman grupları” kurmuş. Onlar Arapların bilim kitaplarını Yahudi diline ve İtalyancaya / Latinceye tercüme ediyor, “ortak kültür” harmanı oluşturuyormuş. Gerçekten de Toledo İspanya yarımadasının en önemli ve zengin kentlerinden biri olmuş. (O tarihte bugünkü İspanya’nın başkenti Madrid sadece bir kasabaymış.) 3 dinin mensubu 3 etnik nüfus Toledo’da çok yıllar barış içinde birlikte yaşamışlar. Toledo sokaklarında dolaşırken kendi ülkemi düşündüm. GÜNERİ CIVAOĞLU - MİLLİYET
Muhteşem Yüzyıl pek değinmedi. Ama Kanuni, Yahudi geleneğini evlilik sonrasında da sürdürdü.
Eşi Hürrem Sultan’ın Ukraynalı Musevi kızı Roxolena olduğu cümlenin malumu.
Hürrem-Kanuni çiftinin kızları Mihrimah için de damat olarak Rüstem Paşa’yı seçmeleri de rastlantı değil,
Çünkü Rüstem Yahudi.
Kaptanı Deryaları Yusuf Paşa ise Rüstem Paşa’nın kardeşi!
Kanuni’nin, daha sonra Hürrem’den olma oğlu padişah II. Selim’i, Yahudi asıllı Raşel (Nurbanu Sultan) ile evlendirmesi iddiaya göre “zincirin” sürmesi için. İddia bu. İlber Hoca ne der bakacağız!
İslama göre Müslüman bir erkek her tür “ehli kitap ve iffetli” (Yahudi ve Hıristiyan) hatun ile evlenilebilir... (Maide suresi 5/5)
Kanuni’nin Yahudi evliliğinin İslamca bir sakıncası yok. Yahudi bir anneden doğması ve hele de çocuklarını Yahudilerle evlendirmesi Musevi törelerine çok uygun.
Çünkü “Anne Yahudi ise çocuk da Yahudi!” Babanın esamisi hiç mi hiç okunmuyor!
Ahmet Tan
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/492838/Once_babayi_alip_gitmek_gerek.html
“Öncelikle istemediğim ortamlarda ve istemediğim durumlarda bununla ilgili konuşmak zorunda bıraktı. Mesela bir duruşma sırasında hakim bana sordu; “Helen misin Rita?” O bir duruşma ve mahkemenin önünde, yargıcın karşısında, ben dosyada savunma görevinde bir şeyler anlatmaya çalışıyorken, neden birden kendi özel aile hikâyemi devletle paylaşayım? “Efendim hayır, Yahudiyim, şimdi bizde birinci çocuğa babanın annesinin veya babasının adı verilir…” mi diyeceğim duruşmada? Benim kim olduğum, kimlerden olduğum mu yargılanıyor ki? Soran tabii ki bunu böyle düşünmüyor o anda. Sorular da ille kötü niyetle yöneltilmiyor. Fakat bilindiği üzere, bu gayet ‘politik’ bir soru da olabiliyor. İnsan nasıl cevap vereceğini düşünüyor. İşimi yaparken, ne bileyim müvekkilin kira alacağının peşindeyken bunlarla karşılaşmak tuhaf.”
(…) “Azınlık hakları üzerine çalışırken, ismimin bu kültüre ait bir isim olması bana anlamlı geliyor. Yurt dışı ile bağlantılı işler de yapıyorum, bir bakıma kolaylık sağlıyor. Fakat dediğim gibi, asıl işim adliyede ve orada pek kolaylık sağlamıyor. Mesela, üniversiteden yeni mezun olmuştum, zorunlu stajımı Kadıköy Adliyesi’nde yapıyordum. Savcılık stajıydı, kalemde evrak işleri yapıyordum. Her gelen soruyor, “İsmin neden Rita?” Ben de izah etmeye çalışıyorum: “Musevi’yiz, Müslüman değiliz yani.” Bir gün memur, ‘Amaan boşver bu Museviler aslında bizim Müslüman geçinenlerden daha iyidir’ dedi. O anda bunun üzerine bir şey söyleyemedim. Dediği gibi yaptım; boş verdim. Geçtiğimiz günlerde de, duruşma bekliyordum, mübaşir ismimi duruşma listesinde gördü. İsmimi bağırmadan önce yanıma gelip; “Bu sizin gerçek isminiz mi?” diye sordu. Ben de “Yok, sahne ismim. Duruşmalara bununla çıkıyorum” dedim. Güldük. “Yanlış anlamayın, benim annemde de Ermenilik var, ondan sordum” dedi.”
(…) “Bu çocuk Türkiye’de yaşayacaksa bir de ismi başına sorun olmasın” diyen çok var. Gerçi sanırım bizden önceki kuşakta bu eğilim daha fazlaydı. Geriye dönüş var belki. Gençlerle yaptığım söyleşilerde hiç; “Çocuğuma Türkçe ad veririm” diyen olmadı. Rumlar bu anlamda -benim gözlemlediğim kadarıyla- diğer azınlıklardan farklı, onlar zaten hiç Türkçe isim vermemişler. Doğal olanı yapmışlar. Yani, benim babamın adı Albert (nüfusta Avram, iş yerinde Ender Bey), annem Sara, kardeşim Karin iken, ben neden Türkçe bir isimle rahat edeyim ki? Bunun cevabını sanırım en güzel 11 yaşındaki Liana Kamar verdi. Tavrı çok hoştu, demişti ki; “Ermeniyim, size garip gelebilir.” Bunu unutuyoruz. Makbul vatandaş değil sadece vatandaş olarak bir şeyleri anlatabilmenin yolunu ararken, bu doğal hali kaybedebiliyoruz.”
Rita Ender (Julia Kütnaroğlu)
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/14594/papatya-degil-de-rita-olmak-kimligimi-ortaya-koyuyor
Başbakan Benjamin Netanyahu’nun hükümeti sağcı bir hükümet, belki de İsrail’in bugüne dek gördüğü en sağcı hükümet. Koalisyonun görece en ılımlı ortağı düne kadar her yönüyle sağcı sayılan ultra Ortodoks Şas partisi. Şas lideri Aryeh Deri Kabine’nin en sağduyulu, en ılımlı, en pragmatik lideri olarak dikkat çekiyor. Deri teröre karşı daha sert tutum alması için sürekli baskı altında olsa da Netanyahu ve Savunma Bakanı Moşe Yaalon onun sayesinde sağcı bakanların ağır baskısına dayanabiliyor. Zira Erdan, Yisrael Katz, Zeev Elkin ve Yariv Levin gibi Likud’lu bakanlar – HaBayit HaYehudi’nin bakanları Naftali Bennett ve Ayelet Shaked’den bahsetmiyoruz bile -- direksiyonu sert şekilde sağa kırıp IDF’nin hiç düşünmeden reddettiği önlemleri uygulamak istiyor. Oysa askerler, bilhassa Eizenkot ve hükümetin Filistin bölgelerindeki koordinatörü Tümgeneral Yoav Mordechai savunma bakanının da desteğiyle azami itidal gösterilmesinden yana.
IDF komutası, siyasilere bıkmadan usanmadan şu mesajı veriyor: Mevcut çıkmazın sürmesiyle yükselecek gerilimleri kontrol etmek zor olacak. Kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan kıdemli bir güvenlik yetkilisi şöyle diyor: “Batı Şeria’da, Filistin güvenlik güçlerinde, (El Fetih’in) Tanzim militanları arasında on binlerce silahlı adam var. Bu kişiler şiddetten uzak durduğu sürece olaylar kontrol altında tutulabilir.” Başka bir deyişle IDF’nin korkusu şu: Ufukta diplomatik bir planın olmaması elinde silah olan bu Filistinlileri eninde sonunda şiddet sarmalının içine çekecek ve üçüncü intifadanın ikincisinden farkı kalmayacak.
Üniformalılar üzerinde siyasi baskı giderek artıyor. Siyasi cenahın tepe isimleri – Başbakan ve Savunma Bakanı – şu ana kadar Genelkurmay Başkanı ve kurmaylarıyla doğrudan karşı karşıya gelmemeyi başardı. Yine de büyük “makas tartışması” patlak verdiğinde Netanyahu’nun Genelkurmay Başkanı’na destek vermesi tam tamına dört gün sürdü. Mevcut durumun sürmesi hâlinde – ki terör dalgasının sonu ufukta görünmüyor – IDF’nin İsrailli karar vericilerle görece huzurlu ilişkisi de sona erer.
Ben Caspit
500. Yıl Vakfı Başkan Yardımcısı Moris Levi, “Bizler, Hz. İbrahim’in torunları, 2300 yıldan uzun bir süredir bu topraklarda yaşıyoruz. Ancak bugün tanıtımını yaptığımız müzenin kurucusu 500. Yıl Vakfı, Sefarad atalarımızın 1492’de İspanya engizisyonundan kaçarak Osmanlı topraklarına geldikleri tarihi başlangıç olarak aldı” diyor. Levi, bütün yaşananlara rağmen Türkiye’nin Yahudiler için ‘pais de miracolos’ yani ‘mucizeler ülkesi’ olduğunu söylüyor. İşte o 500 yıllık birikimin değerli bir kısmı yeni yerinde. Bu sefer ilk defa, ‘acı tarih’ de müzenin bir parçası olmuş; daha önce pek sözü edilmeyen Trakya Olayları, 20 Sınıf Askerlik, Struma Faciası, Varlık Vergisi anlatıları da müzeye girmiş. Moris Levi, “Bir yerde uzun süre yaşarsanız, pembe sayfaların yanında gri sayfalar da olur” diyor.
Nazan Özcan
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/14562/yahudilik-hakkinda-bilmedikleriniz
AŞAĞIDAKİ fotoğrafı İspanya’nın Toledo kentinde çektim.
Bir hatırlatma yapayım... Başbakan Ahmet Davutoğlu “PKK’lıların yakıp yıktığı, viraneye çevirdiği Diyarbakır’ın Sur ilçesinin yeniden yapılacağını, tıpkı Toledo gibi olacağını” söylemişti. İşte Ortaçağ’dan bu yana kişiliğini yitirmeden kalabilmiş tarihi kent Toledo’nun daracık sokaklarındaki kaldırımlardan bir fotoğraf o...
Mavi zemin içinde beyaz çini “Yahudiliğin simgesi” şamdan. Kaldırımlarda çok sayıda görülüyor. 600 yıldan fazla bir süredir varlığını kaldırımlarda sürdüren bu “Yahudiliğin simgesi kutsal şamdanlar” Toledo’nun “Yahudi mahallesinde bulunduğunuzu” ifade/işaret ediyor. Toledo Kralı çok bilge bir adammış.
“Hıristiyanların, Musevilerin (Yahudilerin), Müslüman Arapların bir arada barış içinde yaşamaları gerektiğine” inanıyormuş.
Toledo’da çoğunlukta olan Hıristiyanların Endülüs Müslüman Araplardan “matematik, tıp, felsefe” alanlarında faydalanacaklarını düşünüyormuş.
“Yahudiler ise iyi tüccar, onlarla Toledo ekonomisinin yükseleceği” kanısındaymış.
Özel “tercüman grupları” kurmuş. Onlar Arapların bilim kitaplarını Yahudi diline ve İtalyancaya / Latinceye tercüme ediyor, “ortak kültür” harmanı oluşturuyormuş.
Gerçekten de Toledo İspanya yarımadasının en önemli ve zengin kentlerinden biri olmuş. (O tarihte bugünkü İspanya’nın başkenti Madrid sadece bir kasabaymış.)
3 dinin mensubu 3 etnik nüfus Toledo’da çok yıllar barış içinde birlikte yaşamışlar.
Toledo sokaklarında dolaşırken kendi ülkemi düşündüm.
Yüzyıllar boyu birlikte barış içinde yaşayan, kız alıp kız veren, ülkedeki tüm etnisitelerden karma nesiller yetiştiren Türkiye neden ayrışma işaretleri veriyor?
Güneri Cıvaoğlu
http://www.milliyet.com.tr/kutuplasmaya-dikkat/siyaset/ydetay/2202082/default.htm
Netten okumalar
http://kutu.co/2016/03/01/holocausta-tarafsiz-bes-yolculuk/
http://www.kocaeligazetesi.com.tr/ileri-yahudilerden-bir-turkcu-tekin-alp-611520yy.htm
http://www.gazetebilkent.com/2016/03/06/gocun-getirdikleri-osmanlida-matbaacilik/
Takılan tweetler
ishak ibrahimzadeh @ishak5723 2 Mar
Geçmiş zaman olur ki hayali Cihan değer... 1901 yılında Şam'da yaşamış Yahudi ailenin evi... Nereden Nereye !
Mehmet Başkan @mehmetbaskan 4 Mar
Bir zamanlar İskenderun'da dahi Ladino konuşulan bir dil idi. Farklılıkları törpülemek bizleri bu hale getirdi.
Selin Kandiyoti @selinkandiyoti 29 Şub
SonofSaul'un yönetmeni Oscar'ı alırken antisemit besteci Wagner'in çalması,tüm gece akademinin 'ırk mırk takılmayın ya' duruşunun parçasıydı
Şu ana kadar tek bir yer nefret yayan kitabı satmıyoruz bizim için yasaklı demiş. O da sıradan bir market. İş ilginçleşiyor
Hey gidi günler hey. Arap aleminin çoğu Hizbullah'ı terörist ilan etti. 'İsrail'e ihtiyacımız var' demenin başka bir versiyonu.
Karel Valansi @karelvalansi 8 sa.8 saat önce
Bu ay @Rivokhay ve ben Varlık Dergisine konuk olduk, antisemitizm ve nefret söylemi üzerine sohbet ettik.