Beyoğlu´ndan Brüksel´e bu bir savaş... Birinci Dünya Savaşı İmparatorlukların da sonu olmuştu. İkincisi Nazilerin sonu oldu. Üçüncüsü Sovyetlerin sonu oldu. Bu savaşın sonunda da totaliter rejimler tarih olacaktır.
Albert Einstein’a zamanında sormuşlar: “Hocam eğer üçüncü dünya savaşı olursa nasıl bir savaş olur?” Fizik dehası şöyle cevap vermiş: “Üçüncüyü bilemem ama dördüncüsü taşlar ve sopalar ile olacak.”
Nükleer bir savaşın galibi olmayacağı ve bizi Taş Devri’ne götüreceği korkusu Soğuk Savaş yıllarının en büyük sigortası idi.
Böylece caydırıcılık doktrini sayesinde bir nevi üçüncü dünya savaşı olan Sovyet- ABD çatışması 1989’da Demir Perde’nin dağılması ile bitmişti.
Almanya’nın ikinci defa Batı’nın ekonomik kaynaklarına sahip olmak için giriştiği 2. Dünya Savaşı beş buçuk yıl, 1. Dünya Savaşı dört yıl sürdü.
Cephesi olmayan Soğuk Savaş ise neredeyse 1947’den 1991’e, 44 yıl sürdü. Şimdi ise yine cephesiz bir savaşı küresel olarak yaşıyoruz; Radikal Savaş. Bu bir dünya savaşı, ne zaman başladığı ve ne kadar süreceği belirsiz. Eğer istiyorsanız bu savaşın başlangıcını El Kaide’nin intihar komandolarının 11 Eylül 2001’de New York’a saldırısı olarak kabul edebilirsiniz.
Ancak bence bu sadece dünyanın Ortadoğu’da büyümekte olan tehlikenin gerçek boyutunu fark ettiği yıl olabilir.
Tehlike çok daha evvel, Sovyetler Birliği zamanında başlamıştı. Gelişmemiş, cahil kitlelerin yaşadığı Ortadoğu halkları hem Sovyetler hem de düşmanı Batı tarafından Soğuk Savaş’ın erleri olarak kullanılmıştı.
Soğuk Savaş yıllarında Batı’nın eski kolonileri diktatörlüklere dönüştü. Bu diktatörlerin aileleri Batı’da refah içinde yaşarken halk ülkede fakirlik içinde idi.
Çoğu petrol ülkesi olan bu ülkelerin patronları halka daima yalan söylediler ve Batı’yı medyadan ders kitaplarına, halklarına şeytan olarak anlattılar.
Bu diktatörler İslam dinin de bu uğurda kullanmaktan çekinmediler ve Batı Medeniyetini, güya İslam’a aykırı gibi göstermekten kaçınmadılar.
Bu soğuk savaştan bu yana yıllarca sürdü ve maalesef halen sürüyor. Batının günahı ise bu iki yüzlü ağalarla iş yapmaya devam etmek oldu. Ancak 11 Eylül 2001 bir milattı. Yıllarca beslenen şeytani fikir yuvasından çıkmış Eylül 2001’de intihar komandoları ile dünyaya saldırıyordu.
Bugün Brüksel, Paris, İstanbul ve Avrupa’dan Afrika’ya, ABD’nin uzak eyaletlerine kadar dünya bu Radikal Savaş ile yanıyor.
Bu savaş dikta rejimlerinin son savaşı olabilir mi?
11 Eylül’den bu yana tüm radikal kökenli terör eylemleri, aslında Batı demokrasisini Ortadoğu’daki dikta çöllerinden uzak tutmak için bir mücadele olarak görülmeli.
Bu savaş baskı altında yaşayan halkların bir özgürlük mücadelesi aslında.
Çöl diktatörleri diyor ki “Ben zenginliğimi ve gücümü fakir ve cahil halktan alıyorum dolayısı ile onlar öyle kalmalı. Madem Batı beni istemiyor ben de ona teröristlerimi gönderir benim çıkarlarımı bozanın memleketini korku ile doldururum.”
Elbette, canlı bomba bu gerçeği bilmiyor; o cennette gideceğini sanıyor. Bunun için kutsal bir inancı kullanmak ise herhalde dünyanın Holokost’tan sonraki en büyük günahı olsa gerek.
Çöl diktatörleri için asker bulmak da bugünlerde o kadar kolay ki…
Avrupa’nın en büyük başkentlerinin burnunun dibinde Arap ülkelerinden gelenlerin kurduğu gettolar var. Brüksel, Molenbeek’te yakalanan Paris katliamının ele başı Salah Abdül Salam tam dört ay Belçika polisinin burnunun dibinde yaşamayı başardı.
CNN’de çıkan haberde yorum yapan Amerikalı FBI ajanları bu durumdan dolayı şaşkınlıklarını belirtmekten kaçınmadılar. Nasıl Paris’i kana bulayan bir adam dört ay Avrupa’nın göbeğinde yakalanmadan yaşadı...
Batı’nın lazer güdümlü kıtalar arası füzeleri olabilir ancak diktatörlerin de interneti var. Hem de Batı’nın sağladığı alt yapı ile! Yaşadığı ülkenin dilini bile bilmeyen insanların yaşadığı bu gettolara ulaşan Ortadoğulu sinyal oradaki cahilleri canlı bombalara dönüştürüyor. Böyle bir tehdit ile düzgün ordular ve stratejik güdümlü füzeler ile savaşamazsınız.
Birinci Dünya Savaşı İmparatorlukların da sonu olmuştu. İkincisi Nazilerin sonu oldu. Üçüncüsü Sovyetlerin sonu oldu.
Faşistler de, güya komünistler de totaliter rejimlerdi. Batı Medeniyeti mevcut silahlarında ve vurucu gücünde gerekli değişiklikleri yapacak ve bu yeni düşmanı da tıpkı Nazileri ve Sovyetleri yendiği gibi yenecektir.
Bu savaşın sonun da da dikta rejimleri tarih olacaktır.
Burada asıl olan bizim de bu savaşa iyilerin tarafında dahil olmamızdır. Çünkü öyle bir dünyada yaşıyoruz ki etraf yalan ve iftira içeren internet sinyalleri ile dolu.
Farkında olmadan yaptıklarımız ve söylediklerimiz ile düşmana hizmet etmeyelim. Kim dost kim düşman karıştırmayalım. Unutmayın neredeyse 100 yıldır yönetenlerin halklarına yalan söylediği birçok ülkenin komşusuyuz biz.