İki hafta önce birinci bölümünü verdiğimiz Kaybolmuş On İsrail Kabilesi hakkındaki bilgilerden sonra bu hafta da On Kabileden geldiğini ileri sürenlerin kimler olduğunu, nerelerde yaşadıklarını, yaşantılarını ve geleneklerini ele alacağız.
Kaybolmuş kabilelerden geldikleri iddia edilen birçok halk arasından bazıları şunlardır:
1- Danimarkalılar (Dan kabilesinden)
2- Afganlar
3- Mezopotamyalı Nestoryanlar
4- Burmalılar
5- Yemenli Yahudiler
6- Amerikalı Kızılderililer
7- İran-Irak hudutları bölgesinde yaşamış Yahudiler
8- İngilizler, İskoçlar, Galliler ve İrlandalılar (18. yüzyılda kurulmuş ‘Anglo-Israelit’ adlı ve bugün dahi inananları olan bir grubun savunduğu bir görüşten kaynaklanır). Ayrıca Etiyopyalı Falaşalar da, Yahudi geleneklerine göre İsrailoğulları’nın Dan kabilesinden gelmektedirler. (Kendileri ise, Kral Şelomo’yu ziyaret ettikten sonra Afrika’ya geri dönerken Saba Melikesi’ne refakat eden Yahudilerin soyundan geldiklerini savunurlar). Ayrıca ABD’de Tennesee’de 1886’da kurulan Amerikalı Siyahi İbraniler Tarikatı mensupları, Yahudilerin aslında siyahi olduğunu iddia ederler. Harlemli ‘Royal Etiyopyalı İbraniler’ tarikatına dâhil siyahiler, kendilerinin Falaşalar’dan geldiğini savunurlar. ABD’nin en geniş (yaklaşık 35 bin kişi) siyahi İbrani tarikatı olan ve Virginia’da 1896’da kurulmuş olan ‘Church of G-D and Saints in Christ’ ise, siyahilerin İsrailoğullarının kaybolan on kabilesi olduğu inancındadırlar. Bunlar gibi ABD’de birkaç zenci tarikatı daha; kısmen Tevrat’a kısmen de Hıristiyan teolojisine bağlı dinsel görüşleri işlemektedirler.
Başka bir kaynakçaya göre kendilerini kayıp kabilelerin torunları olarak sayanlar arasında, Buhara Yahudileri, Chiang Ming, İbo Yahudileri, İsrail Evi (Gana), Kaifeng Yahudileri, Samaritler, Yusufzai, Bene Yisrael, Brit-Am, Beta İsrael bulunur.
Bunlardan Bene Yisrael’in 1981 yılından beri bilinen Telegu dilini konuşan bu grubun Efraim kabilesinden geldiğine inanılmaktadır. Çoğunluğu Hindistan, Pakistan ve İsrail’de bulunan bu cemaatin 65 bin üyesi bulunmakta.
Brit – Am, Yahudi bazlı bir inanç sistemidir. Kayıp kabilelerin Danimarka, Finlandiya, İsviçre, İsveç, Norveç, İrlanda, Galler, Fransa, Hollanda ve Belçika’da bulunduğunu savunur1.
Buhara Yahudileri
Krallığın yıkılışı ile Orta Asya’ya göç eden bazı İsrailoğulları Buhara Emirliğinin bulunduğu yere yerleştiler. Coğrafi konumları gereği 2000 yıl süreyle diğer dünya Yahudileriyle bağları koptu ve kendilerine özgü gelenekler geliştirdiler. Dünyada yaklaşık 2.000.000 Buhara Yahudi’si bulunur, çoğunluğu İsrail ve ABD’de yaşar, ayrıca Avrupa’nın çeşitli yerlerinde, Tacikistan’da ve Özbekistan’da da az sayıda Buhara Yahudi’si yaşar. Yisahar, Naftali ve Efraim kabilelerinden geldiklerine inanırlar2.
Chiang Ming
Kuzeybatı Çin’in dağlık bölgelerinde yaşayan 250 bin Chiang, atalarının Avraam ve Avraam soyundan gelen 12 kardeş olduğuna inanırlar. 1937’de yapılan bir çalışmada Chianglar ile Yahudiler arasında gerek günlük hayattaki düşünce tarzı, gerekse ibadet şekilleri arasındaki benzerlikler listelenmiştir.
İbo Yahudileri
Nijerya’da bulunan bu cemaat, atalarının; Yehuda, Naftali, Aşer, Dan, Zevulun ve Gad kabilelerinden insanların 1500 yıl önce Batı Afrika’ya yerleştiklerine inanırlar. Nijerya ve İsrail’de 40 bin İbo Yahudi’si bulunur.
İran Yahudileri
Efraim’in soyundan geldiklerine inanırlar. Nüfusu 200 ile 300 bin arasında olan İran Yahudilerinin çoğunluğu ABD ve İsrail’de yaşamakta. Bunlardan yaklaşık 20 bini ise halen İran’dadır.
İsrail Evi (Gana)
1977’de ‘Aaron Ahomtre Toakyifra’ isimli bir Ganalı, kendisine vahiy geldiğini ve Gana’daki Sef kabilesinin İbrani olduğunu söylemiştir. Kendisini hiçbir kabile ile bağdaştırmayan İsrail Evi (House of İsrael) Cemaatinin Gana’da 800 inananı bulunur.
Kaifeng Yahudileri
Çin kayıtlarında Çin’in Henan Bölgesinde Kaifeng Yahudilerinin varlığına dair bilgiler bulunur. Bu bilgilere göre, 1163 yılında Kaifeng Yahudi Cemiyeti ve cemiyete ait bir sinagog vardı, fakat bölgede bulunan bir dikilitaşın üzerindeki bilgilere göre ise bölgedeki Yahudilerin varlığı MÖ 231 yılına dayanmaktadır. İnanışa göre Yahudiler, Han Hanedanlığı sırasında Hindistan’dan göç etmişlerdir. Bugün sayıları 600-1000 arasındadır.
Lembalar
Bugün birçoğu Hıristiyan olmalarına rağmen atalarının San’a (Yemen)’den çıkıp Afrika’nın doğusuna yerleşen İbraniler olduğuna inanırlar, ibadet ediş şekli Yahudilerinkine benzer, kendilerini herhangi bir kabile ile bağdaştırmazlar. Nüfusları; Güney Afrika, Zimbabve, Malavi ve Mozambik’te 70 bin civarındadır. Uzmanlar, Lembaların MÖ 8. yüzyılda Yemen ve Mısır’dan gelmiş olabileceklerini söyleyerek, yapılan testlerde DNA işaretinin Yahudilerle benzerlik taşıdığı, hatta Lembaların yüksek sınıfı kabul edilen Bhubalar’da benzerlik oranının daha da yüksek olduğunu saptamışlar.
Makuya
İkuro Teshima tarafından 1948’de Japonya’da kurulan Hıristiyan bazlı bir dindir. Makuya, Japonca ‘kutsal tapınak’ anlamına gelir. Dan ve Zevulun kabilelerinden geldiklerine inanan Makuyaların başta Japonya’da olmak üzere İsrail, ABD, İngiltere, Fransa, Meksika, İspanya, Brezilya, Çin, Tayvan ve Güney Kore’de 65 ile 72 bin arasında müridi bulunuyor.
Samaritler
Efraim ve Menaşe Kabilelerinden geldiklerine inanırlar. Babil sürgünü boyunca yurtlarında kalan ender sayıdaki İsrailoğullarından olduklarına, en has İbrani olduklarına ve diğer Yahudilere kıyasla, Yahudiliği en doğru şekilde yaşadıklarına inanırlar. ‘Samarit’ sözcüğü İbranice ‘Kanunun (Kutsal Kitap’ın) koruyucuları’ anlamına gelen ‘Shomronim’ kelimesinden türedi. İsrail’de 700 kadar Samarit kalmıştır.
Yusufzai
Afgan Paştun kabileleri arasında en büyük gruplardan biri olan Yusufzai’nin (Yusufi), Yosef’in (Efraim ve Menaşe) soyundan geldiğine inanılır. ‘Yusufzai’, Yosef’in oğulları anlamına gelir. Paştun kayıtlarında İsrailoğullarının Afganistan’ın Ghor şehrine yerleştikleriyle ilgili bilgiler bulunur. 1965 yılı itibarıyla dünyada 500 olan olan Yusufzai nüfusu, her geçen yıl artmakta3.
Beta- İsrael veya Falaşalar
Etiyopya’da yüzyıllardır yaşamış siyahi Yahudilerdir. Falaşalar, Güney Arabistan’daki krallığın yöneticisi Saba Melikesi’nin Yeruşalayim’de Şelomo Ameleh’i ziyaret edişinden sonra (Birinci Krallar, 10) Şelomo’nun zekâsına büyük hayranlık duyarak ülkesine geri dönerken; yanındaki Yahudilerden bir grubun daha sonra Etiyopya’ya yerleştiğini ve bunların Falaşa Cemaatinin kökenini oluşturduğuna inanırlar. Ayrıca Falaşalar arasında kendilerinin Saba Melikesi ile Şelomo Ameleh (Kral Süleyman) arasında gerçekleşen evliliğin zürriyetinden geldiklerine inanlar da bulunmakta. Muhtemelen Falaşalar, Etiyopya’da Samilerden evvelki dönemlerde yaşamış olan ve Yahudilerin oraları ziyaret ettikleri ve yerleştikleri dönemlerde yaşamış olan ve Yahudiliği benimseyen bir kabileden gelmektedirler. Milatın ilk yüzyıllarında Falaşalar, Tora’dan haberdar olmuşlar ve emirlerini kabul etmişlerdir. Ancak Talmud’da yer alan Rabanut açıklamaları bunlara tamamen erişmemiştir. Bu nedenle Falaşalar, çocuklarını sekiz günlükken sünnet etmelerine ve Şabat ve birçok dini bayramı ve Kaşerut’u uygulamalarına karşın; Roş Aşana’da şofar çalmazlar, Purim’i kutlamazlar.
16. yüzyılda uzun süre Kahire Yahudi Cemaatinin hahambaşılığını yapmış olan David Ben Zimri, Falaşaların Dan kabilesinden geldikleri sonucuna varmıştır. Ancak bir responsasında da onların Karaylar gibi olduklarını belirtmiştir. 1973’te Sefaradların İsrail’deki hahambaşısı (Rişon Letsiyon) Ovadya Yosef’çe Alaha’ya (Şeriat Yasası) göre Falaşalar Yahudi’dirler; ancak İsrail’de bir Yahudi ile evlenmeleri için Yahudi dinine girişte uygulanan ritüeli izlemelidirler. Falaşaların din adamlarına ‘Kes’ onun yardımcısına da ‘Debtana’ denir.1984’te Tigray eyaletinden 7000, Gondar’dan 8000 Falaşa, Sudan yoluyla İsrail’e göç etti. 1991’de gerçekleştirilen ‘Süleyman Operasyonu’ ile 20 bin Falaşa İsrail’e getirilerek, bu ülkedeki Yahudi diasporası son buldu4.
Ünlü Romalı Yahudi asıllı tarihçi Josephus Flavius, On Kabile’den gelenlerin bazılarının Med ülkesinde olduğunu biliyordu. Ona göre, On Kabile Fırat’ın ötesine yerleşti ve kabile üyeleri sayılamayacak kadar çoktu. O günlerde On Kabile, hala Fırat’ın öte yakasında yaşamaktaydı. Bu abartılı anlatım, Tevrat’ta yazılanları hatırlatır: “Soyunu denizin kumu gibi sayılamayacak kadar çoğaltacağım” (yaratılış,19:17). Buna karşın, Mişna’ya göre (Sanhedrin,10:3): “On iki kabile bir daha dönmeyecektir, çünkü şöyle yazılıdır: Rab büyük kızgınlıkla, şiddetle öfkeyle onları ülkelerinden sürdü (Yasanın Tekrarı, 29:28). Bugünün yitip gitmesi, bir daha asla gelmeyecek olması gibi, bu kabileler de yitip gitmiştir ve geri gelmeyecektir…” (Haham Akiva) Ancak görüşleri kayıtlara geçirilmiş diğer bütün hahamlar da, kabilelerin döneceği kanaatindedir. “…Ve o gün Rab isteyecek ve Asur’da yitenler geri dönecek.” Bunlar on kabiledir. (Talmud Yerushalmi, Sanhedrin,10:4).
Öte yandan Avrupalı Araştırmacılar, Tatarları, eski İskitleri, ovalarda yaşayan Hazarları ve Kafkas Dağlarında yaşayan Dağıstanlı Dağ Yahudilerini de incelediler. Özet olarak, İskitler ve Tatarlar Yahudi değildirler; On Kabile’ye bağlı görünmeleri, kendileri açısından büyük bir ihmalle şaşırtıcı olmuştur. Hazarlar, Yahudiliğe dönmüşlerdir, bu da dünya Yahudi tarihinde pek nadir bir olgudur. Kafkas Dağlarında yaşayan Dağ Yahudileri ise Yahudi idi. Değişik uygulamaları olan bu kişilerden sadece üç kabile, On Kabile ’den geldiklerini kabul ederler. Ayrıca Japon-İsrail teorisi de Mc Leod tarafından geliştirilmiştir. 1867’de Tokugava hükümdarlığı döneminde Japonya’ya gelen bu İskoç misyoner, Kutsal Kitap’ı da tetkik ederek, Japon halkının On Yitik Kabile’den geldiğine inanıyordu: Asur sürgününden sonra bu kabileler Kore’ye vardıklarında ikiye bölünmüşler, bir kısmı Çin’e bir kısmı Japonya’ya girmişti. Bu kabileler Japonya’yı kolay fethedemediler ve egemen Aynularla çarpıştılar.
Kendini İsrail’e bağlı gören Makuya Mezhebi’nin kurucusu İkuro Teşima da, bu bağlantıya inandığından; İsrail ile sürekli ve dostane bir ilişki kurulmasını destekleyen Makuya ‘Mişkan’ mezhebini kurmuştu.
Britanya İsrailcileri ise ayrı bir öyküdür. Victorya döneminde bir dünya imparatorluğu kuran İngilizlerin Britanya İsrailcileri, köktendinciliğe rücu ettiler ve bunun sırrını ‘seçilmiş halk’ın soyundan geldikleri iddiasına bağladılar… Nitekim 1665’te dindar bir püriten olan Cromwell, Menaşe Ben Yisrael’in On Yitik Kabilesinin Amerika’da olduğunu iddia edince, Mesih’in gelmesine uyum sağlamak için Yahudileri tekrar İngiltere’ye kabul etmişti. Bu şekilde Sakson-İsrail ve Kelt- İsrail bağlantıları üzerinde (Gad Kabilesi kökeni ağırlıklı) çalışmalar yapılmıştır. Keza Hıristiyan dinini ve Mesih beklentisini temel alan teorisyenler, Kuzey Amerikalı Kızılderililer ve kaybolmuş On Kabile arasında organik bağ kurmuşlar; lisan benzerliklerinden bazı geleneklere varana dek paraleller çizmişlerdir… Aynı şekilde önemli bir Hıristiyan mezhebi olan Mormonlar da, kendilerini Amerika’ya göç etmiş İsrailoğullarından kabul etmektedirler. Bütün bu arayışların içinde Kutsal Kitap’ta hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların gerçekleşmesini bekledikleri vaatler yatmakta…