Daha önce yaşadığımız korkunç terör olaylarında çocuklara bu konularda nasıl açıklamalar yapılması gerektiğini ve olası sorularına nasıl yaklaşmamız gerektiği hakkında yazmıştım. Ancak geçtiğimiz haftalarda tekrardan yaşanan çok üzücü ve tüm halkımızın hayatlarına korku saçan olaylarla birlikte çevremde çok fazla insanın sürekli ister istemez bu konu hakkında konuştuklarına şahit oldum. Bu yüzdendir ki çocuklarımız da maalesef hem sosyal medyadan hem de evde yetişkinlerin sohbetlerinden olaylara kaçınılmaz bir şekilde tekrar tekrar maruz kalıyorlar. Bu yazımda kısaca terör, korku ve çocuk üçgenine değinmek istedim. Hepimize ve tüm dünyaya barış, huzur ve sağlık dolu günler dilerim.
Terör, beklenmedik yer ve zamanlarda hayatımıza girdiğinde her gün gittiğimiz işimiz, alışveriş merkezleri ve hatta bazen evimizin sokağı bile zihnimize tehlikeli olarak kayıtlanıyor.
Gün içinde atacağımız her adımı, yapacağımız her programı düşünmemize ve tehlike seviyesini ölçmemize neden oluyor.
Elimizde olmadan üzülüp, korkuyoruz ve en önemlisi güvende hissetmiyoruz.
Olanları ve olabilecekleri kontrol edemeyeceğimizi hissettiğimiz zamanlarda öfkeleniyoruz, bu öfke zaman zaman kontrolsüz hareketlere ve istemsiz kırıcı çıkışlar yapmamıza neden oluyor.
Şiddet ve üzüntünün yarattığı güvensizlik hissi zihnimizin olan biteni algılayış şeklini etkiliyor ve değiştiriyor.
Korktuğumuz için düşünmeden hareket edebiliyor ve aceleci karar verebiliyoruz.
Terörün tüm bu etkileri, hem çocuklar hem de yetişkinler için geçerli olduğundan aşağıdaki yaklaşımlar tüm aile bireyleri tarafından dikkate alınmalıdır.
Özellikle böyle korku dolu zamanlarda ruh sağlığımıza daha fazla özen göstermeli, evimizde bile olsa rutin hayatın devam ettiğini hissettiren aktivitelere devam etmeliyiz. Örneğin; aile yemekleri ya da çocuklarla kaliteli oyun zamanı gibi.
Aile içi iletişim her zamankinden daha fazla olmalıdır. Açık, dürüst, duygu ve korkuların paylaşıldığı rahatlatıcı sohbetlere yer verilmelidir.
Çocuklara ‘bir şey yok, korkma, üzülme sen, bize bir şey olmayacak’ gibi kontrol edemeyeceğimiz sözler ve duygularını basitleştirici yaklaşımlardan sakınmalıyız.
Çocuk korku ve endişesini paylaştığında, ebeveyn bunu duyabilecek ve anlayıp ona güvenli duygusal alanı yaratabileceğini hissettirmelidir.
Korktuğunu anlıyorum, bende korkuyorum bazen. Senin için her zaman buradayım. Benimle her zaman konuşup paylaşabilirsin. Benden neye ihtiyacın var?’ gibi dürüst paylaşımlara yer vermeli ve destek olunmalıdır.
Özellikle anne-baba arasında kavgaların, şiddetli söz ve konuşmaların önlenmelidir.
Anlayış, destek ve özverinin her zamankinden daha fazla olması çocuklarımızın en azından kendilerini evlerinde güvenli hissetmeleri için gerekli ve çok önemlidir.
Kaygı düzeyi artan çocuğun bazı rutin alışkanlıklarında değişim göstermeleri normal karşılanmalı ve destek alınmalıdır. Ör: tek başına uyuyabilen çocuğun anne babanın yanında uyumak istemesi, iştahsızlık çekmesi ya da derslerine konsantre olamaması gibi.
Unutmamak gerekir ki, bireyleri en çok bilinmezlik ve saklanan bilgiler korkutur. Çocuklarınızı yaşına uygun şekilde bilgilendirmeniz ve sorularını geçiştirmek yerine cevaplamanız çok önemlidir. Çocukta kaygı çok yüksekse ve uzun zaman sürüyorsa, okul ve günlük hayatını etkileyen boyuttuysa lütfen en kısa zamanda güvendiğiniz bir uzman psikologdan destek talep ediniz.