Bu hafta ağımıza takılanlar

• Araştırmamın sonuçlarından hareketle günümüz Yahudi gençlerinin dili artık sadece Türkçedir diyebiliriz. Dolayısıyla, bugün Türkiye’de Yahudi kimliği, Ladino dili üzerinde yükselememektedir. Ancak bu durum, gençlerin Ladinoyu önemsemedikleri anlamına gelmemektedir. Onlar, Ladinonun kaybolduğunun farkındalar ve bu nedenle asimilasyonun önüne geçilmesi için dine dayalı kültürün daha çok önem kazanması gerektiğini düşünmekteler. Kanımca, gençlerin dine yaptıkları vurgu, dindarlaşmaktan çok, dilin kaybolmasıyla birlikte kültürün, din aracılığıyla yeniden üretiminin daha da önem kazandığını düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Günümüz Yahudi gençlerinin Yahudi kimliği, çoğunlukla din kaynaklı bir kültüre dayanmaktadır. Dolayısıyla bugün kendilerini birleştirici unsurun [ritüellere dayalı] kültür olduğunu ve bunun da aslında dinin öğelerinden beslendiğini belirtmektedirler. Genç Yahudiler, kimliklerini eski kuşaklara göre daha fazla Türklük temelinde inşa etmekteler ve daha fazla asimile olduklarını düşünüyorlar. Dolayısıyla, Türkleşme gayretinden çok Yahudi kimliklerini koruma kaygısındalar. SÜHEYLA YILDIZ – www.avlaremoz.com

İzak BARON Diğer
6 Nisan 2016 Çarşamba
  • ARAŞTIRMACILAR İÇİN TEK ÇARE, HALEN HAYATTA KALMIŞ YAŞLI KİŞİLERLE GÖRÜŞÜP BİR ŞEYLER ÖĞRENMEYE, KAPMAYA ÇALIŞMAKTIR

Türkiye’deki Yahudiler veya Türkiye’den ayrılanlar dahi, Sefarad kültürü olarak adlandırabileceğimiz, şarkıları, yemekleri, örf ve ananeleri, deyimleri, düşünme tarzını ve bilhassa Anadolu’nun, Akdeniz’in karakterini muhafaza etmelerine rağmen, yeni neslin bu lehçeye rağbet etmemesini anlayışla karşılamamız gerek. Yeni nesil şimdilerde ikinci lisan olarak İngilizceyi veya Almancayı tercih etmektedir.

Son zamanlarda, Osmanlıların geniş coğrafyasında yaşamış olan kavimlerin lisanları ve kültürleri hakkında araştırma yapmak isteyenler, İmparatorluğun o zamanki toprakları olan Kuzey Afrika dâhil, Balkan, Ortadoğu ve Anadolu’nun değişik yörelere seyahat etmek zorundalar.

İki üç yıldan beri, dünyanın değişik noktalarından yola çıkıp. Türkiye’de ve Osmanlıların hüküm sürdükleri topraklarda araştırma yapan akademisyenler çoğaldı. Moda haline gelen bu araştırmalara, birçok gazeteci katılıp makaleler yayımlamaya, belgesel filimler yapmaya soyundular.

Fakat ne yazık ki, araştırmalarına yardımcı olabilecek belge yok. Yazılı eser yok denecek kadar az! Üstelik tarihe ışık tutacak şahsi evrak da bulunmuyor. Dolayısıyla, bu lehçe yok olmadan evvel belgesel yapmaya uğraşanlar, kanıt bulmakta zorlanıyor.

Araştırmacılar için tek çare, halen hayatta kalmış yaşlı kişilerle görüşüp bir şeyler öğrenmeye, kapmaya çalışmaktır. Dolayısıyla bugün kullandıkları yegâne materyal benim gibi yaşlılardır ve eksik olmasınlar, araştırmacıların biri gidiyor, diğeri geliyor..

Viktor Akbukrek

http://www.adalidergisi.com/cms/adali-dergisi/2010-2019/2016/sayi-130-nisan-2016/makale/1268/ladino-lisani-yogun-bakim-da

 

  • “YURTDIŞINDA BAZI LOBİ ŞİRKETLERİYLE ANLAŞTIK, AK PARTİ İÇİN DEĞİL, TÜRKİYE’NİN İMAJI İÇİN YAPTIK. HIRİSTİYAN OLUNCA İYİ, MUSEVİ OLUNCA MI KÖTÜ?”

CUMHURBAŞKANI Erdoğan Amerika'da Yahudi kuruluşlarının ileri gelenleriyle görüştü, görüşmenin olumlu geçtiği bildiriliyor.

Bu kuruluşlar arasında hayli önemli ve etkili “Anti­ Defamation League” de var.

Cumhurbaşkanı daha önce de Ankara’da yine önde gelen bir Amerikalı Yahudi heyetini sarayda kabul ederek görüşmüştü, görüşme yine çok iyi geçmişti.

Türkiye geçen ocak ayında dış dünyada imaj çalışması için Amerika’daki Yahudi şirketleriyle ticari sözleşme imzaladığında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şu açıklamayı yapmıştı:

“Yurtdışında bazı lobi şirketleriyle anlaştık, AK Parti için değil, Türkiye’nin imajı için yaptık. Hıristiyan olunca iyi, Musevi olunca mı kötü?” (11 Şubat 2016)

Bu tür haberleri alt alta yazıp, yaygın komplo teorileriyle birçok siyasi safsata uydurulabilir. Başka bir lider bu temasları yapsaydı partizan basın kim bilir nasıl komplo teorileri kurardı, değil mi?

Hayır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yahudi lobileriyle yeniden sıcak ilişkiler kurması çok isabetlidir. Erdoğan’ın şu sözü de isabetlidir:

“İsrail ve Türkiye’nin birbirine ihtiyacı var.” (2 Ocak 2016)

Tabii iki ülkenin birbirine ihtiyacı 2016’da başlamadı, öteden beri böyleydi. Nitekim Erdoğan başbakanlığı döneminde 2004 yılında aynı “Anti­ Defamation” adlı Yahudi lobisinin ve “Amerikan Yahudi Kongresi”nin “Üstün Cesaret”

madalyalarını almıştı. Hatta Erdoğan döneminde Türkiye­İsrail ilişkileri, Esad rejimiyle İsrail’in barıştırma noktasına kadar gelişmişti.

Taha Akyol

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/yahudi-lobisi_40079065

 

  • GERİDE BIRAKILAN ESKİ İSPANYOL EVLERİNİN ANAHTARLARI, ZAMANLA SEFARAD YAHUDİLERİNİN KÜLTÜRLERİNİN BİR SEMBOLÜ OLMUŞTU. BU ANAHTARLAR “BELKİ BİR GÜN DÖNERİZ, DÖNÜNCE DE ŞU ANAHTARLARLA EVİMİZİN KAPISINI AÇARIZ’DAN, ÖNCE BİR KÜLTÜREL SÜS EŞYASINA, DAHA SONRA İSE BİR KÜLTÜR SEMBOLÜNE DÖNÜŞMÜŞTÜ

Çoğu kişi bilir, 1492 yılında İspanya’dan Sefaradlar olarak Osmanlı topraklarına gelmişiz… Geliş, o geliş… Bilinenin de aksine, İslam kültürüyle yaşamamız ise daha eskiye dayanır.

O zamana kadar Yahudilerin çoğu İberik yarımadasında ikamet ederken, İslam kültürüyle ilk karşılaşmamız VIII. yy.’ın hemen başlarında Tarık Bin Ziyad komutasındaki Emevi ordularının yarımadayı fethiyle olmuştur. Belki de büyük Sefarad göçünün ilk temelleri, bu dönemde atılmaya başlamıştır. Özetle bilinenin aksine Yahudiler, İslam kültüründe 500 yıldan çok daha uzun bir süre yaşamışlardır.1492 Büyük Sefarad göçüyle ilgili çocukluktan hayal meyal hatırladığımız bir efsanesi de vardır: Anahtarlar.

Efsaneye göre, Sefaradların ceplerinde Osmanlı’nın büyük kalyonlarıyla İspanya limanlarından denize açıldığında bir şey olduğu söylenir: İspanya’da geride bıraktıkları evlerin anahtarları. Eskicilerde gördüğümüz, İspanyol usulü, eski demir anahtarlardır bunlar…

Bu anahtar konusu efsane gibi anlatılırdı hatırlarım. “Bilmem kimin gramamasının (ninesinin) evindeki sehpanın üzerinde İspanya’dan kalma kocaman eski bir demir anahtar var” diye. Ben bu anahtarları hayatımda hiç görmedim.

Bir ara “İlaha ki Türkiye’de birinin evinde şu aile yadigârı anahtarlardan vardır, biri saklamıştır” diye anahtarların peşine düşmüştüm. Tabii ki de anahtara dair bir şey bulamadım. Anahtarlar; zamanla kıyafetler arasında yok olmuş, alet kutularına kaldırılmış, eski yemek takımları arasında araya kaynamış ve belki de ailenin yaşlısı ölünce eski eşyalarla birlikte eskiciye verilmişti.

Anahtarların zamanla atıldığını öğrendikçe şunu fark ettim: Geride bırakılan eski İspanyol evlerinin anahtarları, zamanla Sefarad Yahudilerinin kültürlerinin bir sembolü olmuştu. Bu anahtarlar “Belki bir gün döneriz, dönünce de şu anahtarlarla evimizin kapısını açarız’dan, önce bir kültürel süs eşyasına, daha sonra ise bir kültür sembolüne dönüşmüştü. Kapılarını yitiren anahtarlardı bunlar…

Madam Pandispanya

http://www.avlaremoz.com/2016/03/31/kapilarini-yitiren-anahtarlar-madam-pandispanya/

 

  • GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNDE NEFRET SÖYLEMİNİN SIRADANLAŞMASI VE OLAĞANLAŞMASI VE İŞLENEN NEFRET SUÇLARININ CEZASIZ KALMASI, SON YILLARDA ARTAN SÖZSEL VE FİZİKSEL SALDIRILAR, YAHUDİ GENÇLERİNE EBEVEYNLERİNDEN İŞİTTİKLERİ VEYA SON YILLARDA YÜZLEŞTİKLERİ GEÇMİŞİN AZINLIK KARŞITI OLAYLARINI HATIRLATARAK, ONLARI KORKUYA İTMEKTEDİR

Gençlere göre, Yahudi kimliği hem aşınma hem de ‘saldırı’ tehdidi altındadır. Yahudi kimliğinin korunması gerektiğini düşünen gençler, bu noktada eski kuşaklarla birleşmektedirler. Gençler, Yahudilerin yüzyıllardır konuştukları dil olan Ladinonun, Cumhuriyet’in Türkleştirme politikaları nedeniyle kendi kuşaklarında konuşulamadığını ve dolayısıyla yok olmakta olduğunu, Yahudi kültürü ve dininin ise gerilediğini düşünmektedirler.

Araştırmamın sonuçlarından hareketle günümüz Yahudi gençlerinin dili artık sadece Türkçedir diyebiliriz. Dolayısıyla, bugün Türkiye’de Yahudi kimliği, Ladino dili üzerinde yükselememektedir. Ancak bu durum, gençlerin Ladinoyu önemsemedikleri anlamına gelmemektedir. Onlar, Ladinonun kaybolduğunun farkındalar ve bu nedenle asimilasyonun önüne geçilmesi için dine dayalı kültürün daha çok önem kazanması gerektiğini düşünmekteler. Kanımca, gençlerin dine yaptıkları vurgu, dindarlaşmaktan çok, dilin kaybolmasıyla birlikte kültürün, din aracılığıyla yeniden üretiminin daha da önem kazandığını düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Günümüz Yahudi gençlerinin Yahudi kimliği, çoğunlukla din kaynaklı bir kültüre dayanmaktadır. Dolayısıyla bugün kendilerini birleştirici unsurun [ritüellere dayalı] kültür olduğunu ve bunun da aslında dinin öğelerinden beslendiğini belirtmektedirler. Genç Yahudiler, kimliklerini eski kuşaklara göre daha fazla Türklük temelinde inşa etmekteler ve daha fazla asimile olduklarını düşünüyorlar. Dolayısıyla, Türkleşme gayretinden çok Yahudi kimliklerini koruma kaygısındalar.

Gençler, Türklüğü bir kimlik olarak taşırken aynı zamanda da ‘tehdit’ olarak algılamaktadırlar. Kimlik oluşumlarının temelini oluşturan kültürel sermayenin korunmasını talep ederken bir yandan da Türklüğe vurgu yapmaktadırlar. Bu durum, eski kuşakların Türklüğe bağlı kimlik ifadeleriyle bir süreklilik göstermektedir.

(…) Kuşakları en çok birleştiren unsur, travmayla kimlik kurmak ve antisemit tehdit algısıdır. Yeni kuşağın daha eğitimli, dünyaya daha açık, topluma ve küresel ağlara entegre olmasına karşın, özellikle 2003 saldırıları ve son yıllarda artan Yahudi karşıtı söylem ve saldırılar bu sonuca yol açmaktadır. Dolayısıyla bu durum, bir yandan Yahudi kimliğinin farklılığının anlaşılması ve bunun savunulması için tedbirlerin düşünülmesi gerekliliğini doğururken öte yandan da tehlikeli durum ve ortamlarda kimliğin gizlenmesine dayanan bir kimlik stratejisinin oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, Yahudi gençlerinin, kimlik stratejilerinin temelini oluşturan kimliğin dışavurumu ile kimliğin gizlenmesini eşzamanlı olarak uyguladıklarını söyleyebiliyoruz.

Gençlerin, toplumsal ortamların, bu baskının gerçekleşip geçekleşmeyeceği hususunda belirleyiciliğinin farkında olmaları, cemaat mensuplarını steril ve dar çevrelere hapsetmiştir. Steril ortamlarda doğal olmayan bir durumu yaşadıkları, dışarıda ise her şeyin farklı olduğu algısı nedeniyle gençlerde, hem toplumdan hem de siyasi merkezden duyulan kaygının etkisini görmek mümkün. İsrail’in ulusal ve uluslararası politikalarının, Türkiye’deki Yahudilere de bakışı olumsuz yönde etkilediği ve bu nedenle antisemitizmin yükselmekte olduğu düşüncesi de sıkça dile getirildi. Gençlere göre bu durum, onları eski kuşaklardan daha şanssız kılmaktadır. Dışlanma duygusuna sahip olmadığını ifade eden gençler dahi, dışlanmanın olmadığını söylemedikleri gibi, bilinçli olarak kimliği her yerde ifşa etmemeye dayanan bir kimlik stratejisi uyguladıklarını ifade etmekteler. Gençlerin, kişisel düzeyde uyguladıkları kimlik stratejileri ve toplumsal konumları sayesinde baskı görmedikleri halde bu kaygıyı yaşadıkları ifadesi, aslında dolaylı da olsa gençlerin baskıyı hissettiklerini göstermektedir.

Günümüz Türkiye’sinde nefret söyleminin sıradanlaşması ve olağanlaşması ve işlenen nefret suçlarının cezasız kalması, son yıllarda artan sözsel ve fiziksel saldırılar, Yahudi gençlerine ebeveynlerinden işittikleri veya son yıllarda yüzleştikleri geçmişin azınlık karşıtı olaylarını hatırlatarak, onları korkuya itmektedir. Ancak gerektiğinde gizlenmenin yanı sıra, kimliği toplumsal ilişkiler içinde dışa vurmanın Yahudilere yönelik tepkileri nötralize edeceği, daha olumlu bir algının oluşacağı da ayrıca ifade edilmektedir.

Süheyla Yıldız

http://www.avlaremoz.com/2016/04/03/celiskiler-icinde-bir-kusak-gunumuz-turkiyesinde-yahudi-gencligi-suheyla-yildiz/

 

  • ROMİNA ANLATIYOR: “500 SENEDEN FAZLADIR BURADA OLMAMIZA RAĞMEN, HALA TÜRK SAYILMAMAMIZ BENİ ÇOK ÜZÜYOR.”

http://www.avlaremoz.com/2016/04/03/romina-anlatiyor-500-seneden-fazladir-burada-olmamiza-ragmen-hala-turk-sayilmamamiz-beni-cok-uzuyor/

 

NETTEN OKUMALAR

 

  • DOÑA GRACİA MENDES VE JOSEF NASİ’NİN UZUN YOLCULUĞU – AYŞE HÜR

http://www.avlaremoz.com/2016/03/31/dona-gracia-mendes-ve-josef-nasinin-uzun-yolculugu-ayse-hur/

 

  • KUDÜS’TE GRAFİTİ SANATI

http://tr.euronews.com/2016/03/31/kudus-te-grafiti-sanati/

 

  • İSRAİL’İ ANLAMAK

http://www.iskenderunses.net/koseYazisiDetay.aspx?id=22500

 

  • İNGİLTERE: YAHUDİLERİN YENİ VATANI

http://www.dw.com/tr/ingiltere-yahudilerin-yeni-vatanı/av-19148310

 

  • 31 MART 1492 YAHUDİ SÜRGÜNÜ – IŞIL DEMİREL

http://www.avlaremoz.com/2016/03/31/31-mart-1492-yahudi-surgunu-isil-demirel/

 

  • AVRUPA’DA ÜSTÜN IRK ZAAFININ KURBANI YAHUDİLER! – ÖMÜR ÇELİKDÖNMEZ

http://www.nokta32.com/yazar-414-avrupa%E2%80%99da_ustun_irk_zaafinin_kurbani_yahudiler.html

 

  • KEMERALTI'NIN 292 YILLIK ALGAZİ HAVRASI

http://www.egemeclisi.com/haber/40298/kemeraltinin-292-yillik-algazi-havrasi.html

 

  • DUVARIN ARKASINDAKİ SESLER: ŞALOM GAZETESİ YAZARLARI KAREL VALANSİ VE RİVA’YLA SÖYLEŞİ - AYDIN ÇAM

http://karelika.blogspot.com.tr/2016/04/duvarin-arkasindaki-sesler.html

 

  • NEYİ HATIRLADIĞINI UNUTMAK, NEYİ UNUTTUĞUNU HATIRLAMAK – KARİN KARAKAŞLI

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/14887/neyi-hatirladigini-unutmak-neyi-unuttugunu-hatirlamak

 

  • ANTİSEMİTLERİN ANTİSEMİTİZM “ÖVGÜSÜ” – OZAN EKİN GÖKŞİN

http://www.avlaremoz.com/2016/04/02/antisemitlerin-antisemitizm-ovgusu-ozan-ekin-goksin/

 

HAFTANIN İNCİLERİ

 

  • Ø “O OKULLARA GÖNDERİRSENİZ YAHUDİ'YE ASKER YETİŞTİRİRSİNİZ”

Erbakan'ın 90'lı yıllarda Paralel Yapı'ya ait olduğu iddia edilen okullara öğrenci göndermek isteyen aileleri uyardığını anlatan Malkoç, "Bizim arkadaşlarımızın önemli bir kısmı çocuklarını imam hatipten alıp değişik yerlere veriyorlar. Özellikle de bir kısmı Paralel Yapının okullarına gönderiyordu. Yanına gelenlere hoca nasihat ederdi. Derdi ki (Göndermeyin, göndermeyin Yahudi'ye asker yetiştirirsiniz göndermeyin). Bunu 17 Aralık'tan sonra değil, 1997- 98 yıllarında söylerdi" diye konuştu.

http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/02/28/seref-malkoctan-carpici-aciklamalar

 

  • “GÖNDERMEYİN, YAHUDİ’YE ASKER YETİŞTİRİRSİNİZ” – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/04/01/gondermeyin-yahudiye-asker-yetistirirsiniz-serdar-korucu/

 

  • “BALCI, BABAMA, ‘BUNLARDAN BEŞ MİLYON TOPLAYACAKSIN, BUNUN İKİ MİLYONU SENİN ÜÇ MİLYONU BENİM’ DİYOR.”

Fahrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan’ın anılarını, yazar Necef Uğurlu’ya anlattığı “Kovadaki Balıklar” adlı kitap çıktı. Sacit Aslan’la hiç tanışmadım. Kitabı merakla okudum:

“Babam Fahrettin Aslan 11 ay yattı. Bunların hepsi bahane aslında. Asıl yatma sebebi ise, ‘Güneş’ rumuzu altında Şükrü Balcı’nın babama Musevilerden para toplatması. (…) Balcı, babama, ‘Bunlardan beş milyon toplayacaksın, bunun iki milyonu senin üç milyonu benim’ diyor. ‘En kısa sürede vermezlerse elimdeki (döviz kaçakçılığı yaptıkları-sy) evraka dayanarak hepsini gözaltına alırım’ diyor. (…) Babam da alıyor eline kağıdı, kapı kapı dolaşıyor ve toplanıyor bu para. 3 milyonu beyefendiye veriyor, 2 milyonu kendi alıyor o zamanın parası…”

Sacit Aslan’ın tanıklığı önemli.

O yıllar… Soruşturmalar, davalar açıldı. Bu iddialara ilişkin delil bulanamamıştı.

Soner Yalçın

http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/soner-yalcin/maksim-gazinosunda-puro-icen-seyh-1162656/

 

HAFTANIN FOTOĞRAFI




 

 

 

https://www.instagram.com/p/BDhPN8FJuoh/

 

NETTEN SEYREDİN

 

  • SEFARAD ANNE'DEN #İZBIRAKANFİLMLER (BÖLÜM 1 VE 2)

https://www.youtube.com/watch?v=8U8CAAb2SNU

https://www.youtube.com/watch?v=IFtMbZfjhXY

 

TAKILAN TWEETLER

 

Selami İnce ‏@selamiince  31 Mar

Ülkede İsrail düşmanlığı yok Yahudi düşmanlığı var.

 

Serdar Karagöz ‏@serdarkaragoz  03 Nis

Erdoğan TURKEN'de öğrencilerle sohbet ediyor.TR'ye dönünce Sinagog'da kıyılacak 1 nikaha şahitlik edeceğini açıkladı

 

Y. Emre Kocabasoglu ‏@Kocabasoglu  1 Nis

Başınıza Yahudi kadar taş düşer umarım.