Bazı kitapları kendinizden kaçmak, bazılarını ise içinize doğru derinleşmek, kendinizi sorgulayıp bulmak için okursunuz. 72 ve 99’dan sonra gazetemiz yazarlarından Miryam Şulam’ın o şiirsel üslubu ile kaleme aldığı son kitabı BİR, aslında özümüzde olan ama hayatın hareketli akışı içinde pek düşünmediğimiz yani ‘böylesi ince işlere vakit ayıramadığımız’ hasletlerimizi, kusurlarımızı, ama her şeyden önce hepimizin BİR olduğunu minik öyküler, yararlı bilgiler, güncel olaylar ve şiir dizeleriyle hatırlatıyor. Yaşama, insana Miryam’ın gönül gözünden bakan bir kitap ‘BİR’!
BİR’de sizi ilginç anekdotlar, ibretlik hikâyeler, usta edebiyatçıların mısraları hatta sürpriz şarkılar bekliyor. Özellikle müzikler, okurken sizi daha da havaya sokuyor. Yaşama her daim olumlu gözlerle bakan Miryam kendi yolunda ilerlerken yolculuğunda bizi de arkadaş ediniyor. Miryam ile BİR’i konuştuk, felsefenin kıyılarında gezindik.
BİR kavramını okurlarımıza nasıl anlatırsın?
Tanıdığınız bir insanı düşünün, sonra, onun hakkında bildiğiniz, gördüğünüz, duyduğunuz ve hissettiğiniz her şeyi unutun. O kişiden kalan tek bir şey vardır, o da öz’dür. İşte BİR, aslında her şeyin özü, kaynağı ve orijinal halidir. Önsözümde de belirttiğim gibi, bu kitabımda tüm insanları topladım, sonuç ‘1’ çıktı. Her birimiz ne kadar farklı olsak da, varoluşumuza geri dönüp baktığımızda, muhtemelen aynı yerden geliyoruz. Format olarak hepimiz BİRiz. Ayrıca, 1 rakamı, her şeyi içinde kapsar. Hiçlik felsefesini temsil eden 0’ın en yakın dostudur da. Varlık olarak, tezadıyla ona eşlik eder 1. ‘99’ adlı kitabımın sonlarında “1’e doğru yolculuğum başlıyor” deyişim, bu kitabımla ifade buldu.
‘72’ ve ‘99’dan sonra, nasıl bir arayış seni BİR’e götürdü?
Zaman içinde insan, birçok arayışın tek esin kaynağının aslında ‘kendini araması’ olduğunu fark ediyor. Uzun zamandır kendimle uğraşıyorum. Hayata bakış açımı, tepkilerimi, sevdiğim şeyleri, sevmediklerimi, ortamımı, yaptıklarımı inceliyorum. O kadar çok keşfedecek şey var ki, başka bir şeye vakit kalmıyor. Kendime ait çok özel bir dünyam var. İçinde yuvarlanırken sözcükler yan yana dizilip yazıya dönüşüyorlar. ‘1’ ile bu dünyanın kapılarını okurlarıma açtım. Her sayfada, farklı bir konuyla, bir başka kapı açılıyor. Beni etkileyen, bana bir şeyler kattığına inandığım kişilikleri kitabıma konuk edişim, ondan. Siz ‘1’i okurken, kaliteli zaman geçiriyoruz birlikte. Kitabım vesilesiyle, özel BİR yolculuğa çıkıyoruz.
‘99’dan konuk olsa da, ilk kez okumuş gibi YİRMİ BİR şiirseli beni yine çok etkiledi; altında yatan felsefeyi anlatır mısın?
Tabii. Gerçekten de, ikinci kitabımın en çok hatırlanan şiirsellerinden biri oldu ‘Yirmi Bir’. Onun altında birden fazla düşünce konusu yatıyor aslında. O dönem karşıma dikilen birçok konu vardı. Görülmeyen, bilinmeyen, yanıtı bulunmamış sorular. Onları irdelerken, yaşamda karşımıza çıkan her şeyin ve herkesin aslında görünmeyen bir halkanın parçası olduğunu keşfetmiştim. Sohbetlerimin derinliği tavan yapmıştı ve hayat beni sürekli yeni düşüncelere sürüklüyordu. 21, benim için özel bir sayıdır. Bir yerlerde, ruhumuzun 21 gram olduğunu okumam ise, yaşama dair içimde biriktirdiğim birçok soruyu dizelere dökmeme vesile olmuştu.
Bu kitabın bazı satırlarında kendin, bazılarında ise okur ile konuşur gibisin ama hepsinde çok içten olduğun hissediliyor; bu birikim noktasına nasıl geldin?
Çok teşekkür ederim. Kitabımın 79. sayfasındaki yazımı şöyle bir cümle ile sonlandırmışım: “Yargılardan sıyrılıp samimiyetle yazdığımda, kalemim okunuyor.” Sanırım bu cümle, vermek istediğim yanıtın bir özeti olabilir. Samimiyet bence, bir insanın sevilmesine, dinlenmesine ve hatta mevcut kusurlarının hoşgörü ile karşılanmasına sebep olan, en güzel meziyetlerinden biri. Olgunluk, adalet duygusu, karşındakine kendine davranılmasını istediği şekilde davranmak ve samimiyet, herkesin duyumsamak istediği bir duygu. Bunları kazanmanın yolu da, kendine dışarıdan bakmayı bilmek ve içsel bir farkındalık kazanmakla ilgili diye düşünüyorum.
‘Bir Kadeh Şarap’ başlığı altında, “İyiliklere talipken biz, insan almış başını nereye gidiyor?” demişsin. Son yıllardaki dünyamızın-ülkemizin durumu, insanlığa ve yaşama bakışını etkilemiyor mu?
Etkilemez mi? Hayat her zaman adil olmamakla birlikte, son zamanlarda çok da zor günler yaşatıyor bize. Ancak ben ilahi adalet diye bir şey olduğuna inanıyorum. Yaşanması gereken bir şeyler var, onlar yaşanacak ve sonra geçecek. Bu düşünce bana umut veriyor. Tarihte, daha vahim zamanlar da yaşanmış, bugün onlara ‘geçmiş’ diyoruz. İflah olmaz bir iyimser olmama rağmen, tedirginim; evet endişeliyim, ancak kitabımda şarapla ilgili paylaştığım bir film repliğinde Maya’nın sözleri gibi: “…bugün BİR şişe şarap açarsam, tadı, BİR başka zamanda açmamdan başka olacaktır, çünkü BİR şişe şarap, aslında yaşamaktadır, devamlı evrim geçirir ve güç kazanır…” devamı kitabımda J. Bence, her birimiz, çevresine ışık ve sevgi yaymaya devam etmeli. Korkunun tek düşmanı umuttur çünkü. Ve biz iyiliklere talibiz.
BİR sıfatıyla ve alfabetik sırayla farklı farklı konulara değinmişsin; konuları seçerken önceliğin nelerdi?
Dana önce de söylediğim gibi, beni etkileyen, yaşamıma şu veya bu şekilde konuk olmuş kişileri, sözleri, şarkıları ve filmleri yazılarımın içine katarak, onlara iade-i ziyarette bulundum. ‘1’i okuyan herkesle, bu karşılıklı ziyaretlerden kazandığım bilgi ve duygu birikimimi paylaştım. Kâh kemanı ağlatan adam, Farid Farjad’ın sözlerine alkış tuttuk, kâh John Nash’in Nobel Ödülünü alırken kürsüde yaptığı konuşmaya tanık olduk. Bir sayfada geleneklerimizden bahsederken Damdaki Kemancı müzikalini izledik, bir başkasında dahi çocuk Edison’un kahraman annesiyle tanıştık. 1’in kapıları, tüm ziyaretçilerine 7/24 açık.
Metinlerde neredeyse hiç büyük harf, nokta ve virgül kullanılmamış, neden?
Büyük harfler, bana nedense yüksek ses etkisi yapıyor, küçük harflerse, sembolik olarak tevâzuyu çağrıştırıyor; bu da, insanı güzel yapan en önemli değerlerden bir başkası. O yüzden, böyle bir tarz oluşturdum. Virgülleri çok gerek duymadıkça kullanmadım, müdahaleci yanımı törpüleme arzumdan olabilir. Noktaları kaldırdım çünkü ‘son’a inanmıyorum. Bence, hiçbir şey bitmez, sadece farklı bir şeye dönüşür.
Bazı sayfalardaki QR kodu sistemi oldukça yaratıcı olmuş; kitabı daha keyifli kılıyor. Bununla ilgili neler anlatırsın?
Bir kitap, içinde, yazıldığı zamana dair ipuçları da taşımalıdır bence. Mesela, Che Guevara gibi tarihe adı geçmiş kişiliklerle birlikte, çok yakın zamanda, ülkece arkasından ağladığımız Özgecan da ‘1’de yerini aldı. Bazı yazılarımda, içerikle ilgili olarak, yönlendirdiğim youTube ve google sayfaları var. Çağ teknoloji çağı ve son dakika golü olarak bu QR kodu sistemini de devreye soktum. Kitabım okunurken, yaşansın da istedim… Telefonlarında QR kodu aplikasyonu olan herkes, her yerde önerdiğim müziği dinleyecek, videoyu izleyebilecekti. Bu fikir aklıma düştüğünde, inanılmaz heyecan duymuştum. Böylece interaktif, sıra dışı bir kitap olarak doğdu ‘1’.
‘BİR YOLUNDA YOLCU’ olarak nereye varmayı hedefliyorsun?
Varmaktan çok, seçtiğim ve gittiğim yola odaklıyım. Ne zaman ve nereye varacağımı bilmiyorum ancak BİR yolunda yolculuğumun, yaşayacağım sürece devam edeceğini biliyorum.
BİR yolunda tüm yolcular yerlerini alsın…