Bu hafta ağımıza takılanlar

Türkiye’nin Suriye savaşında aldığı pozisyonlarla içine düşmeye başladığı şiddet sarmalının en çok tedirgin ettiği topluluklardan biri de, bu yılki Purim bayramlarını geçtiğimiz haftalarda tatsız bir şekilde idrak etmek zorunda kalan Türkiye Yahudileri. Biliyorsunuz, İstanbul’da son kez bomba patladığında hedef İsrailli Yahudiler olmuştu. Birkaç haftadır da şehirde Yahudi eğitim kurumlarına yönelik bombalı saldırı olabileceği yolunda istihbarat alındığı bilgisi dolaşıyor. IŞİD’in yeni saldırılar gerçekleştirebileceği ihtimaline karşı İsrail hükümeti de vatandaşlarının Türkiye’den “en kısa sürede” ayrılmalarını istemiş durumda. Bütün bunlar İsrail Devleti ile herhangi bir organik bağı olmayan Türkiyeli Yahudileri fazlasıyla tedirgin eden gelişmeler. Geçmişte çeşitli defalar güç zamanlardan geçmiş ve bugün nüfusları 20 bini dahi bulmayan bu topluluğun bazı üyeleri olup bitenlerden tedirgin olmakla yetinmeyip Türkiye’den temelli göç etmeyi dahi düşünür bir noktaya gelmiş halde. AKDOĞAN ÖZKAN – www.t24.com.tr

İzak BARON Diğer
13 Nisan 2016 Çarşamba
  • YAHUDİLER HER YIL BAHARIN DA MÜJDECİSİ OLAN PURİM BAYRAMLARINDA TARİHTE ÇEKTİKLERİ ZORLUK VE EZİYETLERİN BİLGİSİNİN DE NESİLDEN NESLE ANLATILMASINI SAĞLARLAR. ZİRA KUTSAL KİTAPLARI TORA’DA “OLDUĞU GİBİ OĞLUNA ANLATACAKSIN” BUYURULMUŞTUR.

Yahudiler her yıl baharın da müjdecisi olan Purim bayramlarını tarihte çektikleri zorluk ve eziyetlerin bilgisinin de nesilden nesle anlatılmasını sağlarlar. Zira kutsal kitapları Tora’da “olduğu gibi oğluna anlatacaksın” buyurulmuştur. İtikat sahibi Yahudilerde ailenin en büyük erkek çocuğunun Pesah’tan bir gün önce oruç tutması bu yüzdendir.

Türkiye’nin Suriye savaşında aldığı pozisyonlarla içine düşmeye başladığı şiddet sarmalının en çok tedirgin ettiği topluluklardan biri de, bu yılki Purim bayramlarını geçtiğimiz haftalarda tatsız bir şekilde idrak etmek zorunda kalan Türkiye Yahudileri.

Biliyorsunuz, İstanbul’da son kez bomba patladığında hedef İsrailli Yahudiler olmuştu. Birkaç haftadır da şehirde Yahudi eğitim kurumlarına yönelik bombalı saldırı olabileceği yolunda istihbarat alındığı bilgisi dolaşıyor. IŞİD’in yeni saldırılar gerçekleştirebileceği ihtimaline karşı İsrail hükümeti de vatandaşlarının Türkiye’den “en kısa sürede” ayrılmalarını istemiş durumda.

Bütün bunlar İsrail devleti ile herhangi bir organik bağı olmayan Türkiyeli Yahudileri fazlasıyla tedirgin eden gelişmeler. Geçmişte çeşitli defalar güç zamanlardan geçmiş ve bugün nüfusları 20 bini dahi bulmayan bu topluluğun bazı üyeleri olup bitenlerden tedirgin olmakla yetinmeyip Türkiye’den temelli göç etmeyi dahi düşünür bir noktaya gelmiş halde.

(…) O tarihten bu yana Yahudiler gerek ülke içinde gerekse de dışında nesilden nesle epey acılar yaşadılar ve başta Hasköy, Balat gibi pek çok semtimiz Yahudi sakinlerini, dedelerimiz de komşularını yitirdi.

Umarız en azından Türkiye Yahudilerinin “olduğu gibi oğluna anlatacaksın” demelerini gerektirecek, bizi de bu ülkede bir başka utanç ile yüz yüze bırakacak bir başka felaketleri olmaz! Ve bu topraklarda Yahudiler diğer halklar ve topluluklar gibi oğuldan oğula yalnızca özgürlük solurlar.

Akdoğan Özkan

http://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/oldugu-gibi-ogluna-anlatacaksin,14304

 

  • ASKERDE DE BUNU GÖRDÜM, KENDİ OKUL HAYATIMDA DA. İNSANLAR SENİ NE KADAR TANIDIKÇA O KADAR DİYOR Kİ; ‘ABİ SİZ DE BİZİM GİBİYMİŞSİNİZ, BİZ YANLIŞ ÖĞRENMİŞİZ, BİZ BÖLE BÖLE DUYDUK, BAK HİÇ ÖYLE DEĞİLMİŞSİNİZ.’ İNSANLARLA DAHA FAZLA TEMASA HALİNDE OLMAK GEREKİYOR AMA BU TABİ ÇOK MÜMKÜN DEĞİL BUGÜN ÇÜNKÜ ÇOK UFAK BİR CEMAAT. 15 BİN KİŞİ BU ÜLKENİN KAÇ KİŞİSİYLE TEMAS KURABİLİR?

Ben dışlandığımı düşünmüyorum açıkçası. Hiç dışlandığıma dair bir hikâye yaşamadım. Yakın çevremde hiç baskı yaşamamışımdır herhalde, kendi içinde bulunduğum kurumlarda da hiç baskı yaşamadım. İçinde bulunduğum Boğaziçi Üniversitesi’nde zaten böyle bir şey yaşamam söz konusu değil. Okul, lisede falan böyle bir durum olmadı. Askerlikte de böyle bir baskı gördüğümü söyleyemem. Ama genel anlamda böyle bir baskı var. Nasıl bir baskı var? Toplum bir şekilde o baskıyı oluşturuyor. İletişim yoluyla, yaşadığınız şeyler yoluyla vs. ile. Baskı yoktur diyen yalan söyler bana göre. Yakın çevrenizi bu baskıyı görmeyeceğiniz kişilerden yaptığınız için bu baskıyı yakın çevrenizde hissetmiyorsunuz ama böyle bir baskı var. Nasıl var, işte kimliğini her yerde öyle açık şekilde söylemezsiniz bir kere, askerde de böyle bir şey söyleyemezsiniz ama askerde direkt birinden baskı gördüğünden değil böyle söylemem. Toplum içerisinde oluşmuş kişisel düşüncelerden dolayı bir şekilde kendini olası bir tehlikeden veya olası kötü bir hissiyattan uzak tutmak için her zaman söylemezsiniz. Bilhassa politik olarak İsrail’le işler gerginleştiği zaman saklamaya ihtiyacı hissedersiniz kimliğinizi çünkü oklar sizin üzerinize yönelebilir kuşkusuyla.

(…) Ama gene de rahat yaşadığımız bir ülke. Hatta Avrupa’ya göre daha rahat olduğumuz bir ülke olduğunu söyleyebilirim Türkiye’nin. Zaten bu derece bugün artık yollar açıkken, böyle aşırı bir baskı söz konusu olsaydı bugün burada bu kadar insan durmazdı. Bu kadar eğitimli, yurt dışına gidebilecek, bu kapıya sahip bir sürü insan durmazdı. Herkes iş aracılığıyla, okul aracılığıyla bir şekilde giderdi. Bu ülke, sana o serbestliği sağlıyor ama belli noktalarda, İstanbul sağlıyor, tabi belli noktalarda dikkatli olman gerekiyor. Ama şöyle bir şey var; stereo tip yaratmak her zaman kötüdür toplumlarda, o stereo tip üzerinden herkes bir şekilde nefret duyar. Bu nefret de bu stereo tip üzerinden var olmuş durumda bu ülkede.

Ben askerde de bunu gördüm, kendi okul hayatımda da. İnsanlar seni ne kadar tanıdıkça o kadar diyor ki; ‘abi siz de bizim gibiymişsiniz, biz yanlış öğrenmişiz, biz böle böle duyduk, bak hiç öyle değilmişsiniz.’ İnsanlarla daha fazla temasa halinde olmak gerekiyor ama bu tabi çok mümkün değil bugün çünkü çok ufak bir cemaat. 15 bin kişi bu ülkenin kaç kişisiyle temas kurabilir? Ama bu teması kurdukça, bu uzaktan duyulan nefret bir şekilde azalıyor ben buna inanıyorum. Toplumla temas, daha çok şehir efsanelerini, nefreti engeller. İnsanlar seninle birebir yakın olursa görürler ki sen de onlardan birisin yani, belli ufak tefek bazı alışkanlıkların farklı. Neticede ben burada benim diyen Türkiyeliden daha Türkiyeliyim, 500 senedir benim ailemin ailesi, dedelerimin dedesi burada yaşıyor, burayı özümsemiş. En İstanbulluyum diyen adamdan daha fazla İstanbullu olduğumu söyleyebilirim. Çünkü 500 senedir buradayız. Bu kadar özümsemişim ki burayı tabiî ki burası benim ülkem, başka bir yere gittiğimde ben de burayı özlüyorum, başka bir yeri değil yani. İnsanların farklılık olmadığını görmesi şaşırtıcı bir durum değil aslında. Sadece belli alışkanlıkların farklı olabilir ama genel olarak buranın insanısındır yani.

(…) Ladino bilmiyorum. Dinsel kitaplar da okuduğum oluyor arada. Yahudilikle, Yahudi kültürü ile alakalı şeyler okuyorum, okudum. Tabi ki Yahudi toplulukları hakkında film, belgesel olunca ilgimizi çekiyor. Burada Schindler’s List’i görmemiş kimse yoktur mesela. Bir film çıktığı zaman göreyim denir. İngilizce biliyorum, İngilizce okuduğum yazarlar arasında Yahudi yazar muhakkak var. Yahudi müziği dinliyorum, Türkiye’de Janet-Jak Esim var, annemin babamın yakın arkadaşıdırlar o nedenle dinlerim. Bir azınlık olmak, sürekli o kültüre dair bir refleks veriyor. Nasıl yurt dışında yaşayan bir Türk, Türkçe duyduğu zaman direkt bakar, sen de aslında yurt dışına gittiğin zaman bir Yahudi mahallesi gördüğün zaman muhakkak direkt içeri giriyorsun veya herhangi bir yerde otururken Yahudilikle alakalı bir müzik duyduğumda kulak kabartıyorum. Böyle bir şey ister istemez insanda gelişiyor. Benim kişisel olarak özel bir çabamın olduğu günler oluyor, olmadığı günler de oluyor. Bazen hiç takip etmiyorum, bazen tavsiye üzerine okuyoruz, dinliyoruz. Ama böyle bir refleks var bence. Kimlik, senin içinde büyüdüğün ve bir şekilde seni inşa eden bir şey. Dönemsel olarak o kimlikten uzaklaşıp başka bir noktaya geldiğin oluyor, ama dönemsel olarak tekrar oraya gelebilirsin. Ama senin bir parçan olarak yaşamaya devam ediyor.

(…) İlkokulu, Ulus Musevi Lisesinin İlkokulunda okudum. Sonra da Beşiktaş Anadolu Lisesi’ni kazandım oraya geçtim. Eğitim kurumu derken bana göre sinagog da eğitim kurumu olmuştur yer yer. Küçükken biz giderdik oraya, bir şekilde bir eğitim görürdük. Eğitim derken, dinle ilgili belli şeyler öğreniyorsun falan. Bunun dışında, bu kulüpler de kültürel ve dinsel eğitim sağlamıştır bir yere kadar. İlkokul, bu anlamda kültürel ve dinsel eğitim tabi ki de veriyor. Sana bir dünya hazırlıyor ki bütün ilk arkadaşların Yahudi oluyor. Ben şahsen Beşiktaş Anadolu’ya gidince hazırlıkta baya şaşırdım. Çünkü sen, çok alıştığın bildiğin bir yaşam tarzının içinde büyüyorsun ve orada farklı bir yaşam tarzı görüyorsun, bu anlamda bir tanıştırıyor seni geniş toplumla. Bu bahsettiğim kurumların hepsi sana bu kimliğin unsurlarını enjekte ediyor.

Süheyla Yıldız

http://www.avlaremoz.com/2016/04/09/erol-anlatiyor-benim-diyen-turkiyeliden-daha-turkiyeliyim-benim-diyen-istanbulludan-daha-istanbulluyum/

 

  • KÜRESEL TERÖRÜN SINIR TANIMADIĞI GÜNÜMÜZDE TÜM ÜLKELER DİKKATİNİ, ALTIN DEĞERİNDEKİ BU BİLGİ İÇİN, BU ‘KNOW-HOW’I ÖĞRENEBİLMEK İÇİN UZUN YILLARDIR HİZBULLAH VE HAMAS’A KARŞI SAVAŞ VEREN İSRAİL’E YÖNELTMİŞ DURUMDA

Mavi Marmara için üç şartı olan Türkiye’nin özür talebi İsrail tarafından yerine getirildiğinde Türkiye özür dileten taraf, güçlü ülke, İsrail ise özür dilemek zorunda bırakılan, çevresi düşmanlarla çevrili yalnız ve Türkiye ile barışa muhtaç ülke konumunda gösterilmişti. Özür dilemenin erdemine hiç girmeden, Orta Doğu’da, özellikle de Suriye’de değişen gerçekliğin iki ülke ilişkilerini de doğrudan etkilediğini söylemek mümkün.

Suriye’deki çatışmadan kendi kırmızı çizgileri -Hizbullah’a silah gönderilmesi ve Golan’da yeni bir cephe açılması- aşılmadığı sürece uzak duran İsrail, büyük güçlerin bölgedeki vesayet savaşına da, Mısır’daki büyük değişime de güvenli bir mesafeden seyirci kaldı. Gelişen yeni durumlara kendini hızla adapte etti. Suriye’ye giren Rusya ile operasyonlara dair istihbarat anlaşması yaptı, uluslararası sisteme geri dönen en önemli tehlike olarak gördüğü İran’a karşı bölgede kendine yeni müttefikler edindi. Suudi Arabistan da bunların en önemlisi.

Aynı hızı ve esnekliği veya doğru okumayı Türkiye’nin yapabildiğini söylemek zor. Ankara’nın dış politikası yeniden kalibre edilirken, Orta Doğu’daki toz bulutları biraz aralandığında, Suriye’nin bir diğer komşusu olan eski dost İsrail en doğru müttefik olarak karşımızda belirmesi şaşırtıcı değil.

7 Nisan’da ve öncesindeki görüşmelere bakarak, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini farklı bir çizgiye oturtan ideolojik bakış açısından sıyrılarak, daha pragmatik bir yaklaşımı benimsediğini söylemek mümkün. Bu değişimi Netanyahu’nun şu sözlerinden de anlamak mümkün; “Türkiye ile her zaman iyi ilişkiler içinde olmak istedik, ilişkinin yönünü değiştiren biz olmadık.”

Artık Türkiye, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek isteyen taraf olarak algılanırken, değişimin sebepleri çok tartışıldı. Doğalgaz, Rusya ile Türkiye’nin ilişkilerindeki bozulma,  Suriye’deki gelişmeler, İran nükleer anlaşması gibi sebepler bu iyileşmenin önünü açsa da, aslında ortak çıkarların örtüştüğü, askeri ve istihbarat işbirlikleri gerekirken, Türkiye ve İsrail arasında sadece ticarete dayalı bir ‘business is business’ modelinin yeterli gelmediği anlaşıldı.

Ayrıca bugün İsrail’in elinde tüm dünyanın en çok ihtiyacı olan şey var: teröre karşı savaşın anahtarı. Küresel terörün sınır tanımadığı günümüzde tüm ülkeler dikkatini, altın değerindeki bu bilgi için, bu ‘know-how’ı öğrenebilmek için uzun yıllardır Hizbullah ve Hamas’a karşı savaş veren İsrail’e yöneltmiş durumda. Terör saldırıları ve kitlesel göç günümüz dünyasını şekillendirirken, her iki eğilimin ortasında sıkışıp kalan ve terör saldırılarına hedef olan Türkiye’nin de bu bilgiye, işbirliğine, desteğe ihtiyacı olduğu aşikar.

Karel Valansi

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/turkiye-israil-iliskilerinin-perde-arkasindaki-teror,14272

 

  • ARAP BAHARI’NDA MAKARANIN TERSİNE SARMASI, İÇ SAVAŞLARIN VE TERÖRİZMİN SAHNEYİ DOMİNE ETMESİ, MEVZUBAHİS OKUMAYI ZAYIFLATTI. BATI’DA İSRAİL’İN FİLİSTİN MESELESİNİ BİR TERÖRİZM MESELESİNE İNDİRGEMESİ HER GÜN DAHA FAZLA ALICI BULUYOR

Bölgesel siyasetin İsrail ile Arap ülkeleri arasında yeni bir ilişki biçimini gerektirmesinde garipsenecek bir durum yok. Buradaki asıl mesele İsrail’in Arap ülkeleriyle Filistin dosyasına hiç dokunmadan, hatta bunu hiç gündem maddesi yapmadan ilişkilerini geliştiriyor olmasıdır. Başka bir ifadeyle, İsrail bölgeyle ‘normalleşmesini’, onu bölgeye yabancılaştıran ana konuya değinmeden sağlamaya çalışıyor. Uzun yıllar Filistin meselesi Ortadoğu’daki bütün sorunların ana menbaı olarak görülürdü; doğal olarak İsrail de Ortadoğu’daki bütün sorunların ana sorumlularından biri. Arap Baharı’nda makaranın tersine sarması, iç savaşların ve terörizmin sahneyi domine etmesi, mevzubahis okumayı zayıflattı. Batı’da İsrail’in Filistin meselesini bir terörizm meselesine indirgemesi her gün daha fazla alıcı buluyor. Bölgedeki anormal gelişmeler ve reel politik gerekçeler Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesini gerektiriyor. Ama bu durum Türkiye’ye ağır bir sorumluluk da yüklüyor. Bu da Filistin dosyasının, Gazze ve Batı Şeria gibi bileşenlerine bölünüp atomize edilmeden, su ve elektrik ihtiyacı gibi teknik başlıklara indirgenmeden siyasal bir mesele olarak Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde sürekli masada tutulmasıdır.

Galip Dalay

http://www.karar.com/yazarlar/galip-dalay/turkiye-ile-israilin-anormal-normallesmesi-760#

 

  • AMERİKALI YAHUDİ GRUPLARI, GÖRÜNEN O Kİ TÜRKİYE’DE ERDOĞAN’IN ALTERNATİFİ OLMADIĞINI DÜŞÜNEREK, BÜTÜN YUMURTALARINI ERDOĞAN SEPETİNE KOYMAYA HAZIRLANIYORLAR

Erdoğan ile görüşmeye giren bu Amerikan Yahudi gruplardan bir temsilci ile konuşmak istedim. Yıllardan beri bu Yahudi kuruluşlar konuşmaya çok meraklı olmasalar da, yorum vermekte çok da inatçı olmazlardı. ADL’den AIPAC’a açıklama yapılırdı. Bütün hafta uğraşmama rağmen tek bir Yahudi lobi veya grup liderinden off-record dahi olsa bir açıklama alamadım. Sadece bu toplantıya katılan kurum veya kişiler değil, ABD’nin ileri gelen diğer bazı Yahudi grupları da olanlar veya Erdoğan’ın ‘cazibe saldırısı’ hakkında yorumsuz kalmakta ısrarlı oldular. Herkes Erdoğan isminin ne kadar toksik olduğunun farkında. Erdoğan’ın Türkiye’deki muhaliflerin üzerine gidişi, basını düşman bellemesi, başkanlık için ülkeyi yangın yerine çevirmesi… Bunların hepsi Türkiye’yi ve bölgeyi azıcık takip edenlerce artık biliniyor. İşte tam da ondan dolayı kimse Erdoğan ile Maryland’da aynı karede görünmek istemediği görüldü. Camii, Türkiye’deki bir ilde yapılmış gibi AKP bakanları ile açıldı. 

Daha önce konuşmakta çok tereddüt etmeyen Amerikalı Yahudilerin şimdi konuşmamak için binbir dereden su getirmeleri, Erdoğan’ı kolayca savunamayacaklarının farkında olmalarından olsa gerek. Kısacası şimdilik Erdoğan konusundan kaçmaktalar. Aradaki ilişkiler tam olarak düzeldiğinde, İsrail ile ilişkiler normalleştiğinde, daha açık ve yüksek sesle bu liderlerin Erdoğan’ı savunmaya başlayıp, başlamayacakları görülecek. Ama bu Yahudi lobilerinin Washington’da son 7 yılda girdikleri savaşların çoğunu kaybettiklerini, en büyük hedefleri olan İran anlaşmasına engel olamadıklarını hatırlamak ve Saray'ın beklentilerini ona göre ayarlamak gerekiyor.

Turgay Oğur, Meydan Gazetesinde Erdoğan ve yandaşlarının İsrail ve Amerikalı Yahudi gruplara bakışını iyi anlattı: ‘’Anti-Semitizm’in çok ekmeğini yediniz. Güçlü ittifaklar kurmanıza yardımcı oldu. Peşinizden insanlar geldi bu sayede. Oy da aldınız zamanında. Şimdi ne oldu peki? Uluslararası siyasette battığınız bataktan sizi İsrail’in, Yahudi lobilerinin kurtaracağına iman ettiniz adeta. Öylesine bir kurtarıcı, zannedersin siyasi mesih. “Dünyanın anasını ağlatan İsrail, bir Erdoğan’ın uluslararası imajını mı kurtaramayacak? Onun için çocuk oyuncağı olmalı.” Ne azılı Yahudi düşmanlığınız normaldi ne de bu aniden gelişen marazi İsrail sevginiz.’’

Amerikalı Yahudilerin Erdoğan’ın imajına ve Türkiye’nin imajına yapabileceği olumlu katkılar aslında çok sınırlı. Ama bu lobilerin Türkiye gibi büyük bir ülkeden de Erdoğan lehine yapacağı lobilerden kazançları çok ciddi olabilir. Yine bana konuşmamakta ısrarlı bir Yahudi lidere gönderdiğim emailde de söylediğim gibi hiçbir şekilde Erdoğan ile ilgili konularda yorum yapmayan Yahudi liderler şimdiye kadar şeffaflık konusunda çok kötü bir imtihan veriyor. Amerikalı Yahudi grupları, görünen o ki Türkiye’de Erdoğan’ın alternatifi olmadığını düşünerek, bütün yumurtalarını Erdoğan sepetine koymaya hazırlanıyorlar.

İlhan Tanır

http://www.haberdar.com/erdogan-in-amerikan-yahudi-lobi-ve-liderlerine-karsi-aniden-depresen-sevgisi-makale,1011.html

 

  • ŞALOM GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ İVO MOLİNAS, TÖRENDE CUMHURBAŞKANI İÇİN DE ÖZEL BİR DUA OKUNACAĞINI SÖYLEDİ. TAHMİNİMCE BU DUA, GEÇEN YIL 26 MART’TA EDİRNE SİNAGOGU’NUN AÇILIŞINDA YAPILAN DUANIN AYNISI OLACAK

HABER ilk olarak 3 Nisan’da Daily Sabah Genel Yayın Yönetmeni Serdar Karagöz'ün Twitter hesabından duyuruldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika ziyareti sırasında öğrencilerle sohbet ederken açıklamış. Son anda bir değişiklik olmazsa bir Yahudi çiftin nikâh töreninde şahitlik yapacakmış. Olayın perde arkası şöyle. Geçen 10 Ocak günü Neve Şalom Sinagogu’nda, Selin Saporta ve Vedat Peranva isimli bir çiftin dini

nikâhı vardı. Dini törenin ardından sinagogda ilk kez resmi nikâh kıyıldı. Nikâhı da Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar kıydı. Bu yol açılınca, demek ki şimdi Cumhurbaşkanı da resmi nikâhta şahitlik yapacak.

İnşallah olur. İlk alkışlayan ben olacağım.

Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas, törende Cumhurbaşkanı için de özel bir dua okunacağını söyledi. Tahminimce bu dua, geçen yıl 26 Mart’ta Edirne Sinagogu’nun açılışında yapılan duanın aynısı olacak.

“Yüce devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı mübarek kılsın, korusun, yüceltsin, yardım etsin, büyütsün, yücelere taşısın. Ömrünce ve ömrümüzce şanını yükseltsin. Amin.”

Ertuğrul Özkök

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ertugrul-ozkok_10/oglan-bizim-kiz-bizim-tecavuz-varsa-size-ne_40083278#

 

  • "ANTİ-SEMİTİZM BİZİM KÜLTÜRSEL, TOPLUMSAL BİR PROBLEMİMİZ BUNU AŞMAMIZ UZUN ZAMAN ALACAK BU İNANÇ VE EĞİTİM SORUNUDUR.”

"Türkiye, İsrail ile normalleşmeyi Filistin sorununa endekslemiş durumda. Her ne kadar iki ülkenin güvenlik ve ekonomik çıkarlar açısından yakınlaşmasını zorunlu kılıyor olsa da Türkiye'nin özellikle Gazze'deki ambargonun kaldırılmasını şart koşması pürüz çıkarmaya devam ediyor. Ama yine de Mavi Marmara sonrasında Türkiye'nin dayattığı üç koşuldan bir nebzede olsa esneklik gösterdi Türkiye. Önce ambargo tamamen kaldırılacak deniyordu, daha sonra Gazze'ye girilecek olan malların Türkiye'yle ilgili ayrıcalık tanınmasına doğru gevşetildiğini gördük. 2014'deki operasyon sonrasında İsrail, Gazze'ye mal geçişlerinde, insan geçişlerinde belirgin bir şekilde gevşetme sağladı. Hatta belli sitelerden her gün kontrol dahi edebiliyorsunuz bu giriş çıkışları."

(…) "İsrail-Türkiye arasındaki normalleşmeyi Yahudi toplumu özelde neden benimsiyor veya buna olumlu yaklaşıyor diye bazen eleştiriler aldığım oluyor" diyen Nasi, şöyle konuştu: "Anti-Semitizm bizim kültürel, toplumsal bir problemimiz bunu aşmamız uzun zaman alacak bu inanç ve eğitim sorunudur. Siyasi söylemle de pekiştiğini düşünüyorum. İki ülkenin ilişkileri düzelme yoluna giderse Türkiye'de yaşayan Yahudi toplumunda tansiyonun azalacağını düşünüyorum, bu sebepten olumlu değerlendiriyorum. Bu benim kişisel görüşümdür."

Selin Nasi (Ceyda Karan)

http://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/20160411/1022086622/turkiye-israil-normallesme-sureci.html#ixzz45YIAXENK

 

Netten okumalar

  • KATYA VE YELDEĞİRMENİ – ANİTA SEZGENER

http://www.avlaremoz.com/2016/04/09/katya-ve-yeldegirmeni-anita-sezgener/

 

  • İZMİR’DE ASIRLIK HAHAMHANE KADERİNE TERK EDİLİNCE HARABEYE DÖNDÜ

http://www.diken.com.tr/izmirde-bir-asirlik-hahamhane-kaderine-terkedilince-harabeye-dondu/

 

  • BİZANS YAHUDİLERİ VE YEVANİKA – MELİKE KARAOSMANOĞLU

http://www.avlaremoz.com/2016/04/08/bizans-yahudileri-ve-yevanika-melike-karaosmanoglu/

 

  • MEDYA YALNIZ KURT İNTİFADA SÖYLEMİYLE İSRAİL’E BIÇAK SALLIYOR

https://israilblogu.com/2016/04/06/medya-yalniz-kurt-intifada-soylemiyle-israile-bicak-salliyor/

 

  • BİR ASIR SÜREN DREYFUS DAVASI – AYŞE HÜR

http://www.avlaremoz.com/2016/04/09/bir-asir-suren-dreyfus-davasi-ayse-hur/

 

  • SİYASİ MESİH: İSRAİL – TURGAY OĞUR

http://www.meydangazetesi.com.tr/siyasi-mesih-israil-makale,3043.html

 

  • ŞALOM YAZARI: İSRAİL HALKI ŞAŞKIN DURUMDA; TÜRKİYE'NİN BARIŞ MESAJLARINA ŞÜPHEYLE YAKLAŞIYOR

http://t24.com.tr/haber/salom-yazari-israil-halki-saskin-durumda-turkiyenin-baris-mesajlarina-supheyle-yaklasiyor,335566

 

  • ÖZLEM GÜRSES – İSRAİL / INSTAGRAM

http://websta.me/n/ozlemgurses

 

Netten seyredin

  • KELEBEK ETKİSİ - 10 NİSAN 2016

https://www.youtube.com/watch?v=VpPs_1RPNFA

 

Eskilerden

  • PESAH EVVELİ HAMAM SEFASI

http://balattan.blogspot.com/2014/02/10-pesah-evveli-hamam-sefas.html?spref=fb

 

 

Takılan tweetler

 

Biliyor Musun? ‏@biliyormusuncom  6 Nis

RTE'nin Sinagog'da bir Musevî çiftin nikâh törenine katılıp şahitlik yapacağını/Yahudi cemaatinin de RTE için dua edeceğini biliyor musun?

 

rivokkk ‏@Rivokhay  9 Nis

rivokkk Retweetledi: cumhuriyet.com.tr

Ükenin başına "dost" kelimesi koyalım bir de iyice geçirmek için tırnak içine alalım o kelimeyi diil mi ama müthiş

 

 

 

ivo molinas ‏@basyazar  8 Nis

Film Festivali'nde ,'Rabin'in Son Günü'nü gördüm ve yıkıldım. Bir liderin suikastıyla hem ülkenin solunu bitirmişler hem de barış sürecini…

 

DurumBundanİbaret ‏@bundan_ibaret  10 Nis

Dün @karelvalansi nin konuk oldugu Hakan Çelik ile Hafta Sonu programını kaçıranlar icin: http:// http://tv.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/hakan-celik-ile-hafta-sonu/ingiltere-buyukelcisi-richard-moore-ve-gazeteci-karel-valansi

 

Deniz Saygı ‏@denizcansaygi  9 Nis

@karelvalansi: Türkiye Yahudileri olarak, bir öğretmenin Sinagog'un yıkılmasını istemesi bizi endişelendiriyor. @hakanchelik ile Hafta Sonu