Aykut Kocaman yaptıklarıyla, karakterli duruşuyla, bir gün bile seviyesizlik yapmamasıyla, rakibinin üzüntüsüne saygı duymayı bilmesiyle Türk futbolunda ayrı yere sahip bir isim…
Aykut Kocaman… Futbolculuk dönemlerinin sonuna yetiştiğim, teknik direktör olarak ise yakından izleyebildiğim bir isim.
İstanbulspor'un efsane Zdravkov'lu, Sergen'li, Halilagiç, Oğuz'lu kadrosunda tanışıklığım başladı Aykut Kocaman ismiyle. Ne yazık ki gönül verdiğim takım olan, onun da sembol olduğu Fenerbahçe'de Sarı- Lacivert forma ile izleyemedim Kocaman'ı.
Ancak bana Fenerbahçeliliği aşılayan büyüklerimden hem futbolcu hem de karakter olarak birçok hikâyesini dinledim. Futbolculuğunun ne kadar üst seviyede olduğunu zaten rakamlar açıklar nitelikte, zira Fenerbahçe gibi neredeyse 110 yıllık bir camiada bu isimden daha fazla gol atabilmiş bir isim bulunmuyor. “Futbolculuğunun üst düzey olmasını rakamlar açıklıyor” dedim, ancak karakter kısmını rakamlar değil anlatılanlar, yazılanlar, çizilenler anlatır.
Bu kadar yıldır futbolu takip eden, taraftarı olduğum takımın maçlarına giden biri olarak Aykut Kocaman hakkında pek fazla kötü şey duyduğumu da söyleyemem.
96 yılında rakibinin evinde şampiyon olduktan hemen sonra beyefendiliği ile, ölçülü sevinme şekliyle anlatıldı bana Aykut Hoca her zaman.
Teknik direktör olarak Fenerbahçe'nin başına geldiğinde çok fazla sevindiğimi söyleyemem. Daum'dan sonra Fenerbahçe'nin başına çok daha isimli birini bekliyordum. Daum zamanında sportif direktörlük yapmış bir ismin de ondan hemen sonra onun görevine gelmesini etik bulmuyordum. Zira o günlerde Daum'un yapmış olduğu “Aykut Kocaman'ın yerimde gözü vardı” iddiaları basında yer alıyordu.
Bütün bunlara bir de Aykut Hoca'nın oynattığı defansif futbol eklenince bir taraftar olarak çok eleştirdiğim bir isim haline geldi Kocaman. Fenerbahçe taraftarı ve camiası hücum futbolu seven, sabırsız ve tamamen başarı odaklı bir oluşumdur, çalışması belki de en zor olan kulüplerden biridir.
Önceleri eleştirdiğim adam, "koşu mesafeleri önemli" dedi, güldük geçtik. Defansa önem verdi eleştirdik. 17 maçta 16 galibiyet aldı, eleştirilmeye devam etti. Kulübe tarihinde Avrupa kupalarında en iyi dereceyi getirdi ve ben yarı finalden sonra Aykut Kocaman'a itfahen bir özür yazısı yazdım.
Felsefesi belki bana, Fenerbahçe Kulübü'ne tersti ama en azından bir felsefesi vardı. Futbolda felsefesi olan ve bunda ısrar eden adam çok azdır. Aykut Kocaman da bu isimlerden biridir. Konyaspor'un şu anda ligin en çok koşan takımları arasında olması, çok zor gol yiyen bir takım olması ve belki de ligin en iyi alan savunması yapan takım olması Kocaman'ın felsefesinin arkasında ne kadar iyi durduğunun kanıtı.
İşte bu sebepten dolayı Aykut Kocaman yaptıklarıyla, karakterli duruşuyla, bir gün bile seviyesizlik yapmamasıyla, rakibinin üzüntüsüne saygı duymayı bilmesiyle benim kafamdaki bütün imajını değiştirmiştir.
Konyaspor'u izlerken çok zevk almıyorum ama yine çok sağlam bir felsefe görüyorum. Aykut Kocaman sayesinde sadece oynanan futboldan değil sahaya yansıyan felsefeden de zevk alınabileceğini öğrendim.
Dilerim karakter olarak bu tarz spor adamları artar ve sahaya yansıyan felsefelerden de zevk almayı öğreniriz. Aykut Kocaman ve takımı Konyaspor bu sezon tebriki hak ediyor.