Rafael Torel´in ardından

Türk Musevi Cemaati, büyük hayırsever Torel´in ardından duygularını yazdı.

Toplum
27 Nisan 2016 Çarşamba

 

 

4 Ocak 1915 günü İstanbul Dağhamam’da dünyaya gelen Rafael Torel, 1934 yılında ticaret hayatına girdi ve birkaç iş değişiminin ardından hayatının dönüm noktası olan Gislaved Fabrikasında çalışmaya başladı. Henüz 20 yaşındayken azmi ve çalışkanlığı sayesinde üç bin kişilik fabrikanın sorumluluğunu üstlendi. 1938’de askere gittikten sonra 1939 yılında eşi Allegra ile hayatını birleştirdi. Albert ve Deyzi adlarında iki çocukları oldu. Korkunç bir yangınla bütün fabrikası kül olan Torel pes etmedi ve Derby’i kurdu.

1962 senesinde Or-Ahayim Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Böylelikle cemaat işlerinde çalışmaya adım attı. Sayısız yardımları oldu. 2005’te hastane bünyesinde oluşturulan ‘Allegra Torel Geriatri Pavyonu’ sayesinde açıldı. 2007 senesinde ise hayatı ve anıları, Rita Ender ve Batya Kebudi tarafından kaleme alının ‘Mümkündür Mucizeler’ adlı kitapta toplanarak ve Gözlem Yayıncılık tarafından yayınlandı. 

Sevenleri, kendisiyle çalışanlar Rafael Torel'i anlattı

*** 

ARKADAŞIM ALBER'İN BABASI RAFAEL TOREL

Viktor Apalaçi

Rafael Torel’i 60 yıl önce, oğlu Alber’in sınıf arkadaşı olduğum için tanıdım. Alber, üniversite tahsilini yapmaya gittiği İngiltere’ye yerleşince, Rafael Torel’i ancak yaz aylarında Büyükada’da görüyordum.

Or-Ahayim’in efsanevi eski başkanı Rafael Torel’e, bu hastanede yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığım son 22 yılda daha çok yakınlaştım. Kendisine rastladığımda oğlu Alber hakkında yeni haberler almayı beklerken, kendisi ‘merhaba’dan önce hastanenin güncel bir problemine nasıl çözüm bulacağını sorardı.

Başkanlığından sonra Or-Ahayim ile ilgisini hiç eksik etmedi. Mali desteğinin yanında manevi desteğini, son günlerine kadar sürdürdü. Kendisinden sonra görev alan başkanların tümü ile iyi ilişkileri oldu. Sorunlara çözüm bulmadaki Allah vergisi becerisi, pratik zekâsı ile yol göstericilik görevini iştah ile sürdürdü.

1998’de 100. kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanan yönetim kurulunun bir projesi de hastanenin tarihçesini anlatan bir kitap hazırlamaktı. Bu görev bana verildi ve dört yıl süren araştırmalarımda, burada görev yapmış hekim, başkan ve yöneticilerin tümüne ulaşmaya çalıştım. 1997’nin temmuzunda Rafael Torel’le çok sevdiği Anadolu Kulübü bahçesinde, yapmış olduğum bir seri sohbette, Or-Ahayim yıllarını konuştuk. Hastanedeki ilk yıllarını kendi ağzından dinleyelim:

“Or-Ahayim Hastanesinde başkanlık görevini üstlenmeden önce Kazlıçeşme’de Derby kauçuk fabrikasının sahibiydim. İşyeri komşum rahmetli Pepo Eskenazi idi. Kendisi 1960 - 1965 yılları arasında Fakirleri Koruma Derneğinin başkanıydı. Bir ilkbahar günü ziyaretime gelerek Or-Ahayim ile ilgilenmemi, başkanlığını üstlenmemi teklif etti. Teklifi işlerimin yoğunluğunu öne sürerek anında reddetmiştim. Kendisi yılmadı. Yanına cemaatin etkin ikilisi Bay İsrael Menase ile Bay Amaraci’yi alarak ortağım Leon Benoziyo’ya başvurdu.

Or-Ahayim’in benden önceki başkanı Mithat Kaldam’dan da destek alarak Benoziyo’dan kararımın değişmesi yönünde baskı yapması için taraf olmasını istediler.

Leon Benoziyo, başkanlık süremde fabrikada oluşacak boşluğun kendisi tarafından doldurulacağı ve yokluğumu hissettirmeyeceği konusunda beni ikna etti. Dört koldan oluşan bu baskı neticesinde, başkanlık teklifini reddetmem olanaksızdı. 1962 - 1972 yılları arasında hizmet verdiğim Or-Ahayim’deki dönemim bu şekilde başlamış oldu…

Benden önceki başkan Mithat Kaldam’ın fikri ve Derby Lastik Fabrikasının bağışıyla sağlanan ve 50 bin dolara mal olan ameliyat masasını hastaneye yerleştirip çalıştırmak bana nasip oldu.

Cemaatimizin hastaneye mali katkısı çok azdı. Başkanlık süremde ise hiç olmadı. Hükümetin sübvansiyonu ise çok kısa süreli oldu.

En önemli gelir kaynağı yılda bir yapılan ananevi Or-Ahayim balosuydu. Bu görkemli balolar sayesinde cemaate mensup varlıklı kişilerden bağış talep edebilirdik. Bu bağışların karşılığında, ana bina girişine ve hastane odalarının kapılarına koyduğumuz plaketlerle minnet duygularımızı dile getirdik.

Or-Ahayim’in ananevi yıllık balosu sosyete için olay sayılırdı. Zamanın ünlü Fransız ses sanatçılarını, Türkiye’nin popüler şarkıcılarını getirirdik. Kıyafet zorunluluğu koyduğumuz için, erkekler smokinle, kadınlar ise en şık gece tuvaletleriyle bu davetlere katılırlardı…

Hastalara yardım eli uzatma gayreti kanımca cemaatin en önemli misyonudur.”

Rafael Torel hastaneye maddi katkılarını aralıksız sürdürürken, yakınlarının da Or-Ahayim’e bağış yapmalarını teşvik eder ve bunda başarılı olurdu.

Rahmetli eşim Tuna, çocukluğunu Osmanbey’de Torel ailesiyle aynı binada, altlı üstlü komşu olarak geçirmişti. Kayınvalidem yakın arkadaşı Rafael Torel’in eşi Alegra’dan hep sitayişle bahsederdi. Rahmetlinin adı, 2005 yılında ‘Alegra Torel Geriatri Pavyonu’ olarak hizmete giren yeni binasına verildi.

***

ÖZLETMEMEYE ÇALIŞACAĞIZ

İshak İbrahimzadeh

Talmud'un Hagiga bölümünde bize dört çeşit insandan örnek verilir. Biri, geleceğin hayallerinde yok olur, diğeri geleceği düşünmeden yalnızca günü yaşamayı tercih eder, bir diğeri geleceğin hayallerini kurar ancak onu günümüze taşıyamamanın depresyonu içinde kalır ve bir diğeri ise günümüzde yaşar ve geleceği görür, onu günümüze taşıyarak gerçekleştirmeye çalışır; bu şekilde hayata anlam katar, hayat ona anlam katar... Bazıları ona başta hayalperest derler ancak zaman ise onun ne kadar gerçekçi ve vizyoner olduğunu bizlere gösterir... Böyle bir değerdi Rafael Bey... Özletmemeye çalışacağız.

***

BAŞIMIZ HER SIKIŞTIĞINDA SIRTIMIZI DAYAYABİLECEĞİMİZ AĞABEYİMİZ

Yaşar Abuaf

Değerli büyüğümüz, eski başkanımız, sadık dostumuz, başımız her sıkıştığında sırtımızı dayayabileceğimize, desteğini alacağımıza emin olduğumuz ağabeyimiz; 118 yıllık hastanemizin büyük bir bölümünde yönetici olarak, 1962-72 yılları arasında başkan olarak, sonrasında mentor olarak, maddi bağışçı olarak bizi her zaman yakından izleyen ve başarımız için yüreği titreyen güven kaynağımız Sayın Rafael Torel Ağabey’imizi kaybettik.

Or-Ahayim Hastanesi 118 yıl önce Dr. Rafael Dalmediko ve arkadaşlarının girişimiyle, Haliç kıyısında, yoksul Balat semtinde küçük bir bina ve gönüllü birkaç doktorla başladığı serüvenini bugün ülkemizin en güzel köşelerinden birine dönüşmüş Haliç’in kıyısında üç bina, modern ekipmanlar, profesyonel bir tıbbi kadro ve toplumun bütün kesimlerinden oluşan hasta profiliyle sürdürüyorsa, bunu yüzlerce, hatta binlerce fedakâr bağışçı ile birlikte özellikle iki büyük hayırsevere borçludur: 1920 - 30’larda Sir Ellie Kadoorie’ye ve günümüzde Rafel Torel’e.

Rafael Torel girişimciliğiyle, azmiyle, hiç bitmeyen adanmışlığı ve hiç sönmeyen inancıyla, diğer cemaat kurumlarımızın yanı sıra, her zaman Or-Ahayim için çalıştı, Or-Ahayim için düşündü, Or-Ahayim için hayal etti. Bunu yaşamının son günlerine kadar sürdürdüğüne Başkan Vekilim Nüket Antebi ile birlikte tanığız, bundan büyük onur duyuyoruz.

Bu tanıklık bize aynı zamanda büyük de bir sorumluluk yüklüyor: Or-Ahayim’i yaşatmak, hep daha ileriye taşımak, kavramın tanımı icabı, yaklaştıkça uzaklaşacağını, hiçbir zaman erişilemiyeceğini bile bile mükemmellik hedefine ulaşmak peşinde koşmak. Bunu onun gibi başarabilir miyiz, bilemeyiz, ama bildiğimiz bir şey varsa, Rafael Torel bize bunu öğretti, bunu vazetti, biz de imkânlarımız ve yeteneklerimiz elverdiğince onun yolundan gideceğiz.

Tora’nın 5. Kitabı Devarim’in 15:11 bölümü söyle der: “Ülkede yoksullar her zaman var olacaktır, bu sebeple sana emrediyorum, elini kardeşlerine, yoksul ve muhtaçlara her zaman açık tut.” Tora’daki bu bölüm tabi ki Rafael Torel ağabeyimiz için özel olarak yazılmadı ama Rafael Torel ağabeyimiz tüm hayatını sanki özel olarak bu bölüme uymak için yaşadı. Onu tanıyan herkesin ona olan sevgisi, saygısı, hayranlığı ve minnettarlığı bu yüzdendir.

Rafael Torel ağabeyimiz artık her fani gibi yaşama veda etti, bedenen aramızdan ayrıldı, ama ‘Mümkündür Hatıralar’ adıyla kitaplaştırdığı değerli anıları, çoğumuzun canlı şahidi olduğu kıymetli hatırası bize ilham olmaya, rehberlik edip yol göstermeye her zaman devam edecek. Ruhu şad olsun.

***

EFSANEVİ HAYIRSEVER BAY TOREL  

Silvyo Ovadya

Çocukluğumda oturduğum Şişli’nin Abide-i Hürriyet Caddesi, Şişli Bet İsrael Sinagoguna çok yakındı. Aklımın ermediği dönemlerde dahi gerek ailemde gerek çevremde Rafael Torel’in o yıl Kipur günü yapmış olduğu cömertçe bağışlardan hayretler içinde bahsedilirdi. O dönemden günümüze de ülkemizde yaşayan ve yaşamakta olan tek varlıklı kişi o muydu? Tabii ki hayır. Onun dışında da cemaatimiz kurumlarına en az onun kadar katkıda bulunan yardımseverler oldu ve olacaktır. Ancak Bay Torel’in gerçekten çok farklı bir tarafı vardı; başkalarını da yardım yapmaya özendirmek. Evet, altı yıl cemaat başkanlığı görevinde bulundum. Ciddi yardımseverlerle birlikte oldum. Yaptıkları yardımdan zevk alanları da gördüm. Yardım etme şerefi kendine verildiği için cemaat yönetimine teşekkür edenleri de…

Balat’taki Or-Ahayim Hastanesini bilirsiniz. Zamanında Kadouri Pavyonu olarak bilinen binanın yıkılıp, yeniden yapılmasında Bay Torel’in iki kez katkısı olmuştur. Kendi yapmış olduğu bağıştan daha önemlisi ilk iş patronunun eşine yapmış olduğu telkinle Or-Ahayim Hastanemize tarihin en büyük bağışını kazandırmış olmasıdır. Bununla da gurur duyardı.

Yüz yaşını aşmış bu büyüğümüze Rafael Abi demeyi çok uygun bulmuyorum. Ancak mütevazılıği gerçekten çok kayda değerdi. Yıllardır adını bildiğim Bay Torel’in, 1998 yılında bir kuruma başkan seçilmemden kısa bir süre sonra beni arayarak, “Ovadya, müsait bir zamanda beni ziyaret eder misin?” dediğini hatırlıyorum. Seksenli yaşlarından sonra kurmuş olduğu son sanayi kuruluşu iş yerime çok yakındı ve kısa bir süre sonra yanına gittim. Bana kuruluşun yılda dullara yapmakta olduğu maddi yardımı sordu, kendisine kuruluş ile ilgili tüm bilgileri aktardım. Çıkarken, bana birkaç konuda yapmakta olduğumuz yardımların tutarını takdim etti. Aradan geçen 18 yıl hiçbir şeyi değiştirmedi. Kuruluşun başında kim olursa olsun Bay Torel bu konudaki cömertliğini sürdürdü.

Bay Torel sadece para saçan bir kişilik değildi. Kendisiyle son olarak yazın Anadolu Kulübünde ve geçen yıl Şişli’deki evinde 100. yaş dönümünü kutladığı günlerdeki bir ziyaret esnasında daha uzun konuşma olanağı bulmuştum. Pırıl pırıl hafızasıyla bana ve yanımda bulunan cemaat yöneticilerine sorduğu soruların ardından yorumlar yapmakta, belirli konularda tavsiyelerde bulunmaktaydı. Söylediklerinin hiçbirine de “Bırak ihtiyar adam konuşuyor” diyecek tek bir kişiye rastlamadım. Gerçekten bu yaşta bu muhakeme gücü çok az kişide rastlanır.

Bay Torel çok kolay bir iş adamı değildi ve rekabetten de çok hoşlanmazdı. Onunla aynı işi yapan veya aynı işi yapmaya kalkışanlara ağır bedeller ödettiği, onlarla amansızca mücadele ettiği söylenir. Bir sanayicinin bu denli başarılı olabilmesinin altında belki de katı iş prensiplerinin de payı vardır. Gözlem Gazeteciliğin kendisiyle Rita Ender ve Batya Kebudi’nin yapmış olduğu röportajlarla oluşturduğu kitap gerçekten okunmaya değer bir yapıt. Bay Torel’i daha yakından tanımak için kitabı mutlaka okumalısınız.

Rafaael Torel beni her gördüğünde cemaatin genç kuşağının ne denli katkıda bulunduğunu sorardı. Niye sorardı? Çünkü o da farkındaydı ki genç neslin parlayan iş insanları cemaate maddi katkıda bulunmadıkları takdirde yıllardır toplumumuza önemli katkıda bulunmuş hayırseverleri yitirmemizle zor bir döneme geleceğimizi kendisi çok iyi biliyor ve bu konuda bizleri uyarıyordu.

Cemaat yönetiminin görevi onun adını bir kurumumuz bünyesinde yaşatmaktır. Çocuklarının ve torunlarının Rafael Torel’in hatırasına yıllarca sağlayacakları katkılarla saygı göstereceklerine inancım tamdır.

Evet, sevgili okurlar ve değerli genç ve orta yaşlı yardımseverler hepimizi yardımseverlik konusunda yüreklendiren Bay Torel’i son yolculuğuna uğurladık. Toprağı bol olsun ve cennet ona mekân olsun.

***

MÜMKÜNDÜR MUCİZELER

Batya Kebudi

Rafael Torel’i tanımış olmaktan dolayı çok mutluyum. Ondan çok şey öğrendim. En büyük şansım onun hayatını yazdığımız bir kitap için onunla uzun süren sohbetlerimizdi. Renkli hayatından kesitleri dinlerken çok çalışmanın ve sebat etmenin başarıda çok büyük bir katkısı olduğuna inandım. Hayatı boyunca sadece kazanmamış ihtiyacı olan birçok kişiye de yardım elini uzatmıştı. O verdikçe hayatta da ona cömert davranmış… İş hayatında olan başarıları Türkiye’de birçok ilki başaran sanayici olmasını sağlamıştı. İleri yaşına rağmen hâlâ her sabah işe gidiyor olması beni hep çok etkilemiştir. Bugün iş hayatında yaptığım her atılımda onu anıyorum. Bana öğrettiklerinden çok çalışmak kadar cesur olmam gerektiğini de öğrendim! Yıllar önce ziyaretlerimizin birinde kendisinden bir şapkasını istemiştim. Her yere şapkasıyla giden Bay Torel’den bana kalan en büyük miras bu şapka… İnanıyorum, onun kokusunu hâlâ duyabildiğim bu şapka sayesinde benimde hayatımda mümkündür mucizeler…

*** 

Rita Ender 

19 Nisan 2016 Salı günü, öğleden sonra. Adliyedeydim, telefonum çaldı. Ekranda “Rafael Torel” yazdı.  Açtım. Tanımadığım bir erkek sesi sordu: “Kimsiniz?”, “Siz kimi aradanız, ben Rita” dedim. “Ha pardon” dedi ve aceleyle kapattı telefonu.

Torel’in öldüğünü anladım.

Geri arayıp soramadım.

Ölüm haberinin bana da gelmesini bekledim. Geldi.

Durdum. Meğer sonuncu kez, yine torunu Ralfi’yi aramak isterken, yanlışlıkla beni aramış. “R” harfi yüzünden.

Harfler, sözcükler, koca koca cümleler, büyük büyük laflar… Bedenlerimiz hayattayken olur böyle şeyler… Ölümden sonra olmaz ama.

Ölümden sonra bir bilinmezlik olur sadece ve cevapsız sorular kalır ölenin sevenlerinin yanına: Dün yanımızda olan bugün nerede? Onu bir daha görecek miyim? Beni duyuyor mudur? İlahi bir mahkeme var mı, yargılanacak mı?...

Bu soruların cevabını düne kadar Torel de bilmiyordu. Belki bugün biliyordur, öğrenmiştir.

Ben de onun sayesinde çok şey öğrendim ve onu tanıdığım ilk günden tabutunu gördüğüm ana dek bildim ki; Rafael Torel, yaşamı boyunca Tanrı’nın varlığına inandı. Ve, Tanrı tarafından cezalandırılmaktan hep korktu.

Eğer ilahi bir yargılama varsa ve bu ölümden hemen sonra gerçekleşiyorsa, muhakeme yeteneği çok güçlü bir adam olan Rafael Torel’in beraat etmiş olmasını dilerim. Sevapları kabul, günahları af olsun. Işıklar içinde uyusun…

 - 21.04.2016