İstanbul ve Anadolu’daki İtalyan Yahudi varlığı çok eskilere kadar gider. Daha Bizans zamanında bilhassa Cenova’dan çok sayıda Yahudi’nin gerek ticaret yapmak ve gerekse de ilerleyen yıllarda kendilerine uygulanan baskılardan kaçmak için İstanbul’da Galata ya da Kıbrıs ve Ortadoğu’nun daha başkaca liman kentlerine gelip yerleştikleri biliniyor.1 Gelgelelim bir İtalyan Yahudi cemaatinin tesis edilmesi için 19. yüzyılın ortalarını beklemek gerekecektir.
İİtalyan Yahudi Cemaati, İtalya’nın bir siyasi bütünlük arz etmesi ile paralel olarak ortaya çıkar. 1862’de Kamondo Ailesi'nin girişimleri sonucu cemaatin temelleri atılır. Cemaatin tam adı ‘Comunita İsraelitico-İtaliano di İstanbul’ şeklindedir.2 Topluluk, Osmanlı tebaası olmayan Yahudileri kapsıyordu. Cemaatin önemli bir kısmı İtalyanca konuşan Yahudilerden oluşmaktaydı. Ancak üyeleri arasında Alman, Portekiz, Fransız tebaası olan kişiler de bulunuyordu. Nitekim bu durumu Şişli’de bulunan İtalyan Yahudi Cemaati'ne ait kabristanı dolaşırken de gözlemlemek mümkün. Taşlarda ağırlıklı olarak İtalyanca ve İbranice yazılara tesadüf edilmekle birlikte, Almanca ve Fransızca yazılar da göze çarpar.
Cemaatin temellerini atan Kamondo Ailesi daha önceden Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun vatandaşı idi. Avusturya’nın 19. yüzyıl ortalarında elinde tuttuğu kuzey İtalya topraklarından çekilmesi ile birlikte Kamondo Ailesi de Kasım 1856’da İtalyan tabiiyetine geçer. Abraham Behor Kamondo İtalyan Cemaati'nin temellerini atarken, ailenin gayrimenkullerinin idaresinden sorunlu olan Leon Piperno da cemaatin umumi kâtipliğine getirilir.3 Piperno, sonradan cemaatin liderliğini de yürütecek ve 1930’larda vefat ettikten sonra İtalyan Yahudi Cemaati kabristanında defnedilecektir. Cemaat hakkındaki en eski yazılı veriler de onun tarafından kaleme alınan el yazısı bazı notlara dayanır.
Cemaatin tam olarak kuruluş tarihi ise 16 Nisan 1862’dir.4 Bu tarihte İtalyan hükümeti cemaati resmen tanımış ve din özgürlüklerini güvence altına almayı kabul etmiştir. Böylece de cemaatin tam adı ‘İtalyan Himayesi Altındaki İstanbul Yabancı Yahudi Cemaati’ olmuştur.
Bundan sonra cemaat bir sinagog ve bir mezarlık arayışına girişecektir. Sinagog olarak Zülfaris Sinagogu ile aynı sokakta bulunan bir mekân kullanılır. Ancak burası sonradan yıkılır. Bunun üzerine arayış içine giren cemaat mensupları 1885’de Osmanlı Devletince de resmen tanınan ve bugün halen faal olan Galata Şahsuvar Sokak'taki sinagogu hizmete sokarlar.5 Bu sinagog İtalyan Sinagogu olarak da bilinir. Ancak Osmanlılar Avrupalıları Frenk olarak isimlendirdikleri için bu sinagoga da ‘Kal de Los Frankos’ adı verilir.
İtalyan Yahudi Cemaati'nin mezarlığına gelince: Kabristan, Katolik Ermeni Cemaati’ne ait mezar alanlarının hemen yanında yer alır. İtalyan Yahudi Cemaati’ne 1867’de şimdiki gömü alanı tahsis olunur. Nitekim bu durum mezarlığın giriş kapısı üzerinde yer alan bir kitabede İbranice ve İtalyanca olarak belirtilmiştir.6 Mezarlığa ilk gömü 1868’de gerçekleştirilmiştir.
Kabristandaki mezar taşları
Kabristan içinde 19. yüzyıldan kalma ve sanat değeri son derece yüksek pek çok mezar taşı bulunmaktadır. Öyle ki son derece sanatkârane işlenmiş taşlar, bu alanı adeta bir açık hava müzesine dönüştürmüştür.
İtalyan kabristanında en çok ilgimi çeken noktalardan biri taşlara yansıyan kozmopolit bakış açısı oldu. Bazılarında açık bir şekilde Arabesk ya da İslami tarzda motifler göze çarpıyor. Bazı taşlarda ise Feriköy Protestan mezarlığında gördüğüm dua eden melek, ağlayan kadın heykelcikleri ya da serafim meleklerinin küçük biblolarına tesadüf ediyorsunuz ki şaşkınlığınız bir kat daha artıyor. Taşların bir kısmı gotik mimariyi çağrıştırıyor ve insanın aklına ister istemez kökleri 15. yüzyıla kadar çıkarılan Prag’daki Yahudi mezarlığını getiriyor. Mezarlık alanında bir tane de Osmanlıca ibare taşıyan taşa tesadüf ettim. Ayrıca De Leon ailesine ait iki de farklı abidevi mezar hemen göze çarpıyor. Bunlar ihtimal aile üyelerinin gömüsüne tahsis edilmiş özel mekânlar olsa gerek. Yeri gelmişken De Leon ailesi hakkında da biraz malumat vereyim. Ailenin ilk önemli şahsiyeti Aranoçi De Leon 1831’de Hasköy’de doğar. Sonrasında Kapalıçarşı’ya girerek Ermeni ustalardan kuyumculuk sanatını öğrenir. Bu sahadaki yeteneği sayesinde sarayın kuyumcubaşılığına yükselir ve hatırı sayılır bir servetin sahibi olur. Oğlu Jak De Leon da hem babasının mesleğini hem de unvanını devam ettirerek saraya kuyumcubaşı olur. Kayzer Willhelm’in İstanbul ziyareti sırasında altın işlemeli bir vazoyu 48 saat içinde süsleyerek hazır etmesi istenir. Son derece zor olan bu işi başarması neticesinde sultan tarafından 100 altın ve ayrıca nişan ile ödüllendirilir.7 Hâsılı aile, görkemli mezarların hakkını verecek derecede zengindir.
İstanbul Fransız müdürü Hugo Ardity, Balat Or Ahayim Hastanesinin ilk başhekimi Rafael Bey Delmedicio gibi şahısların mezarları da gözüme ilişenler arasında.8 Arditty ne yazık ki İstanbul’un unutulan kıymetleri arasında yer alan bir isim. Hayatı tam bir başarı hikâyesi ve 20. yüzyılın ortalarını İstanbul’da idrak eden pek çok Yahudi gibi bu masal, 1942’de Varlık Vergisi ile bitiyor. Hugo Arditty 1882’de Selanik’te doğar. Ailesiyle İstanbul’a göç ettikten sonra sinema ve tiyatro sektörüne gönül verir. Evvela tiyatrolar için el ilanları dağıtır, sonraları yer göstericiliği yapar. 1904’te salon yöneticiliği kariyeri başlar. 1907’de ortağı olan Jean Lehman’la birlikte ilk sinema salonunu açar. Sonrasında pek çok sinema ve tiyatro salonunu işletir. İhtimal ki kariyerinde en önemsediği görevi İstanbul’daki Fransız tiyatrosunun müdürlüğü vazifesi olmalı. Zira mezar taşına ‘unvan’ olarak bu ibareyi yazdırmış. Hugo Arditty, 1942’deki Varlık Vergisi'yle ekonomik açıdan adeta yıkım yaşar. Vergi kariyerinin de sonunu getirir. 6 Ocak 1956’da vefat eden Arditty, kendisinden kısa bir süre sonra hayata veda edecek eşi ile birlikte İtalyan Musevi Cemaati kabristanında yatıyor.9
Carlmann ailesi de mezarlığın İstanbul tarihi açısından önemli diğer ziyaretçileri. Ailenin İstiklal Caddesi üzerinde kendi isimlerini taşıyan pasajları 1970’lerde yıkılmış ve yerine bugünkü Odakule inşa edilmiştir. Ailenin özellikle 1942’deki Varlık Vergisi'nden çok olumsuz yönde etkilendiği biliniyor.10
Öte yandan mezarlığın en önemli misafirleri arasında Adler ailesi de var. Bilindiği üzere bu aile hâlihazırda Cenevre merkezli dünyanın en büyük kuyumculuk firmalarından biri. Bu markanın çıkış noktası İstanbul. Ailenin İstanbul’da yaşayan ilk atası Jaques Adler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğundan gelmiş ve saray atlarının bakımından mesul kişi olarak ünlenmiş. Oğlu Eduardo ise babası tarafından Viyana’ya gönderilerek kuyumculuk eğitimi almış. Dönüşünde İstiklal Caddesinin en namlı kuyumcularından biri olmuş.
Mezar alanında özellikle üç mezar hemen göze çarpıyor. Bunlar Osmanlı donanmasında en üst mevkilere tırmanarak adından sıklıkla bahsettiren İshak Paşa Malho, Demokrat Parti'nin iki dönem İstanbul milletvekilliğini yapan Salamon Adato ve mali konularda önemli vazifeler üslenen Jak Bey Nahmias’tır. Tabi ki mezarlıkta gerek Türkiye ve gerekse de Osmanlı dönemine ait başkaca pek çok önemli şahsiyet yatıyordur. Açıkçası ben, hakkında biraz daha detaylı bilgiye ulaşabildiğim bu isimlere odaklandım. Şimdi bu isimlere bakalım.
ISAK PAfiA MALHO
1839’da bir sokak satıcısının oğlu olarak Hasköy’de dünyaya gelen İshak Malho11, İtalyan Yahudi Cemaati’nin kurucularından olan Kamondo Ailesi’nin Hasköy’de açtığı modern okulda eğitim gördü. Buradan Maltepe Askeri Mektebi’ne geçti ve ardından da Mekteb-i Tıbbiye’ye girdi. Sonrasında Bahriye kadrosuna geçti. Çar II. Aleksander’in taç giyme törenine Osmanlı devletini temsilen katılan heyetin içinde yer aldığı gibi, yurt dışından gelen çeşitli kraliyet ailesi mensuplarına mihmandarlık yaptı. 1887’de paşalık rütbesi alan İshak Malho, donanma sağlık müfettişliği vazifesinin yanında sahasıyla ilgili pek çok komisyonda görev aldı.
İshak Paşa cemaati için de pek çok önemli işe imza attı. Belki de en kalıcı icraatı bugün de halen faal olan Balat Or Ahayim Hastanesi’nin kuruluşunda aldığı roldür.12 Paşa’nın mezarı, kabristanın en ilgi çekici taşlardan biridir. Taşın üzerinde ayrıca Paşa’nın Bahriye ile irtibatını gösteren bir denizci çıpası vardır.
SALAMON ADATO
Mezarlık alanının belki de en tanınmış şahsiyeti Demokrat Parti’den tam iki kez İstanbul mebusu seçilen Salamon Adoto’dur. Adato aslen Edirneli olup 1894’te dünyaya gelir. Evvela Edirne Alyans okulunda sonrasında ise Mekteb-i Sultani’de okur. Buradan Darülfünun Hukuk mektebine geçer.13 Akabinde Fransa’ya giderek hukuk doktorasını yapar. Kısa bir süre içinde deniz hukuku alanında ülkenin sayılı isimlerinden biri haline gelir. Kalkavan ve Sadıkoğlu gibi önemli armatör ailelerin davalarından ciddi paralar kazanır.
1946 yılında yapılan seçimlerde Yahudi cemaatinden iki aday çıkacaktır. CHP ünlü tarihçi ve dil bilimci Avram Galanti’yi Niğde’den aday gösterirken, DP de İstanbul’dan Samuel Adato’da karar kılar. Adato zor olanı başararak 1946’da meclise girer. Mecliste Demokrat Parti'nin neredeyse CHP’nin yedide biri kadar vekile sahip olmasına rağmen ateşli bir muhalefet yürütür. Cesaretle, geçmiş yıllarda yaşanan 20 kura askerlik ve Varlık Vergisi gibi uygulamaları sert bir şekilde eleştiren konuşmalar yapmaktan kaçınmaz.
Salamon Adato, 1954 seçimlerinde tekrardan aday gösterilmez. Bunun üzerine tekrardan mesleğine döner. Mersin’de bir Türk şilebinin İtalyan şilebiyle çarpışarak batması üzerine deniz hukuku konusunda uzman olan Adato, davanın avukatlığını alarak bölgeye gider. Ancak dönüşünde Adana’dan kalkan ve yolcuları arasında Samuel Adato ile ünlü arkeolog ve Türkiye Köylü Partisi Başkanı Prof. Remzi Oğuz Arık’ın da bulunduğu uçak havada infilak eder. Adato da ne yazık ki bu olay sırasında hayatını kaybedenler arasındadır.14 Adato’nun cenaze töreni, seçiminde rol oynadığı Hahambaşı Rafael Saban’ın bizzat katıldığı bir dini törenle 6 Nisan 1954’de Neve Şalom Sinagogunda yapıldıktan sonra İtalyan Musevi Cemaati kabristanına defnedilir.15 Adato’nun mezarı kabristanın arka taraflarında yer alır. Hemen önünde Jak Bey Nahmias’ın mezarı bulunmaktadır.
JAK NAHM‹AS
Jak Nahmias mali alanlarda uzmanlaşmış ve önemli resmi görevlerde bulunmuş bir isim. 1880’lerde Osmanlı maliyesini gözden geçirmek için İstanbul’a gelen Alman Wittendorf Bey’in yardımcılığını yaptı. Onun vazifesinden ayrılması üzerine de Maliye Bakanlığının Ulusal Borçlar denetçisi oldu. Yine borçlanma konularıyla alakalı olarak Berlin, Londra ve Paris gibi şehirlerde bulundu.16 Kendisi Yahudi cemaatinin cismani meclisinde de görev yaptı.
Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca ve Rumca gibi dillere vakıf olan Jak Bey Nahmias, ömrünün son yıllarını Ayaspaşa’daki evinde bilimsel ve edebi eserler okuyarak geçirmiş ve ölümünden sonra 25 Ocak 1943 günü de İtalyan Musevi
kabristanına defnolundu.17
1- Shick; (Osmanlılar, Azınlıklar, Yahudiler), 36,
2-Şeni, 67
3-Şeni, 71
4-Güleryüz, (Türk Yahudileri Tarihi), 203
5-Güleryüz, (Türk Yahudileri Tarihi), 204
6-Özen, 76
7-Svastics, 136
8-Svastics,62
9-Hakkında bilgi için bkz. Svastics, 123
10-Svastics, 122
11-Svastics, 118
12-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 94; Svastics, 62 13-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 132
14-Bali, (Salomon Adato), 100
15-Bali, (Salomon Adato), s. 104
16-Galanti, (Türkler ve Yahudiler), s. 150; Svastics, 96
17-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 163