69. Cannes Film Festivali’nin sürpriz filmi, 40 yaşındaki Alman kadın yönetmen Maren Ade’nin ‘Toni Erdmann’ adlı filmiydi.
Screen dergisinin uluslararası eleştirmenlerden oluşturduğu ekibin Toni Erdmann’a verdiği not, dört üzerinden 3,8 idi.
Bu festival tarihinde bir rekor idi. Üstelik bu rekor Cannes’da pek az sayıda filmini izlediğimiz Almanya’dan geliyordu. Almanya, Wim Wenders’in 1984’teki “Paris, Texas”ından beri 32 yıldır Altın Palmiye almamıştı.
Yarışmanın Nicole Garcia ve Andrea Arnold ile birlikte, üç kadın yönetmeninden biri olan Maren Ade, filmde, günümüz kapitalist sistemine, etkili ve cesur bir eleştiri getiriyor.
Baba-oğul sorunlarını işleyen filmlere alışık Cannes Festivali, Toni Erdmann ile ilk kez bir baba-kız yakınlaşmasını anlatan güçlü bir filmi jürinin önüne getirmiş oldu.
Maren Ade, İş kolik bir kadın yönetici ile iletişimsizlik yaşadığı babası arasında kalan filmin kahramanının , mutlu sona varışını özgün ve zeki tespitler barındıran bir senaryosuyla beyaz perdede anlatıyor. Cannes’de izlediğim festivallerde Toni Erdnan gibi bütün salonun katılarak güldüğü bir film hatırlamıyorum.
Film ince mizah eseri komik sahnelerin dışında, baba-kız ilişkileri üzerinden günümüzün sosyal hastalığı iletişimsizlik sorununa sempatik çözümler de üretiyor.
5 yıllık bir çalışmanın ürünü olan filmde başarılı bir iş kadını olan İnes’in (Sandra Hüler) mizah duygusunu kaybettiğine inanan babası Wilfied’le (Peter Simonischek) yaşadıklarını anlatıyor. Çalıştığı firmanın Romanya şubesinin sorumlusu olan genç kadın, yeni yatırımlarla ilgilenirken, babasının sürpriz bir ziyaretiyle karşılaşır.
37 yaşındaki İnes, aynı zamanda patronunun gözdesidir. Filmde 65 yaşındaki emekli babası, kendisine sürekli olarak “mutlu musun?” sorusunu sormaktadır.
Bekar olan İnes’in hissi ve sosyal hayatı pek renkli değildir. Gizli bir ilişki yaşadığı iş arkadaşı ile pek mutlu değildir. Babasının özel ve iş hayatına müdahale etmeye başlaması İnes’i sıkıntıya sokar.
Peruk ve takma dişle değişik hüviyetlere bürünen Baba Wifried, kendisini kızının Bulgar müşterilerine Alman konsolosu Toni Erdmann olarak takdim eder.
Film yoksulluğun diz boyu sürdüğü, ekonomisi geri kalmış bir Avrupa ülkesinde dönen entrikalara da değiniyor ve iş hayatının kirli yüzünü sergiliyor.
Kısa bir zaman diliminde gelişen olaylarda, Wilfried’in müdahaleleri ile İnes yaşam sevincine tekrar kavuşuyor. Filmin bir sahnesinde, evinde verdiği partide ne giyeceğine karar veremeyen İnes, misafirlerinin karşısına çırılçıplak çıkıp, onların da soyunmalarını sağlıyor. Çıplaklar partisine dönüşen partide İnes’in patronuna kapıyı açtığı sahnedeki mizah filme damgasını vuruyor.
1976 yılında Karlsruhe’de doğan Maren Ade, Münih Sinema Okulu mezunu ve içlerinde Christian Petzold’un da olduğu “Berlin Okulu” akımının önde gelen temsilcisi.
Ade, Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan ilk filmi “The Forest For the Trees”in (2003) ardından çevirdiği “Everyone Else”(2009) ile Berlin’de de Gümüş Ayı Ödülü kazandı. Ade’nin eşi Ulzrick Kohler de yönetmenlik yapıyor. Maren , 2 saat 45 dakikalık uzunluğuna rağmen nefes nefese izlenen “Toni Edmann” i Cannes’a ilk kez geliyor. Babayı oynayan Avusturyalı komedyen Peter Simonischek, 2006’da “Requiem” filmiyle Berlin’de En İyi Aktris Gümüş Aslan Ödülü almıştı. İnes rolündeki Sandra Hüller de mükemmel performansıyla filmde dikkat çekiyor.