“Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde 0,2´sini teşkil ediyor ama bilim Nobellerinin yüzde 20´sini almışlardır. Onlar bütün insanlardan daha üstün zekalı mı? Yok değiller. Onların kültüründe eğitime, bilime önem veriliyor. Bu asırlarca öyle gelmiştir. Bunu Türkiye´de geliştirmek lazım. Bunu yaptıkça bizde de 100 yılda, bir tane bilim alanında Nobel almış Türk bilim insanı değil, 10-20 bilim insanı olur. İnşallah bu gibi girişimlerle çocuklarımızı bilim yapmaya ve kültürüne alıştırmaya devam eder ve gelecek yüzyılda inşallah, bizden sonraki nesiller buraya artık ´Aziz Sancar veya İsmail Arslan Nobel almış, davet edelim´ demez. Zaten herkes Nobel alıyor diye dikkat bile etmeyiz. Temennim budur." AZİZ SANCAR
Sancar, bilim yapmanın ve bilim kültürünü geliştirmenin bir gelenek olması gerektiğini vurgulayarak, şunları anlattı: "Bu Amerika'da birçok seminerin konusu olmuştur. Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde 0,2'sini teşkil ediyor ama bilim Nobellerinin yüzde 20'sini almışlardır. Onlar bütün insanlardan daha üstün zekalı mı? Yok değiller. Onların kültüründe eğitime, bilime önem veriliyor. Bu asırlarca öyle gelmiştir. Bunu Türkiye'de geliştirmek lazım. Bunu yaptıkça bizde de 100 yılda, bir tane bilim alanında Nobel almış Türk bilim insanı değil, 10-20 bilim insanı olur. İnşallah bu gibi girişimlerle çocuklarımızı bilim yapmaya ve kültürüne alıştırmaya devam eder ve gelecek yüzyılda inşallah, bizden sonraki nesiller buraya artık 'Aziz Sancar veya İsmail Arslan Nobel almış, davet edelim' demez. Zaten herkes Nobel alıyor diye dikkat bile etmeyiz. Temennim budur."
Aziz Sancar
http://www.fortuneturkey.com/aziz-sancardan-genclere-mesaj-34013
Luiz Bakar ile Ester Zonana hiç dava arkadaşı olmadılar, birlikte bir dava yürütmediler. Fakat meseleleri aynıydı. Amaçları, karşı durdukları, dillendirdikleri birdi. Yüklendikleri de benzerdi. Haksızlığa uğramış yüzyıllık dini kurumların adına ve çoğu zaman dini liderlerin vekâletnameleri ile çalışıyorlardı. Üstelik onca söz ve güç sahibi dini lider ve cemaat yöneticilerinin içinde, kadının adı olduğunu, varlıklarıyla hatırlatarak çalışıyorlardı.
Çalışmalarında toplumların dini ihtiyaçlar dışında ihtiyaçları olduğunu vurguluyorlardı. Mesela avukat Ester Zonana şöyle söylüyordu: “Cemaatler, sosyal topluluklardır. Dini gereksinimleri yanında, sosyal gereksinimleri de vardır. Bu gereksinimlerin sadece seçimle iş başına gelen dini reisler tarafından karşılanması, mümkün değildir.”
Zaten avukat Ester Zonana’yı da meslek hayatında en zor durumlarda bırakan; yalnızca dini reisleri değil, inanan inanmayan tüm Yahudileri hedef alan antisemitizm olmuştu. Ulusal hukukun çare üretmekte yeterli kalamadığı nefret söylemi hakkında defalarca kez dilekçe yazmış, ilgili makamlara şunun gibi sözlerle şikâyetlerde bulunmuştu: “Şüphelinin ‘tweet’ini okuyan Yahudi dini inancına sahip kişiler, daha önce de olduğu gibi ibadethanelerinin ve kendilerinin her an saldırıya uğrayabilecekleri, vahşice katledilebilecekleri endişe ve korkusuyla dini inançlarını, Anayasa’nın sağladığı temel hakka rağmen, yaşayamamaktadırlar.”
Rita Ender
http://bianet.org/biamag/insan-haklari/175010-haksizliga-karsi-iki-kadin-luiz-bakar-ve-ester-zonana
BM’deki Genel Kurul salonunda babam kız kardeşi Adela’nın Auschwitz’in kurtulmasından birkaç hafta sonra kaleme aldığı kartpostalı okudu;
“Sevdiklerim, Birkenau konsantrasyon kampında geçirdiğim korkunç bir yılın sonunda kardeşim Rosientje Auschwitz’de öldü, yanında değildim. Büyükbaba ve İsak amca 2 Şubat 1944’te vardığımız gibi gaz odalarına yollandılar. Riek hala ise 21 Nisan 1943’te öldü.
İstek, Tanrının yardımı, Cuma günü ve bayram gecelerinin hatırası ile hayatta kaldım. Annem babam ve kardeşlerimi her yerde arıyorum. Eve dönmek için yardım arıyorum. Birbirimizi görmek, bir an önce görebilmek için. – Adela”
Ölüm kampından kurtulmuş olmasına rağmen zayıf düşmüş vücudu hayata devam edecek şekilde iyileşemedi ve 20 yaşında hayatını kaybetti.
Son 30 yıldır babam Holokost’u anmak adına yapılacak sosyal aktiviteler ile ilgileniyor. Uluslararası Holokost anma projesi Unto Every Person There is a Name adlı projeyi başlattı. Ayrıca Yahudileri kurtaran Yahudileri tanıyan bir komitede görev alıyor ve makro sosyal sorunlarla ilgilenen Tseela’nın kurucularından.
Tüm yaşadıklarına rağmen toplumda bir değişiklik yaratabileceğine inanan optimist bir kişi olan babam BM üyelerine işbirliği yapmalarını bu sayede bu tür soykırımların tekrarlanmasının önüne geçilebileceğini söyledi. Sözlerini şöyle bitirdi;
“Holokost’tan 70 yıl sonra hikayelerini anlatabilecek çok az kurtulan kaldı. Ancak hikayelerinin anlatılması lazım. Toplum olarak hatırlamak ve Holokost’tan ders almak zorundayız. Böylece kör nefret ve ırkçılığa karşı bize rehber olurlar.”
David Roet
https://israilblogu.com/2016/05/05/babam-ve-holokost/
Neticede Ya’alon, “Likud partisini ve İsrail’i aşırılıkçı unsurların ele geçirmiş olduğunu görüyorum.” diyerek bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa etti. Söylendiğine göre Netanyahu’nun kendisini ikna etmek için son dakikada teklif ettiği dışişleri bakanlığı koltuğu dahi ikna etmedi Ya’alon’u… İşte Ya’alon’un boşalttığı koltuğa oturacak Avigdor Liberman.
Liberman’ın bu koltuğa oturması, bombanın piminin bir çılgının eline verilmesi demek. Liberman geçmişte Gazze’ye atom bombası atılmasına kadar bir dizi radikal ‘çözüm’ önerisi getirmiş biri. Kendisi de eskiden genelkurmay başkanlığı, savunma bakanlığı ve başbakanlık yapmış olan – ve altını çizelim, kendisi de pek sorumlu davranmayı başaramamış olan – Ehud Barak, Liberman’ın hükümete katılmasını “Netanyahu hükümetinin faşizm emareleri göstermesi” olarak yorumladı ve bu atamanın bedelini bütün bir ülkenin ödeyeceğini söyledi nitekim.
Gözlemciler, Liberman’ın katıldığı bir hükümetin tam faşist bir çizgiye kaymasının önündeki son basamağın İstihbarat Bakanı Yisrael Katz’ın dışişleri bakanlığına atanması olduğunu söylüyor. Son bir yıldır dışişleri bakanlığı koltuğunu kendi uhdesinde tutan Netanyahu, bu makamı Katz’a söz vermiş durumda. Ama Katz bir Filistin devleti fikrine tümden karşı olduğu için bu makama gelmesi İsrail’in uluslararası arenada iyiden iyiye yalnızlaşması anlamına gelecek.
Avigdor Liberman, Türkiye – İsrail ilişkilerinin çöktüğü dönemin dışişleri bakanı idi. İki ülkenin uzlaşmasını her defasında Liberman engelledi. Liberman, İsrail’in Mavi Marmara baskınından dolayı özür dilemesini asla kabul etmedi. Erdoğan’ı ‘anti-semitik mahalle kabadayısı’ olmakla itham eden Liberman, Türk diplomasi tarihine ‘alçak koltuk krizi’ olarak geçen olayın da mimarı olarak biliniyordu. Erdoğan Türkiye’sinin Liberman’ın savunma bakanı olduğu ve Filistin topraklarındaki işgali yönettiği bir dönemde İsrail’le ilişkileri düzeltmeye çalışmasına bakalım Erdoğan’ın tabanı ne diyecek…
Kerim Balcı
https://www.yenihayatgazetesi.com/libermanin-donusu-14126
Netten okumalar
http://www.avlaremoz.com/2016/05/13/1917-balfour-deklarasyonu-ayse-hur-1/
http://www.avlaremoz.com/2016/05/22/britanya-mandasindan-israil-devletine-ayse-hur-2/
http://odatv.com/komplo-teorilerinin-babasinin-oykusu-2305161200.html
http://www.avlaremoz.com/2016/05/20/soadan-sonra-ne-oldu-serdar-korucu/
http://www.evrensel.net/haber/280709/millet-i-mahkumeden-yerli-ve-milliye-yok-hukmundekiler
http://dunyalilar.org/669-cocuk-ve-insan-derisinden-abajur.html
Takılan tweetler
Karel Valansi @karelvalansi 12 May
La vida en Turkia es komo el sigaro para un tiryaki. Aun ke saves ke te puede matar, el plazer es tan grande ke no lo puedes deşar #Ladino
Pera Sinema @PeraSinema 12 May
Kısa Film köşemizde @pinickus kaleminden" Rutka: A Diary of The Holocaust" var... İzleyelim
http://www.perasinema.com/rutka-a-diary-of-the-holocaust/
melis alphan @melisalphan 14 May 2015
Antakya'da Musevi cemaati vaktiyle 10 bin kişiyken bugün cemaat sadece 16 kişiden oluşuyormuş
Harun amca, "İstanbul'dan her hafta namaz kıldırmaya din adamı geliyor. Taşıma suyla değirmeni çeviriyoruz" diyor
Gökçay Yıldız @gkcyyldz 11 May
Sefarad Yahudileri 1492 yılında geldikleri için, artık İspanya'da epey değişmiş olan Cervantes dönemi İspanyolcası konuşuyorlarmış.
Pinar Kilavuz @devpinar 15 May
Türkiye’de Sefarad olmanın bugüne kadar yapılmış en güzel tanımı "Bir gemi düşün. Bu gemi bir limana bağlı, bu gemi engizisyon zamanından kalma yıkık dökük bir gemi. Halatın bağlı olduğu yer Osmanlı toprağı, artık ne Osmanlı var ne de eski İspanya. Bu gemi ne ileriye ne de ne de geriye gidebilir. Gemide sıkışmış tarihsel bir şey aslında Sefaradlık.