“Bireylerin eksik yönlerini tamamlamak, fazla yönlerini törpülemek asıl hedefimiz” diyen, zihinsel engelli çocukların eğitimcisi Eti Gündoğan Giyindiren ile mesleğini konuştuk.
Önce sizi tanıyalım…
İstanbul Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nden 2003 yılında mezun oldum. İki yetişkin oğlum var. 1980 yılında üniversitenin ikinci sınıfında iken evlendim. O dönemin olumsuz şartları, evlilik, çocuk, hepsi üst üste geldi, okulu bıraktım. Yirmi yıl sonra, aftan yararlanarak, ikinci sınıftan tekrar okula döndüm. Mezun olduktan sonra, hocalarımın birinin teşvikiyle, şimdi yapmakta olduğum işe girdim. On üç yıldır ‘Zihinsel Engelli Çocukların Eğitimi’ üzerinde çalışıyorum. Yıllar içinde bu alanda çeşitli seminerlere, kongrelere katılarak, hizmet içi ve dışı eğitimler de alarak kendimi geliştirdim.
Ayrıca, iki yıl süre ile Bilişsel, Davranışçı Terapi Eğitimi ve süpervizyon aldım. Böylece ergenlere ve yetişkinlere de terapi yapabiliyorum. Engelli bireylerin ailelerine, danışmanlığın yanı sıra terapi de uyguluyorum.
Çalıştığım kurumda görme engelli bireylere eğitim veren bir kadro var. Fakat İngilizce öğretmenimiz yok. Bu nedenle, istek üzerine, haftanın bir günü, görme engellilerle İngilizce çalışıyorum. Onların dünyasını tanımak bana birçok yeni görüş kazandırdı, geliştirdi.
‘Özel durumu olan çocuklar’ kategorisine kimler giriyor?
Yaygın eğitim sisteminde eğitim alamayan veya eğitim alabildiği halde desteğe ihtiyaç duyan çocuklar; henüz okul yaşına gelmemiş davranış sorunları, öğrenme güçlüğü ve uyum sorunları olan çocuklar; ayrıca, okul yaşını geçmiş, ama zihinsel yetersizlikleri nedeni ile ömür boyu eğitime devam etmesi gereken bireylerin hepsi bu kategoriye girer.
Bu bireyleri kabaca şöyle sınıflayabiliriz: Yaygın Gelişim Bozukluğu (Otizm), Serebral Palsi, çeşitli nedenlere bağlı zekâ geriliği tanısı almış bireyler, hiperaktivite ve dikkat sorunu olanlar ve öğrenme güçlüğü tanısı konmuş olanlar. Görme ve işitme sorunu olanlar da bu eğitimden yararlanabilirler.
Özel eğitim merkezleri hakkında bizi aydınlatır mısınız? Ayrıca, sizin çalıştığınız özel eğitim merkezleri hakkında da bilgi verir misiniz?
Özel eğitim merkezlerinde, tanımını yaptığım tüm bireyler yaş sınırı olmaksızın eğitim alabilirler. Bu eğitimin ücreti, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanır.
Bu eğitimden yararlanabilmek için önce devlet hastanesinden, tanıyı belirten kurul raporu almak gerekir. Bu rapor ile ilçeye bağlı Rehberlik Araştırma Merkezine başvurmak lazımdır. Uygun bulunursa kendilerine ‘Özel Eğitim Raporu’ verilir ve Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezine yönlendirirler. RAM’ın yaptığı değerlendirme sonucunda bireye sekiz bireysel seans, bunun yanı sıra, dört grup dersi alma hakkı verir. Arzu edenler, buna ek olarak ücretini ödemek şartıyla fazla seans da alabilirler.
Çalıştığım merkezde, bir psikolog, bir psikolojik danışman, iki çocuk gelişimcisi, iki özel eğitimci, iki özel eğitim sertifikalı sınıf öğretmeni, dört görme engelliler öğretmeni görev almakta.
Farklı disiplinlerden yetişmiş elemanlar olarak, birbirimizle bilgi ve fikir paylaşımı yaparak bireyi değerlendirir, ona en uygun eğitim programını planlayarak uygularız.
Benim çalıştığım kurum ve diğer benzeri kurumlar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı çalışır ve Milli Eğitim Bakanlığınca denetlenirler.
Merkezinize gelen çocuklara verdiğiniz psikolojik destek onlarda ne gibi gelişmeler sağlıyor? Biraz da kendi gözlemlerinize dayanarak açıklayabilir misiniz?
Bize gelen bireylerin, sahip oldukları potansiyeli sonuna kadar kullanabilmelerini hedefleriz. Her birey, engel durumuna bağlı olarak, farklı kazanımlar elde eder.
Şöyle ki, ağır zihinsel engeli olan bireyin, yemeğini kendi başına yiyebilmesi, saçını tarayabilmesi, kazağını çorabını giyebilmesi bir kazanımken, orta veya hafif zihinsel engeli olan bireyin, okuma yazma öğrenmesi, saat okuması ve para hesabı yapması hedeflenir.
Görme engeli olan bireyin, bağımsız hareket edebilmesi, çevresini ve kendisini tanıması hedeflenirken, otistik bireyin, çevreye uyumunu sağlamak, zihinsel süreçlerini çeşitli egzersizlerle geliştirmek, hedeflerimiz arasındadır.
Dikkat sorunu ve öğrenme güçlüğü olan bireyin, dikkat süresini uzatmak ve bu tipteki çocukların okul başarısını arttırmayı hedefleriz.
Kısaca şöyle özetleyebilirim: Her bireyin eksik yönlerini tamamlamak, fazla yönlerini törpülemek (çok hareket etmek, tikler, obsessive davranışlar gibi) asıl hedefimizdir.
Özel çocuk sahibi ailelere neler söylemek istersiniz?
Öncelikle, zaman kaybetmeden eğitime başlamalarını öneririm. Erken tanı ve erken eğitim çok önemli. Özellikle otistik çocuklarda erken ve yoğun eğitim, çocuğu tekrar kazanabilmemizi sağlayabiliyor. Diğer engel gruplarında da erken ve yoğun eğitim ile kazanımlar artıyor, uyum daha kolay sağlanıyor.
Aileler, bu aşamada yardım ve destek almalı, çünkü kabullenme çok önemli.
Ayrıca, aile birliğinin korunması, tüm aile bireylerinin bilinçlenmesi, anne ve babanın birbirlerini suçlamak yerine, birbirlerine destek olmaları, hem kendileri hem de çocuk açısından çok önemli.
Aileler, ilk aşamada, sürekli neden arayışı içinde oluyorlar. Sonra da, genellikle mucizevî çareler arıyorlar. Özellikle maddi durumu daha iyi olan aileler, duydukları her yöntemi deniyorlar. Sürekli eğitimci değiştirerek, çocuğu oradan oraya sürüklüyor ve kesin çözüm arayışı içinde oldukları için, hem çocuğu hem de kendilerini yıpratıyorlar.
Oysaki günümüzde birçok engelin sebebi, bilimsel olarak bilinmiyor, bilinenlerin dahi tedavisi kısıtlı.
Bu aşamada bilimsel kanıtı olan tek çözüm eğitim. Diğer alternatif yöntemler ve ilaçlar ancak eğitimi kolaylaştıracak etki yapabilirler.
Yukarıda bahsettiğim tip aileler, istismara açık oluyorlar. Lütfen uyanık olsunlar, her şeye inanmasınlar, bilim yolundan ayrılmasınlar, kesin ve hızlı çözüm aramasınlar.
Diğer önemli nokta ise, özel çocukları olan ailelerin, çocuklarına sabır ve sevgiyle yaklaşmaları.
Bizimle paylaşabileceğiniz anınız var mı?
Her çocuk ayrı bir dünya ve her biri ile ayrı ayrı anılarım var. Bazıları hüzünlü, bazıları ise komik. Keşke hepsini not etseydim, belki kitap bile olurdu.
Şu anda aklıma gelen bir iki anımı size aktarayım.
Yeni başladığım yıllarda, iki buçuk üç yaşlarında otistik bir çocukla çalışıyorum. Hayvan isimleri, hayvanların çıkardıkları seslerin taklitleri üzerinde çalışıyoruz. Önümüzde ‘Hayvanlar Yap-Bozu’ var. Çocuk, benim söylediğim hayvanı alıp yerine takıyor. Sıra ata geldi. "At" dedim ve eline at puzzle’ını verdim. Çocuk hemen puzzle’ı yere attı. Önce anlayamadım. Sonra fark ettim ki, ‘at’ komutu ile hayvan ismi ‘at’ kafasında karışmış.
Hemen aklıma gelen ilginç bir anım da, sekiz yaşında otistik tanısı konmuş bir kız çocuğu ile ilgili başımdan geçen bir olay. Çocuk ikinci sınıfa geçmiş heceleyerek okuyor fakat İngilizce, Fransızca, Rusça cümleler kuruyor. Ailesi şaşkın, ‘evde bu dilleri konuşan kimse yok’ diyorlar. Çocuk konuşurken, aniden başka bir lisanda devam ediyor ve bunların farklı lisanlar olduklarını fark etmiyor. Biz onu uyarıyoruz. ‘Acaba İngilizce film replikleri mi ezberlemiş’ diye düşündüm. En azından İngilizce için söyleyebilirim, ‘sözcükleri yerli yerinde kullanabiliyor’. Denemek için, önüne basit bir İngilizce kitabı koydum, hikayeyi Türkçeden daha akıcı bir şekilde okudu.
Bu çocukla, iki yılı aşkın bir süredir çalışıyoruz. Çevresine uyumu oldukça iyi, okulda sorunu yok ama maalesef yabancı lisanları unuttu. Hâlâ isimlerin ve fiillerin sonuna getirilen iyelik eklerini kullanmakta zorluk çekiyor yani ekleri yanlış kullanıyor. İlginç değil mi?