Mezarlık dizimizin son bölümünde Ortaköy Mezarlığı ile başlayıp ardından İstanbul’un Anadolu yakasındaki mezarlıkları inceliyoruz. Ardından da son açılan mezarlık Kilyos ile yazı dizimizi bitiriyoruz
ORTAKÖY YAHUDİ MEZARLIĞI
Bizans zamanında da Ortaköy’de bir Yahudi cemaatinin varlığı biliniyor. Bu sebepten dolayı Ortaköy’deki mezarlığın tarihinin de Bizans devrine kadar uzandığı sanılıyor.1 Mezarlığın müthiş bir Boğaz manzarası var2 ve Boğaz köprüsünden geçerken de mezar alanını görmek mümkün. Mezarlık halen Mecidiye mahallesinde, Orhaniye Kışlasının altındaki yamaçta yer alıyor. Büyük oranda tahrip olmuş durumda.3
KUZGUNCUK MEZARLIĞI
Mezarlık Kuzguncuk’un üst kesimlerinde bugün Nakkaştepe denilen mevkide. Mezarlığın tarihi 16. yüzyıla kadar çıkarılır. Avram Galante burada 1562 tarihli bir mezar taşından bahseder. Öte yandan Üsküdar kadı sicillerinde yapılan incelemeler de bölgedeki Yahudi cemaatinin izini 1516 yılına kadar sürebilmekte.4
Kuzguncuk Musevi Mezarlığının İstanbul Yahudi Cemaati arasında defin konusunda en çok rağbet edilen gömü alanı olduğu biliniyor.5 Zira mezarlık Anadolu yakasında olup Kudüs’e en yakın Yahudi kabristanıdır.6 Kudüs’e gitme, orada yaşama ve orada defnedilme imkânı bulamayan İstanbul Yahudileri, bundan dolayı bu alana gömülmeyi güzel bir cemile sayarlardı.7
Tam olarak ne zaman ilk gömünün yapıldığı bilinmese de, İstanbul’un en eski maşatlıklarındandır. Mezarlığın ana giriş kapısından aşağı doğru indiğinizde yeni gömü alanına ulaşıyorsunuz. Burada 500. Yıl Vakfı’nın fikir babası Nisim Benbanaste anısına konulan bir levha var. Son derece sistemli ve düzenli olan bu mezar alanının tam karşısındaki tepede ise Kuzguncuk’un asırlık eski mezar taşları uzanıyor. Eski gömü alanında bazı büyük din adamları da yatmakta. Buradaki mezarların haşmeti cidden insanı etkiliyor. Mezarların bir kısmı 3-4 asır öncesine kadar uzanıyor.
NİSİM BENBANASTE
Kuzguncuk mezarlığında yatan önemli kişilerden biri gazeteci, okul idarecisi ve öğretmen Nisim Benbanaste’dir. Kendisi Türkiye Yahudilerinin İspanya’dan göçünün 500. yılının çeşitli etkinliklerle kutlanması fikrinin mimarı olarak kabul edilir. 28 Temmuz 1982’de Şalom Gazetesi’nde kaleme aldığı ‘Kim Ölür Kim Kalır, Ama Kutlanmaya Değer’ başlıklı yazısı gerek 500. Yıl etkinliklerinin ve gerekse de bu süreçte kurulan 500. Yıl Vakfı’nın ilk kıvılcımı kabul edilir.8 13 Temmuz 1992’de Balat Or Ahayim Hastanesinde hayata gözlerini yuman 1939 doğumlu olan Benbanaste, Kuzguncuk Mezarlığında toprağa verildi.
KADIKÖY HAYDARPAŞA UZUNÇAYIR MEZARLIĞI
Buraya gömü yapanlar daha ziyade Yeldeğirmeni semtini merkez alan Haydarpaşa Cemaatine mensup Yahudilerdir. Hemdat İsrael Sinagogu etrafında şekillenen bu cemaat, 1872’de meydana gelen Kuzguncuk yangınından sonra buraya yerleşen Yahudilerce tesis edilmişti.9 İlerleyen yıllarda gerek Kadıköy’e yakınlığı ve gerekse de Haydarpaşa’nın Anadolu’ya uzanan demiryollarının merkezi haline gelmesinin etkisiyle büyüyecek, bu büyüme 1922’de yaşanan ve cemaatin merkezi olan Yeldeğirmeni’ni etkisi altına alan yangın sonrasında duracaktır.10
Uzunçayır Yahudi Mezarlığı Rum, Ermeni ve Katolik mezarlıkları ile hemen aynı dönemde yani 1880’den sonra tesis edildi. Bu havalide yaşayan gayrimüslim unsurların Osmanlı Devleti’ne müracaatı yerinde görülmüş ve birbirine çok yakın alanlarda söz konusu cemaatlere gömü alanları tahsis edilmişti. Öte yandan Babıali, Müslümanların da bu yöndeki talebini ihtimal ki Karacaahmet’in bölgeye yakınlığı sebebiyle geri çevirmişti. 11
Bu mezarlığı özel yapan belki de en önemli unsur ise içinde barındırdığı şehitlik. Her ne kadar resmi tarih söyleminde çok dillendirilmese de I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordusunda gerek amele taburlarında, gerekse de levazım, tercüme ve özellikle sıhhiye bölümlerinde pek çok gayrimüslim Osmanlı vatandaşı görev yapmış, bir kısmı da en aziz varlıkları olan hayatlarını imparatorluk için feda etmişti. Uzunçayır’daki mezarlığın ‘Şehitlik’ kısmında, büyük bir kısmı Çanakkale Savaşı sırasında hayatını yaşadıkları topraklar için feda eden 18 Osmanlı Yahudi’sinin mezarı vardır. Bu mezar alanı kısa bir süre öncesine kadar bakımsız durumda iken Haydarpaşa Hemdat İsrael Sinagogu idarecilerince yeniden düzenlendi ve 2010 yılından beri de Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümünde törenler düzenlenmesine karar verildi.
Yahudi şeriatında bir kişinin ölümü dini makamlarca tasdik edilmeden ya da en az iki şahit tarafından bu durum dillendirilmeden haklarında kadiş duası okunamıyor ve mezar lahdi yaptırılamıyor. Aynı şekilde eşlerinin de dul kaldığı onaylanmıyor. Yani Yahudi şeriatındaki şekliyle söyleyecek olursak ‘get alamıyor.’12 Dolayısıyla söz konusu askerlerin cephede hayatlarını kaybettikleri eşlerinin Hahambaşılığa müracaat etmesi sonrasında başlayan bir sürecin yansıması. Pek çok kadının bu durumdan mağdur olduğu aşikâr. Zira Yahudi şeriatına göre kadınların yeniden evlenebilmesi için kocalarının ölümünün iki güvenilir şahit tarafından görülmesi ve tasdik edilmesi zaruri. Mezar taşlarına bakıldığında ölen askerlerin 1915-1919 yılları arasında yaşamlarını yitirdikleri anlaşılıyor. 1923 yılına gelindiğinde Hahambaşılık ihtimal ki biriken ve artık fazlasıyla yürek burkan talepler karşısında Kudüs’teki Başhahamlık makamına bir mektup yazarak görüş talep etmek zorunda kaldı. Mektubu imzalayanlar arasında ilerleyen yıllarda Hahambaşılık görevini, üstlenecek olan Rafael David Saban da vardı. Kudüs’teki makamın cevabı bilinmiyor. Ancak sorun bir şekilde halledilmiş ve mağdur olan kadınların dulluğu onaylanmış olmalı ki bu taşlar buraya dikilebilmiş. Zira söz konusu kişilerin ölümleri hukuken tasdik edilmemiş olsa bu taşların dikilmesi mümkün olmazdı.
İlerleyen yıllarda bu mekân ihtimal ki kendi haline bırakılmış ve unutulmuş. Ta ki 2000’li yıllarda Hemdat İsrael Sinagogu arşivinde mezarlığın gömü defteri Kadıköy Musevi Cemaati Yönetim Kurulu üyelerinden Harun Niyego tarafından incelenene kadar. Niyegolar Haydarpaşa Cemaatinin en eski ailelerinden. Harun Niyego, gömü defterinin 2. ve 3. sayfalarında Fransızca olarak bazı ifadelere tesadüf etmiş ve süreci şu şekilde anlatmış: “Bu notta ‘1. Dünya Savaşı’nda can veren bilinmeyen askerler’ ibaresi yer alıyordu. Bu bana, mezarlığın aşağı kısımlarında etrafı betonla çevrilmiş, zincirlerle hudutlanmış bir bölgeyi ve bu bölgenin duvarında bazı isimlerin bulunduğu sembolik mezar taşlarını hatırlattı. Büyüklerimize sorduğumda ‘Burası şehitlik’ derlerdi. Emin olmak için de bölgenin bilirkişisi olarak tanıdığımız rahmetli Salomon Seviş’e danıştım. Kendisi de bilgiyi doğruladı. Sonra, mezar taşlarının bulunduğu bölge iki metre derinliğe kadar kazıldı ama herhangi bir kalıntı bulunamadı. Bu da, bu alana gömü yapılmadığını, taşların sembolik olarak konulduğunu gösteriyordu. Anıtı da bu bilgiler üzerine inşa ettik.”13 Söz konusu anıt bugün de mezarlıkta görülebilir. Anıtın tepesinin kırık şekilde yapılması bir yerde yarım kalan hüzünlü hayatları sembolize ediyor. Anıtın kitabesinde “Birinci Cihan Harbi’nde vatanı için şehit düşmüş kardeşlerimiz ve ismini bile bilmediğimiz nicelerinin anısına” ibaresi okunuyor. Yine yukarda bahsettiğim mezarlığın gömü defterinin ilgili sayfaları da seramik üzerine işlenerek anıtın üzerine monte edilmiş. Abidenin anılarına inşa edildiği isimler ise şunlar: İsaac Levy, Jakob Pinhas, Nissim Bezalel, Jakob Salinas, Haim Eliezer Kastiel, David Nissim Ventura, Signorou Tchiprut, Barouh Kasti, Bohor Cohen, Jakob Cohen, Maoche Chalom, İsaac Canetti, Rafael Pinto, Haim Salti ve Jechoua Politi.”14
Söz konusu anıtın Hasköy, Kuzguncuk gibi çok daha tarihi ya da Ulus gibi yeni ve göz önünde bir mezar alanına değil de Uzunçayır’a inşa edilme gerekçesi ise hâlâ bir muamma.
Mezarlık dışarıdan küçük bir alanı kapsıyor gibi görünse de içinde pek çok mezarı barındırıyor. Mezarlıkta gömülere ihtimal ki şehitliğin de bulunduğu konum olan yukarıdan aşağıya doğru başlanmış. Zira en eski mezar taşları şehitlikle aynı hizada kalıyor. Bu taşları incelerken hem Raşi Alfabesi hem de Fransızca olarak kaleme alınan bir mezar taşı yazısında 1878 tarihini okudum. Bu alanda bazı mezarlar demir şebekelerle koruma altına alınmış. Eskiden mezarlığı koruyan bir duvarın olmadığı biliniyor. İhtimal ki şebeke, dışarıdan gelebilecek bir takım müdahalelere karşın mezar alanını koruyor idi.
Burada yatan bazı önemli isimlerden de bahsetmekte fayda var. Mezarlıktan girdikten hemen sonra solda, cemaatin en renkli ve önemli simalarından Salamon Seviş’in mezarı var. Salamon Bey bölge halkının ‘Süpermen’, ‘Baba’, ‘Yahudi evliyası’ gibi lakaplarla andığı, herkesin yardımına koşan bir kişilik. Asıl mesleği terzilik olsa da yaptığı hayır işleri ile tanınıyordu. 2008’de ölen Salamon Amca, cemaatin de bilirkişisi konumundaydı.
Burada yatan önemli isimlerden birisi de mimar Albert Arditi. İTÜ Mimarlık mezunu olan Arditi, Caddebostan Sinagogunun da mimarı. Aynı zaman da Atatürk’ün Anıtkabir projesinde de yer alarak Atatürk’ün ebedi uykusuna çekileceği yerin düzenlemesinde görev yapmış. Üniversite yıllarında Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel’le de sınıf arkadaşı olan Arditi, aynı zamanda Hemdat İsrael Sinagogunun güçlendirilmesi işini de üslenmiş bir isim. .
Yeldeğirmeni doğumlu olup burada yatan bir diğer önemli isim Yomtov Garti. 96 yıllık uzun bir ömür süren Garti, 2011’de hayata gözlerini yumdu. İstanbul Üniversitesi Matematik ve Fizik bölümlerini bitiren Garti, Galatasaray, Notre Dame de Sion, Saint Joseph ve Musevi Liselerinde 56 yıl öğretmenlik yapmış, Boğaziçi Üniversitesinde dersler vermiş bir isim. Fransız dilinde eğitime yaptığı katkılardan dolayı da Fransa’da nişan almış. Öğrencileri arasında İnan Kıraç, Erdoğan Teziç, Turgay Şeren, Coşkun Özarı, Ferhan Şensoy gibi isimler var.
BAĞLARBAŞI YAHUDİ MEZARLIĞI
Mezarlığı köklerinin Tanzimat öncesi döneme kadar çıktığı biliniyor. Ancak tam olarak kuruluş tarihini tespit etmem mümkün olmadı. Kaynaklarda anlatıldığına göre Tanzimat sonrası dönemde Protestanların talebi üzerine var olan Yahudi Mezarlığının yanındaki bir alanı, Protestan gömülerine tahsis edildiği biliniyor. Ancak hâlihazırda bu mezarlığı göremedim. Öte yandan Yahudi mezarlığının hemen yan tarafında Rum ve Ermeni cemaatlerine ait gömü alanları var.15 Gelgelelim Yahudi cemaatinin bugün gömü alanı başka. Eski alanla sanırım bir ilgisi yok. Zira buraya 2000’lerden sonra gömü yapılmaya başlanmış. Bunu mezar taşları üzerindeki ölüm tarihlerinden çıkarsamak mümkün. Pek çok mezar taşında mezar sahiplerinin resimleri var. Mezar alanı son derece küçük. Nerede ise şimdiden dolmuş gibi.
Bağlarbaşı Yahudi Mezarlığında benim için en öne çıkan isim hiç şüphesiz Jak Deleon. Zira İstanbul ikimizin de orta alanı. Pek çok çalışmamda ben de başkaları gibi onun çalışmalarından yararlandım. Bunun dışında bale tarihi, İngiliz dili ve edebiyatı gibi alanlarda da pek çok önemli çalışmaya imza atan bir isim. Robert Kolej mezunu olan Deleon, Amerika’da Çağdaş Edebiyat ve Sahne Plastiği Kuramı üzerine eğitim almış. Sonrasında İstanbul Üniversitesinde Tiyatro Ana Bilim Dalı’nda profesörlüğe kadar yükselmiş bir isim. 8 Temmuz 2005’de beyin tümörüne yenik düşen Deleon burada toprağa verildi.16
KİLYOS MEZARLIĞI
Cemaate 1991 yılında tahsis edilmiş olan bu mezarlığa, 2010 yılından beri gömü yapılıyor. Hali hazırda cemaatin en yeni mezarlığı burası. Ancak cemaatin önde gelen simaları daha ziyade Ulus’taki mezarlıklara defnedilmeye devam ediliyor. Kilyos’taki mezarlığın hemen yanında Bahai Cemaatine tahsis edilmiş bir mezar alanı daha bulunuyor. Burada toplamda 20 kadar Bahai topluluğuna ait mezar var. Mezar alanı Kilyos’tan Demirciköy’e giden yol üzerinde, 3. köprüye giden viyadüklerden birinin altındadır.
DİPNOTLAR
1 Ovadya (Yahudi Mezarlıkları), 400
2- Svastics, 147
3- Akbayar, 237
4- Erkan, 50-51
5- Grosman, 275
6- Özen, 75; Johnson, 426
7- Svastics, 137
8- Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 42
9- Niyego, 36
10- Niyego, 31
11- Erkan, 53
12- Nihan, 13
13- Nihan, 15
14- Nihan 15
15- Erkan, 52
16- Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 52
KAYNAKÇA
Nuri Akbayar; “Beşiktaş Mezarlıkları” Dünden Bugüne Beşiktaş, İstanbul 1998
Aydın Demirer-Özgür Aydoğan; Başlangıçtan Bitişine Anadol Hikâyesi, İstanbul 2008
Süleyman Faruk Göncüoğlu; Tarihte Hasköy, İstanbul 2005
Rıfat Bali; “Becerano, Haim”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar, I, İstanbul 1999, s. 303-304
Rıfat Bali; “DP’nin İlk Gayrimüslim Milletvekili: Salamon Adato”, Devletin Yahudileri ve Öteki Yahudi, İstanbul 2004, s. 59-108
Rıfat Bali; “Ferera, İshak”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar, I, İstanbul 1999, s. 449
Rıfat Bali; “Galanti, Avram”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar, I, İstanbul 1999, s. 471-472
Rıfat N. Bali; Sarayın ve Cumhuriyetin Dişçibaşısı Sami Günzberg, İstanbul 2007
Rıfat N. Bali; Tek Parti Döneminde Bir Bağımsız Milletvekili: Samuel Abrevaya Marmaralı”, Devletin Yahudileri ve Öteki Yahudi, İstanbul 2004, s. 161-185