İstanbul’un incisi Kuzguncuk, Boğaz’ın Anadolu yakasında 17. yüzyıldan itibaren Yahudilerin yerleşmeye başladıkları bir yerleşim merkezidir.
‘Bella Vista’ olarak da anılan Kuzguncuk, Avrupa Yahudileri tarafından kutsal topraklara varmadan önceki son durak olarak gösterilirdi. Ailelerin zaman içinde yeni semtlere taşınması sonucunda az bir nüfusun burada kaldığı biliniyor.
Zamanında farklı dinlerin bir arada yaşadığı Kuzguncuk’ta Müslüman, Yahudi, Ermeni ve Rumların miras bıraktığı camiler, kiliseler ve sinagoglardan halen ezanın, çanın, hazanın sesini bir arada duymak mümkün. Beth Yaakov Sinanogu, cumartesi ve tüm bayramlarda açık olup yurtiçi ve yurtdışından gelen misafirler tarafından ziyaret edilir.
Kuzguncuk’ta mahalle kültürü devam etmekte olup; fırın, bakkal, manav, kasap, kitapçı, kırtasiyeci şirin sokaklara köy havası yaratır. Kuzguncuk’un çınar ağaçlarını renkli cumbalı evleri koruması altına almış gibi bütün sokaklarda sıra sıra görebilirsiniz. Sokakları bu ağaçların gölgesinde kuş sesleri eşliğinde gezmeniz mümkün.
Birçok şaire ve yazara ilham kaynağı olmuş bu semt, aynı zamanda televizyonlarda izlediğimiz birçok diziye doğal set imkânı sağlamıştır. Perihan Abla, Ekmek Teknesi gibi diziler bu şirin semtte çekildi.
Bugün bile kullandığımız “Git derdini Marko Paşa’ya anlat” sözleri Marko Apostolidis’e hitaben söylenmiştir. O zamanın olanaklarından ve bürokratik engellerden dolayı sorunlar çözülemezmiş. Marko Apostolidis (1824-1888) Kuzguncuk’ta yaşamış, herkesin derdini, sorununu büyük bir sabırla dinlemiş. Halk bu yüzden aralarında git derdini Marko Paşa’ya anlat dermiş.
Kuzguncuk’ta hayranlıkla gezdiğim sokakları ekte paylaştığım fotoğraflarda görebilirsiniz.
Sara Kohen'in fotoğrafları için tıklayın