“Yahudi yaşamının günlük hayattaki etkilerine gelince, ben Yahudi adet ve geleneklerinin sadece “İsrâîliyyât” diye tanımlanan şeyle, var olan hâkim sosyal yaşam şekli yani Türk İslam hayat tarzına nüfuz ettiği kanaatinde olanlardan değilim. Ben daha derinde, pratik alanlarda örneğin söylediğimiz şarkılarda, komşuluk ilişkilerinde, düğün bayram kutlamalarında tüm toplumda Yahudi kültürünün etkilerinin görüldüğünü düşünüyorum. Bu etkilerinde artık o kadar içselleştirildiği için farkında olunmadan, adeta kendiliğinden bir şeymiş gibi toplumun sergilediği tavırlara renk verdiği ve etkilerini sürdürdüğünü gözlemliyorum.” RİTA ENDER – www.avlaremoz.com
En büyük tepkiyi ne yazarsam yazayım, İsrail ile Filistinliler arasında bir çatışma yaşandığında alıyorum. Basının da genelde tek taraflı yayınları ile bu durum artıyor. İsrail’i bir yerinden kötülemeden bir analiz veya açıklama bile yapılamaz oluyor. O dönemlerde Türk Yahudileri, hayatlarında İsrail’e bir kere bile gitmemiş olsalar dahi, kapı gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlıklarına rağmen bir anda İsrailli oluyor ve “sizinkiler” suçlamaları, kınama çağrıları başlıyor.
Geçenlerde yurtdışında bir panelde bana şöyle bir soru yöneltildi; “Türkiye’de gazetecisiniz. Üstelik sadece gazeteci değil, Yahudisiniz. Üstelik Yahudi olduğunuzu saklamıyorsunuz. Üstelik Şalom’da, Yahudi Cemaati gazetesinde yazıyorsunuz. Üstelik İsrail, Filistin ve Orta Doğu konularında yazıyorsunuz. Tüm bunlara ek olarak Türkiye’de kadın olarak fikir beyan ediyorsunuz. Tüm bu dengeleri nasıl sağlıyorsunuz?” Dengeyi nasıl sağlıyorum, kendim kalarak. Çevre, kadına karşı şiddet, çocuk yaşta evlilik çok hassas olduğum konular ve bu konudaki duruşumu hep koruyorum. Bu konularda bile gelen tepkilerin içinde Filistin oluyor. Alakasız ve zorlama bir şekilde oraya bağlanılmaya çalışılıyor ve cidden gülünç oluyor. “Türkiye’de şu kadar kadın eşi tarafından öldürüldü” diyorum, “siz Filistinlileri öldürdünüz” diye yorum geliyor. Bir diğeri ise ona sataşıyor “Asıl siz kendi öldürdüklerinize bakın.” Onlar kendi aralarında tartışırken, kadına karşı şiddet konusunda mesajı alan almış oluyor. Türkiye’de kadın olmak, hangi kökenden, eğitim veya gelir seviyesinden gelirsen gel çok zor. Bense bu durumda bir arkadaşımın dediği gibi “çifte zenci” oluyorum. Hem Yahudiyim, hem de kadınım. Üstelik ‘elimin hamuruyla’ fikir belirtiyorum siyaset, kadın veya LGBT hakları hakkında!”
Karel Valansi
Dünyaya en fazla dağılmış olarak yaşayan iki millet vardır. Biri Türklerdir diğer Yahudilerdir. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin mutlaka orada yaşayan Yahudileri ve Türkleri görürsünüz. Her şeyleri ayrı olsa bile yaşadıkları yerde kasapları mutlaka aynıdır. Aynı kasaptan alışveriş ederler çünkü başka alternatifleri yoktur. Her iki topluluk da domuz eti yemez. Her iki toplulukta helal kesim olmasına titizlikle dikkat ettikleri gibi ağırlıklı olarak dişi eti değil erkek geviş getiren erkek eti yerler.
Her iki topluluk da ibadethanelerinde haremlik selamlık olarak kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde ibadet ederler. Her iki toplulukta da erkekler sakallarını uzatır ibadet yaparken takke giyerler. Her iki topluluğun radikal tutucularının da kadınları kapalıdırlar. Ve bilindiği gibi kara çarşaf bizlere Ortodoks Yahudilerden geçmiştir. Yalnızca kara çarşaf değil bakın neler geçmiştir…
Sünnet, Abdest, Nuh tufanı, Meryem ana olgusu, (evlenmeden gebe kalma)(Meryem Hz.İsa’nın annesiydi ama Yahudiydi) gibi ritüeller Sümerlerden Yahudilere Yahudilerden de Müslümanlara geçmiştir.
Merak edenleri Sümer tarihini okurlarsa görürler… zaten bu Sümerlerin kitabelerinde tabletlerinde yazdığı gibi Sayın Prof. Muazzez İlmiye Çığ’ın kitaplarında da belirtilir… her neyse…
Yeni yetiştiğim çağlarda dünya tarihini okuduğumda en fazla ezilen toplum olarak Yahudilerin neden hep altına pırlantaya ve değerli sanat eserlerine yatırım yaptıklarını merak ederdim. Sonunda kendi kendime araştırarak buldum. Yaşadıkları ülkelerden her an kovulacakları korkusuyla taşınabilir servetlere önem vermişlerdi.
Yasemin Güç
http://www.ekspresgazete.com/?/yazi/oku/14619
“Sadece Galata Kulesi’nin etrafı değil tünelden Karaköy’e kadar inen kısım aslında Yahudilerin yoğunlukla yaşadığı bir bölgeydi ve “Yahudi mahallesi” olarak bilinirdi. O nedenle şimdi bu küçücük alanda iki tane sinagog bulunması boşuna değildir. Halen duruyor bu sinagoglar. Ne var ki, aynı şeyi mahallenin sakinleri için söyleyemeyiz. Örneğin ben uzun zamandır Galata’da oturuyorum ve yeri gelince kendimi “Galatalı” olarak tanımlamaktan da açıkçası çok hoşlanıyorum. Tabii ki bu sadece muhitle sınırlı bir tanımlama değil, sosyokültürel arka planı var. Fakat maalesef, benim hiç Yahudi komşum yok. Kürt var, Çerkez var, Arap var, Ermeni var ama Yahudi yok. Yahudi komşum yok, ama ne hikmetse içinde mikve bulunan bir eve bitişik oturuyorum. Bilmeyen arkadaşlar için anlatıyayım: Yahudi inancına göre kirlenmiş bir bedenin veya ruhun ritüellik saflığını tekrar elde edebilmesi için bütün vücudunun doğal bir su birikintisinin içine batması gerekmektedir. Mikve doğal yollardan toplanan yağmur sularının depolandığı bir havuzdur. Doğum yapmış veya âdet kanaması bitmiş kadınlar, yeni gelin adayları, ritüellik saflığı kazanmak isteyen erkekler, Yahudiliği kabul etmek isteyen diğer din mensupları Mikve’ye girmek ve tevila yapmak zorundadır. Özetle; muhitte Yahudilerin kendileri olmasa da evleri ve diğer mekânları yerli yerinde. Lakin bu ne kadar bu şekilde sürer gider bilemeyeceğim. Çünkü “gentrification” yani soylulaştırma, nezihleştirme denen şey bu bölgede giderek artan bir ivmeyle devam ediyor. Bundan diğer kadim kültürler gibi Yahudi kültüründen miras kalan eserlerin de uzun vadede etkilenmemesi pek mümkün görülmüyor.
Yahudi yaşamının günlük hayattaki etkilerine gelince, ben Yahudi adet ve geleneklerinin sadece “İsrâîliyyât” diye tanımlanan şeyle, var olan hâkim sosyal yaşam şekli yani Türk İslam hayat tarzına nüfuz ettiği kanaatinde olanlardan değilim. Ben daha derinde, pratik alanlarda örneğin söylediğimiz şarkılarda, komşuluk ilişkilerinde, düğün bayram kutlamalarında tüm toplumda Yahudi kültürünün etkilerinin görüldüğünü düşünüyorum. Bu etkilerinde artık o kadar içselleştirildiği için farkında olunmadan, adeta kendiliğinden bir şeymiş gibi toplumun sergilediği tavırlara renk verdiği ve etkilerini sürdürdüğünü gözlemliyorum.
Diğer taraftan, bu durumu sadece Yahudi kültürünün etkisiyle sınırlı olarak okumamalıyız; içinde yaşadığımız kültürel iklim Yahudilerle birlikte Kürtler, Ermeniler, Çerkezler, Araplar, Türkler ve diğer unsurların da kendi aralarında yıllar boyu süren bir etkileşimin sonucu ortaya çıkan devamlı değişerek gelişen çok katmanlı bir yapı.
Bunu da çok doğal karşılamak gerek malum gelişim için değişim şart ve değişimi zorlayan şeylerin başından da her şeyden önce farklılıklar gelmekte. Bu nedenle toplumda baskın unsur olan Türkler, sadece Yahudiler karşısında değil diğerleri karşısında da bu ereğe uygun tavır geliştirmeliler. Bu manada Galata gibi farklı kültürlerin yerleştiği ve hayatiyet bulduğu muhitlerin muhafazası da, aslına bakarsanız diğerlerinden daha çok Türklerin sorumluluğu altında olmalıydı ve hatta kimi zaman kendilerine rağmen bile olsa. Bilmem anlatabildim mi?”
Rita Ender
En ilginç tepkilerden biri, İsrail’in Jerusalem Post gazetesinde yazan ve birkaç gün önce itibarlı bir Amerikan örgütü tarafından yazıları sebebiyle ödüllendirilmiş Caroline Glick’ten geldi.
İsrail ordusunda hizmet verip yüzbaşı rütbesine kadar yükselmiş, şimdilerde yılda birkaç kez Washington’a uğrayıp yönetimde görevli olanlarla Kongre üyelerini bilgilendirmesiyle övünen biri Jerusalem Post’un yayın yönetmen yardımcısı da olan yazarı… Obama ile Clinton’un verdikleri ihtiyatlı mesajları kınayan Glick şunları yazdı: “Obama ve Clinton gibiler olaylara yanlış teşhis koyuyor; onların bu tavrı sadece başkanlığa lâyık olmadıklarını göstermekle kalmıyor, aynı zamanda tehlikeli bir tavır da.”
Glick’e göre, eylemciler, dünyanın dört bir tarafında İslâmi totaliter rejimler kurulması davasına katkıda bulunmak için öldürüyormuş… “Bunlar özgürlük ve demokrasiye karşı çıkıyorlar, çünkü demokrasi ve özgürlük bunların insanlığı İslam hilâfeti önünde baş eğdirebilmeleri için engel de ondan…”
Yarabbim sen büyüksün… ‘Gay’ barlardan çıkmayan, içip içip sızan ve hayatında İslâm’ın görüntüsü bile bulunmayan biri, sırf Müslüman bir anne-babadan doğduğu ve eylemi öncesinde 911 numarasını arayıp “Ben IŞİD’in askeriyim” gibi lâkırdılar ettiği için ‘İslâm hilâfeti peşinde bir fanatik’ olarak sunulabiliyor…
Beni müthiş rahatsız eden ise, Orlando’daki terör eylemiyle neredeyse eş-zamanlı başka eylemlerin de baş göstermesi… Birkaç gün önce, duvarlar ve tel örgüler arkasında âdeta kafeste tutulan Batı Şerialı iki Filistinli, nasıl olmuşsa, birdenbire Tel Aviv’deki bir alışveriş merkezinde karşılarına çıkan herkese ateş etti… Olayda 4 kişi hayatını kaybetti.
Dün gece de, Paris’in kenar mahallelerinden Yvelines’te, bir polis ile eşi, bıçaklı birinin saldırısına uğradı. Ajanslar derhal o olayın da ‘IŞİD’ ile irtibatlı olduğunu yaydılar.
“IŞİD böyle işler yapmaz” dediğim yok, tam aksine, şu sıralarda sağda-solda meydana gelen terör olayları, benim IŞİD ve benzeri nevzuhur örgütlere yüklediğim anlama tamamen uyuyor.
Fehmi Koru
http://fehmikoru.com/orlando-eylemcisi-gay-miydi-israil-bu-ise-ne-diyor/
Netten okumalar
http://www.hurriyet.com.tr/turkiyeyi-neden-sectiler-40118978
http://www.taraf.com.tr/yunanistan-ve-turkiyede-irkcilik-ve-antisemitizm/
http://ozgur-gundem.com/haber/170093/bir-furtuna-vurdu-bizi-dort-bir-yana-savurdu
http://odatv.com/israil-turkiye-hakkinda-ne-dusunuyor-1706161200.html
http://dirilispostasi.com/a-3480-yahudiler-neden-bu-kadar-gucluler.html
Takılan tweetler
Natali AVAZYAN @NataliAVAZYAN 15 Haz
İzmir- Musevi Korosu
Tarihin en büyük ironisi en azılı anti-anti semit olan F. Nietzsche'nin fikirlerinin tahrif edilerek Nazi ideolojisinin temeli yapılması…
Aktüel Arkeoloji @AktuelArkeoloji 15 Haz
Afganistan'da Yahudi bir aileye ait, 1000 Yıllık el yazmaları ve mektuplar bulundu!
http://aktuelarkeoloji.com.tr/1000-yillik-el-yazmalari
Özlem Ağırman CHP @OzlemAgirmanCHP 17 Haz
Kürt vatandaşlarımız diyoruz, Ermeni, Boşnak, Çerkez, Musevi vatandaşlarımız da diyebiliriz Renkli bir coğrafyayız, etnik kökenler gururumuz
Klasik Müzik @RadyoNova 20 Haz
20 Haziran 1819... Yüze yakın operetin Fransız bestecisi Jacques Offenbach bir sinagog hazanının oğlu olarak Köln'de dünyaya geldi.
Natali AVAZYAN @NataliAVAZYAN 17 Haz
GUERON AİLESİ Rebecca Jerusalmi ailesiyle birlikte.Lynda (en sağda), Süzet (önde,sağda) ve Albert (arkasında)
"Musa bizi çölde 40 yıl dolaştırdı ve getirip petrol olmayan tek yerde bıraktı!" Golda Meir/ Eski İsrail Başbakanı
"Ortadoğu'ya barış, ancak Araplar İsrail'den nefret ettikleri kadar çocuklarını sevdiğinde gelecek." Golda Meir
Ramazan'da adam döveni hassasiyet diye savunan Holokost'u da Hitler'in Yahudi hassasiyeti diye savunur. Ahmak olmayın.
Natali AVAZYAN @NataliAVAZYAN 18 Haz
İstanbul 1920’li yıllar Hasköy’de Sinagog