Romanya’ya tam not

Biri ödül listesine giren iki filmiyle Romanya 69. Cannes Festivali’nde iyi temsil edildi

Viktor APALAÇİ Sanat
22 Haziran 2016 Çarşamba

Heyecan yaratan iki filmiyle, Romen Yeni Dalga Akımı’nın önde gelen temsilcileri Cristian Mingiu ile Cristi Puiu, 69. Cannes Film Festivali’ne renk katan yönetmenlerdi.

Festivalde Romanya’yı iyi temsil eden bu iki yönetmenin sinemalarında, Çavuşesku rejiminin toplumda bıraktığı silinmez izlerin yansımalarına rastlamak mümkün.

Mizansen Ödülü’nü Olivier Assayas ile paylaşan Cristian Mingiu ‘Mezuniyet/Bacalaureat’ da, bir babanın kızının istikbalini inşa etme endişelerinin yanında, yasak bir ilişki üzerinden aile kurumunu inceleme konusu ediliyor.

Cristi Puiu ‘Sieranevada’da bir aile büyüğünün mevlut yemeği için bir araya gelen aile bireyleri üzerinden bir ailenin portresini etraflı ve mükemmel bir şekilde çiziyor.

Bir Fransız eleştirmenin yorumu ile altını tenekeye çeviren jüri, ödül listesine aldığı yedi filmden dördünü yarışmanın en kötüleri arasından seçerken, ‘Sieranevada’ gibi kaliteli yapıtları görmezden geliyordu.

Bu iki minimalist filmde, Mingiu gerçekçi bir dramaya imza atarken, Puiu kirli çamaşırların ortaya saçıldığı bir aile hesaplaşması resitali sunuyor.

ÇOCUKLARIMIZA NASIL BİR DÜNYA İNŞA ETMELİYİZ?

‘Mezuniyet’, İngiltere’deki üniversite tahsili için burs kazanmayı amaçlayan lise son talebesi kızının yolda saldırıya uğraması üzerine bir babanın forsunu kullanarak sınavlarda hile yapılması için çabalamasını anlatıyor.

Bu basit yolsuzluk örneği üzerinden Mingiu Romanya toplumundaki yozlaşmayı otopsi masasına yatırıyor. Karpatların bu ülkesinde herkes herkese borçludur. Günü gelince, ahlaksız bir teklifte olsa bu borcun ödenmesi talep edilir. Komünist rejimden miras kalan bu ananeden yararlanan, Doktor Romeo lise müdüründen mezuniyet imtihanından geçecek kızının kollanmasını ister.

Hayatını Eliza’nın eğitimine adayan Romeo’nun aile hayatı sarsıntı geçirmektedir. Bir kütüphanede çalışan karısı Magda ile odalarını çoktan ayırmışlardır. Romeo 35 yaşındaki, bir çocuklu güzel metresi Sandra’nın varlığını eşine söylemiştir.

Kızlarının eğitimini sürdürmek için yurt dışına gitmesiyle karı-kocanın ayrılacağı bellidir. İmtihan arifesinde Eliza’nın saldırıya uğraması işleri bambaşka bir kulvara taşır.

Polisle başı derde gireceğini bile bile Romeo, lise müdüründen imtihana hile karıştırılmasını talep eder. Eliza, babasının hayatı boyunca kendisine telkin ettiği prensiplerin ayaklar altına alındığını görür.

Film, ebeveynlerin çocuklarına söyledikleri ve onların kendilerini nasıl gördüklerini perdeye yansıtıyor. Mingiu, senaryosunda aile reisi ve baba statüsünü inceleme konusu ederken, kızına en iyi eğitim şartlarını sağlamaya çalışan babanın, yolsuzluk dâhil her çareye başvurabileceğinin altını çiziyor.

Film şu soruları soruyor: Çocuklarımıza nasıl bir gelecek hazırlamalıyız? Onlara dürüst olmanın prensiplerini mi aşılamalıyız, yoksa başarıya ulaşmak için her yolun mubah olduğunu mu söylemeliyiz? Onlara nasıl bir dünya inşa etmeliyiz? İdeal bir dünya mı, yoksa acı gerçeklerin geçerli olduğu bir dünya mı, ya da başkalarının haklarına saygı duymaları gerektiği bir dünya mı?

Cristian Mingiu, günümüzde herkesin başkalarının yaptığı yolsuzluklardan, ahlaksızlıklardan şikâyetçi olduğunu söylüyor. Biz kendimizi bazı uygunsuz davranışlarımızdan hep soyutlarız.

‘Mezuniyet’ seçenekler, seçimler, alınan kararlar, tercihler, bencillik ve fedakârlık temalarının etrafında dönen konusuyla, bizleri aile ve çocuklarımızın eğitimi üzerine düşünmeye davet ediyor.

Baba rolünü oynayan Vlad İvanov, Belirli Bir Bakış bölümünde yer alan ‘Doğa’ filminin de baş aktörü idi. Kızını oynayan Maria-Victoria Dragus’u Michael Haneke’nin Altın Palmiye ödülü ‘Beyaz Kurdele’den (2009) tanıyoruz.

1968 Laşi doğumlu Cristian Mingiu sinema tahsili gördü, gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. İlk uzun metrajlı filmi ‘Occident’ 2002’de Cannes’da ‘Yönetmenlerin 15 Günü’nde gösterildi. İkinci filmi, bir kürtaj sorunu etrafında dönen ‘4 ay, 3 Hafta, 2 Gün’ Altın Palmiye kazandı.

‘Tepelerin Ardında’ 2012’de Cannes’de iki ödül aldı. Cristian Mingiu En İyi Senaryo Ödülü’nün sahibi olurken, filmin iki oyuncusu Carmina Stratan ve Cristina Futur En İyi Aktris Ödülü’nü paylaştı.

Cannes’deki kariyeri Nuri Bilge Ceylan’ınkine benzeyen Mingiu’nun ileride bir Altın Palmiye ile taçlanması kimseyi şaşırtmayacak.

RUMEN SOSYAL HAYATINDAN          BİR KESİT

Rumen Yeni Dalga akımının güçlü temsilcisi Cristi Puiu, ‘Sieranevada’ ile Cannes’a bu üçüncü gelişinde, bir mevlut vesilesiyle bir araya gelen bir ailenin üzerinden, günümüz Romanya’sı hakkında sağlam tespitlerde bulunuyor.

1967 Bükreş doğumlu Cristi Puiu, Cannes’a ikinci gelişinde, trajikomik politik filmi ‘Lazurescu’nun Ölümü’ ile ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün En İyi Film Ödülünü kazanmıştı.

Paris’te Charlie Hebdo saldırısının gerçekleştiği günlerde o şehirde mesleki bir seyahatte olan, Bükreşli başarılı nörolog Lari, eşinin babasının 40. gün mevluduna katılmak için memleketine dönmüştür. Masa başında toplanan tüm konuklar, mevlut duasını okuyacak olan rahibi beklemeye koyulurlar.

Filmin adının konuyla ilgisi yok. Cristi Puiu filmine bir başlık bulmada çıkmaza girince, dünyanın her yerinde kolay telaffuz edilebilecek Sierenavada’da karar kılmış.

Cristi Puiu, üç saatlik süresine rağmen ilgiyle izlenen, sırf diyaloga dayanan teatral mizanseniyle, ülkesinin sosyal hayatından belgesel tadında bir kesit sunuyor.

İri yarı, sakin, kırklı yaşlarda, evli bir doktor olan Lari, teyzesinin evinde verilecek mevlut yemeğinde, rahibin gecikmesiyle, aile bireylerinin derin bir tartışmanın içine girmesine tanık olur. Kimler gelmiştir mevluda: Rahmetlinin üç oğlu, eşleri ve çocukları, ailenin yakını olan eski komünist rejim ileri gelenleri, alkolik bir amca, teyzeler, uyuşturucu komasına giren kız arkadaşını getiren bir yeğen…

Gençler, yaşlıları komünist geçmişlerinden dolayı suçlarken, komünist dönem özlemini yaşayan aile bireyleri, komünist kelimesini duymaya bile tahammülü olmayan gençlerle tartışıyor. Çavuşevsku döneminin korku yüklü paranoyasını yaşayanlar, geçmişte kalmış hesaplaşmaları masaya yatıranlar, aile bireyleri arasında o güne kadar dile getirilmeyen, ancak mevlut öncesinde su yüzüne çıkan acı gerçekler…

Karısını hayatı boyunca aldattığını gizleyen, itiraf etmekte zorlanan bir amca, üstü örtülen, halının altına süpürülen aile sırları, birbirlerine tahammül etmeyen, nefret kusan aile bireyleri…

Uzun tek çekimlerden oluşan, ortalama 5’er dakikalık tek çekimlerle, Cristi Puiu aile fotoğrafını, puzzle parçacıkları gibi bir araya getirerek, oluşturuyor. Filmde ihtiras, pişmanlık, suçluluk duygusu, mutsuz evliliği sürdürme mecburiyeti gibi temalar ustalıkla işleniyor.

Filmin en önemli karakteri Lary’yi oynayan, 42 yaşındaki Mimi Branescu, Puiu’nun başyapıtı sayılan ‘Dante Lazarescu’nun Ölümü’nde de oynamıştı (2005), Yarışmanın ilk gününde gösterilen ‘Sieranevada’ ile En İyi Erkek Oyuncu adayları arasına giren Branescu, 2008 yılında ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümünde gösterilen Radu Muntean’ın ‘Boogie’ filminin de oyuncu kadrosundaydı.

1967 Bükreş doğumlu Cristi Puiu, ilk uzun metrajlı filmi ‘Le Matos et la Thune’ ile Cannes’da ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ne katılmış, dört yıl sonra ‘Dante Lezarescu’nun Ölümü’ ile ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün En İyi Film Ödülü’nü kazanmıştı.

Cannes’a üçüncü gelişi olan ‘Sieranevada’ ile yönetmen uluslararası ana yarışma bölümüne terfi ederken, ihtiraslar, gerilimler, aile içi hesaplaşma, uzlaşma gibi ana temaların hakkını veriyor.