• Türkiye için en sakıncalı durum, Hamas’ın “vesayetini” üstlendiği manzaradır. Bu yaklaşımlara karşın, “bıçaklı intifada” konusunda olduğu gibi, Hamas, “yeni intihar saldırıları” vb. gibi ataklar içine girerse, bunun vebali kimin üzerinde olacaktır? Herşeye karşın, “normalleşme süreci”, doğru bir adımı ifade etmektedir. Realizmin ufku ve karşılıklı çıkarlar bunu gerektirmektedir. Türkiye’nin “daha az laik”leştirilmesinde imzası bulunan Graham Fuller çizgisi, milliyetçilikten İslamcılık’a uzanan bir çizgide anti-semitizm yatırımı yapmıştır. İsrail, politikaları açısından “eleştirilemez” ve “dokunulamaz” bir ülke değildir. Ancak İsrail karşıtlığı bahanesiyle kendi Yahudi yurttaşlarına karşı kampanyalar başlatan yandaş medya ve milliyetçi/ulusalcı görünümde komplo teorileri, bu anlaşma sonrasında ilginç bir konumdadır. Muhalefet partileri, sırf iktidara karşı çıkmak adına bu tür komploları dillerine dolayıp meşrulaştırmaya kalkarlarsa, yine “yanlış zeminde” kalacaklardır. DENİZ TANSİ – www.politikaakademisi.org
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Gazze’deki liderler, İsrail’in menzili dışında olan Meşal’in açıkça militan bir çizgi benimsemesinden şikâyetçiydi zira bu, Gazze’ye felaket getiriyordu. İddiaya göre Hamas’ın önemli isimlerinden Gazi Hammad ve Ahmed Yusuf, İsrail’in aralık 2008’de Gazze’yi yerle bir ettiği Dökme Kurşun Harekâtı’ndan Meşal ve diğer Siyasi Büro üyelerinin sorumlu olduğunu yüzlerine söylemek için özel olarak Şam’a gitti. Ancak eleştirilerin en önemli unsuru her zaman şu oldu: Hamas’ın seçimi kazanması ve Gazze Şeridi’nde hükümet kurmasının ardından sürgünde yaşayan bir lider kadrosunun anlamı kalmamıştı. Katar’ı rahat ve güvenli bir liman olarak gören Meşal ilerleyen yıllarda Gazze’deki tabanını ve nüfuzunu kaybetti. Geçmişte Meşal’in dışarıda para toplaması Hamas için önemliydi. Bugün Meşal’in para toplama kapasitesi zayıfladı ama bunun da ötesinde bizzat kendisi yük hâline geldi. İran’la arası bozulan Meşal, Tahran rejimi tarafından aforoz edildi. Meşal Siyasi Büro’nun başında kaldığı müddetçe eskiden Hamas’ın başlıca ekonomik ve askeri dayanağı olan İran’la ilişkiler düzelemez.
Meşal de durumunu gayet iyi görüyor. Tüm işaretler yakında İsmail Haniye devrinin başlayacağı yönünde. Hamas içindeki siyasi oyunlara, güç mücadelelerine vakıf olanlar eski Başbakan Haniye’nin Meşal’in doğal halefi olduğunu biliyor. Haniye Yasin’in sağ kolu olduğu günlerden bugüne uzun bir yol kat etti. Siyasi muhalifleri, El Fetih yetkilileri ve İsrail istihbarat görevlileri Haniye’yi küçümser ve ona “Ahmed Yasin’in lazımlık yıkayıcısı” derdi.
Haniye’ye gerçekten pek sağlam bir omurga bahşedilmiş değil ama kendisi iki önemli özelliğe sahip: karizma ve pragmatizm. Ateşli konuşmaları ve görece ılımlı siyasi yaklaşımıyla Hamas dışından da destekçi toplayan Haniye, bu özellikleri sayesinde 2006 seçimlerinde Hamas listesinin başında yer aldı. Ancak yıllar içinde bu ılımlı ve pragmatik duruşuyla sön sözü silahlı kanadın söylediği bir harekette fazla ilerleyemeyeceğini gördü. Dolayısıyla giderek agresif ve militan bir çizgiye kaydı ve sonunda Hamas lider kadrosunun en radikal unsurlarıyla aynı hizaya geldi.
Shlomi Eldar
Sanırsınız Üçüncü Dünya Savaşı’nı bitirecek anlaşmaya imza atılacak. Türk basınının yandaş kanadı İsrail’le ilişkilerin normale döndürülmesi karşılığında verilen tavizleri haklı çıkarmak için olayı köpürttükçe köpürtüyor. Muhalifler ise “nasıl da yalıyorsun tükürdüğünü ama” havalarında… Failin utangaç bir edayla “mecburuz” diye geçiştirmeye çalıştığı bir şeye gözlemciler niye bu kadar anlam yüklerler anlamak güç. Oysa meşgul olunması gereken şey bizzat da bu mahcup “mecburuz” ifadesi.
Ana muhalefet lideri haklı bir soru soruyor: Ne oldu da İsrail’e mecbur hale geldik?
Bu sorunun haklılığı failin algılar dünyasına yönelik bir soru olmasında. Yoksa liderlerinin aklı başında olan her ülke, komşuluğunda bulunan diğer ülkelerle normal ilişkiler yürütmek mecburiyetindedir. Ama düne kadar İsrail’i devlet terörüyle itham et, dünyanın her platformunda izole etme politikası izle, kendi ülkende anti-Semitizmi tırmandıran bir söylem belirle… Sonra birden birileri “mecburuz” düğmene bassın ve düne kadar söylediğin her şeye zıt bir söylem benimse. Elbette hakkımız var, o düğmeye kim bastı, niye bastı demeye…
Bu sorunun cevabı İsrail’de nelerin değiştiğiyle alakalı değil. Türkiye, ikili ilişkilerin maslahatgüzarlık seviyesinde olduğu yıllar boyunca da İsrail’le bayağı işleyen bir ekonomik hatta askeri işbirliğini devam ettirdi. Sahadaki fiili mecburiyet, “mecburuz” demeden de cari idi yani.
Kerim Balcı
https://www.yenihayatgazetesi.com/turkiye-israilin-nesine-mecbur-kerim-balci-26363
Allah’tan geçmişimizde Hitler gibi insanlık ayıbı yok. Olsaydı herhalde sonsuza dek tecrit uygulardı bize dünya. Geçenlerde sözde Ermeni soykırımını yasallaştırarak hesapta bize “insanlık dersi” veren Almanya’da Adolf Hitler ve arkadaşlarının eşyaları açık artırmayla satıldı. Kimliği açıklanmayan biri, 900 bin euro verip bu eşyaları satın aldı.
Yahudi karşıtı politikaları, ırkçı ideolojisi yüzünden 5.5 milyon insanın ölümünde ciddi payı olan Hitler, Türk olsaydı ve böyle bir müzayede bizde yapılsaydı, şimdiye kadar yer yerinden oynamıştı.
Münih’teki müzayede sadece haber oldu. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın ikiyüzlülüğü ve Hitler hayranlığı üstüne görüşlerimi paylaştığım yayıncı bir arkadaşımın söyledikleri, şaşkınlığımı daha da artırdı. Çünkü dediği şuydu:
“İnanmayacaksın belki ama gerçek bu. Türkiye’de satan tek Hitler kitabı ‘Kavgam’ sanıyorsan, yanılıyorsun. Lehinde ya da aleyhinde fark etmez; Hitler’le ilgili ne çıkarsa satıyor Türkiye’de. O yüzden yayınevleri her yıl repertuvarına böyle bir iki kitabı mutlaka alır. Sorsan herkes diktatörlüğe karşıdır, ama nedense aynı insanlar Che Guevara gibi devrimciler için yazılmış kitapları değil, Hitler gibi diktatörler hakkında yazılanları alır, okur.”
Ali Eyüboğlu
http://www.milliyet.com.tr/adolf-hitler-in-gizli-hayranlari/magazin/ydetay/2267682/default.htm
Ve o utanç sayfaları o kadar çok ki… Onlardan birisi de 1934 Trakya pogromlarıdır.
21 Haziran günü başlayıp 4 Temmuz günü sona eren, devletin buharlaşıp gözden kaybolduğu, sokakların, Yahudi vatandaşlarımızın evlerine, iş yerlerine saldıran çapulcular tarafından işgal edildiği bir sayfadır bu…
Bu pogromun anlatıldığı bütün kaynaklarda yine bir kahramandan söz edilir. Hiçbir yerde adını öğrenemedim. Her yerde ondan, Yahudileri kurtarmaya çalışırken öldürülen jandarma onbaşı diye söz ediliyor.
Trakya pogromunun 82. yıl dönümünde bu onbaşımızın aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.Bu ülkenin gerçek bütün kahramanlarının da ruhları şad olsun diyorum.
Orhan Kemal Cengiz
http://www.ozgurdusunce.com/orhan-kemal-cengiz/yahudi-vatandaslarimizi-kurtaran-24238/
Gazze’nin en büyük iki sıkıntısından biri olan su konusunda, yeni kuyular veya denizden arıtma ile çözüm aranacak. İsrail’in bu konuda itirazı yok. Ancak elektrik konusunda Türkiye’nin ilk önerdiği “Gazze limanına demirleyen bir gemiden elektirk sağlanması” önerisi kabul görmedi. İsrail, Gazze’ye bir elektrik santrali yapılmasına da sıcak bakmıyor. Gazze’ye elektirk sağlayacak santralin Aşdod ile Gazze arasında bir noktada yapılması üzerinde duruluyor. İsrail Ulaştırma Bakanı Yisrael Katz’ın ürün ve ekipmanların kontrolü için Gazze açıklarında bir yapay ada oluşturulması fikri ise kendi ülkesinde dahi destek bulmuş değil.
Normalleşme sürecini uzatan bir diğer faktör ise Hamas’ın Türkiye’deki varlığıydı. Bu noktada da İsrail’in ilk pozisyonunu esnettiği ve Hamas’ın faaliyetlerine tamamen son verilmesi yerine kısıtlanması ve denetlenmesi konusunda tarafların bir orta nokta buldukları anlaşılıyor.
Daha önce de birkaç kez anlaşmaya çok yaklaşıldığını aktaran İsrailli kaynaklar pazar bir metin üzerinde tam mutabakata varılma olasılığını yüzde 90 olarak değerlendiriyor. Eğer bu gerçekleşirse birkaç hafta içinde imzalar atılacak ve çok kısa süre içinde karşılıklı olarak büyükelçiler atanacak. Ankara’yı Washington ve Berlin’den sonra üçüncü önemli başkent olarak gören İsrail’de beklenti, Başbakan Netanyahu’nun siyasi bir atama yapması yönünde. En güçlü aday ise uzun yıllar Savunma Bakanlığı’nda kritik görevler üstlenen, askeri konuların yanı sıra Filistin ve Mısır ile özel diplomatik görüşmeler yürüten, ve halen Diplomatik Güvenlik Bölümü Başkanı olan “Amos Gilad.” Geçen hafta yaptığı açıklamada İran’ı İsrail’e yönelik en büyük tehdit olarak nitelendirten Amos Gilad’ın atanması, İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesinin sadece “doğalgaz” odaklı olmadığına, İsrail’in özellikle Ortadoğu’daki gelişmelere ilişkin askeri ve istihbarat işbirliğine verdiği önemin de işareti olacak.
Fehmi Gürdallı
http://t24.com.tr/yazarlar/fehmi-gurdalli/gazzeye-ambargo-kalkmayacak-hafifleyecek,14894
Türkiye-İsrail siyasi ilişkileri 2010-2016 arasında büyük bir krizde göründü, ancak ekonomik ilişkilerin bu krizden etkilenmediğini anlıyoruz. Tam tersine Türkiye’nin İsrail ile ekonomik ilişkileri krize rağmen rekor artışlarla yükseldi durdu. Mavi Marmara’dan sonra Türkiye, İsrail’den ithalatını rekor düzeyde arttırdı: 2009 yılında iki ülke ticaret hacmi 2,59 milyar dolarken İsrail’e ‘one minute’ dediğimiz yıl ticaret hacmi 3,43 milyar dolara, Mavi Marmara katliamından sonra ise 2011’de 4,44 milyar dolara fırladı. 2013’de ticaret hacmi 5 milyar doları aştı, 2014’de ise neredeyse 6 milyar dolara çıktı. Yani siyasi anlaşmazlık ekonomiye yaradı, ‘paranın rengi olmaz’ sözünü hatırlattı. En son veriler İsrail ile ticaretin hala artış seyrinde olduğunu gösteriyor. Hatta bir habere göre Türkiye’nin çevresindeki 18 ülke ile ticareti azalırken İsrail ile işler tıkırında, artış devam ediyor.
Türkiye bu haliyle İslam dünyasında istisnai bir rol üstleniyor. Halkı Müslüman ülkeler içinde İsrail ile bu kadar serbest ve büyük ticaret yapabilen yok gibi… Pek çok İslam ülkesinde İsrail ile ticaret yapmak yasalarla yasaklanmış durumda…
Siyasi alanda ise İsrail ile yaşanan krizin Türkiye’ye maliyeti ağır oldu. Türkiye, İsrail ile düşmanlıktan umduklarını bulamadı: ABD ile bozulan ilişkilerin yanında Erdoğan’ın İslam dünyasının lideri olma hayalleri Arap Baharı’yla son buldu. İsrail ile kavga etmenin Hükümete tek yararı içeride oylarını arttırmak ve konsolide etmek oldu. Dışarıda ise Amerika’dan Avrupa’ya İsrail lobisi Türkiye’nin imajını bozacak sistematik çalışmalar yaptı. Türk-Amerikan ilişkilerindeki düşüşte İsrail lobisinin etkisi büyük oldu.
Türkiye’nin sert İsrail politikası Müslüman dünyada sokağın sevgisini kazandırdı, ancak bu sevgi İslam devletlerinde endişeye yol açtı. Türk Hükümetinin özellikle Arap devletlerini atlayarak sokak üzerinden siyaset yapabileceğini düşünmesi Türkiye’nin Ortadoğu politikasını köklerinden salladı ve hükümetler arasında Türkiye’ye karşı güvensizlik üretti.
Sedat Laçiner
http://www.haberdar.com/israil-turkiye-anlasmasi-makale,1360.html
Yine de varılacak mutabakatı kimsenin sıfır toplamlı bir oyunun sonucu olarak görmemesinde, göstermemesinde büyük yarar var. Unutmayalım ki bu uzlaşma da başka pek çok uzlaşma gibi bir tarafın mutlak zaferini teyit eden bir belge değil. Adı üstünde bir uzlaşma. Her iki tarafın da beklentilerinden fedakarlık yaptığı, ama doğuracağı sonuçtan her iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir mutabakat.
İlişkiler normalleşirse Türkiye de, İsrail de bu normalleşmeden yarar sağlayacak. Ekonomik mantığı varsa İsrail gazı Türkiye üstünden Avrupa pazarına açılacak. Biz kaynak çeşitlenmesi sağlayacağız, onlar pazar elde edecek. Her iki ülke de bölgelerini kasıp kavuran istikrarsızlıktan geliştirecekleri muhtemel işbirlikleriyle daha az etkilenecek. Hepsinden önemlisi de birbirlerini hedef almaktan, farklı platformlarda yıpratmaktan vazgeçecekler.
İhracat ve turizmde de patlama olmaması mucize olur. Spontane şiddetin yarattığı güvenlik riskleri karşısında Batılı turist kadar hassas olmayan İsrailli turistler yeniden kıyılarımızı, şehirlerimizi dolduracaktır. Yatırım ve ticaret kanallarının açılması ekonomik ilişkilerin artmasına neden olacaktır. Amerika’daki İsrail lobisi Türkiye’yi eskisi gibi desteklemese bile kösteklemeyecek, Amerika ile olan ilişkileri zafiyete uğratıcı inisiyatifler geliştirmeyecektir.
Ancak bu süreçte normalleşmeden yarar sağlayacağını düşünen herkese görev düşüyor. Her iki ülkedeki iş dünyası da, üniversiteler de, düşünce kuruluşları da, basın da sürece sahip çıkmalı. İlişkiler siyasilerin inhisarına ve insafına bırakılmamalı, bütün kanallardan güçlendirilmeli, diplomatik normalleşmenin gerçek normalleşmeye dönüşmesine yardımcı olunmalı.
Türkiye’den bakıldığında İsrail’in sevilmesi, politikalarının takdir edilmesi, Netanyahu ya da Liberman’ın desteklenmesi gerekmiyor. Tek yapmamız gereken İsrail’in bölgesinde önemli bir ülke olduğunu, işbirliğinden hem siyasi hem de iktisadi bakımdan yarar sağlayacağımızı, Filistin sorununun çözümüne ve Filistin halkının refahına ancak İsrail’le barışık olursak katkıda bulunabileceğimizi görmek. Sanırım aynı mantık İsrail için de geçerli…
Mensur Akgün
http://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/diplomatik-barismaya-dogru-1434
Yıllardır süren müzakereler nihayet sonuçlandı ve İsrail, Türkiye’yi ilişkileri normalleştirmeye ikna etti. Tabii anlaşmanın adı “İsrail’le normalleşme” olunca daha neyin normalleşeceği de haliyle merak edilir oldu. Öyle ya, “2010’daki Mavi Marmara katliamından sonra İsrail’le ilişkimiz dibe vurmuş” diyoruz ama her ne hikmetse ticaret ve turizmin de son 6 yılda katlanarak arttığını görüyoruz. Bu düşünceden hareketle, “Daha neyimiz normalleşecek?” sorusunu İsrailli bir yetkiliye sormuştum. Soruma 3 başlıkta cevap verdi, müsaadenizle anlatmaya çalışayım:
1. STRATEJİK VİZYONDA NORMALLEŞME:
Bu, askeri ve istihbari anlamdaki işbirliğinin yeniden tesisi anlamına geliyor. Şu an iki taraf da askeri ataşe düzeyinde temsil edilemiyor. Hem askeri hem istihbari ilişki çok kısıtlı düzeyde, işbirliği yok gibi. Ortak çıkar alanlarında bu yönde hamleler iki ülkeye de fayda sağlar düşüncesi hâkim. Ancak bölgesel düzeyde çıkarların henüz örtüşmediği gerçeğini unutmamak gerekiyor.
2. POLİTİK-DİPLOMATİK NORMALLEŞME:
İki ülkenin elçilikleri şu an neredeyse boş duruyor. İki tarafın da acilen bu boşluğu büyükelçi atayarak doldurmaları öngörülüyor. Bakanlar ve diplomatlar arasında da temas sıfıra yakın. Kimse şimdilik çok üst düzeyde bir tokalaşma beklemiyor ama bakanlar düzeyinde irtibat yakın görünüyor.
3. EKO-KRİTİK NORMALLEŞME:
Evet iki ülke arasında ticaret 2010’un da ilerisinde ancak kritik alanlarda güvene dayalı bir ticaret yok. Su-doğalgaz-askeri ekipmanların alım satımı alanlarında masaya gelmeyi bekleyen çok önemli ticari dosyalar var. Mesela, Türkiye-Suriye sınırını güvenli hale getirmek için İsrail’in teknolojik tecrübelerinden faydalanma yoluna gidilebilir.
Özcan Tikit
http://www.haberturk.com/yazarlar/ozcan-tikit/1257633-israille-normallesecek-ne-kaldi
Bugün iki ülkenin Ortadoğu politikasına bakıldığında, Türkiye ve İsrail, Suriye, Irak, İran ya da IŞİD konusunda farklı öncelikler taşımalarına rağmen, benzer çıkarlara sahip.
Her iki taraf da ilişkilerin altın yılları sayılan 90’lardaki gibi olmayacağının bilincinde. Özellikle askeri alanda istihbarat paylaşımı gibi hassas konularda işbirliği için öncelikle karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi gerekiyor.
Bununla birlikte, diplomatik ilişkilerin yeniden başlaması ardından ilerleyecek normalleşmesi sürecinin askeri alanda işbirliğinin önünü açacağı tahmin ediliyor, özellikle Türkiye’nin hem iç hem de dış tehditlere karşı mücadele ettiği böylesine kritik dönemde.
Türkiye’nin yakın zamanda İsrail’e yönelik uyguladığı NATO vetosunu kaldırması bu anlamda Tel Aviv tarafından iyi niyet göstergesi olarak algılandı.
İsrail, Türkiye’nin bir süredir ABD’den temin etmekte zorlandığı ‘silahlı drone’ları temin edebileceği, benzer şekilde IŞİD’in roket saldırılarına karşı ülkenin savunma kapasitesini artıracak Demir Kubbe (Iron Dome) gibi teknolojik sistemlere sahip, elverişli bir ortak.
Askeri kazanımların yanı sıra, ilişkilerin düzelmesiyle birlikte imzalanacak enerji anlaşmaları her iki taraf ekonomik kazanç sağlamakla kalmayacak, Türkiye’nin Mısır ve Kıbrıs ile ilişkileri üzerinde olumlu bir etki yaparak, Akdeniz güvenliğine de katkı sağlaması bekleniyor.
Son olarak, İsrail ile buzların erimesi, ABD’deki İsrail lobilerinin desteğini tekrar kazandıracağından, Washington-Ankara arasındaki ilişkilerde yaşanan pürüzlerin daha kolay aşılacağı umuluyor.
Günün sonunda Ankara’nın değer bazlı bir dış politikadan, giderek çıkar bazlı ve realist bir dış politikaya doğru dönüş yaptığını görüyoruz. Ancak imzaların atılması ardından ilerleyen hassas dönemde tarafların anlaşma şartlarına sadık kalmaları, özellikle Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelerle yıkılan köprüleri onarma girişimleri açısından referans niteliği taşıyacak.
Selin Nasi
http://www.haberdar.com/gundem/turkiye-ve-israil-barisiyor-sorunlu-ortakligin-anatomisi-h37229.html
Özetle Türkiye 2010’dan bu yana ne kazandı? Kırılgan bir uzlaşma. Çizilen “ideolojik karizma”.
Siyasal İslamcı proje İsrail’e konulan postalarla başlatılmıştı. Hedef Türkiye ve başındakini “İslam âleminin lideri” yapmaktı. 2009 Davos krizi, 2010 Mavi Marmara bu yolda bilinçli adımlardı. Ahali İhvancıları sevecek, açtıkları yolda ilerleyecekti.
Altı yılın sonunda Türkiye’nin etrafı da içi de yangın yerine dönerken, İsrail’le kimseyi ikna etmeyen “İsrail devleti de halkı da dostumuzdur” edebiyatı var, o kadar. Normalleşme dediğimiz de siyasal İslamcı projenin çuvallamasının en net tezahürü.
Brexit ve sığınmacı belasıyla uğraşırken Trexit’i ti’ye alacak bile mecali olmayan Avrupa ile köprüler atılıyor. Rusya’yla vaziyet yalvar yakar. İsrail’le ise “yarabbi buna da şükür”. Aylar önce yazmıştık, geriye “büyük liderin Gazze seferi” kaldı.
Ceyda Karan
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/558001/Kirilgan_anlasma_cizilen_karizma.html
Netanyahu, “abluka”yı kaldırmadan “barıştık” derken, Türkiye, “özür” ve “tazminat”tan sonra “abluka”yı da kaldırttık diyerek, kendi kamuoylarına durumu açıklayacaklardır. İki ülke arasındaki gerilim, ABD’yi ilk günden rahatsız etmişti. İsrail ve Türkiye “sağ”ını uzlaştıran birinci nokta, Rusya’nın Suriye-İran üzerinden, Ortadoğu ve Akdeniz’de kara, hava ve deniz gücünü kalıcı olarak tahkim etmesidir. İkinci ve en az birinci kadar önemli olan diğer nokta, İsrail doğalgazının Batı ve dünya pazarlarına ulaştırılma önceliğidir. Bu da, her iki ülkenin ekonomisi açısından, bir başka açıdan da Rusya’nın doğalgaz tekelini tamamen kırmasa da dengelemesi bakımından, bir hayli önemlidir. Avrupa ulusal parlamentolarında simgesel de olsa Filistin devleti tanınırken ve 2009’dan beri Obama ile siyasal gerilimi devam eden Netanyahu politikaları sıkışırken, bu atılım bir hayli stratejiktir. Erdoğan ve siyasaları açısından da benzer bir durum söz konusudur. Batı’dan dışlanan ancak Batı’yla sıkı bağları olan “iki ABD müttefiki”, bu süreci, zor da olsa sonlandırma durumuna gelmiştir.
Türkiye için en sakıncalı durum, Hamas’ın “vesayetini” üstlendiği manzaradır. Bu yaklaşımlara karşın, “bıçaklı intifada” konusunda olduğu gibi, Hamas, “yeni intihar saldırıları” vb. gibi ataklar içine girerse, bunun vebali kimin üzerinde olacaktır?
Herşeye karşın, “normalleşme süreci”, doğru bir adımı ifade etmektedir. Realizmin ufku ve karşılıklı çıkarlar bunu gerektirmektedir. Türkiye’nin “daha az laik”leştirilmesinde imzası bulunan Graham Fuller çizgisi, milliyetçilikten İslamcılık’a uzanan bir çizgide anti-semitizm yatırımı yapmıştır. İsrail, politikaları açısından “eleştirilemez” ve “dokunulamaz” bir ülke değildir. Ancak İsrail karşıtlığı bahanesiyle kendi Yahudi yurttaşlarına karşı kampanyalar başlatan yandaş medya ve milliyetçi/ulusalcı görünümde komplo teorileri, bu anlaşma sonrasında ilginç bir konumdadır. Muhalefet partileri, sırf iktidara karşı çıkmak adına bu tür komploları dillerine dolayıp meşrulaştırmaya kalkarlarsa, yine “yanlış zeminde” kalacaklardır.
Doğu Akdeniz’e Roma mutabakatından gelen yeni ufuk, bugüne kadarki ideolojik ağırlıklı dış politikanın tasfiyesi ve Realizm’in tahkimi için yeni bir sayfadır. Bunun bölge ve dünya barışına katkıda bulunmasını dilerim…
Deniz Tansi
http://politikaakademisi.org/2016/06/27/turkiye-israil-iliskileri-realizmin-ufku/
Türkiye ve İsrail Ortadoğu’da yalnızlaşırken İran ve Rusya Irak’ta ve Suriye’de son derece etkili hale geldi! Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz yataklarının bulunması bölgenin önemini büsbütün artırdı...
Terörün tırmanması iki ülke istihbaratının işbirliği yapmasını gerektiriyor.
Altı yıllık gerilim döneminde Gazze’nin mazlum halkının da sıkıntıları arttı...
Şimdi evet ambargo tamamen kalkmadı, deniz ambargosu sürmektedir. Fakat Aştod Limanı açıldı. İşte önümüzdeki cuma günü 10 bin ton yardım malzemesi Gazze’ye ulaştırılmak üzere yola çıkıyor...
Herkes için daha iyi değil mi? Yaşanan 6 yıllık gerilimden herkesin dersler çıkarması lazım.
İsrail Gazze’yi havadan bombalamak gibi gaddar militarist operasyonları artık yapmamalı, güvenlik tedbirleri “ölçülü” olmalıdır.
Türkiye’nin yöneticileri de hamasetin değil diplomasinin daha yararlı olduğunu görmüş olmalıdır. Yeni adımlar Rusya ve Mısır’la ilişkilerde de atılmalıdır. Bu iki ülkeyle ilişkilerin bozulmaması için baştan diplomatik davranmamız lazımdı zaten.
Filistin sorunu ortaya çıkıncaya kadar tarihte Müslümanlarla Yahudiler arasında hiçbir büyük sorun yaşanmadı. Antisemitizm ortaçağ Avrupa’sının ve faşizmin ürünüdür. Yahudiler Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in sadık ve yararlı vatandaşları oldu. Siyasi ihtilaflar antisemitik duygulara yol açmamalıdır. Siyaset böyle barışıveriyor görüyorsunuz. Türkiye’nin Amerika’daki Yahudi lobileriyle ilişkileri de eskisi gibi dostluk ve işbirliği iklimine girmelidir. Ermeni soykırım iddialarına bilimsel kanıtlarla karşı çıkan Batılı büyük tarihçilerin çoğu Yahudi’dir: Bernard Lewis, Geunter Lewi ve aziz hatırasını derin bir saygıyla andığım Stanford Shaw...
Taha Akyol
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/turkiye-ve-israil_40123060#
İsrail ile yakınlaşma İran’ın bölgedeki hegemonya arayışlarına ket vurma çabalarının bir parçasıdır. Nitekim, Türkiye’nin şu sıralarda çok yakın ilişki içinde olduğu Suudi Arabistan da İsrail ile bugüne kadar görülmemiş bir yakınlık içinde. İsrail açıklarında çıkarılan gazın, Türkiye üzerinden Avrupa piyasalarına gönderilmesi de hiç kuşkusuz ilişkileri normalleştirmenin getirilerinden birisi olacaktır. Bunun ötesinde siyaseten Türkiye, ABD’ye ve özellikle Amerikan Kongresi’ne meramını daha iyi anlatabilme imkânına kavuşmak da istiyor.
Türkiye’yi çok yakından izleyen Steven Cook, Türkiye’nin İsrail’den PYD konusunda ABD indinde yardım isteyeceğini düşünüp “İsrailliler realpolitik ustasıdırlar ve Türkiye ile Kürtler arasındaki bir rekabette Ankara’yı tercih etme ihtimalleri daha güçlüdür” diye yazmış.
Son olarak, eğer Türkiye’deki kamuoyunun Gazze’deki Filistinlilerin kaderi hakkındaki kaygıları gerçekse, bu anlaşmayla ambargo kalkmasa bile Gazzelilerin daha iyi şartlara kavuşmalarının yolu açılmıştır. Türkiye başka hiçbir ülkenin yapamadığı ölçüde Gazze’ye erişim elde etmiştir. Elektrik santralı, hastane, arıtma tesisi ve inşaat malzemesi yardımlarıyla ciddi bir prestij de elde edecektir.
Tüm bu nedenlerle anlaşma, iki ülkenin ve Gazzelilerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Ne ölçüde kalıcı olacağını ise olaylar belirleyecektir.
Soli Özel
Türkiye, bu adımları atmakla doğru olanı yapmıştır. Bu iradeyi ortaya koyan siyasileri ve müzakereleri yürüten profesyonelleri tebrik etmek gerekir. Yapılması gereken buydu. Yanlış olan Türkiye’nin Gazze ablukasının kaldırılmasında şimdiye kadar ısrar etmesiydi.
Bir başka yanlış da Türkiye’nin İsrail’i 8 milyon nüfuslu küçük bir ülkeden ibaretmiş gibi görmesi idi. İsrail diasporası, başta ABD olmak üzere, uluslararası kamuoyunu etkileyecek imkânlara sahiptir. Uluslararası medyada büyük gücü vardır. Hükümetimiz geç de olsa bunu kabullenmek zorunda kaldı.
Şimdi taraflar bir samimiyet testi ile karşı karşıyadırlar. Eğer bu testi başarıyla geçerlerse iki ülkenin önünde geniş işbirliği imkânları açılacaktır. Askeri sanayi alanında, Suriye konusunda ve Doğu Akdeniz’de yeni keşfedilen doğalgaz yatakları konusunda büyük fırsatlar vardır. Bu anlaşma başarılı olursa Türkiye, uzun zamandır yavaş yavaş içine gömülmekte olduğu yalnızlaşma politikasından çıkış yolları bulunduğunu da görmüş olacaktır. İsrail anlaşması bu yöntemin geçerliliğini kanıtlayabilirse en büyük hizmeti o alanda yapmış olacaktır.
Bu imkânların nihayet harekete geçirilebilmiş olmasını takdir etmekle birlikte, harekete geçirmek için neden bugüne kadar beklendiğini de sorgulamak gerekir.
Yaşar Yakış
https://www.yarinabakis.com/2016/06/28/turkiye-israil-iliskileri/
Netten okumalar
http://www.avlaremoz.com/category/1934-trakya-pogromu-2/
http://www.avlaremoz.com/2016/06/25/anne-frank-turkiyede-nasil-yankilandi-serdar-korucu/
http://fehmikoru.com/siyonist-israilli-milletvekili-dun-istanbulda-ne-yapiyordu/
http://www.antakyagazetesi.com/H18063-buradayiz-korkmuyoruz--------.html
Türkiye - İsrail
http://www.amerikaninsesi.com/a/turkiye-mi-israil-mi-kazancli-cikacak/3394210.html
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/turkiye-israil-normallesmesinden-stratejik-ittifak-cikar-mi
http://www.yenisafak.com/yazarlar/mehmetacet/israil-ile-normallesme-nereye-kadar-ve-nasil-2030017
http://www.evrensel.net/yazi/76935/don-dolas-israile-yanas
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160627_israil_turkiye_enerji
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/6-yilin-hesabi-olacak-mi-38719yy.htm
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/abdulkadir-selvi_615/israille-anlasmanin-perde-arkasi_40123057
http://www.milliyet.com.tr/israil-ile-kazan-kazan-anlasmasi-dunya-ydetay-2269655/
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/558587/israil_le_anlasmaya_dair_yalanlar_ve_gercekler.html
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/bekir-coskun/o-zaman-biz-bu-b-niye-yedik-1293599/
http://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/20160628/1023594939/turkiye-israil-anlasma.html
Netten seyredin
https://www.youtube.com/watch?v=XU5eomX3MnE
Takılan tweetler
Antakya Gazetesi @AntakyaGazete 24 Haz
Baro Bşk. @AvEkremDonmez , #Musevi Mezarlığı'na yapılan saldırıyı kınadı
laki vingas @lakivingas 21 Haz
Çok kültürlülüğü ile iftihar edilen Antakyada çok çok az kalmış Yahudi toplumunun mezarları kimi rahatsız etmiş ki?
ishak ibrahimzadeh @ishak5723 23 Haz
2000 yıllık Yahudi cemaati Antakya'nın sevdalısı Şaul ağabeyimin "hak veriyorum" demek zorunda kalması ..
Deniz Saporta @DSaporta 21 Haz
..canlı veya ölü fark etmiyor nasıl bir nefretse.. Hatay'daki Musevi mezarlığına saldırı
Bolu’da dinlenme tesisinde Nazi bebeği
http://www.avlaremoz.com/2016/06/22/boluda-dinlenme-tesisinde-nazi-bebegi/
ishak ibrahimzadeh @ishak5723 22 Haz
... bu rezaletleri gördükten sonra mezarlığa yapılan saldırı v.b.lerinin olmamasını beklemek cahillik !... Yazık !
http://www.diken.com.tr/eli-tespihli-beresi-swastikali-bebek/
(((rivokkk))) @Rivokhay 22 Haz
Geç de olsa sonunda Türkiye'den birileri Sefarad müziği hk belgesel çekmiş, çok da tatlı olmuş
https://www.youtube.com/watch?v=KP6jSqeJj8c&sns=tw
Ayşe Hür @HurAyse 26 Haz
1/2 İsraille barışma,halklar arasında iyi ilişkilere katkıda bulunacaksa iyi, iki militarist devletin bölgede hegomonya kurması içinse kötü.
Ayşe Hür @HurAyse 26 Haz
2/2 Ancak Türkiye-İsrail barışını, sırf Erdoğan'ın tutarsızlığını afişe etmek uğruna, anti-semitik bir dille eleştirmemeliyiz.
Türkiye ve İsrail imza atarken resim vermeden önce,anlaşmayı hem iç hem de dış kamuoyuna lehine görünecek şekilde pazarlama gayretinde!
Gökhan Bacık @GokhanBacik 26 Haz
Umarım Türk-İsrail anlaşmasından sonra iç siyasette "yok sen Yahudi ajanısın, öbürü İsrail destekçisi" gibi komplocu suçlamalar sona erer.
Murad Çobanoğlu @muradcobanoglu 26 Haz
İktidarı, "İsrael üzerinden Yahudileri şeytanlaştırmakla suçlayıp" başka argümanı kalmayınca aynı yola başvurmak mı "muhalefet" oluyor ?!
Atilla Taş @AtillaTasNet 26 Haz
Coca cola'yı boykot etmek için Fanta içen arkadaşlar, Coca cola içebilirsiniz artık, bi sorun kalmadı!
Fatih Tezcan @fatihtezcan 26 Haz
Türkiye ile İsrail anlaşmıyor. Reis "Şartlarımız bunlar! Böyle olacak!" diyor, İsrail kabûl edip boyun eğiyor. Hadise budur, gerisi algıdır.
(((rivokkk))) @Rivokhay 26 Haz
Birbirinizi yemeyin herkes eşit derecede İsrail'den nefret ediyor yahu O daha az nefret ediyor diye muhalefet mi olur asdfjbjk
ilhan tanir @WashingtonPoint 26 Haz
Erdoğan'ın İsrail ile barışmaya, İsrail'in onla barışmaktan daha çok ihtiyacı olduğunu bütün dünya bildiği gibi Netanyahu da biliyor.
simge ekici @caapulcukiz 26 Haz
Erdoğan ile israil arasındaki anlaşmaya g
öre "Türkiye, uluslararası platformlarda Filistin’i savunamayacak”
Kemal Buran @burankemall 26 Haz
mavi marmara ve davos sonrasi hukumetin israil tutumunu elestirenlerle bugun israille uzlastigi icin hukumete en cok kizanlar ayni kisiler
asli aydintasbas @asliaydintasbas 26 Haz
Türkiye'nin İsrail'le barışması iyi bir şeydir. Nokta. İktidara yarasın, yaramasın. Mesele bu değil. Herkesle kavgalı olmak hepimize kötü.
Aykan Erdemir @aykanerdemir 27 Haz
Türkiye'nin #İsrail ile anlaşmasına destek olan da karşı çıkan da çok benzer #antisemit #NefretSöylemi kullanıyor. Durun, siz kardeşsiniz!
(((rivokkk))) @Rivokhay 26 Haz
Şimdi kim antisemit kim antisiyonist kim loko del mondo yeminlen aklım karıştı
Karel Valansi @karelvalansi 27 Haz
Üşenmeyip İstanbul'da 5, Ankara'da 1 şubeye gittim. @DR_SiziDinliyor verdiği sözde durmamış, Hitler her yerde!