Toplumsal olaylar ve kültürler, geçmiş ile gelecek arasında tarih sayfalarını biçimlerken, sanatçı yaşanan tanıklıkların izlerini sürüp karşılaştığı katmanlarda nice hayaller gerçekleşme olanağı bulur...
Venedik Bienali gibi uluslararası bir organizasyon böyle öznel hayallerin üretilebildiği ender platformlardan biridir.
Bu seneki Bienal’in teması ‘Cepheden Bildirmek’ adını taşıyor.
Türkiye’yi temsilen Bienal’e katılan ekip ‘Darzana’, ‘İki Tersane Bir Vasıta’ adlı projesi ile mimarlığın güncel meselelerinin tartışılması adına, içinden çıktığı kültür altyapısı ile hesaplaşıyor. Konuk olarak katıldığımız Venedik Uluslararası Mimarlık Sergisinde ‘Cepheden Bildirmek’ başlıklı serginin yanı sıra kentin farklı noktalarına yayılan 62 ülkenin pavyonları da bu kapsamda yapıtlar sergiliyor.
Türkiye Pavyonu için seçilen Darzana projesi, iki etaptan oluşuyor.
İlk etap bir nesnenin tarihin izleri altında yeniden üretimi şeklinde gerçekleşiyor. Yüzmeyen sadece sergilenecek şekilde imal edilen ve oluşturulacak benzeri bir tersane kısmında yeniden kurulacak bir nesne tasarlandı. Tasarımlanan bu nesne geçmişle günümüzün sosyolojik ve endüstriyel izlerini taşımakta. Venedik ile İstanbul arasında metaforik ve varlık sorunsalını tamamlayıcı bir köprü oluşturmaktadır.
Darzana’nın ikinci etabı ise bir kitap… Bu çalışma çok ciddi bir tarih ve toplumsal analizi oluşturuyor. Tarih araştırması çok önemliydi çünkü küratörlerine göre hayal kurabilmemiz için sadece bugüne bakarak yaratı sürecinde üretmek oldukça eksik ve klostrofobik kalmaktaydı. Bu açıdan tarihsel süreç ile öznel bir değerlendirmeyi gerekli kılan bir karakter analizini daha geniş bir tabana yayarak sonuçlar üretilmeliydi.
Tarih, bu dönüşüm olgusunu coğrafyaları ve toplumsal nitelikleri farklı olsa da gözümüzün önüne seriyor.
Yapıt, Venedik tersanelerinin nasıl dönüştüğü, Haliç Tersanelerinin buna oranla bu değişim ve dönüşümü nasıl yaşayacağı üzerinden herhangi somut bir ilişki üretmiyor.
Ya da, anlatmak istenen, Venedik ile İstanbul için ortak deniz olan Akdeniz’in bugün birçok politik, sosyal ve ekonomik sorunlar ile sosyal travmalarla bir mezarlığa dönüşmesi kaygısını taşıyor olmasını özellikle ortaya koymuyor. Belki de çağımız entelektüel sanatçısı Ai Weiwei’nın ‘Darzana’, üzerine getirip de atacağı can yeleklerini bekliyordur, kim bilir...
Darzana: İki Tersane, Bir Vasıta
İstanbul ve Venedik tersaneleri arasında bir köprü kuran bu proje, başlığını Akdeniz’e özgü melez bir sözcükten alıyor. Aynı anlama gelen ‘Tersane’ ve ‘Arsenale’ sözcükleriyle ortak kökene sahip olan Darzana, Lingua Franca’ya da atıfta bulunuyor. Lingua Franca, 11. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında Akdeniz coğrafyasında denizciler, seyyahlar, tüccarlar, kısacası aynı dili konuşmadıkları halde birbirleriyle anlaşması gereken insanlar arasında kullanılan melez bir dildi. Benzer şekilde ortak bir mimari dilden söz etmek ve bunu Architectura Franca olarak tanımlamak da mümkün.
Darzana, bugün farklı kimliklere ve ölçeklere sahip Venedik ve İstanbul’un, geçmişte benzerlikler gösteren ve benzer üretimler yapan tersanelerinin ortak imgesini işliyor. Tekne inşaatlarının yapıldığı ve sonrasında teknelerin suya bırakıldığı, denize dik konumlanmış, boyutları tekne boyutlarıyla ilişkili, Türkçede ‘göz’, İtalyancada ‘volti’ denen mekânlar işlenen fikrin ev sahipliğini yapıyor. Böylece ‘Darzana’ projesi için Haliç kıyılarındaki mevcut ve dönüşüm aşamasına gelen tersane yapılarının içinde, terk edilmiş bir gözde, atık ve artık malzemelerden son bir tekne, inşa edildi. Ardından Venedik kanallarından birinde bulunan Sale d’Armi binasındaki Türkiye pavyonunun yer aldığı kendine ev sahipliği yapacak bir göze taşındı.
Kökeni Latin dillerinde ‘bastardo’ sözcüğünden gelen ‘Baştarda’, hem kürekli hem yelkenli bir kadırga türünü anlatır. Akdeniz’e özgü melezliği simgeleyen bu kavram, Darzana projesinin de temel nesnesi oldu. Baştarda, bugün bir mega kentte çürümeye terk edilen, diğeri bir müze kentte yılın belli zamanlarında hayat bulan iki göz arasında köprü olacak. Suya sınır çekilemeyeceğini, sözcükler arasına tel örgü gerilemeyeceğini göstermek de Darzana projesinin ana temasını oluşturdu.
Darzana Kitabı
Darzana projesine eşlik etmek üzere bir kitap hazırlandı. Kitapta, Haliç’teki tersanelerin kuruluşundan altın çağını yaşadığı döneme ve kullanılmaz hale geldiği zamanımıza kadar yayılan tarih, farklı arşiv malzemeleriyle desteklenerek belgelendi. Feride Çiçekoğlu editörlüğünde hazırlanan kitapta, Namık Erkal ve Vera Costantini’nin yazılarıyla Cemal Emden’in fotoğrafları yer aldı. Kitabın tasarımını, serginin tüm görsel malzemelerini de hazırlayan Bülent Erkmen üstlendi. Ayrıca, Darzana projesine özgü farklı bir çanta da tasarlandı. Proje ekibinden Hüner Aldemir’in tasarladığı çantalar kullanılmış yelken bezlerinden yapıldı.
Venedik Mimarlık Bienali projesi bütün dünyada kabul gören ve güncelliğini asla yitirmeyen ender sanat olaylarından biridir.
27 Kasım’a kadar sürecek olan Bienali izlemenizi salık veririm.