Yahudilikte Dini Akımlar

Üç bölüm halinde yayınlayacağımız Yahudilikte Dini Akımlar yazı dizisinin bu haftaki bölümünde, mezheplerden Esenyenler, Farisiler Hasidizm ve Hümanist Yahudilik yer alıyor. Bu akımların karakteristik özelliklerini, felsefelerini, nerelerde ortaya çıktığını mercek altına alıyoruz.

Yusuf BESALEL Perspektif
13 Temmuz 2016 Çarşamba

ESENYENLER

Esenyenler, İkinci Bet- Amikdaş döneminin sonlarına doğru (MÖ 2. yüzyıldan, MÖ 1. yüzyıla dek) özellikle Ölü Deniz’in batı kıyılarında yerleşmiş bulunan bir Yahudi tarikatı.

Birinci yüzyılda yaşamış Yahudi düşünürü Filo, Esenyenler isminin ‘kutsal’ anlamına geldiğini savunur; modern görüşlere göre ise ‘merhamet’ veya ‘iyileştirici’ anlamını taşır. Bu tarikatın, IV. Antikokhus’un Yahudilere baskısı sonucunda MÖ 167’de başlayan Makabilerin ayaklanması zamanında türediği de düşünülüyor.

 MÖ 1. yüzyılda 4000 kişi dolaylarında olan bu tarikat mensupları, üstlerine tam bir itaat göstermek zorundaydı ve yeni katılanlar, üç yıllık zorunlu bir eğitim döneminden geçerlerdi. Tarikata karşı sadakatini belirttikten ve sırları ifşa etmeyeceğine dair güçlü bir yeminden sonra, bu kişiler tarikata kabul edilirdi. Tarikat mensupları, ziraat ve el sanatları ile uğraşırlardı. Tüm malları, yiyecek ve giysiler, toplumun malıydı ve hastalar ortak masraftan tedavi olunurdu. Bedensel temizlik, ritüel saflık, beyaz giysiler, kişisel alçak gönüllülüğü simgelerdi. Farisilerin aksine Esenyenler, kaderin değiştirilemeyeceğine ve serbest iradenin devre dışı bırakılması gerektiğine inanırlardı. Şabat’ın uygulanmasında da çok duyarlıydılar. Moşe Rabenu’nun ismini hakaretle anan, ölümle cezalandırılır, başka birtakım suçlar için de o kişi tarikat’tan uzaklaştırılırdı. Ahlakla ilgili öğrenim çok önemliydi. Tora çalışmaları da sürdürülüyordu, fakat tarikatın kendine ait gizli eserleri de yazılmıştı. Esenyenler, Romalılara karşı yapılan Büyük İsyan’a (MS 66-70) katıldılar. MS 70’te Bet- Amikdaş’ın yıkılmasıyla beraber, bu tarikat da ortadan kayboldu. Kumran’da bulunan yazıları Esenyenlerin yazdığı sanılıyor.

FARİSİLER

 Farisiler, Erets Yisrael’de İkinci Bet-Amikdaş döneminin büyük bir bölümünde Yahudi halkının manevi liderleri.

Bu isim, İbranice’de ‘peruşim’ (ayrı olmak, ayırmak) kökünden gelir. Roma vatandaşı Yahudi tarihçisi Jozefus’un tarif ettiği üç veya dört felsefi eğilimin  (Saduçiler, Esenyenler, Zelotlar ve Farisiler) birisidir. Farisi ideolojisi, kökünü MÖ 5. yüzyılda Ezra ve Nehemya döneminden alır. Bu kişiler Yeuda’nın sakinlerine Tora’ya dayalı bir öğrenim sağlamak istiyorlardı. Bu amaçla kurulan en büyük kurum, Büyük Asamble idi. Bu örgütün mensupları, ‘Sözlü Yasa’yı yorumlar ve yayarlar; Erets Yisrael ve Diaspora’da gelenekleri yaşatırlardı. Farisiler, halkın içinde güçlü bir şekilde kök salmış kişilerdi ve uzun bir süre Yüksek Kâhinlerin soyundan gelen zayıf bir yüksek aristokrasi tabakasını yansıtan Saduçiler’den çok farklıydılar; Midraş ve Agada’nın (tefsir ve menkıbeler) ele aldığı kişilerdi.

Farisiler, John Hirkanus (MÖ 135-104 arası hüküm sürdü) zamanında belirgin bir hal aldılar ve özellikle Salome Alexandra (MÖ 76-67 zamanında) liderleri Simeon Ben Şetah başkanlığında siyasal nüfuz kazandılar.

 Romalıların hükümranlığının başlamasıyla beraber (MÖ 63) Farisiler, Yahudi dininin açıklayıcıları ve cemaatin dâhili münakaşacılarının hâkimleri rolünü benimsediler. Ancak bunun yanı sıra Romalılara karşı MÖ 66-70’te R. Simeon Gamliel I ve başka Farisi liderlerce geliştirilen isyanda ve 132-135 yıllarındaki Bar Kohba isyanında olduğu gibi siyasal rol da oynadılar.

 Saduçilerin aksine Farisiler, dini eğitim veren şuraları (akademileri) ile tanımlanırdı. MÖ 1. yüzyılda Hillel ve Şamay okulları gelişmeye başlamış ve MÖ 70’te Birinci Bet-Amikdaş’ın yıkılmasından evvel Yavne kentinde ünlü bir din akademisi (yeşiva) oluşmuştu. Yeruşalayim’in yıkılmasıyla beraber, Farisi bilge R Yohanan Ben Zakai, bu kenti rabinik çalışma merkezi haline getirdi. Farisiliğin bu dönemi, R Yohanan’dan sonra gelen R Gamliel II zamanında daha güçlendi. Alaha ile ilgili çalışmaların yanı sıra Yahudi Takvimi, Amida duasının temelli bir hal alması, Şamay Okulu’nun yasal kararlarının benimsenmesi, bu döneme ait.

Talmud, bu dönemin bilgelerinin tevazuunu Yahudi kardeşlerine ve cemaate gösterdikleri saygıyı över. Talmud, ayrıca Alaha (Şeriat Yasaları) çerçevesinde Saduçiler ile Farisiler arasındaki yaklaşım farklılıklarını da vurgular. Örneğin Şavuot’un tarihinin saptanması gibi. Sukot merasimleri, yalancı şahitlerin cezalandırılması gibi konulardaki uygulama farklılıklarından başka, Saduçiler, Farisiler için esas olan öbür dünyaya, ölülerin dirilmesine ve Maşiyah’a (Mesih) da inanmazlardı… Bet-Amikdaş’ın yıkılmasından sonra Saduçiler Yahudi yaşamında etkin bir güç olmaktan uzaklaştılar. Farisilerin Yahudilerin üzerindeki manevi danışmanlığının gücü yüzyıllar sürdü. Farisi liderliği Yahudiliğin temelinin oluşmasında ana öğe oldu.

 

HASİDİZM

Hasidizm, Israel Ben Eliezer Baal Şem Tov (genellikle ‘Beşt’ kısaltılmış ismi ile anılırdı) tarafından 18.yüzyılın Podolya’sında kurulan yenilikçi bir dinsel halk akımı. Yahudi âleminin bu yöresinde etkinlik gösteren küçük dinsel mistisizmi temsil eden gruplar, ‘hasidut’ (azizlik) ülküsünü izleyerek, dinsel yaşamın keskin bir duyarlılığına yanıt verdiler… İsrael Ben Eliezer Baal Şem Tov, manevi bir lider olarak grubunu yönlendirdi fakat gruptakiler, zamanla sahneden kayboldular veya Baal Şem Tov’un kurduğu ‘Havura Kadişa’ (kutsal örgüt) içinde eridiler. Eski Yahudi kaynaklarına göre Hasid, iyi ve dürüst kişi olan Tsadik’ten daha yüksek seviyedeki inançlı bir kişidir. Ancak Baal Şem Tov’un Hasidizm’inde gruptaki tüm üyeler Hasidim adını taşımaktaydı; Tsadik (salih kişi) olanlara yol gösteren bir kişiydi.

Baal Şem Tov’un 1760’daki ölümünden sonra ilk Hasidik yazar olan Polonyalı Jacop Joseph, Toledot Yaakov Yosef (1720) adlı eserde Baal Şem Tov’un ilkelerini ele alarak, Hasidik çalışmalar için kaynakça oluşturdu. Mezirehli ‘Maggid’ Dov Baer ise, diğer ikinci önemli Baal Şem Tov mürididir ve hatta Hasidizm akımının esas kurucusu olarak da kabul edilebilir. Dov Baer, Volhinia, Polonya, Rusya ve Litvanya’dan gelip etrafında toplanan müritleriyle beraber, Hasidizmi kâfirlikle suçlayan gelenekçi rabiler ve cemaat liderlerinden oluşan ‘Mitnagedim’ adlı muhaliflere karşın, Hasidizm’i 19. yüzyılın başlarında Avrupa Yahudiliğinin yarısını fetheden bir konuma getirmeyi becerdi.

Polonya’da Hasidizm, dört önemli liderin başkanlığında branşlara bölündü. Ayrıca bu dönemdeki Hasidik liderler arasında şu isimler yer alıyordu: Berdiçevli Levi Yitshak, Bratslavlı Nahman, Lyadyli Şnör Zalman ve Kostklu Menahem Mendel. Geleneksel ravın yerini ‘Tsaddik’ veya ‘Ribbi’ almaktaydı ve kendi grubunu yönlendirme vazifesini üstlenmişti. ‘Ribbi’ ölünce ona en yakın müridi yerine geçiyordu. Daha sonra ölen ‘Ribbi’nin yerine oğulları geçmeye ve böylece ‘Tsadikim’ sülaleleri oluşmaya başladı. Hatta bu sülalelerin arasında mücadeleler cereyan etti.

 Hasidizm, tamamen yeni bir Yahudi felsefesi olmaktan ziyade; Kutsal Kitap’ta, Talmud’da ve özellikle Zohar ve Kabala’daki literatürdeki bazı fikirlerin oluşturulmasıydı. Hareket ‘kitleler için mistizm’ olarak da tanımlanır. Gerçi Hasidizm, katı entelektüelliğe karşı dua yoluyla sevinç (simha) sağlamış fakat Tsadik’in liderliğinde Tanrı’yı arayan kişiye ulvi manevi doruklara çıkmayı sağlamıştı. Hasid, Tanrı’ya günlük davranışlar ve dünyevi işlerle varabileceğini görür. Her adımında Hasid, maddi evreni kaplayan Tanrısal enerjiyi sezinler ve Tanrı’ya, yemek yerken, su içerken dahi ibadet eder…

 ‘Mitnagedim’, Hasidizm’e sosyal ve teorik başta olmak üzere birçok alanda hücum etti. Hasidizm’in felsefesinde yer alan Tsadik, Yahudilikte aracı olamayacağı görüşüyle çelişiyordu. Ayrıca her şeyin Tanrı’nın içinde olduğu görüşü de, iyilik ve kötülüğü birbirine bulaştırıyordu. Bu durumda ‘temiz’ yerden bahsetmek mümkün değildi. Hasidlere göre Tora çalışmaktan öte, kişi Tanrı ile bağlantıya (devekut) coşkulu dua ile varılabilirdi. Hâlbuki Talmud’un bilgeleri doğrultusunda hareket eden ‘Mitnagedim’e göre, Tora çalışmak dinsel bir yaptırımdı. Bu şekilde din bilginleri cahil halk kitleleriyle bir tutulup ilime de saygısızlık ediliyordu. O kadar ki, 18. yüzyılda belli başlı Avrupa Yahudi birleşim birimlerinde Hasidizm’e karşı cemaat dışı etme cezası uygulandı. Litvanya’da en geniş tepkiyi Vilna Gaon’u olan Eliya Ben Solomon Zalman gösterdi ve dönemin Hasid liderleriyle anlaşmayı reddetti.  Hatta Mitnagedim’in oğulları Hasid olduğunda, onun ardından yedi günlük yas olan ‘şiva’yı tutup yasa girmeleri ender rastlanan olaylardan değildi.

Hasidizm, ‘Askala’ (Yahudi Aydınlanması) mensupları (Maskilim) tarafından da eleştirildi. 19. yüzyılda bu akıma Rusya’dan katılanlar Hasidizm ‘i kitleleri fakirlikten kurtarmaktansa, Tsadiklerin izinden gitmekle suçladılar. Fakat köktenci Maskilim, geleneksel Rabileri de reddettiğinden Askala hem Hasidizm, hem de Mitnagedim için ortak bir karşıt güç teşkil etmeye başladı. Geleneğin muhafazasına yönelen Hasidizm, böylece bir tarikat olmaktan kurtuldu; uygulamada ve kuramda ‘ultra conservative’ (aşırı muhafazakâr) bir görünüme büründü. Hasidizm, geniş bir halk edebiyatı için kaynakça da oluşturdu. Özellikle kutsal kişiler için tanımlanan Tsadikim hakkında bu kişilerin gizemli güçlerine sahip, olduklarını ve mucizeler yaratabildiklerini işleyen öyküler üretildi.

Hasidizm, Eretz Yisrael’e 1777’de ulaştı. Mensupların bir kısmı Batı Avrupa’ya ve Amerika’ya yerleştiler, ancak çoğu Doğu Avrupa’da kaldılar ve birçok Hasidik sülale oluşturdular. İkinci Dünya Savaşındaki Holokost (Soykırım) ve Avrupa’daki büyük Yahudi Cemaatlerinin yok olmasından sonra hayatta kalan rabbiler, İsrail’de ve ABD’de kendilerine yeni yurtlar edindiler. Günümüzde etkileri süren bu tür gruplar arasında Bobora Gur, Lubaviç (Habad), Şatmar,vb bulunuyor. Yidiş genellikle konuşulan lisan oldu. Alışıla gelmiş Hasidik giysi,18. yüzyılda Polonyalı asiller tarafından giyilen elbiseydi. Ştraymel adındaki geniş kürk şapka 13 uzantısı ile Tanrısal Merhametin 13 niteliğini simgelerdi. Çeşitli Hasidik grupların giysileri farklılıklar gösterir.

Şabat yemeklerinde Hasidler, Tsadikler’in tattığı ve dağıttığı yemeklerden bir kutsallık içerdiği bilinci ile yerler; daha sonra da dikkatle ribbinin Tora ile ilgili konuşmasını izlerler ve “Tanrı’ya mutluluk içinde hizmet etmenin” amacıyla şarkı söylerler ve dans ederler. Ayaklarını göğe doğru kaldırarak dans etmek, bir tür Hasidik ve mistik ibadettir. Ribbi, müritlerinden herhangi bir tanesini özel olarak da kabul edebilir. Bu amaçla ribbiye bir dilekçe vererek kişisel gereksinme ve sorunları hakkında ribbinin kendisi için dua etmesini ister. Hasid, ribbinin makamının masraflarına mahsuben, ‘pidyon’ olarak bir miktar para da öder. Hasidizm, modern yazarlarında da birçok yönden ilgisini çekti. Örneğin Martin Buber’in eserleri kaynağını Hasidik Tora’dan ziyade Hasidik öykülerden alır. Bu öyküler sayesinde batı dünyası bu gizemli Yahudi akımı hakkında kısmen de olsa bilgilenme olanağı bulabilmiştir.

 

HÜMANİST YAHUDİLİK

Din dışı laiklik olarak da tanımlanabilen ve Yahudiliği, Yahudi halkının medeniyeti olarak görmeyi ve sadece dinsel bir akım olarak kabul etmeyi yeğleyen bir akım. Bu akım, eski zamanlarda dahi Yahudiliğin dinsel temellerinde merkeziyetçiliğin soruşturulduğunu savunur. Emansipasyon dönemlerinde birçok Yahudi dinsel tatbikatlardan uzaklaştı. Günümüzde de hem İsrail’de, hem Diaspora’da birçok Yahudi’nin dinsel yaşamla hiçbir ilgisi yoktur. ABD’de belirli bir dinsel cemaate dâhil olmayan veya sinagoga hiç gitmeyen kişilerin yüzde 50’yi aştığı sanılmakta. İsrail’de bu oran daha düşüktür. Modern Siyonizm de, daha ziyade laik bir akım olarak doğdu. İsrail’in kurucularından Ben Gurion ve Vlamir Jabotinsky gibi kişiler, dinsel uygulamalara pek rağbet etmediler. Kibutz olgusu da din dışı Yahudi kültürünün İsrail’de yerleşmesine katkıda bulundu.

 Hümanist ve laik Yahudilik akımı, dinsel kapsamlı Yahudiliğin savunduğu ve tarih boyunca hâkim olan ve her şeye yetkili olan bir Tanrı inancının, aşılamaz bazı sorunlar yarattığını ve Kutsal Kitap’ın ve bilgelerin yazdığı metinlerin, bir toplumun gelişen medeniyeti içinde uyarladığı şartların ürünü olduğunu iddia eder.  Yahudilik, felsefe, edebiyat, folklor içerir ve dinsel ve ahlaki öğretileri ise istikrarlı addedilemez.1985’te Uluslararası laik Hümanist Yahudiler Federasyonu kuruldu. ABD, Brüksel ve İsrail’de bu örgüte bağlı bu tür kuruluşlar mevcut…

Kaynakça

1Yahudilik Ansiklopedisi, Yusuf Besalel, Cilt,I, Gözlem,2001

2İslam ve Yahudi Mezhepleri, Doç. Dr. Yaşar Kutluay, Anka yayınları,2001