‘Ladies and Gentlemen Korosu’nun iki üyesi Eda Bardavit ve Lizet Deadato ile müziğe nasıl başladıklarını, nasıl tanıştıklarını, korodaki çalışmalarını ve ilerisi için projelerini konuştuk.
Önce sizleri tanıyalım…
Eda Bardavit: 1954 yılında İstanbul'da doğdum. İlkokulu Şişli On Dokuz Mayıs İlkokulunda okudum. Buna paralel olarak, İstanbul Devlet Konservatuarında beş yıl müzik eğitimi aldım. Liseyi Notre Dame de Sion'da okudum. Ardından Şişli İktisat Fakültesine yazıldım, ancak erken evlendiğim için sadece bir yıl devam edebildim. Bir kızım ve bir oğlum var.
Lizet Deadato: 1953 yılında İstanbul’da doğdum. Ailenin tek kızıydım. Ama ağabeylerim gibi gördüğüm kuzenlerimle geçti çocukluğum. Kurtuluş İlkokulundan sonra Sainte-Pulchérie’de ortaokul eğitimimi ve Robert Kolej’de de lise eğitimimi tamamladım. Boğaziçi Üniversitesinde İşletme Bölümünü bitirdim. İki kızım var.
Müziğe nasıl başladığınızı ve bu daldaki deneyimlerinizi anlatır mısınız?
EB: Çocukluğumda babam evde bize sürekli klasik müzik dinletirdi: Chopin, Bach, Tchaikovsky, Beethoven, Mozart'tan plaklarımız vardı. Rossini, Puccini ve Verdi'den operalar aryalar da dinlerdik. Babam popüler klasikleri mırıldanır, mızıka da çalardı. İlk bale öğretmenim annemdir. Kendisi uzun yıllar, daha sonra benim de öğretmenim olan Lydia Krassa Arzumanova'nın öğrencisi olmuştu.
Sanatla iç içe olan bir anne-babanın kızı olduğum için sanata, özellikle müziğe olan ilgim bebeklikten başladı. Üç yaşındayken babam eve bir piyano satın aldı, orada aklına gelen her melodiyi çalardı. Ben de onu can kulağı ile dinler, bir şeyler çalmaya çalışırdım. Avusturya asıllı Türk akademisyen Ferdi Statser, beş yaşında iken girdiğim kulak sınavı sonucunu bildirmek için annemi çağırdığında heyecandan yerimde duramıyordum. Çok yetenekli olduğumu ve konservatuara başlayabileceğimi söylediğinde dünyalar benim olmuştu. Konservatuarda şan ve solfej derslerinin yanı sıra evde özel piyano dersleri de alıyordum. Önceleri Şerif Yüzbaşıoğlu ile sonra da İhsan Balkır'la solfej çalışmalarımı sürdürdüm.
Bana, babamdan sonra müziği sevdiren üçüncü piyano öğretmenim Leonard Somer oldu. Rus asıllıydı, dört gözle onun eve gelmesini bekler, verdiği ödevleri eksiksiz yapardım. O zamanlar altmış yaşlarındaydı. Onu dedem gibi severdim. Okulda iki yıl üst üste resitaller vermiştim. Ne yazık ki iki yıl gibi kısa bir süre sonra onu kaybettik. Bir süre piyano çalamadım, çok sarsılmıştım.
Bale eğitimimi ise annemin öğretmeni olan Mme Arzumanova ile LCC’de sürdürdüm. Katı, disiplinli, sert bir hocaydı. Kendisi olmadığında, annem onun asistanlığını yapardı. Bana göre, müzik ve dans ayrılmaz bir bütündür. Dans etmek enstrüman çalmayı, enstrüman çalmak da dans etmeyi kolaylaştırır.
M.Somer'den sonra, Ermeni bir bayan olan Mme Eksercis'ten piyano dersleri almaya başladım. Sıkı disiplini ve zor olan parçaları daha da zor hale getirmesi beni boğardı. M.Somer'in aksine onunla çalışmalarım sıkıcı geçerdi. Bir sonraki öğretmenim Mme Viktorya oldu. Cesurca çalmayı, kendime güvenmeyi ondan öğrendim. Onunla Chopin'den valslar mazurkalar çalmış, resitallerine de katılmıştım. Son piyano öğretmenim annemin kuzini olan Avukat Daniel Behar'ın kızı Eti Behar'dı. Garo Mafyan da ondan piyano ve armoni dersleri alıyordu. Garo Mafyan'ı büyük ilgiyle dinlerdim. Ben ondan sonra derse girerdim. Eti Behar bana örnek oldu. Dış görünüşü kadar davranışları, ses tonu, zarafeti beni çok etkiledi.
Evlendikten sonra bir müddet ara verdiysem de, piyano çalmayı hep sürdürdüm. 1988’de Beşiktaş Müzesindeki resim kurslarına iki sene kadar devam ettim. 1996’dan 1998’e kadar da Nadia Arditti ile heykel çalışmalarına katıldım.
LD: İlk müzik deneyimim Kurtuluş İlkokulunda Münir Ceyhan’ın beni koroya almasıyla başladı. Arnavutköy Amerikan Kız Kolejine geçtiğim zaman, hazırlık sınıfında My Fair Lady’den ‘All I want Is a Room Somewhere’i söylemiştim. Boğaziçi Üniversitesi yıllarında hep sınıf aralarında hocayı beklerken bana şarkı söyletirlerdi. Bir gün, sonradan ünlü olan koro şefi arkadaşım Yeşua Aroyo, beni Belediye Konservatuarında hocasına götürmek istedi. Orada kulak testine tabi tutulduktan sonra, kabul edildim, ama maalesef paralı olduğu için aileme söyleyemedim. Okul masraflarımı ancak karşılayabiliyorlardı. Sonuç olarak şevkimi içime attım. Ardından evlendim. Eşimin hastalığı, değil şarkı söylemek, aynaya bakacak vakit bırakmadı bende. Onu kaybettikten sonra, bir gün radyoda İzzet Bana ile Karen Gerson’un ‘Arvoles de Menekşe’ şarkısını dinledim ve sevgili İzzet Bana’yı gördüğümde, “Seninle şarkı söylemek istiyorum” dedim. Beni Nes Korosu’na aldı. Bundan başka, Haldun Dormen’in yönetiminde ‘Amfitriyon’ adında bir müzikalde oynadım.
Ardından 2008 yılında DYD’nin ‘Masada’ müzikalinde yer aldım. Bir sonraki sene de ‘Kazablan’ müzikalinde oynadım. İzi Eli ile bir ikili kurup, çeşitli yerlerde müzik yaptık. Nişan, nikâh, doğum günü gibi özel davetlerde konser verdik. Her hafta Barınyurt’ta, ayda bir Or Ahayim Hastanesinde ve İhtiyarlar Yurdunda İzi Eli ile şarkı söylemeye başladım. O kadar mutlu oluyorlardı ki, onların mutluluğu bana da yansıyordu. 2013 yılında Ömer Öcal Mozaik Sanat Topluluğu’na katıldım.
‘Ladies and Gentlemen Korosu’na katılmanız nasıl oldu? Bu koro ile çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
EB: 2008 yılının başından bu yana ‘Ladies and Gentlemen Korosu’nun üyesiyim. Çok sesli koromuzun şefi Çelik Kasapoğlu. Ladies and Gentlemen, gerek orkestra, gerekse piyano eşliğinde, çok sesli koro ensemble ve solo performanslar sergileyen bir grup. Müzikal tiyatroyu seven ve bu özel müzik türüne gönül veren müzisyenleri bir araya getirmek amacıyla, 2005 yılında Çelik Kasapoğlu tarafından kuruldu. Phantom of the Opera, Fiddler on the Roof, Jesus Christ, Les Miserables, Beatles, Mamma Mia, Lüküs Hayat gibi popüler parçalar söylüyoruz. Şarkı söylemek bana çok şey kattı. Müzikte, içinden çıkamadığım birçok soruya yanıt buldum.
Kızımın arkadaşları ve piyano dersi verdiğim, aynı zamanda da komşum olan bir öğrencimden, böyle bu koronun varlığını öğrendim. Müzikaller söyleyen elli kişilik çok sesli bir koro. Haftada iki gün İTÜ Taşkışla'da provalarımız olur. Sekiz yıldır alto olarak bu koroda bulunmaktayım. Sevgili arkadaşım Lizet Deadato ile orada tanıştık. Bir ara oğlum da bize katıldı. Çoğunluğu genç olan bir toplulukta bulunmak, farklı bir enerji katıyor bana; onlarla gençleşiyorum.
Sekiz yıllık koro hayatımda, Ajda Pekkan, Albano, Ferhat Göçer, Sezen Aksu, Erol Evgin, Sertab Erener, Nükhet Duru, Özcan Deniz gibi sanatçılarla konserler verdik. En çok zevk aldığım konser Sezen Aksu'yla verdiğimiz konserdi. Onunla aynı sahneyi paylaşmak çok heyecanlıydı.
Aralık ayında onuncu yılımızı kutlamak üzere Caddebostan Kültür Merkezinde bir konserimiz oldu. Şefimize göre bu son konserimiz olacaktı ama çalışmalarımız halen devam ediyor.
LD: ‘Ladies and Gentlemen Korosu’nu, Casa d’Italia’daki bir konserlerine gittiğim gün tanıdım. Hayran kalmıştım ve o gün koroya başvurmaya karar verdim. O zamanlar cemaatimizin en iyi seslerinden Buket Bahar ve Ediz Bahar da o korodaydılar. Koroya kabul edilmem bir haftayı buldu. Yaş grubumdan bu koroya katılan ilk ben olacaktım. Koroda soprano oldum. Daha sonra da koronun şefi Çelik Kasapoğlu’dan şan dersleri almaya başladım.Diğer müzik çalışmalarımın yanında, Ladies and Gentlemen Korosu’na hep devam ettim. Sertab Erener, Sezen Aksu, Ferhat Göçer, Ajda Pekkan, Özcan Deniz, Allesandro Saffina, Albano, Can Bonomo gibi birçok ünlünün arkasında çıktık. Gençlerle genç oldum, şarkı söyleme tekniğim gelişti, yeni müzikal parçalar öğrendim. Her ne kadar müzik eğitimi almadıysam da, artık notaları az çok okuyabiliyor, işaretleri anlıyorum.
Şimdilerde neler yapıyorsunuz? Müzik çalışmalarınız devam ediyor mu? İlerisi için gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeleriniz var mı?
EB: 2001’den bu yana özel piyano dersleri veriyorum. ABRSM (Associated Board of the Royal Schools of Music) sınavlarına öğrenci hazırlıyorum. Her sene sonunda da resitalimiz olur. Proje yapmayı çok sevmem, ama yine de, yakın zamanda keman eşliğinde piyano çalmayı, solo şarkı söylemeyi ve bestelerimi düzenlemeyi arzu ediyorum.
LD: Amerika maceram başlayınca, orada da kendime iki koro buldum ve ilk seneden bana minik sololar verildi. Halen de bu korolarda çalışmaya devam ediyorum. Geçen sene Moreno Barokas ile Zihinsel Engelliler Vakfı yararına bir konser verdik.
Bunun yanı sıra, resim çalışmalarım hep oldu. Artık tualler bana yetmiyor, duvarlara, tavanlara da resimler yapmaya başladım. Bu arada, çok yoğun kitap çevirileri ile de meşgulüm. Bir müzik grubu kurup düğünlerde, nişanlarda şarkı söylemek en büyük hayalim. Bunun dışında, eskiden olduğu gibi, özel günlerde enstrüman çalan, bir veya birkaç kişinin eşliğinde şarkı söylemek isterim. Piyano çalmayı da öğrenmek istiyorum. Boş oturmayı sevmiyorum. Tanrı kimseyi boş bırakmasın. İşleyen demir pas tutmaz derler, doğrudur.