Geçtiğimiz hafta ilk bölümünü yayınladığımız Yahudilikteki dini akımlar ve mezheplerin bu haftaki ikinci bölümünde Karaylardan, Litvanya’da rabinik şuralarda gelişen Musar Hareketinden, Neo-Ortodoks ve Ortodoks Yahudilikten bahsedeceğiz.
KARAYLIK
Bene Mikra veya Karaim, Yahudilikten kaynaklanan ve hahamlık geleneğinin özellikle Mişna ve Talmud’da derlenen Sözlü Yasa’nın bağlayıcı niteliğine itiraz ederek yalnızca yazılı yasa olan Tora’nın buyruğunu kabul eden bir tür tarikatın üyeleridir. Bu kişiler, izleyicilerin gözünde Mişna ve Talmud’un yerine geçen ‘Sefer ha Misvot’u yazan Anan Ben David’in yarattığı akımdandır. Bu akım Irak, İran ve Filistin Yahudileri arasında süratle yayıldı ve İstanbul yolu ile Avrupa’ya ulaştı. Karaim’in birçok çalışması arasında özellikle David Ben Abraham El Farsi’nin sözlüğü büyük önem taşır. Karaim’in çeşitli akımlar arasında görüldüğü, tarihçilerin tarifinde yer almaktaysa da, geleneksel Rabanut görüşüne göre Anan Ben David, genç kardeşinin lehine Dini Akademi Başkanlığında kendine gelen sırayı savdı. Bu durum, Babil’deki Halife’nin kendisine hapis cezası vermesine neden oldu. Fakat Anan Ben David, Yahudilikte nispeten değişik bir tarikat kurduğunu söyleyerek kurtuldu. Her ne kadar bu öykü bütün âlimlerce tam olarak kabul edilmemekteyse de, bu şekilde Karaizm’in gelişmeye başladığı da inkâr edilmemekte. Karaim terimi, İbranice kutsal yazılar (Tevrat) anlamına gelen ‘Mikra’ sözcüğünden türedi. Karaim ‘Tora’nın evlatları’ anlamında ‘Bene Mikra’ olarak da bilinir.
Rabilerin Talmud ve Talmud sonrası dönemlerde Tora’yı yorumlama tarzını beğenmeyen Karaim, İran, Mısır ve Filistin’de oluşan taraftarlarına sadece Tora’ya bağlı kalınmasını zira Tora’nın, Tanrı Sözü olduğunu vurguladılar. Bu durumda Karaim’in uygulamaları arasında şunlar yer alıyordu: Şabat günü aydınlanmak veya ısınmak için ateş yakmak yasak… Hanuka’yı uygulamazlardı çünkü bu Tora sonrası bir bayramdı. Keza Rabanut’un Tefilin, Mezuza, evlenme ve boşanma ile ilgili Tora emirlerinin uygulanması konusundaki açıklamalarını da reddettiler. Karaimlerin diğer Yahudilerle evlilikleri de kabul edilmez. (Şulhan Aruh, Even Haezer:37). Zira Karay Dini Heyetlerinin verdiği getler (boşanma), Rabanut tarafından geçersiz sayıldı ve dinen evli bu kadınların da evlenmesi mümkün değildi. Çünkü çocukları veled-i zina (mamzer) olacaktı.
Hazarların bir kolu ve bir Türk boyu olan Karaim ise 8. yüzyılda Musevi dinini benimseyen Hazarların soyundandır. Rusların baskısı ile Kırım’a kaçan bu kişiler Talmud’u benimseyemediklerinden kendilerine ‘Karay’ sıfatını yakıştırdılar. İstanbul Karayları ise, İspanya’dan Yahudiler gelmeden Bizans döneminden intikal ettiklerini söylerler. Ünlü Seyyah Tudelalı Benjamin,1176’da Konstantinopolis’te 500 kadar Karay saptadığını belirttir. 18. yüzyılda Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi üzerine İstanbul’a bir Karay göçü oluştu. Günümüzde birkaç ailelik çok mahdut bir mevcutları kaldı. 1989 sayımlarına göre İsrail’de 20.000 Karay vardı.1
Önce Saadia Gaon ile başlayan Karaylığı tenkit ve Rabinizmi savunma hareketleri sonradan şiddetlendi. Moşe Maimonides (Rambam) zamanında iki cemaat arasında bilhassa Mısır’da bir yakınlık başladıysa da, birleşme imkânı hâsıl olmadı. Karaimlerin çoğu bulundukları memleketlerde Müslümanlığa geçtiler. Doğu Avrupa’ya geçen bir Karay kolu XIV. yüzyıl sonunda Litvanya’ya yerleşti.2
MUSAR HAREKETİ
Özellikle Litvanya’da rabinik şuralarda ( Şeviot) gelişen ahlaki öğretiye (musar) ve Alaha’nın (şeriat kuralları) ruhuna uygulanan bir tarzda ahlaki davranış şeklinin gelişmesine dayanan bir akımdır. Bu akım 19. yüzyılda İsrael Lipkin Salender(1810-1883) tarafından kuruldu ve etkisi günümüzde Hasidik olmayan ‘yeşivot’un (din akademilerinin) programında kendisini hissettirmekte. 19. yüzyılın ikinci yarısında Doğu Avrupa’daki Hasidik cemaatlerin haricindeki Yahudi topluluklarında bir taraftan fakirlik bir taraftan da Askala (aydınlanma) akımının etkisinde, dinsel hayatta bir erozyon başlamıştı. Yeşivaların çoğunda uygulanan bir akımın uygulanmasında, Talmud’un geleneksel yeşiva müfredatı ile Moşe Hayyim Luzzato, Yonah ben Abraham Gerondi, v.b’ların dinsel ahlaki yazılarının her gün yarım saat öğrenimi yer almaktaydı… Musar’ın bir diğer temel öğesi ise, ‘Maşgiah’ veya denetici denilen ve talebelerin ahlaki ve şahsiyet gelişmesini izleyen ve bu konularda konuşmalar yapan bir kişiydi. Günümüzde Musar, Litvanya tipi Yeşivot’un temelini oluşturuyor.
NEO- ORTODOKSLUK
Ortodoksluk içinde oluşan bir ideolojik akımdır. Buna göre rabinik yasa ve geleneksel uygulamalara titizlikle riayet etmekle beraber, modern topluma ve Batı kültürüne olumlu bir tavır takınıldı. 19. yüzyılın ortalarında köktenci Reformistlerin varlığı Neo- Ortodoksluğu cazip kılmaya başladı. Bu dönemden itibaren, Neo - Ortodoksluğun başlıca sözcüsü ve ideoloğu Samson Raphael Hirsch oldu. Hirsch, Franfurt’taki cemaati (1851-1888) yapılandırmıştı. Yarattığı dogmatik şekillendirmede yalnız Şulhan Aruh’a sıkıca uymaktan öte, Alman kültürünün gelişmesi, Batı giyiminin kabulü, kadınlara haklar tanınması, Yahudilerin insanlığa karşı misyonu gibi liberal ilkeler yer alıyordu. Hirsch’ten sonra sinagoglarda koroların oluşturulması, tercüme ve açıklamalar içeren dua kitaplarının basılması, sivil, mesleki hatta siyasal yaşama katılma ve çeşitli Avrupa kentlerinde rabinik seminerler açılması gibi yenilikler de gündeme geldi. Bu akım, Alman kökenli olsun veya olmasın, Başhahamlık kurumunu da öngörüyordu. Neo-Ortadoksluk, İtalya, İngiltere, Fransa ve ABD de de tutundu. Ancak Hirsch’in yaratıcı politikası, daha sonraları Siyonizm tarafları Hibbat Siyon, Siyonizm’in karşıtı ultra Ortadoks Agudat İsrael hareketleri şeklinde bir bölünmeye yol açtı.
ORTODOKS YAHUDİLİK
Yahudiliğin modernist akımları arasında en tutucu olandır. Yahudiliğin en geleneksel biçimleri için kullanılır. 18. yüzyıl sonlarından itibaren, Emansipasyon, Aydınlanma (Askala ve Reform) Yahudiliğin getirmiş olduğu değişikliklere karşı çıkan Orta ve Batı Avrupa’daki Yahudilerin dinsel inanç ve uygulamalarına tatbik edilen tabirdir. Geleneksel Yahudilik, Tora’nın kurmuş olduğu yasalar ve geleneksel düzeninin, Tanrısal kaynağın emretmiş olduğu bir ‘yaşam tarzı’ şeklinde algılanarak bunlara sadakatle uyulması gerektiğini savunur. Başka bir deyimle Ortodoks Yahudilik çağlar içinde Rabiler tarafından geliştirilmiş Rabinik Yahudilik ile eş anlamlı. Ortodoks Yahudi, Yazılı Yasayı (Tora) Tanrısal açıklanış tarzıyla kabul eder; Sözlü Yasa’nın Alaha düzeninin Tanrısal bir güdüm içerisinde olduğunu ve dolayısıyla yetkili olduğuna inanır. Ayrıca Ortodoksluk, 16. yüzyılda Yosef Karo’nun derlediği dini bir kodeks olan Şulhan Aruh’un düzenleyiciliğine uygulamalı bir kenetlenmeyi ve dolayısıyla günlük yaşamda yüksek bir dinselliği vurgular. Ortodoksluk, kendini Yahudi geleneğinin tek mirasçısı olarak görür ve diğer tüm aykırı gelen Yahudilik akımlarını ve sapmaları reddeder.
Napolyon’un Yahudilere yönelik tavizleri ile gelişen Emansipasyon ve geniş topluma, dışlanmış Yahudileri entegre etmeyi amaçlayan ve dinin yerine rasyonel araştırmacılığı ikame etmeyi amaçlayan Askala, bu arada geleneksel Yahudi yaşam tarzını tehdit etmeye başlamıştı. Zira ‘emansipe’ olmuş Alman ve Macar Yahudileri daha büyük olan topluma, geleneksel giysilerini, davranışlarını ve örneğin Şabat’ta çalışmamak ve Kaşerut yemek gibi dinsel vecibelerini bir ‘yük’ gibi addederek ve terk ederek giriyorlardı… Üstelik geleneksel Yahudiliğin liderliği Reformistlerin eline geçiyordu. Bunların liderleri, dualardaki değişikliklerle tatmin olmayıp, Alaha’yı değiştirmeye başladılar.
Ortodokslar, kendi ilkelerinin uygulanması için yaptırım olarak tüm Askala değerlerini reddederek, Reformistleri ‘herem’ ilan ettiler (toplum dışı ettiler). Hasidik toplumlar ve anti Siyonist Agudat Yisrael (dünya hareketi) aynı eğilimi paylaştı. Keza, Samson Raphael Hirsch, yeni Ortodoksluk akımının Batı’da gelişmesini sağladı. Modern dinsel Siyonizm’de öncülük eden Abraham Isaac Kook, paralel bir yol izledi.
Polonya gibi ülkelerde olduğu gibi Yahudi Cemaatinin Holokost’ta imha edilmesi, Ortodoks Yahudi toplumuna büyük zarar verdi. İkinci Dünya Savaşında ve sonrasında Yeşivot’un ve Hasidizm’in başlıca liderleri, Kuzey Amerika ve Filistin’e kaçarak kurumlarını tekrar organize etmeyi başardılar.
1880’lerden itibaren ABD’ye 1920’ye dek gelen 2 milyon Yahudi’nin de katkısıyla, bu ülkede günümüzde 40’tan fazla Yeşivot oluştu. ABD’de ‘sağ kanat’a mensup ultra Ortodoksların haricindeki merkezi konumdaki modern Ortodoks şunlara inanır:
1- Üniversite yaşamı, sanat ve bilim gibi genel kültür etkinliklerine katılmak,
2- Dinsel ve teorik olmayan hususlarda tüm Yahudi akımlarıyla işbirliği yapmak,
3-İsrail Devletini tanımak,
4-Önceleri uygulandığı tarzdan daha esnek bir Alaha anlayışını benimsemek…
‘Gerçek Tora’ Ortodoks Yahudilerin kurumları arasında Union Of Orthodox Rabbis, Hasidik tüm cemaatler, anti Siyonist ve anti-İsrail Satmar aşırı grubu ve geleneksel Litvanya türü ‘Yeşivot’ yer alır… Ortodoks Yahudilerinin ABD’de en küçük dinsel akımı oluşturmalarına karşılık diasporada Ortodoksluk çok daha güçlü olup, bazen yüzde 80 düzeyinde seyreder. Geleneksel Yahudilik, Türkiye dâhil Doğu Sefaradlarında ve Latin Amerika ve bazı Doğu Avrupa cemaatlerinde etkinliğini sürdürmektedir. Dünyanın en büyük dördüncü Yahudi Cemaatini temsil eden Fransa’da ve Viktorya döneminden beri İngiliz Milletler Topluluğundaki sinagoglarda, modern Ortodoksluk belirgindir. Yaşam tarzındaki uygulama değişikliklerine karşın, İngiliz Yahudilerinin yüzde 65’i Ortodoks eğilimli olup, bu cephede özellikle Union Of Orthodox Hebrew Congregations (1926) v.b hâkimdir.
Devam edecek…
1- Yahudilik Ansiklopedisi, Cilt I VE II, Yusuf Besalel, Gözlem Yayıncılık 2001
2- İslam ve Yahudi Mezhepleri, Doç. Dr. Yaşar Kutluay, Anka Yayınları, 2001,S.258-267