Küçük kayakçının büyük zaferi

Sıcak yaz günlerine serin bir mola verin ve bu yıl 10 yaş kategorisinden Türkiye Kayak Şampiyonu olan Roy Kalomiti ile tanışın.

İdil HAZAN KOHEN Spor
27 Temmuz 2016 Çarşamba

Roy Kalomiti, 10 yaş kategorisinden Türkiye kayak şampiyonu oldu. Roy’la, bu başarıda kendisini destekleyen annesi Esin’le ve onu bu şampiyonluğa hazırlayan Fidan Hoca ile bu zaferin yolculuğunu konuştuk.

Ne yazıktır ki ülkemizin yaşadığı birbirinden üzücü olaylar, dramaya, travmaya doyamayan dizilerimiz gibi her hafta yepyeni bir bölümle karşımızda. Bu hafta sezondan kalkacak diyoruz, biraz huzur bulacağız diye seviniyoruz, hop dudak uçuklatan yepyeni bir bölümle yine dalıyor hayatımıza, yine dağlıyor yüreklerimizi. İşin kötüsü zap da yapılmıyor, insan hayatı bu, tek ömürlük, tek nefeslik... Tek bir gülümsemeyi bile kaçırmadan, ona sıkı sıkı tutunup yaşayacağız, başka çare yok.

Mesela ben bu hafta çok özel, çok saf, çok içten bir gülümsemeye tutundum.  Roy Kalomiti’nin gururlu, fazlasıyla hak edilmiş, zafer dolu gülümsemesi!

Kendisi bu sene 10 yaş kategorisinde Türkiye kayak şampiyonu oldu. Evet, birçok annenin yüreğini hoplatan, birçok çocuğu ise mızmızlatan, tehlikeli, zor ve oldukça iddialı bir alanda, böylesine küçük yaşta gelen böylesine büyük bir başarı…

Ancak o kupalar, o omuz kabartan başarılar, “haydi ben geldim” diye çat kapı çıkagelmiyor. İnanılmaz bir çalışma, disiplin, özveri gerektiriyor. Birçok insanı yarı yolda bırakan bu tempoyu, Roy’un dağ tepe, kar tipi aşarak yaptığı bu yolculuğu, annesi Esin Kalomiti ve antrenörü Fidan Kırbaç Özbakır’dan dinleyelim. Hem gündemi de havası da fazlasıyla sıcak günlerimize bir serpinti, serin bir mola vermiş oluruz.

 Esin her şey nasıl başladı? Roy için bu iş ne zaman yarıyıl tatilini aşıp bu kadar profesyonel bir yola saptı?

Aslında her şey kuzenimin oğlu Erim ile başladı. Kuzenimin işi çıkınca Erim’i, katılacağı yarışa ben götürdüm ve orada antrenörü Fidan Kırbaç Özbakır ile tanıştım. İnanılmaz bir takım kurmuştu. Bir sürü gencecik çocuk canla, başla en önemlisi büyük bir istekle kayıyor, harika başarılar elde ediyorlardı. İlk defa o gün, “İnşallah Roy da bir gün böyle bir takımda, bu kadar iyi kayabilir” diye düşündüm.

Bir dahaki takım seçmelerinde Roy’u Fidan Hoca’ya götürdüm. Yarışlarda kaymasının bile harika bir deneyim olacağını düşünüyordum, Türkiye şampiyonluğu ise benim bile hayalimin ötesindeydi.

 

 

 

 Gerçekten harika bir duygu olmalı! Hepimiz bu gururu seninle paylaşıyoruz. Ancak gelelim madalyonun diğer yüzüne… Fidan Hoca’ya dönüyoruz. Bu arada Fidan Hoca gerçekten isminin hakkını veriyor! Upuzun, ince, fit bir kadın.

Fidan Hoca, kayak camiasında isminizi çok duyuyorum. Özellikle yarışlarda derece alanlar hep sizin takımlarınızdan çıkıyor. Bu konuda adeta bir marka oldunuz diyebiliriz. Bu işe nasıl başladınız, nasıl gelişti, biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Biz aslında ailecek kayakçıyız. Babam da kayak öğretmeniydi, armut dibine düşermiş. Ben kayak hocası oldum, abim de snowboard.

Aslında en başta sadece öğretmenlik yapıyordum ancak çalıştırdığım gençler sürekli ödül almaya başlayınca bir takım kurmaya karar verdim. Bir süre sonra Uludağ Kayak ve Snowboard Kulübü’nü kurduk ve daha profesyonel bir eğitim vermeye başladık. Şu an yirmi kişilik bir ekibimiz ve dört antrenörümüz var. Elbette çalışma süreçlerimiz, tempomuz, hedeflerimiz de buna uygun biçimde şekillendi.

 Bu hazırlık sürecinin oldukça yoğun ve ciddi olduğunu biliyorum çünkü iki yazdır Esin, temmuz ayının ortasında kalkıp Avusturya’ya kayak kampına gidiyor. İlk duyduğumda çok şaşırdım ancak Roy’un kayışını izledikten sonra işin ciddiyetini anladım. Yine de yazın ortasında kayak fikri çok ilginç geldi. Biraz bu kampı anlatır mısınız? Bu da antrenmanın bir parçası mı?

Aynen öyle. Biz kışın her hafta sonu ve her bayramda Uludağ, Erzurum, nerede kar iyiyse oraya antrenmana gidiyoruz ancak yazın da boşlamamak gerekiyor. Bu yüzden bu kayak kampı fikrini oluşturdum.  Türkiye’de buzullarda ilk yaz kampını başlatan benim. On gün boyunca sıkı bir eğitim veriyoruz bu kampta. Bizim gibi bu işte profesyonel yol almak isteyen yüzlerce insan oluyor orada. Gondollar 8.45’te açılıyor ancak önde yer kapıp daha çok kayabilmek adına benim takımım sabah 7.30’da kapının önünde sıraya giriyor. Üstelik bunu kendileri istiyor. Bu bilinci kendileri kazanıyor. Öğle yemeği bile sadece 15 dakikada, önceden hazırlanmış sandviçleri yiyerek geçiriliyor çünkü orada sadece sabah kaymak mümkün. Öğleden sonra güneş karları eritmeye başladığı için bu vakti kaçırmak istemiyoruz. Öğleden sonra ise fitness’a geçiyoruz.

 İnanılmaz bir deneyim olmalı bu. Peki, Roy bütün bunlar sana zor gelmiyor mu? Sabah erken kalk, her hafta sonu antrenman, yazın kamp? Bir de yarış öncesi heyecanı…

Aslında yarış öncesi gerçekten çok heyecanlanıyorum. Bir gece hiç uyumadım hatta kusmuştum bile ama kaymayı o kadar çok seviyorum ki, bütün bunlara değiyor. Kaymak beni çok mutlu ediyor.

Fidan K. Özbakır, Esin Kalomiti, İdil H. Kohen

 

 

 Bu kadar sevmesen bu kadar başarılı olman da zor… Esin, senin için nasıl geçiyor bu süreç? Senin için de bambaşka bir dünyanın kapıları açılmış olmalı.

Evet, çok farklı insanlar tanıyorum. Çok güzel dostluklar gelişiyor ancak bir yandan da çok komik olaylara rastlıyoruz. Sonuçta 10 gün Avusturya’ya gittiğimizde ilk iki gün ben de kayıyorum sonra dağ, taş, toprak insan sıkılıyor. Ama Roy bu işten o kadar zevk alıyor ki, o mutlu olduğu sürece ona destek vermek istiyorum. Tabii işi fazla hırsa bindirmiş aileler de olabiliyor. “Roy bak arkadaşın geldi” diyorum, annesi araya girip “Bak bu çocuk hayatın boyunca senin rakibin olacak” diye çocuğunu ikaz edebiliyor. Sanırım o dengeyi tutturmak, bir yandan destek verirken bir yandan hırsı dizginlemek çok önemli.

 Bu tarz girişimleri destekleyen, yeteneğe yatırım yapmak isteyen sponsorlar çıkmıyor mu? Tamam, kayak belki bir futbol kadar popüler bir spor olmayabilir ancak onun da özellikle hitap ettiği birçok marka var…

Kayak aslında son beş senedir güzel bir ivme kazandı. Özellikle yarışçılar antrenör olmaya başladığından beri, bu iş daha ciddiyetle yapılıyor. Mesela bu sene 11-18 Şubat’ta Erzurum’da EOF festivali (Gençlik Olimpiyatı Festivali) düzenlenecek. Bu tüm dünyadan katılımcıların geldiği çok büyük bir organizasyon ve bizim ülkemizde ilk defa yapılacak. Bütün bu girişimler ve yeni oluşumlar sponsorların da ilgisini çekecektir diye umuyorum.

 Bu harika bir haber. Gazete yetkilileri size sesleniyorum! Beni o festivale gönderin size bütün kış kayak anlatıyım! Şaka bir yana, bu çocuklar için de çok özel bir deneyim olmalı. Bu yaşta böyle bir disiplin almak, böyle bir deneyimi yaşamak, hele hele Türkiye şampiyonu olmak… Roy son sözü senden alalım. Nasıl bir histi bu? Neler hissettin?

Çok heyecanlıydım. İnanılmaz bir duyguydu. Kendimle gerçekten gurur duydum. Hele gittiğim okulda beni kürsüye çağırıp bu ödül için kutladıklarında, bütün arkadaşlarım Roy diye bağırıp alkışlamaya başladığında, hiç olmadığım kadar mutlu oldum diyebilirim. Bunu asla unutmayacağım.

Ben de Roy’u dinlerken inanılmaz bir coşku hissediyorum. İnsanın uğruna çok çalıştığı, çabaladığı bir şeyin sonucunu alması kadar güzel bir şey yok! Roy’a başarılarının devamını diliyorum.

Bu arada ilgisini çekenlere duyulur: Figen Hoca’nın 8-10 yaş grubu altyapı seçmeleri bu sene aralık ayında yapılacaktır. Yeni şampiyonlar görmek ümidiyle…

 

 

Aslında ağaç yaşken eğiliyor, bu çok güzel ancak belli bir zaman sonra hayat araya giriyor. Okullar, dershaneler, s›navlar derken bu tempoyu, bu ideali devam ettirebilmek zor olmuyor mu Fidan Hoca?

Maalesef oluyor. Tak›m›mda 8 yafl›ndan itibaren çocuklar› e€itmeye bafll›yorum, belli bir seviyeye geliyorlar, ödüller almaya bafll›yorlar ve tam da profesyonelleflmeye bafllayacaklar› zaman senin de dedi€in gibi okul, e€itim, hayat koflturmas› giriyor devreye. Bu antrenmanlar›n devaml›l›€›n› sa€lamak çok zorlafl›yor. San›r›m biz bu yüzden olimpiyat yar›flç›s› ç›karam›yoruz. Ancak hedeflerimden biri de bu. Olimpiyata kat›labilecek düzeyde sporcular yetifltirmek istiyorum.