Yine bir Ağustos ayı. Paris sessiz.
Daha az trafik, daha az insan, daha az sayıda açık dükkan ve restoran. Dünyanın önemli bir metropolü için şaşırtıcı gelebilir ama Parisliler için hiç değil, hatta çokça kanıksanan bir gerçek. Her ağustos ayında topluca çıkılan yaz tatilleri nedeniyle şehir sanki büyük bir metamorfoza uğrar!
Şehrin boşalması kimi bölgelerde çok daha ciddi hissedilirken daha etnik grupların yoğun yaşadığı semtlerde ‘terkedilmiş şehir sendromu’ daha az hissedilir. Afrikalıların, Hintlilerin, Pakistanlıların, Uzakdoğuluların bölgeleri nispeten daha canlı olur. Paris deyince Fransızların yanısıra bu kozmopolit şehirde yaşayan farklı etnik topluluklar da mutlaka akla gelmeli zaten. Paris’e asıl rengini veren de bu mülti-kültürel yapı. Bu ay bu etnik çeşitlilikten biraz bahsetmeye çalışacağım; konumuz Paris’teki Uzakdoğulular.
Paris’teki Uzakdoğu topluluğunun tarihçesi 17. yüzyılın ikinci yarısında Paris’e göç eden Çinlilerle başlıyor. I. Dünya Savaşı sırasında da Fransız hükümeti çoğunlukla Wenzhou şehrinden 150 bin kadar Çinli işçiyi ülkeye getirir. Kimi savaş sonrasında ülkelerine döndüyse de kalanlara 1930’larda Avrupa’da daha iyi yaşam koşulları arayışıyla zanaatkar göçü, 1970-1980’lerde de Kamboçya, Laos ve Vietnam’dan mülteci göçü eklenir. İkinci ve üçüncü nesille birlikte, cemaat, özellikle son yıllarda Wuhan, Şangay, Beijing, Chengdu, orta ve kuzey Çin’den gelen öğrencilerle de birleşerek büyür.
Çinlilerin yaşam bölgesi Paris’te dört ana semtte yoğunlaşır: 13. bölgedeki Place d’Italie yakınlarındaki Choisy Üçgeni denilen (Choisy, Ivry ve Masséna caddeleri arasındaki bölge) en büyük Çin cemaatini ağırlar.
İkinci büyük yerleşim bölgesi 10, 11, 19 ve 20. bölgelerin birleştiği Belleville’dir. Şehrin kuzeydoğusundaki bu bölge tepeler ve parklarıyla genelde pek fazla tepeliği olmayan Paris’e hoş bir hava verir, güzel manzaralı tepeciklerden sanki Paris ayaklarınızın altındadır. Küçük bir kasaba havasındaki dar arnavut kaldırım sokaklardan oluşan bu bölge, 20. yüzyılın ikinci yarısında Ermeni, Yunan, Arap ve Kuzey Afrika Yahudilerinin de yerleştiği çok renkli bir semttir. Kültürlerin içiçe geçtiği, her tür etnik dil, kıyafet, yaşam tarzı, yeme-içme alışkanlığı, küçük esnafın yanyana yaşayıp çalıştığı, Çinli mezecinin yanındaki Yahudi restoranına Çin böreği ikram edip karşılığında falafel sandviçi aldığı tatların, renklerın, kokuların karıştığı capcanlı bir yaşam alanı.
Üçüncü semt şehrin en eski Çin yerleşimlerden 3. bölgedeki Temple ve Arts-Metiers metrosu civarındaki gizli saklı Maire ve Volta gibi kaldırım taşlı sokaklardır. Volta sokağı numara 3’ün Paris’in en eski binası olduğu rivayet edilir, 1240 yılından beri o noktada ayakta durmaktadır. Şu anda Taing Song-Heng adlı bir Vietnam restoranını barındırır girişinde. 39 rue au Maire’de Chez Shen ve 9 rue Volta’da Chez Xu otantik Çin yemeği için iyi seçeneklerdir. Buralar gastronomik adresler değildir, hatta bazen tam olarak ne yediğinizi kestiremeyebilirsiniz(!) ama kimi zaman önemli değildir çünkü tadlar çok güzeldir. Diğer Çin mahalleleri gibi yan masalar turist dolu değildir, restoran çalışanları kendi dillerinde bağırıp çağırarak çalışırlar ama farklı bir atmosfer hüküm sürer ki hoşunuza gidebilir. Çevredeki marketler de ‘Fransız saatine’ göre çalışmazlar, gece yarılarına dek alışveriş için açıktırlar.
Dördüncü yerleşim ise daha az bilinir. 18. bölgedeki Chapelle Bulvarı, Ordener Sokağı, Marx-Dormoy ve Riquet civarında aktivite rue de Torcy’deki kapalı pazarda yoğunlaşır. Japon ve Korelilerin yoğun bulunduğu semt ise rue Sainte Anne ve rue des Petits-Champs bölgeleridir.
Çin Yılbaşısı
Tüm dünyada Çinliler ocak-şubat aylarında bahar bayramlarını kutlarlar. Bu dönem uzun bir tatildir; işyerleri kapanır, aileler mutlaka bir araya gelir. Büyük sofralar etrafında leziz yemekler yenir, çocuklara “hong bao” denilen kırmızı zarflarda para dağıtılır. Her yerde kırmızı süslemeler vardır çünkü kırmızı renginin uğuruna inanılır. Paris’te de her yıl Çin yılbaşı kutlamaları çok canlı geçer. Bütün bir haftaya yayılan kutlamalar Hotel de Ville (Paris Belediye binası)’den yürüyüşle başlar, kortej epey renkli görüntülere sahne olur. Place d’Italie civarında kırmızı lambalar ve balonlarla süslü sokaklardaki geleneksel Dragon dansı, Olimpiyat arabası, Beijing Operası karakterleri, geleneksel köstümlü zarif Çinli kızların oluşturduğu renkli görüntüler ve kötü ruhları kovmak için kaldırım boyunca yerleştirilen çatpatların ateşlenmesi izlemeye değer.
Paris’te Çin mutfağı
Yolunuz Paris’e düştüğünde gerçek Çin mutfağı denemek isterseniz benim favorim bir kaç lezzetli adres de verelim:
Miam Guan (34 rue de Belleville) Dekorasyona sakın takılmayın. Restoranın arkasında çalışan ekip noodle’ları taze taze yapar, çorbalar başlı başına bir ziyafet…
La Mangue Verte (100 avenue d’Ivry) Vietnam ve Tayland spesyaliteleri için, özellikle marmite de canard au pruneau (kuru erikli ördek yahni) nefis.
Trois fois plus de piment (184 rue Saint-Martin) Sichuan mutfağı, bol acılı sevenlerin cenneti…
L’Empire des Thés (101 avenue d’Ivry) çay saati için ideal. ‘Her masada mandalinalar ne hoş bir misafirperverlik’ diyordum ki mandalinanın şans ve iyi gelecek sembolü olduğu ve bahar bayramında bolca dağıtıldığını öğrendim.
Hoa Nam (51 avenue d’Ivry) Paris’in en tanınmış şarküterilerinden. Pasta, dim sum (buharda ravyoli), banh cuon (pirinç unundan krep) ve börek çeşitleri için ideal. Dükkanın girişinde elinize bir tepsi tutuşturuyorlar, almak istediklerinizi tepsiye dizip çıkışta kasada ödüyorsunuz. Sebzeli çin börekleri harika!
Tang Freres (48 avenue d’Ivry) artık küçük bir imparatorluk haline gelen, her tür Asya malzemesini bulabileceğiniz önemli ve büyük marketlerden biri.
Big Store (81 avenue d’Ivry) da telaffuzu zor, tadını tanımadığımız her tür egzotik sebze ve meyvenin bulanabileceği ‘rakip’ market. Biraz alışveriş yapmadan geri dönmeyin derim!