Ekev peraşasının giriş bölümü Bene Yisrael’in Tanrı’nın sözüne itaat etmeleri halinde karşılaşacakları kutsamaları içermektedir. Bilgelerimiz dikkatimizi peraşanın da adı olan ‘Ekev’ sözcüğüne çekmektedir. ‘Ekev tişmeun’ sözcüklerinin buradaki anlamı ‘itaat etmenizin sonucu olarak’ şeklinde verilse de bu sözcüğün asıl anlamlarından biri ‘topuk’ olarak dilimize çevrilebilir. Raşi burada sözü edilen mitsvaların çoğunlukla topuğumuzun altında ezdiğimiz mitsvalar olduğundan bahseder. Eğer dikkat etmediğimiz ve uygulamak için çaba bile göstermediğimiz mitsvalar uygulanırsa bizlere bu değerli kutsamaları kazandıracaktır. Bir başka deyişle popüler olmayan mitsvaların uygulaması da bizlere çok değerli kutsamaları kazandıracaktır.
Burada beklenen soruyu sormamız lazımdır. Bunlar hangi mitsvalardır. İnsanların ‘ezdikleri’ mitsvalar hangileri olabilir?
Burada bilginlerimizin sözünü etmek istediği; kişinin özellikle insanlara karşı olan duyarlılığının ve davranışlarının düzeltilmesidir. Teilim okuduğumuz zaman veya Tora derslerini dinlediğimiz zaman kendimizde bir kutsiyet keşfetmeye başlarız. Önemli bir şey yaptığımız için bunun doyumunu keyifle hissederiz.
Fakat nedense bu bizim gündelik iyi edimlerimize her zaman yansımaz. Sinagoga yeni gelen bir yahide güler yüz göstermek, birini selamlamak, neden kendimizi özel hissettirmez? Tabiri caizse biz bu mitsvaları ayağımızın altında çiğner dururuz. Bir başka deyişle önemsemeyiz.
Bu sözlerimiz günlük ibadetlerini zamanında yapan, Şabat Kaşrut gibi son derece önemli konularda dikkatli olan ve Tora derslerine devam eden kardeşlerimiz tarafından yanlış algılanmamalıdır. Bunlar dinimizin en temel gerekleri ve vazgeçilmezleridir. Ancak On Emir’in iki ayrı tablete yazıldığını, birinde insan ile Tanrı diğerinde ise insan ile insan arasındaki görevlerin yazılı olduğunu ve bu iki tabletin eşit olarak birbirinden daha önemli olmadıklarını hatırlamamız gerekir. Tanrı ile insan arasındaki zorunlulukları yerine getirirken insan insan arasındaki mitsvaları ‘çiğnemek’ amacımıza yaklaşmamızı değil aksine uzaklaşmamızın nedeni olacaktır. Bazılarına göre bunlar ‘küçük şeyler’ olarak nitelendirilebilir ama bilelim ki bunlar asla ve asla küçük şeyler olarak nitelendirilemez.
1876 ile 1970 yılları arasında yaşayan Rav Eliyahu Lopian bir zamanlar dindar olmayan ancak rabilere karşı büyük bir sevgi ile saygı duyan bir adamdan yeşiva için bağış aldığını anlatır. Rabi bilgelere karşı bu sevginin nereden kaynaklandığını sormadan edemez. Adam da başından geçen bir olayı anlatır.
Bu adamın babası küçük iken Tora öğrenmeyen oğlunu bu konuda yetişmesi için Radin şehrine Hafets Hayim’in yeşivasına yollar. Genç adam bu yolculuğa çıkar ve bizzat Hafets Hayim tarafından test edilir. Genç adam testi geçemez ve yeşivaya kabul edilmez. Ancak onu geri döndürecek tren ertesi gündür ve bir geceliğine yeşivada konaklamak için bilgeden izin ister. Rabi, yeşivada ancak orada okuyan öğrencilerin konaklayabileceğini ancak kendisinin genç adamı misafir etmekten memnunluk duyacağını söyler. Genç adam o geceyi Hafets Hayim’in evinde geçirir. Gece son derece soğuktur ve Hafets Hayim misafirinin üşümemesi için kendi paltosunu onun başucuna koyar.
Bağışı yapan adam devam eder. “Elli yıl sonra bile hala Hafets Hayim’in paltosunun sıcaklığını hissediyorum”
Hafets Hayim, Mişna Berura başta olmak üzere Şmirat Alaşon ve daha birçok büyük işlere imza atmış Tora dersleri konusunda inanılmaz seviyelere gelmiştir. Burada yeşiva öğrencisi bile olmayacak kadar alakasız birine paltosunu vermesi onun başka bir yönünü küçük gibi görünen ama çok büyük olan mitsvalara olan bakışını öğretir.
Bu muhteşem berahalara erişebilmek için zamanında Rav Moşe Benveniste’(Z’’L)nin deraşalarında defalarca bahsettiği gibi biraz iyilik, biraz tatlı söz, biraz yakınlık ve tabii ki mitsvalara yakınlık göstermek gerekir. Küçük olarak gördüğümüz şeyler bazen çok büyük yararlar sağlayabilir.