Tam beş sene önce bugünleri ön görerek bir yazı yazmıştım. Demiştim ki: Her ne kadar yük gibi görünse de evdeki çocukların hayat ritüellerine ortak olun. Onları gece uzun uzun yatırın, sabah keyifli ve uyanık okula uğurlayın. Çünkü gün gelecek, rolleri değişeceğiz. Gün gelecek onlar bizle vakit geçiremeyecek kadar meşgul veya uzakta olacaklar. Günü noktalarken onların boş yataklarının önünden geçeceğiz. Şu anda sabırsızca başınızdan savmaya çalıştığınız ufaklıklardan öğrenecek çok şey var. Ve dışardaki hayatta sizi bekleyen hiçbir şey o çocuklarla geçirilen vakti telafi edecek değerde değil…
Ne kadar bilgece yazmışım… Ama şu anda bile okurken gözlerim yanıyor. Acaba kendim bu öğütleri yeteri kadar tutabildim mi? Acaba sabırsızlanmadan o mesaiyi kendi önceliklerimin önüne koyabildim mi?
Umarım evet, zira o günler geldi ve ben bu haftadan itibaren ikinci oğlumu da okumaya yollamak sureti ile bu sorumluluklardan arınıyorum. Tam zamanlı bir işimden istifamı istediler! Tamam, belki mutlu olma zamanı, daha çok ofise odaklanabileceğim, daha çok spor yapacağım ve hobilerimde daha iddialı bir yarışmacı olacağım. Çat diye uçağa atlayıp daha çok yere gidebilirim. Evimde çocukların huzurunu sağlamak için kısıtladığım gürültülü kalabalıklara daha çok imkân bulabilirim. Kitapları çeşitlendirebilirim, The West Wing, The Wire, Narcos ve The Newsroom izlenmeyi bekliyor... Genel Yayın Yönetmenimizden yeni bir sorumluluk bile alabilirim. Bu liste epey uzar gider.
Gelin görün ki, mutluluk için bunların ‘daha’ fazla yapılması aslında gerekli değil. Ben bunları zaten yapıyordum ve evdeki çocuk cıvıltısı da bana mani değildi. Size de değil… Yani ev boşaldı diye zil takıp oynayanlardan olmam pek de mümkün değil. Ancak başa çıkma mekanizmaları olarak pek çok seçenek büyüttüğüm için de biraz rahatlıyorum…
Hadi biraz da gülümseyelim, bu nesilde ABD’de tekrar ailesinin evine tornistan yapanlarda artış varmış. Bumerang nesli deniyormuş, iş bulamayıp eski aile huzuruna dönen çocuklar. Tam üzülürken, iki valizle kapınızda evlatlarınız belirse belki de bu acıklı yazı yerini hafif bir homurdanmaya bırakabilir. Demek ki yolcu yolunda gerek, fazla da hayıflanmaya gerek yok…
Zaten günümüz şartlarında, doğru iletişimi kurduysak, çocukların kopması aslında sağlıklı ve keyifli bir süreç… Özleyen birbirini arıyor, yardım istiyor, ama sonra kendi özel hayatına dönüyor.
Yine de, henüz bu aşamaya gelmemiş okuyuculara kısa bir not: Herkes eninde sonunda ‘aç olduğu’ sakinliğe ve serbest zamana kavuşacak. Tam zamanlı ebeveyn olarak kendinizi hırpalayın demiyorum, çünkü hiçbir çocuk da bunu aslında istemiyor. Hatta ezik buluyor. Sadece öncelikler listenizde çocukları üstlerde tutun, zira o iç hesaplaşma mutlaka gün gelip kapıyı çalacak. O gün kaygısız olmak sizin elinizde…